Şavşat Duvar Gazetesi Kültür ve Sanat

Bir Kucak Oduna Bir Sakız

Nurşen Kumaş

Yaylanın ayvanında süt makinesinin tabaklarını çıkarmış yıkıyordum.Küçük olduğum için sadece tabakları yıkamama izin verirlerdi..Şimdi sayısını bile unuttuğum o tabakları özenle küpünden çıkarır,makinenin kazanına sırayla doldururdum.Tabakların deliklerinden su geçirir usta bir kaptan gibi onları engin denizlerde yüzdürürdüm.İyi yıkadığımı ispatlamak içinde epeyce uğraşırdım.Tabaklarım umman denizinde yüzerken gözüm birden yaylanın Cin Dağı tarafındaki yola takıldı,üç beş atlı yaylaya doğru yaklaşıyordu.İnanılmaz derecede heyecanlandım.Onları atlarının üstündeki süslü ,parıldayan kemerlerden tanımıştım ,bunlar yaylamıza bir şeyler satmak için gelen Ardahanlılardı.Hemen gemilerimi denizden topladım ve hepsini aceleyle durulayıp ,kurumaları için sofranın üstüne dizdim.Tahmininde yanılmamıştım, atlı amcalar yaylanın ortasında ki çeşmenin başına geldiler.Atlarına su içirdiler, kendileri de ellerlini yıkayıp kana kana su içtiler. Amcalar yaylanın ortasında ki korda gidip atlarının üstündeki yükleri indirdiler.Atları alıp pototluğa götürdüler. Getirdikleri eşyaları ortaya açtılar, heyecandan bayılmak üzereydim. Acaba benim istediğim şeyleri de getirmiş miydiler. Önce gökkuşağını andıran rengarenk boncuklar açıldı, ardından köstekli cep saatleri, tokalar ve derken yanı yırtık heybeden nihayet benim sakız kutularımda çıktı. Ben son derece mutluydum, bir yandan da kutuların üstünü okumaya çalışıyordum. (Bayram, Baycan ve de Tipitip )

