Şavşat ve Kültür-Sanat Öyküler

Bir Parkın Kurdurduğu Düş

İsmet Aci

Yeşil parka kurulmuş bir havuz
İçine fıskiyeden su boşalıyor.
Ben tam karşısına oturmuşum,
Bir türkü tutturmuşum.

Önce tanıdık insanlar geçiyor
Beynimde ki patika yoldan.
Çocukluğumun yaşlıları,
Yaşlılığımın çocukları

Birde bizim eve yakın komşular.
Onları bana bağırırken,
Onları bana yüz çevirirken,
Onları bana dostken,

Onları bana düşmanken
Hatırlıyorum.
Üzülüyorum.
Babama, okuma yazma bilmeyen babama,

Sor anlatsın İnce Memet serüvenini,
Sor anlatsın Deli Dumrulu,
Nerden mi biliyor,benden tabi.
Komşum coğrafyayı bilmez ama ,
Bilir İstanbul un Şavşat a kaç saat sürdüğünü.
Garibin, Bu İstanbul yüzünden
Altı çocuğundan biri bile uğramadı köye asker dönüşü.
Bir duman yükseliyor yayla da,
Ninem rahmetli tehlikeli bu hava diyor,
Kurt sever dumanlı havayı,
Görmüş geçirmiş ninem tüm kaça kaçlık günlerini.
Bir bardak su dolduruyorum parktaki sudan su bal tadın da
Soğuk .

İstanbul,
Ankara,Bursa.İzmir daha nice iller almış örfümü adetimi birde insanımı.
Ankara bize uzak.
Ankara da büyük adamlar.
Büyük adamlar bizim köyde yok,
Bizim köyde motor sesi.
Yıl bin dokuz yüz altmış sekiz.
Nahiye müdürü,
Köylülerim başında,
Ben iki yaşındayım,
Tas tamam adamım.
Taşırken B.M.C. kamyonu tüm servisleri,

Adam başı iki lira,
Depremin Zelzeleden başka adı yok köyüm de.
Ben o yayla dumanından,

Ben o köy ayranından,
Ben o B.M.C. Kamyonundan ayrılmadan ayrıldım.
En sevdiğim yaşlılardan birinin ölüm haberi,
Ölümünden bir hafta sonra geldi.
Yapraklar dökülüyor,
Çocukluğumun yaşlıları,
İç içe karma karışık,
Bazen çocuğuma soruyorlar,
‘Sen kimlerdensin yeğenim’
Ben soruyorum,
Bu kim, Sorular, sorular.
Köyüme bir parktan bakıyorum, durur gibi durmuyor,
Siyah beyaz Televizyon renklendi öğretmenin evinde.
Babam görünce T.V.de ki, paraları,
Aşağı dökülse diye bir dua icat etti,
Olmadı.

Komşumun biri ekrandakilerin akşamları nereye gittiğini merak etti,
Öğrenemeden öldü.

Yüzlerce öğretmen gönderdi memleketimin anneleri ,
Anadolu’ya.
Arkasında sağlıkçılar geldi, bir de imamlar.
Ekmeğini eline aldı diye övünürken her memurun babası,
Maaşlar yetmiyor diye memurlar eylem yaptı,
Köyümden uzak Ankara’nın Kızılayın da.
Köyümün camisi gizemi ile kaldı beynimin patikasında
Babam gecenin karanlığında fener elinde giderdi,
Bayramların karanlık sabahlarında.
Bayramı sevdim insanları gülüyor diye,
Mezarlıktan gelenler hüzünlendirdi,Ölmüş annemi bir daha andım.
Köyde ölüm asaletli,
Bu şehirlerin garipliğine benzemez.
Oturduğum parkta düş sürdükçe,
Köyde tarih batıyor.
Yayla şenlikleri davul zurna ile geldi,
İstanbul’a tadı yok güzelim.gevreksiz,kuymaksız pancarcı mi olurmuş.
Meleyen kuzuda yok üstelik.
Ateş böceklerini Şavşat’ın Efkarında bıraktım,
Zıplayan çekirgeyi kiraz mevsimin de otluklarda.
Bunca okur yazarın olduğu Şavşat,
Kart postalarda gösterildi yeni büyüyen gençlere,
Yazlıkların her biri Trakya ya kuruldu.
Sordum nerelisin çocuğum. İstanbullu,Ankaralı….

Ya baban ŞAVŞAT’ lı Öylemi?

