Şavşat ve Kültür-Sanat Öyküler

Yol Arkadaşları

İsmet Aci

Bir varmış,bir yokmuş diye başlardı babam bana ve kardeşlerime anlatacağı masallara.Öyle tatlı içten anlatırdı ki bitirince baba ne olur bunu bir daha anlat diye yalvarırdık.Babamın masalını çok severdim ama masalın başında ki tekerlemeler öylesine garip gelirdi ki anlattıkları herhalde yalandır diye de düşünmeden edemezdim.Daha küçüğüm dev filan gördüğümüz yok. babam ha bire develer tellal iken deyip duruyor. Belki diyorum. Ama berberi biliyorum. Pirelerin berber olmasına aklım ermiyor. Ama güzeldir diyorum yine anlat ne olursun. Başlıyor anlatmaya. Ben diyeyim yüz siz deyin yüz elli sene önce daha bizlerden kimse yokken bu ülkenin bir padişahı varmış diye devam ediyor. Ülkede bir bolluk bir bereket sormayın toprağa tek tohum atıyorsun bin tohum veriyor. İnsanlar mutlu. Gülüp eğleniyorlar. Kimsenin bir derdi tasası yok.. Bu ülkede savaşlar çıkmaz insanlar zülüm görmezmiş. Ülkenin yöneticisi halkına o kadar adil davranırmış ki komşu ülkenin insanları bunları duydukça kahrolurlarmış.Buğday başakları sarı sarı. Ekinler adam boyu olurmuş.Komşu ülkenin halkı mutsuz topağı verimsiz çocukları bakımsız olurmuş.

Mutsuz insanlara hükmeden kral : Elçi demiş varıp komşu ülkeye ulaşasın. Elçi taşına oturasın. O zaman Kralların habercisine elçi denir gelenin elçi,olup olmadığı sarayın önünde ki taşa oturması ile belli olurmuş. Ülkelerin aralarının bozuk olması bile Elçiye bir zarar verilmesini önlermiş.Kralımız Sizi uzaktan izliyor. Ülkenizde ne bir karışıklık var. Ne bir huzursuzluk var.Toprağınız bereketli. İnsanlarınız mutlu. Oysa ülkemizde dirlik düzenlilik bozuldu.. . Durup dururken savaş olmaz..Benim dönüşümün arkasından size iki beyaz at gönderecek. Bunlardan biri anası,biri yavrusu dur. Hangisinin ana ,hangisinin yavru olduğunu bilememeniz halinde bir savaş başlayacak de. Elçi varıp elçi taşına oturmuş Kralının dediklerini aynen aktarmış. Mutlu İnsanların yaşadığı Kral yanında ki yaverine dönmüş demiş ki. Elçi Tanrı misafirdir yedirile,içirile mümkün olduğunca iyi ağırlana. Kendi Kralına haber aynen verile atını da savaşını da bekliyoruz. Elçi geri dönünce atlar gönderilmiş Kral babasının huzuruna varmış. Baba demiş iş böyle böyledir. Biz bu atları nasıl ayırtacağız. Kralın babası gün görmüş tecrübeyi sermaye etmiş ak saçlı bir dedeymiş. Oğul : Atların karnını bir iyice doyurun. Sonra sarayın önünden geçen ırmağa salın. Suyun kenarında durup suyunu içen anası,ırmağa ortasına kadar giren tayıdır. Dedikleri aynen yapılıp emanetler işaretlenerek geri gönderilmiş.İsteklerin arkası gelmemiş.Bu kez bir demir kapı göndermiş.Bu kapı delinecek Ama kurşun atılmayacak. Kral tekrar babasına gitmiş. Baba demiş bu kapıyı nasıl deleceğiz. Oğul.Bu gece ışıklar yanmayacak, köpekler havlamayacak, kapı delinecek . Sabahleyin bakmışlar ki kapı delik. Kurşun yok. Sadece kapıda bir ağaç ok var. Kapıyı geri göndermişler.

Tez elden haber geri gelmiş. İşte şimdi savaş mazereti bulundu. Hazır olsunlar. Ama onlara bir şans daha vereceğim. Bana demir kapıyı ağaç kurşunla delen adamı göndersinler.Kral babasına gelmiş. Daha ağzını açmadan biliyorum oğul demiş.Ama eğer Kralımız olarak izin verirsen ben gitmek isterim. Kralın gönlü razı olmamış ama yapacak bir şeyde yokmuş. Peki baba demiş yolun açık olsun. Yolculuk ne zaman yanına bari asker vereyim. İstemem oğul ben yalnız giderim demiş.

