Şavşat Duvar Gazetesi Ekonomi

Kredi kartlarında Müşterinin Hakları

Soner Kaya

Kredi kartının asıl amacı para taşıma riskini ve zorluğunu ortadan kaldırarak, alışverişlerin daha güvenli yapılması, hatta ekonominin kayıt altına alınması olmasına rağmen, bazı bankalar tarafından yeterince kart kullanma bilinci olmayan bir çok kişiye adeta işportacı mantığı ile sokakta kredi kartı dağıtılmış ve kullanımı teşvik edilmiştir. Dönem sonu borcunun sadece asgari tutarının ödenerek, geri kalanının faizlendirilmesi veya kartın alışveriş yerine nakit çekme aracı olarak kullanılması, bir kartın borcunu diğeri ile kapatma yoluna gidilmesi ve Bankalar tarafından tüketicinin aleyhine olacak şekilde farklı yöntemlerle faiz hesaplanması nedeniyle, kart hamillerinin bir kısmı altından kalkılamayacakları borçlarla karşı karşıya kalmış, aileler parçalanmış, hatta intihar edenler bile olmuştur. Bu olumsuzlukların önüne geçmek, cüzdanımızın vazgeçilmez parçası olan kredi kartı kullanımına düzen getirmek ve sık sık basına da yansıyan kartzedelerin oluşmasını engellemek amacıyla 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile bu kanuna istinaden 01.03.2007 tarihinden geçerli yönetmelik resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Yeni yasa ve yönetmeliğin tüketiciyi ilgilendiren bölümlerine aşağıda kısaca yer vermeye çalışacağım.
Bilindiği üzere, bankalar tarafından hazırlanan kredi kartı sözleşmeleri karınca duası gibi çok küçük punto ile yazıldığı ve tek nüsha düzenlendiği için, müşteri tarafından incelenmesi neredeyse imkansızdı. 5464 sayalı yasa ve ilgili yönetmelik, kart teslim edilmeden önce, ilgili kuruluş tarafından en az 12 punto ve koyu siyah harflerle hazırlanıp müşteriye imzalatılan sözleşmenin bir nüshasını kart hamiline ve varsa kefiline verilmesini zorunlu kılmaktadır. Kart hamiline bir nüshası verilen sözleşmelerde, kart kullanımına bağlı olarak kart hamillerinden alınabilecek ücret, komisyon, masraf ve vergilerin neler olacağının ve tutarlarının açıkça gösterilmesi gerekmektedir. Ücret, komisyon ve masraflar tutarlarının veya oranlarının açıkça gösterilmesi tüketici açısından önemli bir kazanımdır. Zira, bankalar özellikle kart ücreti adı altında müşteri hesap eksterelerine her yıl artan tutarları borç olarak yansıtmaktaydı. Oysa, yasa ve yönetmelik sözleşmede gösterilen tutarın üzerinde ücret alınmasına imkan vermemektedir. Örneğin, 1997 yılında imzaladığınız sözleşmede kart ücreti 3.-YTL olarak yazılmışsa, banka aradan 10 yıl geçtiğini, enflasyon gibi nedenlerden dolayı 3.-YTL’nin çok düşük kaldığını iddia ederek, 2007 yılı için hesap eksterisine 30.-YTL kart ücreti yansıtamayacaktır. Eğer banka kart ücreti konusunda ısrar edecekse, alabileceği sadece 3.-YTL olup, sözleşme devam ettiği sürece örneğin 2017 yılında da azami 3.-YTL talep edebilecektir. Düzenlenen sözleşmede yıllık ücrete ilişkin bölüm boş bırakılmışsa veya bu konuda bir açıklama yoksa, bankanın yıllık ücret talep etme hakkı bulunmayacaktır.Yine, yasa ve yönetmelik, bankaların sözleşmede yazılı olan ücret, komisyon ve masraflar dışında, kart kullanımına bağlı olarak herhangi bir isim altında ödeme talep etmesine imkan vermemektedir. Banka tarafından yukarıda yer verilen hususlara rağmen kart ücreti veya başka adlar altında para talep etmişse, öncelikli olarak ilgili bankaya müracaat ederek, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (4822 sayılı kanunla değişiklikler yapılmıştır.) ile 5464 Sayılı kanun gereği haksız yere borç kaydedilen tutarın iade edilmesi talep edilmelidir. Olumsuz cevap alınması halinde Tüketici Hakem Heyeti`nde ve/veya Tüketici Mahkemesi`nde söz konusu tutarın iade alınması için hak arama yolu seçilmelidir. Yeri gelmişken, tüketici mahkemesinde açılacak davaların her türlü resim ve harçtan muaf olduğunu belirtmeliyim.
