Şavşat Duvar Gazetesi Kültür ve Sanat
Ah O Pikaplar
Seksenli yılların baÅŸları…Daha köyümüz beyaz dünyayla tanışmamış,elektirik köyümüze gelmemiÅŸti. O dönem elektirikli olup da pille çalışan her ÅŸey bizler için çok deÄŸerliydi.
Aylardan aralık,kar her tarafa bembeyaz gelinlik giydirmiş,insanların tek eğlencesi uzun kış gecelerinde bir araya gelip vakit geçirmek olmuştu.
Gündüzden haber verme hastalığına tutulmadığımız ö dönemden bahsediyorum.AkÅŸam yemeÄŸini yeni yemiÅŸtik,kapı birden gümbür gümbür çalmaya baÅŸladı.Yerimden zıplayıp kapıya koÅŸtum. Gelenleri görünce, içimden çığlık attım ‘yaÅŸasın bu gece pikap partisi var diye”. Pikap her zaman evdeydi ama nedense birileri gelmeden açılmazdı bir türlü.Gelenleri içeri davet ettim,birkaç dakika sonra kapı yine gümbürdedi koÅŸup yine kapıyı açıp gelenleri buyur ettim.Sayımız on beÅŸ on altıyı bulmuÅŸtu. Hal hatır hoÅŸ beÅŸ sohbetinden sonra gelenlerden biri ‘yegan gatur ÅŸu pikapi da bir koy dinlayaÄŸ dedi”.Beklenilen o an gelmiÅŸti annen pikapı odadan alıp getirdi,en baÅŸ köşede ,gaz lambasının altında yerini aldı ,bizler de onun etrafında…
Aylardan aralık olunca havada inadına soÄŸuktu. Dışarıda içerde olmamızı kıskanan tipinin uÄŸultusu ve camları sallayan sesi vardı. Ben pilakları elime pazarcı gibi alıp bu mu,ÅŸu mu diye sorardım. Okula baÅŸlamadığım halde bütün pilakların üstünü ezbere okuyup,hepsinin hikayelerini iyice biliyordum. Her kafadan bir ses çıktı o olsun ,ÅŸu olsun diye…Ben yalancıktan soruyordum aslında; neyi dinlemeye geldikleri ve neyi çalacağım önceden belliydi zaten.Bunları birlikte defalarca dinlediÄŸimiz için ‘nabza göre ÅŸerbet verme” deÄŸiminin anlamını otomatik kapmıştım. Damar pilakı bulup pikaba yerleÅŸtirdim.Arkadan bir ses ‘yegan bunun üstünü iyice sil , ortada xırlamasın” dedi. Muzipce eteÄŸimin arkasını çevirip sildim ve pikaba yerleÅŸtirdim.
Herkes hemen konsantre olmuÅŸ, evde insan yokmuşçasına ses çıkmıyordu.Tipinin kıskançlığı artmış camı iyice sallandırıyor bende varım ,gelmek istiyorum diyordu sanki…
Bizler pikaba o kadar dalmıştık ki birden kapı çalınca ödümüz koptu,bu kez korkudan açamadım; ya pikaptaki kötü adam gelmiÅŸse diye. Annem koÅŸup açtı, komÅŸularımızdan biri daha gelmiÅŸti. İçeri buyur etti, ortamın büyüsü bozulmuÅŸtu, sesler dikkatimiz bölmüştü. Gelen amca ‘o siz bitirmiÅŸsiniz nerdeyse , hela yegan bunu yenidan baÅŸlat dedi”. İş bana düşmüştü usta bir makinist edasıyla pikabı durdurdum ve iÄŸnesini baÅŸa aldım.
Yine dalıp pikabın içine girdik cümbür cemaat. Kimseden ses çıkmıyor, suratlar hikayeye göre şekilleniyordu.
Yarim İstanbul’u mesken mi tuttun?
Gördün güzelleri beni unuttun ,
Sılaya gelmeye yemin mi ettin ?
Gayrı dayanacak gücüm kalamadı,
Mektuba yazacak sözüm kalamadı.
Herkes kendinden geçmiÅŸti,ne menem memleketti İstanbul o dönem bizler için.İstanbul sevenleri ayırıyordu, ayrılığı ilk İstanbulla tanımıştım altı yaşımda bir çocukken. İstanbul bugün bile ayrılık sembolu hala benim için …
Gözlerden yaşlar boşalmaya başlamıştı,göz yaşından utanmadığımız dönemdi o dönemler .Bende onlarla birlikte ağlıyordum neden ağladığımı pek anlamazsam da .Belki de sevda üzerine ilk korkular o zaman yerleşmişti yüreğime ‘sevmek ;ağlamak ,acı çekmek ve İstanbul’a gidip kızı bırakmaktı.
Annem gözüyle sokunun altını gösteriyordu .Anlaşılmıştı kartopi koyulmalıydı milletle.Usulca yerimden kalktım sökunun altına doÄŸru ilerledim ki bir sesle olduÄŸum yere çakıldım.”Yegan bir ses yapma otur diyordu”.Anneme baktım hayır devam diyordu,ayak uçlarında sürünerek kaba kartopuyu koydum,acayipte çamurluydular.Casus gibi sessizce yıkamaya baÅŸladım ama gürültüden rahatsız olanların bakışları beni dövecekti sanki..