Sabahın erken saatinde yola çıkmış.Akşamdan hazırlanan azık torbasını takmış değneğinin ucuna.Yürümüş yürümüş dağları aşmış ,düzleri geçmiş. Bir hayli yorulmuş.Tam oturacağı sırada bakmış ileride bir adam kulağının birini yere dayamış.Ayağının birini havaya kaldırmış. Öylece bekliyor. Adamı seyre dalmış ama ne iş yaptığını da anlamamış.Usulca yanına yaklaşmış, Selamün aleyküm kardeş demiş ne yaparsın böyle.Adam da çıt yok sadece boşta kalan eliyle sus işareti yapmış. İkisi de öyle diyelim ki bir saat durmuşlar. Kulağını yerden kaldırmış, Aleyküm selam kardeşim demiş.Bana burada kulakçı derler.Ben kulağımı yere dayadım mı dünyanın nesrinde olursa olsun konuşulanları duyarım. Şimdide buradan geçerken kulağıma sesler geldi seçemedim. Dayadım kulağımı yere.

Ne duydun peki.

Buralarda bir mutlun insanların yaşadığı bir ülke ile onun yakınlarında kralından elaman etmiş bir ülke varmış.Aralarında savaş çıkarmak için çok mazeret çıkarmış huysuz kral ama başaramamış.Şimdi de bu ülkeden bir adamı çağırmışlar onu bekliyorlarmış.Bizim ki susmuş kalmış. Dinlendim artık senide tanıdım. Bana müsaade deyince Kulakçı benim yolum da o tarafa berber gidelim deyip birlikte yürümüşler.Bir hayli zaman yürüyünce önlerine bir ırmak çıkmış. Nasıl şiddetli akıyor. Karşıya geçmenin imkanı yok. Ama geçmek de gerek. Oğluna söz verdi gidecek. İkisi birden düşünmeye başlamışlar. Zaman hızla akıyor. Böyle karasız dururlarken arkalarından ihtiyar bir adam geliyor. İkisine de selam veriyor. Irmağı geçemediniz değil mi diye soruyor. Görüyorsun ki geçemedik.Üzülmeyin ban bu memlekette üfürükçü derler ben üfleyince suyu dondururum. İnanmak istememişler ama başka da yolu yok. Üfle demişler. Adam bir üflemiş su donmuş. Yürüyerek karşıya geçmişler. Vakit akşama yanaşmış.Önlerine bir kasaba çıkmış.Azıkları bitmiş. Her kasabanın bir fırını vardır diye sormuş öğrenmişler. Gidelim karnımızı doyuralım sonra yola devam ederiz. Demişler. Fırının kapısına varmışlar. O da ne? Fırından çıkan bütün ekmekleri bir adam yiyip sonra başka yomu diye bağırıyor. Beklemişler kendilerine sıranın geleceği yok.Kralın babası yanına yanaşmış. Oğul müsaade edersen biz de bir ekmek alalım. Uzun yoldan geliyoruz. Adam kenara durmuş buyur babalık. Benim adım yer doymaz. Ben dünyayı yesem doymam. Ama sen misafirsin karnını doyur da beni de al birlikte gidelim demiş. Yer doymazı da almış yola devam etmişler. Bir akşam üstü kötü kaderlerine mahkum edilmiş insanların savaşçı krallarının bulunduğu sarayın kapınsa varmışlar. Kulakçı kimseye bir şey demeden kulağını dayamış yere…

---Dinlemiş.D inlemiş. Sonra kalkmış. Bak demi,ş bize tuzak kuruyorlar.Şu anda sarayda sular kaynıyor. Bizim yemekten önce ellerimizi yıkatmak için gelecek hizmetli kaynar suyu ellerimize döküp bizi yakacak haberiniz olsun.Bunu der demez yoldu suya üfleyip donduran sen oradan kalk ilk sırayı bana ver demiş. Yer değişmişler. Sarayın hizmetlisi geldiğinde suyu ellerine dökmeye niyetlenmiş ama üfürükçü hafiften üflediğinden su donmuş bir damla bile akmamış.Hizmetçi biraz ürkek biraz korkuluca ayrılmış. O ayrılır ayrılmaz kulakçı yer yatmış.Bize çok yemek getirip bitirmemizi isteyecekler. Yer doymaz sırayı istemiş.Yemekler gelmiş ama bir türlü yer doymazı doyuramamışlar.Bütün yiyecekler bitmiş.Krala en hatırlı adamları gitmiş. Kralım demiş.Ülkemize davet ettiğin komşu ülkenin misafirlerinden sadece birini bile doyuramadık. Diğerleri ağzına bir lokma bile koyamadı emriniz ne ola ki.

Kral biraz düşünüp onları sağ salım ülkelerine yolcu edin. Bir daha da aramızda geçimsizlik sözü olmasın. Çünkü anladım ki hak doğrunu yardımcısıymış.

Bu İçerik 260 Kez Görüntülendi

Kültür Öyküler Üye Listesi