Şavşat Duvar Gazetesi Ekonomi
Yönetim ve Otorite
Yönetimde sürekliliğin ve başarının birincil koşulu otoritedir. İşletmelerin genel işlevsel yapılarını belirginleştiren, ayrımlaştıran, temel işlevlerindeki başarılarını artıran otorite, hangi kaynaklardan beslenmektedir? Bir tür egemenlik olarak tanımlayabileceğimiz otoritenin günümüzdeki gerçek kaynağı nedir? Otorite bir tür zapt-ı rapt mıdır? Güvenli, güvenilir ve sağlıklı işletme yapıları nasıl otorite sağlarlar? Bilgi ve bilgeliğin günümüz Türkiye işletme yapıları içerisindeki önemi ve payı nedir? Bu kavramlara işletme literatürümüzde yer açabilmiş miyiz? Yönetim ve Organizasyon anlayışımız değerler üzerine mi kuruluyor? Öğrenmek ve öğretmek, öğrenerek örgütlenmek ve paylaşarak yaşamak henüz yadırgadığımız ve yadsıdığımız edimler midir?
Soruları çoğaltmak olanaklı ve de kolay. Asıl zor olan bu soruları nesnel ve yaşayan gerçekliklerden hareketle yanıtlayabilmek. Nesnel olmak erişilmesi güç bir durum. Yaşayan gerçeklikleri sorgulayıp kavramak ise her babayiğidin harcı değil. Çünkü bilim ve bilimsellik, mevcut yapısıyla tüm bulgularını egemenliğin kaynaklarına göre saptayabiliyor veya kullanabiliyor. O halde en acil gereksinmemiz bilim ve işletme etiği. Nesnel gerçekliklere tanık olabilmenin olmaz koşulları; bilimin sofrasındaki yöntem ve bilimsel sonuçları yorumlama ve yordamdaki bilimsel etik.
Yöntem ve etik kavramlarının çerçevesinde yönetim ve otorite kavramlarını daha anlamlı ve anlaşılır bir biçimde sorgulayabiliriz.
Günümüz yaşayan iş koşullarında otorite, kısa vadeli kar hırslarının arkasındaki iş bilmez dediği dedik öttürdüğü düdük anonim söyleyişindeki düdük kavramından beslenmektedir. Egemenliğin kaynağının ‘işveren, hissedar, murahhas aza- iki dudağı, genelde otoriteyi sağlamaya çalışan tek güç olmaktadır. Genelde işletme yapılarındaki geleneksel ve ataerkil yapılanma, bu yapıyı dayatan aile işletmeciliğinin egemen olması, bu yapıya uyum sağlamayı profesyonellik addeden yönetici anlayışı işletme bilim ve etiğine onarılmaz darbeler vurmaktadır. Bilim ve etikten uzaklaştıkça düdük sesi otoriteyi belirleyici güç tek güç haline getirmektedir.
Otorite bir tür zapt-ı rapt değildir. İşletme yönetimlerinde askersel hiyerarşi ve organizasyonu uzun erimli sürdürebilme olanağı da yoktur. Birilerinin çıkıp birilerinin adına işe el koyma durumu da söz konusu değildir. Piyasanın öngördüğü nitelikteki ürün ve hizmet üzerinde de uzun süreli tekel hakkı kalıcı değildir. Bu yapıdan hareketle, bağırıp çağırmayı, bağırıp çağırdığı sürece de iş yaptırabilmeyi Arşimet’in buldum edasıyla dost meclislerinde ballandıra ballandıra anlatan yönetici tiplerinin hala revaçta olmasının da yadırganması gerekir. Durum bizde hiçte teorideki gibi işlemiyor. Teori okul sıralarında, binlerce Dolar verilerek Amerikanın en ünlü Üniversitelerinden getirilip Ülkemizin en pahalı ve lüks otellerinde verilen eğimlerin alındığı koltuklarda bir başka baharı beklemektedir. Çünkü; alınan sertifikalar Dali’nin ünlü tablolarından daha çok para etmektedir. İç dinamikten yoksun, ithal, yanlış nirengilendirme üzerine oturtulan ekonomik süreç, işletme etkinlik sürecinde de yanlış bir yönetim, yanlış bir otorite anlayışı sonucu kendi değerlerini üretmekten yoksun bir süreç haline geliyor. Oysa ki; işletmeyi vizyon, misyon, strateji ve ekibin katılımları sonucu hazırlanan plan ve taktik türü değerlere dayalı olarak kurulan ve sağlanan otoriteler Dünya işletmeciliğinde en önemli başarı göstergeleri olmaktadırlar. Bilim ve bilimsel etik, işletme etiği bu değerlerin koruyucu kalkanı olmaktadır aynı zamanda. Bilim ve işletme etiği, birlikte öğrenmeyi, öğrenirken örgütlenmeyi, örgütlenirken örgütün her bireyine gerçek değeri ve önemini teslim etmeyi, başarıların paylaşımında da aynı yakınlık ve anlayışta durmayı garanti eder. Bu garanti gerçek boyutuyla iç ve dış müşterinin yüreklerinde tescil edilir. Firma için erişilmesi gereken başarı da budur. Bu durumda; güven ille de sarsılması zorunlu bir değer olmaktan çıkar. Çünkü, bu tür yapılanışlarda ancak yöneticinin ekibe güveni yerine ekibin hafiyesi olması egemen anlayış olmaktan çıkabilir. Karşılıklı saygı ve sevgi kendiliğinden yeşeren değerler haline gelir.
