Şavşat Duvar Gazetesi Ekonomi
Yöneticinin Dünyası
Kuşkusuz ki; yönetim, insanlığın birlikte yaşamağa başladığı, birlikte ürettiği ve ürettiklerini üleşmeye başladığı zamandan günümüze en güncel konu olmuştur. Bu güncelliğin asıl nedeni, yönetimin insana özgü bir etkileşim olmasıdır.
Makro düzeyde Ulusal ekonomilerin dayanak noktalarını harekete geçiren yönetim etkileşimi, Mikro düzeyde ise Ulusal değerlerin bileşkesini oluşturan firma veya bireysel etkinliklerin oluşum sürecini organize eder. Kurumları ve bireyleri ekonomik ve sosyal üretkenliğin üretici güçleri saymak varsayımından hareketle, mülkiyetin biçiminden daha çok insani ilişkilerin bu süreçteki etkilerini, insani ilişkilerin neden ve sonuç bulgularını irdelemek gereği öne çıkıyor. Bu bağlamda, ister işletme olsun, ister bireysel üretim etkinlikleri olsun, isterse de kurumsal üretim süreci olsun ana unsurun insan olduğu gözden ırak tutulmamalı.
Merkezine insanı alan her yaklaşımın, insanın hallerini çözümleme duyarlılığının zorunluluğu kadar, ekonomik etkinlik süreçlerinde de insani duyarlıklar zorunludur. İnsana özgü durumların irdelenmesi, saptanması, sonuçlarının birlikte algılanarak çözümün birlikte bulunması bireyi de kutsayan toplumsal bir çözüm yöntemidir. Aksine insanı mekanize bir güç gibi algılayan, yakın uzak çevre etkileşimini yadsıyan, duygusuz, kendi varlığını inayet, ihsan veya bir lütufmuşçasına sürekli dayatan anlayışlar bireyden başlayarak toplumsal yıkımın hazırlayıcısı olurlar. Günü türlü entrika, zorbalık ve şişirme başarılarıyla kurtarabilen bu türden yaklaşımlar uzun vadede topluma külfet yüklerler. Çağdaş anlamda bir yönetim anlayışı, toplumsal külfeti en aza indirgeyen, insani duyarlıkları öne çıkartan, insanın hallerini yadsımayan, emeği kutsayan, üretim sürecini emekten bağımsız düşünmeyen ve ulusal değerleri zenginleştirmeyi hedefleyen yaklaşımları öne çıkartır.
Bilgi birikimi, teknolojik gelişim, üretkenlikteki görece artışlar, insanı toplumdan soyutlayarak öne çıkartmaya zorluyor. Bu zorlama insani rekabetin ötesinde yapay ortamlar oluşturuyor. En yakın çevresine yabancılaşan, kendi değerlerine yabancılaşan, algısı kıt bireylerin egemenliğine olanak doğmuş oluyor. Bu nedenle, bilgi birikimini, teknolojik gelişimi ve üretkenlikteki artışları sağlıklı süreçlerde değerlendirmek zorunluluğu çıkıyor karşımıza. Çağdaş yönetim anlayışı bu zorunlulukta olumsuzlukları giderme önerilerini de sunuyor: Emeğe değer verilmesi ve yönetime katılma. Yönetime katılma üretim süreçlerinde bireyler açısından saygınlık ifadesidir. Değerlerini sahiplenme, yeni değerler yaratmada mihenk taşı olma yetisinin sağlanmasıdır.
