Haberler

Baraj ve HES’lerden sonra arıcılık da bitti

Efreddin Çelik 62 yaşında emekli öğretmen ve arıcı. Artvin Şavşat’ın Rabat Mahallesi Dereiçi  Köyünde yaşıyor. Çocukluğundan beri geleneksel arıcılık yapan ve bu mesleğe olan sevgisi hiç azalmayan Çelik, arının anatomisini çok iyi bildiğini anlatıyor. Babadan öğrendikleri geleneği Türkiye Arıcılığı Kalkındırma Vakfı’nın yayınları ve AB’nin kurslarıyla geliştirmiş. “Biz bu işi tekniğiyle yapıyoruz” diyor. Kendisini ziyaretimizde yörede yapılan baraj ve HES çalışmalarının arıların bal verimini düşürdüğünü öğreniyoruz. “Bu baraj çalışmaları başlamadan önce arılar oldukça yoğun oğul verirdi. Haziran’ın 25’inde kovanlar balla dolardı. Sadece 70 arıdan yılda bir-bir buçuk ton arasında bal alırdım. Özellikle Deriner Barajı ve HES çalışmalarından sonra arılarda bal üretimi oldukça düştü ve kovanlar sönemeye başladı. Bu ekolojik dengenin bozulduğunu gösteriyor. Bu yıl ise tamamen kayıp var. Sürekli üstünde durduğum halde 102 arıdan 15 tane kaybettik. Diğer arıcılar daha büyük kayıplar verdi. HES çalışmaları benden 14 km uzak olduğundan o kadar etkilenmedim ama HES’lerin inşaat yerlerinde arıcılık kalmadı. Bitkiler hayvanlar nasıl etkilenir kaç çeşit bitki vardır buralarda kimsenin haberi yok. Bilimsel araştırması bilmiyorum” diye anlatıyor deneyimlerini. HES inşaat çalışmalarından sonra kovanların arıyla dolu olmasına rağmen bir gram bal alamadıklarını belirten Çelik, arının çevre kirliliğini kabul etmeyen bir hayvan olduğunu da belleğinden süzdüğü bilgilerle aktarıyor: “Arı tozlu çevre kirliliğini kabul etmeyen bir hayvandır. Ekolojik dengesi bozulmayan yerlerde bal yapar. Bozuk yerlerde bal yapamaz ve yaşayamaz. Arı yaprağın üstünü toz kapladığı zaman oradan bal alamaz. Bu nedenle kovanların önünde toplu ölümler de oluyor...”
 
BURADAKİ ARICILAR OLARAK DENETİMSİZİZ
Artvin Arıcılar Birliği’ne üye olduğunu anlatan Çelik, arıcılığın yörede denetimsiz şekilde yürütüldüğünü de anlatıyor: “Para kazanmak için nasıl bal üretildiği meçhul” diyen Çelik, “Devletin gelip kimin ne derece sağlıklı bal üretimi yaptığını kontrol etmesi lazım. Şeker mi veriyor? Amerika’dan gelen mısırdan üretilen şeker mi yediriyor meçhul…” ifadeleriyle vurguluyor. “Beni en çok şaşırtan bu kadar denetimsizliktir” diyen Çelik, Artvin balına talebin büyük olduğunu şu sözlerle aktarıyor: “AB geldi; kreşlerdeki çocuklarımıza sizden bal alıp yedirmek istiyoruz dediler. Firmalar araya girdi. Bizden çok ucuza bal isteyince bunlarla anlaşma sağlayamadık.” 
 
PETEĞE BİLE PARAFİN KATMIŞLAR 
Yapay ballara tamamen karşı olduklarını anlatan arıcı Çelik’ten arıların bal yaptıkları peteğe parafin karıştırıldığını öğreniyoruz. Çelik, “Balmumuna parafin katarak fazla üretip kazanmak için peteği bozdular. Kanserojen madde bu. Bu maddeyi arılara koyduğum zaman mecbur kalmadıkça arı bal yapmıyor. Deliyor bu petekleri. Çünkü hoşuna gitmiyor” diyor. Normalde dışarıda işçi olmayan kovandaki genç arılar işçi arıların taşıdığı maddelerle balmumunu gövdelerinden salgılayarak yapıyor. Çelik, “Benim de kansere yakalanma şansım oldukça yüksek çünkü o parafin petekli balları ben de yedim. Öğrendik ama iş işten geçti. O vakitten sonra kendim mum yapmaya başladım. Arılar daha delmediler. Bu büyük şirketlerin devletin denetimsizliğine takılmasından oldu” diye anlatıyor. 
 
KARADİKEN VE KESTANE BALI MEŞHUR
Arılar ne kadar çeşitli bitkiden beslenirse balda kalite o kadar artıyor. Örneğin Karadiken balı böbreklere birebir. Böbrek taşlarını düşürür. Gürcüce adı Tirimi adlı bitki de C vitamini deposu. Kestane balı bronşite çok iyi ama 17 yaşına kadar yenmemesi gerekiyor. Tansiyon düşürüyor. Eskiden ‘Propolis’ bel ağrılarında bal ve çiçek tozuyla karıştırılarak yeniliyor veya bele sarılıyormuş. Çelik, “Burada 29 çeşit sadece ağaçtan salgı bal olur. Çiçeklerden çok daha fazladır. 70’lerde zirai ilaçlama yöreye girmeden önce bir kovandan 50-60 kilo bal alırdık. Şimdi zirai ilaçtan vazgeçtik” diyor. 
 
BALIK YAVRUSU DAHİ YOK
Efreddin Çelik yörelerinde bir zamanlar balık tutmak için çaba harcamadıklarını da bakın nasıl anlatıyor: “Önceleri dereye indiğimizde yaz aylarında dere kenarında yüz binlerce balık yavrusu sürü halinde giderdi. Şimdi bir tane balık yavrusunu göremiyorum. Şimdi dereye indiğimiz zaman yenilecek balık bulamıyoruz. Eskiden balık dahi tutmazdık. Çayırlara su verirdik. Çayırlardan su borularıyla toprağa akan balıkları toplar toplar yerdik. Büyük büyük alabalıklar çıkardı… Geçen yıl Bayram Barajı’nın toplantısı yapıldı ama hiçbir çevre araştırması yapılmadı. Biz görmedik yani…”
 
BirGün

Bu İçerik 4509 Kez Görüntülendi

Spot Haberler

Görüntülenen : 20 - Toplam : 48
Gidene de Gelmek Var

Gidene de Gelmek Var

İzo Usta Kitapçılarda

İzo Usta Kitapçılarda

Şavşat Gecesi

Şavşat Gecesi

Görüntülenen : 20 - Toplam : 48

Tüm Haberler