Şavşat Duvar Gazetesi Yaşam

Şavşat’ta öğrenci olmak

Hasan Büyük

Şavşat’ı bilmeyenler tarafından hep merak edilir ve sorulur. Neden yöre halkı dışarıya göç veriyor diye. Bu soruya yanıt vermek için, Şavşat'ta oturanların yaşam biçimlerinden kesitler sunarsak umarım yanıtlamış oluruz.

Köylerde beş sınıflı ilkokulu bitiren her öğrencinin mutlaka ilçedeki Şavşat Ortaokuluna kaydı yaptırılırdı. Ailelerin maddi durumları yeterli olmadığı için üç beş kişilik gruplar halinde alt katlardaki tek odalı yerler kiralanırdı. Her öğrenci kendi ihtiyacını kendisi karşılardı. Her hafta sonu yayan 22 kilometre uzaklıkta olan köyümüze(Saylıca) gitmek zorundaydık. Köylere araba yoktu.Ara sıra kamyonlar çalışırdı. Bazen Şalcı köyünden Nurettin Amca'nın bazen de Kayadibi köyünden Ail Osman Amca’nın kamyonu rastlardı. Kendilerine paramızın olmadığını binebilirmiyiz diye sorduğumuda "Atlayın" dediklerinde dünyalar bizim olurdu. Bazen de kamyonlara gizlice biner yolda paraları toplamaya başladıklarında bizleri farkeder arabadan indirirlerdi. Yolun geri kalan kısmını yayan gitmek zorunda kalırdık.

Eve gittiğimizde karanlık olurdu.Yürümek çok zordu.Çünkü yollar ya çamur ya da karla kaplı olurdu.Annelerimiz hemen hamur yapar yoğurt mayalardı.Poğaça dediğimiz ekmeği taşımak için dikilen iki kollu torbaya koyarak sırtımıza, kolopa denilen ağaç kapta mayalanan yoğurdu da elimize alarak bir gece kaldığımız evden istemeyerek de olsa ilçeye dönerdik.

Bir hafta boyunca ekmekle yoğurtla idare ederdik.Tasa iki kaşık yoğurt koyar bolca su ilave ederdik. Nedeni ise bayatlayan ekmeklerin suda yumuşaması yoğurt tüketiminin bir haftaya yayilmasını sağlamaktı.

Kış mevsiminin çok sert ve uzun geçmesi ısınmamız açısından da başlı başına bir sorundu. Sobamız vardı ama yakacak odunumuz yeterli değildi. Köyden çuvallara doldurulup öküz arabasıyla ormancılar görmesin diye gece getirilirdi. Erkenden yatağa girerek ısınmaya çalışmamız çok olmuştur.

Aralık ayıydı. Kar yağınca yollar kapandı. O hafta köye gidemedim. Tabii benim iki can yoldaşım olan ekmeğim ve yoğurdum da kalmamıştı. Param hiç yoktu. Karnım zil çalıyordu. Ne yapmam gerektiğini düşündüm. Tanıdık iki esnafa gidip durumu anlattım.Borç para veremeyeceklerini söylediler.Mahçup bir şekilde eve döndüm. Karnımın iyice acıktığını hissediyordum. Açlıktan olmalı ki üşümem iki katına çıkmıştı. Aklıma fırından ekmekistemem geldi. Evden çıkarak fırına doğru yöneldim. Ekmekler camın kenerına dikey olarak dizilmişlerdi. Orta yaşlı hafif sakalı uzamış birisi ekmekleri kasaya yerleştiriyordu.

Fırıncının adı Tahirdi. Durumu anlattığımda kasada oturan yaşlı hafif kamburlu adam "Senin gibi buraya günde bir sürü insanlar geliyor herkese veremeyiz ya"deyip sırtını döndü. Bir ara ekmeği çalmayı düşündüm. Sonra vazgeçtim. Adımın hırsıza çıkmasını istemiyordum.

Akşam olmuştu. Eve gelerek yatağa uzan dım.Her şeyi düşünüyordum. Ölmeyi bile. Fakat okulu bırakmayı inanın aklımın ucundan bile geçirmedim. Hava iyice soğumuştu. Diş dişe vuruyordum. Elbiselerimi bile çıkarmadan yatağa girip yorganı üzerime çektim.Bir türlü ısınamıyordum. Aclıktan gözüme uyku girmiyordu. Hatırlamıyorum bu arada uykuya geçmişim. Korkunç rüyalar görürken birisinin beni ittiğini hissettim. Bu soğuk havada kan ter içerisinde kalmıştım.

Meğerse sabah olmuş ders zili çoktan çalmıştı.Yorganı kaldırıp gözlerimi açtığımda beni uyandıranın bizim köylü Bunyamin Amca olduğunu gördüm. Zaten kaldığımız evde onundu. Neden okula gitmediğimi sordu. Hasta olduğumu söyledim. Alnıma elini koyunca ateşler içerisinde yandığımı beni doktora götüreceğini söyledi. Gitmek istemesem de gitmemin doğru olacağında ısrar etti. Zorla yataktan doğruldum.Ayakta duramıyordum. Güç bela elbiselerimi giyindim.Yürüyecek halim kalmamıştı. Bünyamin amca koluma girdi onun da yardımıyla Şavşat Devlet hastanesine doğru yürümeye başladık.

Bu İçerik 3892 Kez Görüntülendi

Yaşam Üye Listesi