Kartopilari ortadan ikiye kestim ve tuzlayıp formaya doldurdum.Sobanın üstünde fokur fokur ıhlamur kaynıyor kesin koksusu da odayı kaplıyordu.Görevi bitirip yerime döndüm,acılı sevda hikayesine daldım yine.Kız verem olmuÅŸtu,evdekilerin gözyaÅŸları artmıştı .Çocuk kalbimle sevmenin verem olmak olduÄŸuna kanaat getirmiÅŸtim o an,ilerde ben asla verem olmak istemiyordum.Sevmek verem olmakmış meÄŸer…
KomÅŸu kadınlardan biri o kadar aÄŸladı ki,içimden onla ilgili senaryolar yazdım,bu kadar aÄŸladığına göre sanırım verem olmuÅŸtu ,o da ölecekti.Ama kocası yanındaydı ,İstanbul da deÄŸildi ama pekte anlayamamış ama ona çok acımıştım nedense.Millet aÄŸlamaktan haÅŸat olmuÅŸtu,gözler ve burunlar eteÄŸin tersine siliniyordu…
Pilak acı sonla bitti ,kız öldu,oğlan başkasıyla evlendi.Demek ki sevmek ölmek ve başkasıyla evlenmekti.Ben asla sevmeyecektim ölmek istemiyordum.Pikap ortalıktan kaldırıldı,yorumlar başladı.Hani şimdilerde gazete köşelerinde televizyon yorumcuları var ya Erdoğan Sevgin gibi o an bizim evde Erdoğanlar çoğaldı,ben olsaydım öyle olmazdı,öbürü böyle derken tek ortak noktaları vardı,kıza yazık olmuştu.
Kartopi pişmişti,ıhlamurla birlikte servise geldi,yanında da şor peynir istediler.Az önceki duygusal insanlar sanki camdan buharlaşıp tipinin arasına karışmışlardı.Günlük yaşantıya geçilmişdi,en büyük konu köy yolunun kapalı olmasıydı.Ay başı yaklaşıyordu o zamana kadar inşallah yolu dozer açacaktı.
Saat ilerledi ve herkes kalkıp evine gitti.Tipi sona ermiÅŸti bizim hikayeyle birlikte. AÄŸlamayı, sevmeyi, verem olmayı öğrendiÄŸim ve hayal dünyamı zenginleÅŸtiren pikaplar; bugün köylerde, ambarlarda, sandıklarda kaldı…
NURÅžEN KUMAÅž
Aylardan aralık,kar her tarafa bembeyaz gelinlik giydirmiş,insanların tek eğlencesi uzun kış gecelerinde bir araya gelip vakit geçirmek olmuştu.
Gündüzden haber verme hastalığına tutulmadığımız ö dönemden bahsediyorum.AkÅŸam yemeÄŸini yeni yemiÅŸtik,kapı birden gümbür gümbür çalmaya baÅŸladı.Yerimden zıplayıp kapıya koÅŸtum. Gelenleri görünce, içimden çığlık attım ‘yaÅŸasın bu gece pikap partisi var diye”. Pikap her zaman evdeydi ama nedense birileri gelmeden açılmazdı bir türlü.Gelenleri içeri davet ettim,birkaç dakika sonra kapı yine gümbürdedi koÅŸup yine kapıyı açıp gelenleri buyur ettim.Sayımız on beÅŸ on altıyı bulmuÅŸtu. Hal hatır hoÅŸ beÅŸ sohbetinden sonra gelenlerden biri ‘yegan gatur ÅŸu pikapi da bir koy dinlayaÄŸ dedi”.Beklenilen o an gelmiÅŸti annen pikapı odadan alıp getirdi,en baÅŸ köşede ,gaz lambasının altında yerini aldı ,bizler de onun etrafında…
Aylardan aralık olunca havada inadına soÄŸuktu. Dışarıda içerde olmamızı kıskanan tipinin uÄŸultusu ve camları sallayan sesi vardı. Ben pilakları elime pazarcı gibi alıp bu mu,ÅŸu mu diye sorardım. Okula baÅŸlamadığım halde bütün pilakların üstünü ezbere okuyup,hepsinin hikayelerini iyice biliyordum. Her kafadan bir ses çıktı o olsun ,ÅŸu olsun diye…Ben yalancıktan soruyordum aslında; neyi dinlemeye geldikleri ve neyi çalacağım önceden belliydi zaten.Bunları birlikte defalarca dinlediÄŸimiz için ‘nabza göre ÅŸerbet verme” deÄŸiminin anlamını otomatik kapmıştım. Damar pilakı bulup pikaba yerleÅŸtirdim.Arkadan bir ses ‘yegan bunun üstünü iyice sil , ortada xırlamasın” dedi. Muzipce eteÄŸimin arkasını çevirip sildim ve pikaba yerleÅŸtirdim.