Biranda ortalık kalabalıklaşmaya başladı,arkadaşlarım da yanıma geldiler,satış başlamıştı.Getirdiklerini parayla satmıyor odun karşılığında veriyorlardı.BİR KUCAK ODUNA BİR SAKIZ VERİYORLARDI.Arkadaşlarım evlerine koşup kucaklarına odun doldurup geri geldiler.Amcalar çoğunun odununu az bulup mırın kırın edip ,söylene söylene sakızlarını da verdiler.Yapılan alış verişi İzlemekten büyük zevk alıyor ,herkesin davranışlarını gözlemliyordum.Bir yandan da Ardahanlılara içten içe üzülüyordum.Nasıl memleketi bu Ardahan , ağaçı olmayan.Ağaçsız memleket olur muydu hiç.Ardahan’ı hayal etmeye çalışıyor ama beceremiyordum bir türlü. Hayal kurduğum her yerde ağaçlar gözümün önüne geliyordu şekil şekil. Memleket dedin mi ağacın her türlüsü olmalıydı .Onların tembel olduğuna karar verdim ,baştan ekselerdi olurdu ,büyürdü diye .İçten içe de iyi ki orası benim memleketim değil dedim.Ağaçsız memleket ,memleket olmazdı benim için.Sonra hayal dünyamdan vazgeçip sakızlara daldım.Artık sıra bendeydi,kutularda ki sakızlar bitmeden evin yolunu tuttum.Annem hamur yoğuruyordu,eli hamurun içindeydi,bu benim işime gelmişti.Anneme Ardahanlıların geldiğini anlattım ,odun istedim.Sütlükten al götür dedi.Kucağıma odunları yüklerken pis bir huçi gelip koluma battı,canım müthiş yandı ama anneme belli etmedim.Normal zamanda o huçi koluma batmış olsa bütün yaylayı ayağa kaldırırdım ama şuan huçiyle uğraşmanın sırası değildi.Sütlükten çıktım ,annem odunları görünce söylenmeye başladı ama ben milletin içinde az odun getirmişsin lafını duymamak için bütün kolumu odunla doldurmuştum.Kucağımdaki odunla önümü görmeden yavaş yavaş merdivenleri indim ve korda gittim.Amcalardan biri odunları görünce sevindi,aferin der gibi başımı okşadı,kimin hoşuna gitmezdi ki nerdeyse 3 kucak olurdu getirdiğim odunlar.Kutuları bana doğru uzattı.Arkadaşlarım Bayram sakızından almışlardı,ben muhalefet olmaya demek ki o zamanlar da karar vermişim ,inatla Baycan sakızı aldım.Koşa koşa arkadaşlarımın oturduğu büyük taşa gittim.Sakızımı büyük bir özenle açıp ağzıma attım,bir yandan da falımı okumaya başladım.Sakızımı birkaç kez çiğnemeye çalıştım ama un gibi dağılmış bir türlü biraraya gelmiyordu.Arkadaşlarım inatla sakızlarını balon gibi şişiriyorlardı.benimkisinin toparlanması mümkün gibi gözükmüyordu.O an yarım saat önce koluma batan huçinin acısını da hissetmeye başlamıştım .O bir taraftan ,olmayan sakızım bir taraftan canımı acayip yakıyordu.Bir anda heyecanımdan ve neşemden eser kalmamıştı.Ağzımda dayanılmaz bir acı,iğrenç bir tat vardı.Ağzımdakilerin hepsini tükürdüm,bütün dünyam karamıştı, en çok odunu ben götürmüş en çürük sakızı da ben almıştım.Bu böyle olmamalıydı; hemen amcaların yanına koştum.Amcanın birine birazda öfkeli bir sesle neden bana çürük sakız verdiniz, oysa en çok odunu ben getirmiştim dedim. Yedi yaşımda ilk hak arama savaşına başlamıştım. Uzun, sararmış bıyıkları olan amca yüzüme baktı ve başımı okşadı. Beni hatırlamıştı, bana Bayram sakızının olduğu kutuyu uzattı ve birde şekerli Tipitip verdi. Bu çok hoşuma gitmişti, kendimle gurur duymuştum, hakkımı aramış üstelikte fazladan da şekerli bir sakızım olmuştu. Sakızımı açtım, ağzıma attım. Sakızım yağ gibi eridi, yumuşadı ve kocaman balon oldu.

Tipitipimi aldım cebime koydum , ertesi gün yeyenim yaylaya gelecekti ona kaldırmıştım.Sakızımı kimsenin bulamayacağı bir yerde saklamalıydım.Sessizce sütlüğe gittim,işkafın altına kotedayı koyup üstüne çıktım.Sakızımı işkafın en üst rafına ,boş su bardağının içine koydum.Sakızım güvencedeydi a,onu kimsecikler bulamazdı artık .

Ertesi gün sabırsızlıkla yeyenimin köyden gelesini bekledim,akşamüzeri yaylaya geldiler.Yeyenimi alıp sütlüğe götürdüm,işkafın altına kotetayı koydum ve bardağa uzandım.O an şok geçirdim, Tipitipimin kağıdı boş sandığım bardağıniçinde yüzüyordu.Bardak yarıya kadar su doluydu.Tipitipimden eser kalmamış,sabaha kadar suyun içinde erimişti. Kim bunun içine su koymuş diye ağlamaya başladım.Yıkılmş ,alt üst olmuştum.Annemler kötü bir şey olduğunu düşünüp yanıma geldiler,olayı anlayınca da bana pis pis güldüler.Ne kadar anlayışsızlar dedim içimdem hepsine.Yedi yaşımda hakkımı aramış ama bir sakızı koruyamamıştım. O an dört yaşında ki yeyenime mahçup olup,ezilip büzülmüştüm..Tek çarem kendi Bayram sakızımı onunla paylaşmaktı.Sakızımı cebimden çıkardım,ağzıma attım ,yumuşayınca ikiye bölüp yarısını yeyenimin ağzına koydum.