Kanunun öncesinde, bankalar faiz hesaplaması konusunda farklı uygulamalar yapmaktaydı. Örneğin, hesap ekstresinde toplam borç 100.-YTL iken, müşteri 95.-YTL ödemiş olsa bile, geri kalan 5.-YTL için faiz hesaplamak yerine, 100.-YTL’nin tamamı için faiz tahakkuk ettirebiliyor, hatta temerrüt(gecikme) faiz oranı uygulanabiliyordu. Bir kısım bankalar ise faize esas gün sayısını, harcamanın yapıldığı tarihten itibaren ve bir ay için hesapladığı faizi anaparaya ekledikten sonra, müteakip ay faizli bakiye üzerinden yeni faiz tahakkuk ettiriyordu. Tabi bankaların bunları yaparken dayanakları, karınca duası gibi hazırlanmış sözleşmeler içine yerleştirilmiş maddeler olduğundan, tüketicinin itiraz etme veya mahkemeye verse bile kazanma şansı bulunmamaktaydı. Tüketici aleyhine olan olumsuzlukları engellemek için yasa ve yönetmelikte önemli açıklamalara yer verilmiştir. Hesap ekstresindeki dönem borcunun tamamının son ödeme tarihine kadar ödenmesi halinde, herhangi bir faiz ve masraf talep edilemeyecek iken, bir kısmının ödenmesi halinde kalan hesap bakiyesi üzerinden faiz hesaplanabilecektir. Eğer, hesap ekstresinde gösterilen asgarî tutar ve üzerinde ödeme yapılır ise, kalan tutara akdi faiz, asgarî tutarın altında ödeme yapılması durumunda ise asgari tutarın ödenmeyen kısmı için gecikme faizi, kalan borcun asgari tutarı aşan kısmı için akdi faiz uygulanması gerekir. Diğer taraftan, bankaların akdi ve gecikme faizi oranlarını istedikleri kadar yukarıya çekmelerini engellemek için, uygulanacak akdi ve gecikme faizi oranlarının T.C. Merkez Bankası tarafından belirlenen azami oranların üstünde olmayacağı şartı getirilmiştir. Yine, daha önceki banka uygulamalarının aksine yasa ve yönetmelik borçlara bileşik faiz uygulamasına son vermektedir.
Faiz ile ilgili bir diğer husus da, oranlarındaki değişiklikle alakalıdır. Kredi kartının kullanımı nedeniyle uygulanacak faiz oranlarında artış meydana gelmesi halinde, artışın kart hamiline otuz gün önceden bildirilmesi gerekmekte olup, kart hamili faiz artışının bildirim tarihinden itibaren en geç altmış gün içinde borcun tamamını öderse, faiz artışından etkilenmeyecektir.
Bankalar, kart hamillerinin talepleri olmamasına rağmen, kredi kart limitlerini artırmakta veya gelirini dikkate almaksızın yüksek limitli kredi kartı vermekteydi. Kredi kartının limiti müsait olduğu için bir kısım müşteriler gelirlerinin çok üzerinde harcama yapmakta ve nihayetinde borcunu ödeyemez duruma düşmekteydi. Yeni uygulama, müşterinin talebi olmadığı durumda kart limitini artırmaya engel olduğu gibi, bir gerçek kişinin tüm kart çıkaran kuruluşlardan temin ettiği kredi kartları için tanınacak toplam limit ilk yıl için aylık ortalama net gelirinin iki katını ve ikinci yıl için dört katını aşamayacağı hüküm altına alınmıştır. Eğer aylık net gelir tespit edilemez ise ilgilinin alabileceği kartın limiti 1.000.-YTL’yi aşamayacaktır. Ancak, gelir ile orantılı kart limiti tahsis edilmesinin çok uygulanabilir olacağını düşünmemekteyim.
Yasa ve yönetmelikte ortaya konulan bir yenilik de kefaletle ilgilidir. Bankaların düzenledikleri sözleşmelerde kefillerin durumu müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak belirlenirken, kredi kartı sözleşmelerinde adi kefalet söz konusudur. Diğer sözleşmelerdeki kefil borcun ödenmemesi durumunda, borçlu gibi aynı anda sorumlu iken, kredi kartı sözleşmesindeki kefilden, asıl borçluya başvurulup tüm tahsil yolları denenmeden borcun ifası istenemeyecektir.
Son olarak hemşerilerime, kredi kartının bir ödeme aracını olduğunu unutmamalarını, asgari tutar yerine hesap ektresindeki borcun tamamını vadesinde ödemelerini ve kredi kartı ile mümkün oldukça nakit çekme yolunu tercih etmemelerini tavsiye etmekteyim. Nakit ihtiyaçlarını %120’ler civarında olan kredi kartı yerine yaklaşık %22 civarlarında seyreden tüketici kredisi kullanarak karşılamalarının daha yerinde olacağı kuşkusuzdur.

Bu İçerik 456 Kez Görüntülendi

Ekonomi Üye Listesi