Herkes hemen konsantre olmuÅŸ, evde insan yokmuşçasına ses çıkmıyordu.Tipinin kıskançlığı artmış camı iyice sallandırıyor bende varım ,gelmek istiyorum diyordu sanki…
Bizler pikaba o kadar dalmıştık ki birden kapı çalınca ödümüz koptu,bu kez korkudan açamadım; ya pikaptaki kötü adam gelmiÅŸse diye. Annem koÅŸup açtı, komÅŸularımızdan biri daha gelmiÅŸti. İçeri buyur etti, ortamın büyüsü bozulmuÅŸtu, sesler dikkatimiz bölmüştü. Gelen amca ‘o siz bitirmiÅŸsiniz nerdeyse , hela yegan bunu yenidan baÅŸlat dedi”. İş bana düşmüştü usta bir makinist edasıyla pikabı durdurdum ve iÄŸnesini baÅŸa aldım.
Yine dalıp pikabın içine girdik cümbür cemaat. Kimseden ses çıkmıyor, suratlar hikayeye göre şekilleniyordu.
Yarim İstanbul’u mesken mi tuttun?
Gördün güzelleri beni unuttun ,
Sılaya gelmeye yemin mi ettin ?
Gayrı dayanacak gücüm kalamadı,
Mektuba yazacak sözüm kalamadı.
Herkes kendinden geçmiÅŸti,ne menem memleketti İstanbul o dönem bizler için.İstanbul sevenleri ayırıyordu, ayrılığı ilk İstanbulla tanımıştım altı yaşımda bir çocukken. İstanbul bugün bile ayrılık sembolu hala benim için …
Gözlerden yaşlar boşalmaya başlamıştı,göz yaşından utanmadığımız dönemdi o dönemler .Bende onlarla birlikte ağlıyordum neden ağladığımı pek anlamazsam da .Belki de sevda üzerine ilk korkular o zaman yerleşmişti yüreğime ‘sevmek ;ağlamak ,acı çekmek ve İstanbul’a gidip kızı bırakmaktı.
Annem gözüyle sokunun altını gösteriyordu .Anlaşılmıştı kartopi koyulmalıydı milletle.Usulca yerimden kalktım sökunun altına doÄŸru ilerledim ki bir sesle olduÄŸum yere çakıldım.”Yegan bir ses yapma otur diyordu”.Anneme baktım hayır devam diyordu,ayak uçlarında sürünerek kaba kartopuyu koydum,acayipte çamurluydular.Casus gibi sessizce yıkamaya baÅŸladım ama gürültüden rahatsız olanların bakışları beni dövecekti sanki..
Kartopilari ortadan ikiye kestim ve tuzlayıp formaya doldurdum.Sobanın üstünde fokur fokur ıhlamur kaynıyor kesin koksusu da odayı kaplıyordu.Görevi bitirip yerime döndüm,acılı sevda hikayesine daldım yine.Kız verem olmuÅŸtu,evdekilerin gözyaÅŸları artmıştı .Çocuk kalbimle sevmenin verem olmak olduÄŸuna kanaat getirmiÅŸtim o an,ilerde ben asla verem olmak istemiyordum.Sevmek verem olmakmış meÄŸer…
KomÅŸu kadınlardan biri o kadar aÄŸladı ki,içimden onla ilgili senaryolar yazdım,bu kadar aÄŸladığına göre sanırım verem olmuÅŸtu ,o da ölecekti.Ama kocası yanındaydı ,İstanbul da deÄŸildi ama pekte anlayamamış ama ona çok acımıştım nedense.Millet aÄŸlamaktan haÅŸat olmuÅŸtu,gözler ve burunlar eteÄŸin tersine siliniyordu…
Pilak acı sonla bitti ,kız öldu,oğlan başkasıyla evlendi.Demek ki sevmek ölmek ve başkasıyla evlenmekti.Ben asla sevmeyecektim ölmek istemiyordum.Pikap ortalıktan kaldırıldı,yorumlar başladı.Hani şimdilerde gazete köşelerinde televizyon yorumcuları var ya Erdoğan Sevgin gibi o an bizim evde Erdoğanlar çoğaldı,ben olsaydım öyle olmazdı,öbürü böyle derken tek ortak noktaları vardı,kıza yazık olmuştu.
Kartopi pişmişti,ıhlamurla birlikte servise geldi,yanında da şor peynir istediler.Az önceki duygusal insanlar sanki camdan buharlaşıp tipinin arasına karışmışlardı.Günlük yaşantıya geçilmişdi,en büyük konu köy yolunun kapalı olmasıydı.Ay başı yaklaşıyordu o zamana kadar inşallah yolu dozer açacaktı.
Saat ilerledi ve herkes kalkıp evine gitti.Tipi sona ermiÅŸti bizim hikayeyle birlikte. AÄŸlamayı, sevmeyi, verem olmayı öğrendiÄŸim ve hayal dünyamı zenginleÅŸtiren pikaplar; bugün köylerde, ambarlarda, sandıklarda kaldı…
NURÅžEN KUMAÅž