Otoritenin kaynağı olarak algılanan değerler değişmekte ve güncellenmektedir. İşletmecilik bilimi ve işletme yaşayışları içerisinde günümüzde en belirgin olan otorite anlayışı; müşteri memnuniyeti ilkesinden sağlanan otorite anlayışıdır. Müşteri memnuniyetinden algılanan, sadece firma ürün ve hizmetine efektif talepte bulunan alıcıların ürün ve hizmetten duydukları haz değildir elbette. Firma içi değerler üreten, ürün veya hizmetin üretim sürecinde doğrudan veya dolaylı değer yaratan işletme içi emekçilerin de diğer alıcılar kadar firmalarının varlığından, en azından çalıştıkları firmada çalışmaktan memnun olmaları memnuniyet bileşkesinde önemli bir pay tutmalıdır. Yani üreten ve tüketeni, üretim ve tüketim sürecinde tatmin edebilen yapı, uzun erimli otorite kaynağıdır. Bu, pazarın ve üretimdeki gücün süreçlere katılımından başka bir şey de değildir. Yetki ve sorumluluk, bu anlayış gereği toplumsal bir yük olmaktan çıkıp, harekete geçirici güç haline gelir. Bu anlayıştan oluşan otorite , bilgi, saygı, güven ve teknolojinin toplumsal boyutunun paylaşımı diyebileceğimiz üretim ve tüketim süreçlerine doku aktarımıdır.
Otorite ve müşteri memnuniyeti bileşkesi arasındaki bu yakınlığı, hatta otoriteyi belirleyen süreç olarak algıladığımız müşteri memnuniyeti bileşkesini-iç ve dış müşteri memnuniyeti konsepti-yönetsel empati ile de boyutlandırabiliriz. Kendisini müşterileri yerine koyabilen ve toplumsal duyarlık ölçülerini yakalayabilen yönetimler saygı ve sevginin yadsınmaz rahatlığındaki tahtına oturabilirler. Kendilerini kaf dağından indiremeyen, geri bildirim, iç ve dış müşteri iletişiminden yoksun bırakan, buna karşın da yazılı ve sözlü basının her türlü olanaklarını fütursuzca kullanan yönetim anlayışları da belleklerde yer bile bırakamadan yok olur ve unutulurlar.
İşletmelerde geneli ilgilendiren ve kapsayıcı işlev yönetim işlevidir. Geneli ilgilendiren ve kapsayıcı işlev olmanın anlamlı ve o derece de zorlukları vardır. Zorlukların aşılması; ekibin, önce kendisine güvenmesi, bireyin ekibe katkılarını çıplak gözle izleyebilmesi, dış müşterinin firma etkinlikleri üzerindeki etkisini rahatlıkla algılayabilmesi, bilginin toplumsal boyutunun göz ardı edilmemesi ve değerlerin birlikte üretilmesi ile olanaklıdır. Bu olanak bizi otorite kavramına ulaştırır ve otorite, bu bağlamda kalite bilincini yaşamakla eş süreç olarak tanımlanabilir.
Otoriteyi, bu boyutuyla irdelemeye devam edeceğiz.
Not:Bu yazı 25.01.1999 Tarihinde Finansal Forum ve Dünya Gazetelerinde yayımlanmıştır.
Bu İçerik 887 Kez Görüntülendi