Şavşat Duvar Gazetesi Kültür ve Sanat

Ey Be Kükner Ağacı

Şener Altun

Önce fidandı ayakbastım üstüne aldırmadı. Eğri büyüdü su dökmeden gübresiz.

Biraz büyüdü degenek ettim başı kop diye döğüşte kullanacaktım tüfek yerine. Sonra çişgar bozulunca cağ yapmak için kestim rendesiz küştarasız taktım çepere. Teberinan budadım dallarını antene direk yaparken de banamısın demedi dalından sallanırken aldığı yaralara.

Kanogilde tarlayı koştuğ mogdamınan da tapana tat lazım dedi iki vuruşta kesti otur baltasıynan en ince narin vaktinde. Yük olmasın öküzlere deyipte hakozun başında bıraktı bir kucağ odun olurdu yarsaydı ortma içinde.

Egri yerinde gözüm vardı emiy benden önce kesmiş, birde ortadan yarmış, inadıma iki egrica oldi yegan arabada kopoyu saymazsan.

Tam gençlik boy verme zamanı. Ağorda mertek çürümüş döşemeler değişecek. Gena kestuğ acımadan kalın başını dayama ettuğ karapana da annem yongalara yazuğ dedide götürdü ocağda yanan kazana.

Ruğsetiyada kestuğ kolay yarılsın diya budağsız olanları. İçinden kalınları tomruğ ettuğ kışın çirpi çekipte biçmek için hızarda. O tomruğlar poşada olsaydı kim bilir kaç elek kasnağı kaç güzel ses veran davul olurdi sağdıcımın düğününde. Bedevre bila açtuğ ondan sac pahali. İki mağ diz üstüne koydunmu taşları kürüdünmü üstünden karlari tamamidi ağorun başı. Kar küregi yapti babam ama ben köm için kestuğumuz koşatlari unutmam.

Eğer marangoz eli değseydi ne şah eserler çıkardı o tomruklardan Degirman kodi kürün gibi. Benim Poşa dostum çoğ yalvardi iki tahtaya bir çuma külegi bila verdida babam ayvanın tahtalari çürüdü dedide vermadi.

Çok çekti elimizden hançerle sevdiğimin adını bile yazdım üzerine kalp içinde. Onca işkenceye rağmen gagala yağanda da güneşte gölge içinde dibinde oturdum da sesi çıkmadı yaktığım ateşin cinsgalleri cisvileri yakanda. Birtek zararı vardı ilk sigara ondandı havslarını çizgili kâğıda sarıpta içmiştim en tiryaki gibi. Geneda korumuştu citti gugu oynarken tarlanın kenerinda.

Adını çama kaptırmış olsa bile engüzel cisiplerden sakız yaptık dişlere yapıştıra yapıştıra. Eller çatlayınca en güzel ilaç oldu pislerini bıçakla kazıyıp sürünce.

Alaflar bitince tatlarını yedürduğ gizlice öküzlere. En sık oldukları yerde iki sepet ot için yakıpta ağo ettuğ koca meşayı. Hemde isimlerimizi verdik vatana hizmet gibi ağolara.

Yetmemişti onca işkence En güzelini kesip hocovra yaptık ortasını sami burğusuyla delerek. Direk kuru üstündeki yaş, karnın ağrıyana kadar bin dolaş ha dolaş. Köklerini söktük çıra için izi kalmadı asırlık ağacın ama bizde insaf yoktu. Yarmaçaları yakıp köz seçtik içinden körükte lazım diye. Külünü bile atmaduğ aliminyum kuşğanayı parlatmada kullanduğ, berf erken erisin diye kapının önüne tökdüğ sobanın tablasıynan

Anadan yardan geçtikte göçerken öbür dünyaya dokuzunu gene götürdük toprak altına sandıkki onca günahı çekerken yanarlar yerimize.

Ey be kükner ağacı sen neymişsin be.

Bu İçerik 4944 Kez Görüntülendi

Kültür ve Sanat Üye Listesi