Çamurunu özledim,Yağmurunu, karını özledim.
Dedemi özledim. Masala benzeyen hayat hikayesi ile,
Ne gurbet bilirdi.ne gurbetin akşamını
Ama her akşam masal döktürürdü,harfana gecelerinde.
Rençperin hası iyi öküz, yağız at besler.
Öküzü nallarken başlar belden aşağı hikayeler.
Ayıp der amcanın biri çocuklar var aramızda.
Kardeşten öte Şavşat’ta kirvelik,
Kızı bile alınmaz kardeş sayılır.
At biniler düğünde,birinci gelmeli, ikincilik ar sayılır papağa at sürene.
Ekmek iki yüz gram bir bebenin eli kadar.
Doymadım deme, darılırım.
şehrin kıydığı bu kadar,

Bilirim sen pilekten çıkmış ekmeği yanında taze soğanı özlersin.
Birde turşuyu
Hep bir kahvede kurarız hükümeti,kuranlardan habersiz.
Ankara duymaz.Ankara bize uzak.
Köyümde, en az şimdi Ankara kadar uzak.
Selamün Aleyküm bile demezler her nedense.
Seçimlerde sandıklar açılmasının hemen arkasından.
Bir soyadı dağılımı var sorma gitsin
İsteyen almış alacağını,

Güzel bildiklerini almışlar, kimi gül olmuş,kimi güler yüz,
Acılık bana kalmış olsun.

Bir memleket eriyor gözlerime bakarak,
Ne koymamışız ki toprağına,
En sevdiklerimizi,
En sevmediklerimizi,Çocukluğumuzu, oyunlarımızı birde,
Benim oyunlarda ki yoğurtçuluğumu.
Hastalık bir mikrop,
Mikrop sarılmış bedene,
Kemiriyor memlekete hasret yüreklerde ki sevgiyi,
Köye gelen Nahiye müdürünün Jipini,
Sonra B.M.C.ye binip gidenleri
Gidip bir daha dönmeyenleri düşünüyorum.
Beynimin patikası,
Gelene geç diyor,
Arka arkaya bir mazi akıyor.
Muhtarım kanun.

Muhtarım köyümün Ankara sı,
Bir de okulumun müdürü.
Köye gelenler gidenler,
Birde besili atlarla gelen ormancılar.

Son gelişinde ormancı elinde ki tavuk için babama bunun yanına

Bir horoz lazım,
Bir de atın arpası bitti diyordu,
Bütün bilgileri Muhtardan almıştı.
Okulun müdürünü
Nahiye müdürünün jipini
Hiç unutamam
Çocukluk işte.

Müdürü düğünlerde en başta
Oturttururlar.

Gelin bahşişi çok verilisin diye
Ne çektiğini şimdi anlıyorum.
Ama enflasyonu bilmezdi müdürüm.
Hiç oynamayı sevmem düğünde
Ama oynadığımda olur hani
Dinlediğim öyküler bal tadındaydı
Anlatan diller baldı.
Ama diyorum çok zorlansam
Anlatabilir miyim bir köy hikayesi?
Tutabilir miyim bir ihtiyarın yerini?

Ben dinledim.Karabasan hikayelerini.Rom rom hikayelerini

Dinledikçe sevdim.
O ne zeka, o ne beceri
Ne hayaller ne güzellikler

Kimseye çaktırmadan hep yaşlıları
Dinledim.

Düğünde, namaz öncesi, namaz sonrası
İşte şimdi o dinletilerle doldurduğum
Dağarcığı boşaltıyorum.
Üzgünüm, çok üzgünüm
Bu kadar mürekkep yalamış
Yaşdaşlarım varken

Biri yazamaz mıydı köyümü,köylerimi Şavşatımı,

Oturup Efkardan bakmaz mıydı bir kere
En yükseklerden.
Bakıyorum şimdi
Yeşil parkta bir çark
Çark dönüyor
Ben dalıyorum.
Beynimin patika yolu uzadıkça uzuyor.
Tozludur, çamurludur.
O köyümdür, köyümüzdür o,Şavşat’ımdır.

Ne uzaktı aşağı mahalleler Orta mahalleye
iki metre kar yağmışken.

Şimdi ne uzak mahalleler

Şu İSTANBUL’A İZMİRE ,BURSAYA

Hiç unutmam o gün
Ağlayanların,
Niye ağladıklarını kestiremedim
Birileri söylemedi.
Yıllar sonra arkamdan
Ağlarken Annem,

Feryadın gurbet acısından
Olduğunu kavradım.

Gözümden gözlükleri çıkarırp,
Bulunduğum yerden bakınca geri
Gördüğüm manzarayı
Seyretsin istedim köyümün
Yeni yetişenleri, İlçemin tüm çocukları,
Çocukluğumun yaşlıları
Yaşlılığımın çocukları.

Şimdi ayağınız yere değsin istedim.

Bu köyü uzakta da olsun kurun istedim.
İstanbul’da bir köşe, başka illerde başka köşeler
Her köşede birimiz
Ekmek uğruna bir kavgadayız.
Ama kavga var diye

O köyümüzü de unutamayız.

İsmet 15/08/2001

Bu İçerik 220 Kez Görüntülendi

Kültür Öyküler Üye Listesi