Bugün yanımda sakız çiğnenilmesine ve sakız sesine dayanamıyorum. Her ne hikmetse gemide,ucakta,otobüste ,trende yanıma kim oturursa otursun hemen sakız çiğnemeye başlıyor.Çocukluğumun kocaman rengarenk balonu artık beni rahatsız edercesine karşıma her yerde çıkıyor.Sesine sinirlensem de sesiyle çocukluğuma inip çıkıyorum sürekli.

Nurşen KUMAŞ

Bu İçerik 15638 Kez Görüntülendi

Yorumlar

Aykut Özcan

Ahh ah..

Aykut Özcan - 17 Eylül 2006
Abla kolay değil onca zaman içinde öyle zorluklar yaşıyorki insanlar sende bunlardan birinin acı tadına bakmışsın hayat bu almadan asla vermiyor..
İrfan Yalduz

SAĞOLUN

İrfan Yalduz - 15 Eylül 2006
Sevgili nurşen hanım ellerinize sağlık siyah ve beyaz larda kalan anılarımızı tekrar canlandırmaya vesile oldunuz .unutulmasınki Anı yazmak, yiten veya kaybolan bir şeyi kurtarmaktır. yazılarınızın memnuniyetle bekliyoruz .......İRFAN YALDUZ
Bahadır Altun

Bahadır Altun - 11 Eylül 2006
Sayın Hocam Hani karnınızın en zil çaldığı çobanlık dönüşlerinde formadan yeni çıkmış ve yanmamak için iki eliniz arasında oynatarak tam ortasından kırdığınız, sıcaklığının eli, buğusunun yüzü kokusunun açlığınızı yaktığı köy puğaçaları gibi yada siz çayırın en ağaçsız yerinde çalışırken güneşinin kendini beyin kaynatmaya adadığı anda, gözünüzü kapattığınızda gördüğünüz buz gibi pınarlar gibi canım çekti çocukluğumu…O zamanlarda ya küçük şeyler büyük mutluluklar veriyordu yada küçük şeylerden bile mutlu olmayı biz biliyorduk, bilmiyorum…Keşke kaybettiğimiz her şeyi “çaldırarak” bulabilseydik, cep telefonlarımız gibi… Yüreğinize sağlık…
Naci Demir

SAKIZLAR AĞAÇ ÖLDÜRMESİN

Naci Demir - 10 Eylül 2006
Merhaba Nurşen hanım Bir kucak odun ,bir kaç sakız Bir kırık gönül bir hasret rüzgarı Bana çoçukluğumu hatırlattınız Bizede bazen bohçacı poşa teyzeler Bazende Maraşlı çerçiler getirirdi sakızımızı ve o sakızların içindeki gizemli sevgilimizi Hep arardık acaba falımızda ne yazıyor diye Bizim zamanımızda dandi kent çikletleri Daha öncesinde Poşa teyzelerden kayın sakızı alırdık. BEN ÇOK SEVERDİM POŞA TEYZEMİ BANA HER GELİŞİNDE EVDE OLMASAM BİLE AKİDE ŞEKERİ BIRAKIRDI. Bir gün çocukluk arkadaşlarımla Şertul a Vaçiyete çayda yüzmeye gittik çok yorulduk aciktık eve dönüyorduk. Vaçiyette o poşa teyze ile karşılaştık ben arkadaşlarımın yanında onu tanımamış gibi yapacaktım ama o ben tanıyıp ola nermonun oğli kadanan olurum sen na ariyersın bu yezitları içinda dedi ve ben utandım .Sonra Gudalasından bembeyaz kağıt gibi ekmeği çıkarıp uzattı bana acıkmışsın diye ben almak istemedim ama zorla verdi bana onun yanından ayrıldıktan sonra tepeyi çıkıp kurtlar gibi saldırdık yeyzemin ekmeğine. SEVGİLİ NURŞEN HANIM YAZINI çok beyendim .bence devam edin

Kültür ve Sanat Üye Listesi