Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin, Devlet Su İşleri (DSİ) Kanunu'na yapılması düşünülen eki eleştirerek, "Bu durumda, kullanım hakkının devri adı altında su kaynaklarının ve sulama tesislerinin özelleştirilmesi gerçekleştirilmiş olacaktır" dedi. Dolayısıyla "sulamada yeni dönem 'Paran varsa sula, yoksa uzaktan seyret' dönemidir" diyen Yetkin, suyun özelleştirilmesinin ülke ve tarım sektörü açısından geri dönülmesi mümkün olmayan zararlara yol açacağını, bir süre sonra DSİ'nin kapısına kilit vurulacağını kaydetti. Yetkin, yaptığı yazılı açıklamada, yapılması düşünülen ekle ilgili bilgi vererek, şunları kaydetti: 'ŞİRKETLERE AZAMİ KÂR HAKKI VERİLİYOR' "Bu ek, '8 Haziran 1994 tarihli ve 3996 sayılı kanun hükümlerine göre meydana getirilen tesislerden katkı payı ödemesi yapılmış olanların, katkı payı ve ortak tesis yatırım harcamalarına tekabül eden kısmının görevli şirketin işletme süresi sona erdikten sonra bu maddede yazılı esaslar dahilinde tesislerden istifade edebilecekler tarafından ödenir' şeklinde. Ekte, '3996 sayılı kanun hükümlerine göre meydana getirilen tesislerde görevli şirket ile sulamadan istifade edenler arasında sözleşme imzalanmaması halinde, idare ile görevli şirket arasında belirlenen ve sulamadan istifade edenler tarafından ödenecek ücretin miktar ve ödeme zamanı sulama birliğinin bulunmadığı yerlerde muhtarlıklar tarafından ilan edilir. İlan edilen ücretin ödenmemesi halinde başka bir ihtara lüzum olmaksızın görevli şirket tarafından sulamadan istifade edenlerden genel hükümlere göre tahsil edilir' hükmü de var. Bunun yanı sıra yalnızca baraj ve göletlerin yapımında değil, sulama tesislerinin yapımında da yap-işlet-devret uygulaması ve yapılacak tesislerin işletme hakkının 20 yıllığına yapımcı şirkete devredilmesi planlanmaktadır. Bu durumda, kullanım hakkının devri adı altında su kaynaklarının ve sulama tesislerinin özelleştirilmesi gerçekleştirilmiş, bu tesisleri işletenlere, tekel olma imtiyazından yararlanarak sattıkları sudan azami kârı sağlama hakkı verilmiş bulunacaktır." Su kaynakları ve sulama tesislerinin bir mal olmadığını ve piyasanın kurallarına bırakılamayacak kadar hayati önem taşıyan bir konu olduğunu bildiren Yetkin, şöyle devam etti: 'SUYUN SAHİBİ MUTLAK TEKEL OLUR' "Su tarımın en önemli girdilerinden biridir. Bununla birlikte diğer girdilerden önemli bir farkı vardır. Çiftçi, gübreyi, tohumu, traktörü piyasadan belirli rekabet koşulları altında elde edebilir. Bu durum, üretici firmaların sayıları az olsa da mümkün olabilir. Ancak belirli bir sulama tesisi ile getirilen suyun alternatifi yoktur. Bu durumda, suyun sahibi mutlak bir tekel durumundan yararlanma imkanına sahiptir. Yeni yasal düzenlemeyle üreticinin hiçbir söz hakkı kalmayacaktır. İdare ile görevli şirket arasında belirlenecek olan ücretin güçlü olan şirketin talepleri doğrultusunda şekilleneceği de tartışılmayacak kadar açık bir gerçektir. Çiftçi, en önemli girdilerden birinde, tamamen işletmeci şirketin insafına terk edilmektedir. Bu uygulamanın doğal bir sonucu olarak gündeme getirilen (ilan edilen ücretin ödenmemesi halinde başka bir ihtara lüzum olmaksızın görevli şirket tarafından sulamadan istifade edenlerden genel hükümlere göre tahsil edilir) hükmü ile küçük ve orta ölçekli çiftçilerin tamamen su şirketleri aracılığıyla tasfiyesini getirecektir." Yetkin, yasal düzenleme sonrası üreticilerin sulama için ödeyecekleri ücretin de katlanacağını kaydetti.