Çağdaş yönetim anlayışının ve liderlik ölçütlerinin olmazsa olmaz koşulu, paylaşmak, biz kültürünü ben kültürünün önüne geçirebilmek yetisidir. Üretim sürecinin içinde olan. Emeğin nefesini her an hisseden değerleri birlikte üreten ve süreçleri birlikte denetleyen, çevresel duyarlığı öne çıkmış yöneticiler çağdaş yönetim anlayışının onsuz olmaz bileşenleridir. Otoriteyi her dakika okuduğu lanetlerde, güveni her defasında karşısındakini suçlayarak kendi güvenilirliğini öne çıkartarak, hataların sürekli başkalarından, başarıların hepsinin kendisinin bizatihi ürünüymüşçesine ele güne lanse ederek, bireysel tatmin duygularını medyatik olma hevesiyle ekipten soyutlayarak, geçmişi yadsıyıp gelecekte sadece kendi damgasını garantileyerek, sevgi ve saygıyı tehlikeli yolun sinyalizasyonları gibi algılayarak günü kurtaran anlayışlar uzun erimli ve başarılı olamazlar. Külfeti arttırırlar. Otoriteyi bilgi ve sevginin doğal sonucu olarak algılayan, bireysel başarılarında bile ekipten öğrendiklerini öne çıkartan, eleştiri ve özeleştiriyi yaşamın ayrılmaz değerleri gibi algılayan, birlikte öğrenmekten, birlikte üretmekten zevk duyan, hataları değil üretkenlikleri öne çıkartan ve bu yöntemle hataları gidermeyi ilke edinen, günü kurtarmayı değil, geleceği kurtarmayı ilke edinen, açık, temiz yürekli, iyi niyetli yaklaşımlar çağdaş yönetimin asgari gerekleridir. Liderliğin olmazsa olmaz ilkeleridir.
Ulusal kriz ulusça yüklenilen bir külfettir. Bu külfetin üretilmesinde ülke insanının bir katkısı yoktur. Külfeti üretenler, ekonomik etkinlik sürecini, bireysel, grupsal çıkarları için şekilden şekil e sokan, toplumsal sorumluluk duygusundan yoksun anlayış sahipleridirler. Siyasal egemenliği istediği şekilde yönlendiren güçler, yasaların, yönetmeliklerin ve yükümlülüklerin şeklini de rahatça belirleyebilmektedirler. Ulusal düzeyde; Para, Maliye, Ekonomi ve Sosyal politikaların belirleyicileri başarısızlıklarının sonucunu rahatça ve çekinmeden ekonomik etkinlik süreçlerine ve bu bağlamda da çalışanlara yüklemektedirler.
Krizlerin çözümü, çalışanların azalmasında görülmektedir. Bu anlayışın özünde tasarruf yaratmadığını basit bir örnekle açıklayabiliriz. Bir işyerinde sorumlu düzeyinde çalışan bir personelinize, eğitim veriyorsunuz, Yurtdışı organizasyonlara gönderiyorsunuz, bilgi ve teknoloji yoğun deneyimler kazandırıyorsunuz, tam birikimlerini yaşama geçirecekken kapı dışarı diyorsunuz. Bu durumda çalışanın yıllık maliyeti, kazandığı deneyimlerin heba olmasının yanında söz konusu edilemez bile. İşte çağdaş yönetim anlayışı maliyet ve kazancı da doğal sonuçlarıyla gözetlemeyi gerektirir. İnsani olmayanı seçmek, kraldan fazla kralcı olmak, üstlerinin yanlışlarını arttırarak uygulamak yönetim sürecine olduğu kadar ulusal ekonomiye de sekte vurmaktır. Çünkü, çağdaş yönetim anlayışı, toplumsal sorumluluk gerektirir. İçersinde bulunduğumuz kriz döneminde de paylaşıma dayalı akılcı çözümler üretebilen örnek uygulamalar görülmektedir. Çağdaş yönetimin olmazsa olmaz koşulu vizyoner olmaktır. Vizyoner yönetimler ve yöneticiler kriz dönemlerini önceden algılar ve önlemlerini zararı en aza indirgeyecek şekilde alırlar.
Yöneticinin dünyasında insanlar olmalıdır. Ekonomik etkinlik birimleri yöneticilerin ‘Hasbahçeleri” olmamalıdır. Emeği ve insanı merkeze alan, insanı halleriyle algılayan, katılımcı, üretken, açık, paylaşan, ödüllendiren ve toplumsal sorumluluğu olan yönetim anlayışına, yöneticilere her geçen gün daha çok gereksinim duyuyoruz. Zeus’lar azalmıyor. Prometheus’lara gereksinim yok olmuyor.
Not:Bu yazı 25.01.1999 Tarihinde Finansal Forum ve Dünya Gazetelerinde yayımlanmıştır
Bu İçerik 690 Kez Görüntülendi