Haberler
Taş ocağı yapılmak istenen İkizdere’de gergin bekleyiş
Rize İkizdere'de Cengiz İnşaat tarafından yapılmak istenen taş ocağına karşı çıkan köylülerle jandarma arasında günlerdir gergin bir bekleyiş sürüyor. Valilik projeyi yaptırmakta, köylülerse direnmekte kararlı.
İkizdere’ye üç kilometre kala büyük bir kalabalık yol kenarında bekliyor. Kurulan nöbet çadırında dev bir pankart asılı: "Rize İkizdere taş ocağını durduralım" yazıyor. Ortadaki ateşte dev bir ağaç kütüğü yanıyor, ocakta çay kaynıyor.
İşkencedere Vadisi’ne çıkan yolda ise bir jandarma arabası bekliyor. Askerler, yolu kullanmak isteyenlere kimlik sorgusu yapıyor. Herkes birkaç kilometre yukarıdaki iş makinesinin ve askerlerin beklediği alana gitmek istiyor.
İş makinelerinin çalıştığı yere ise kimse alımıyor, makinelerin önüne geçebilmek için köylüler ormanları tepeleri aşıyor.
Alanda çok sayıda asker bekliyor. Yarbaydan üsteğmene birkaç subay ve çok sayıda astsubay... Onlarca uzman çavuş kalkanlarıyla iş makinesinin önünde köylüyle karşı karşıya...
Bir gün önceki arbededen iz yok. Ancak gergin bir bekleyiş sürüyor. Köylüyle askerleri birbirinden ayıran jandarma kalkanlarının hemen önündeki ateşin başında kadınlar bir yandan ısınmaya çalışıyor, bir yandan uzattığım mikrofona peşpeşe konuşuyor...
“Kepçe nereye biz önüne... Durdurana kadar buradayız...”
“Bana köşk verseler, villa verseler vadimi değişmem. Burası bizim doğamız, yaşam kaynağımız. Burası taş ocağı mı olur?”
“Bu ağaçları biz büyüttük, şimdi taş ocağı için kesiyorlar...”
"Cenneti cehennem çukuruna çevirecekler...”
Şirketlerin gözü İşkencedere’deki bazaltta
Burası iki yıldır şirketlerin göz diktiği eski adı Ethone olan Cevizlik ve Gürdere (Pakorom) köylerinin tam ortasındaki ormanlık bir alan. Vadiden İşkencedere gürül gürül akıyor.
İki yıl önce buradaki bazalt kayaları almak için ‘SR Tarım’ adlı bir şirket, ‘ÇED gerekli değildir’ kararı alarak bölgede taş ocağı açmak için ruhsat aldı. Bölge sakinleriyse karara karşı dava açtı.
Dava sırasında ODTÜ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Can Bilgin ve yaban hayatı uzmanı Ümit Malkoçoğlu, bölgenin nasıl bir doğal zenginliği barındırdığını anlatan detaylı bir rapor hazırladı. Kurdukları fotokapanlarla bozayı, çengel boynuzlu dağ keçisi, karaca ve yaban domuzu görüntülemeyi başardı.
Raporda, İşkencedere Vadisi’nde taş ocağı açılması durumunda vadinin yok olacağı belirtildi.
Rize İdare Mahkemesi, yaptığı incelemenin ardından şirketin aldığı "ÇED gerekli değildir" kararını iptal etti. Proje rafa kalktı.
Sihirli rakam: ‘24.9'
İki yıl aradan sonra bu kez devreye Cengiz İnşaat girdi. Aralık 2020’de yine aynı vadide bazalt kayaları almak için yeni bir "ÇED gerekli değildir" kararı alındı.
Çalışma yapılacak alan, bir önceki "ÇED gerekli değildir" kararındaki gibi 24.9 hektar olarak belirlendi. Bu önemli bir rakam. Çünkü 25 hektar ve üzeri için ÇED olumlu kararı alınması gerekiyor. Bu tarz yatırım yapan şirketlerse ÇED raporu almak yerine aynı bölgede 25 hektardan küçük ayrı ayrı projeler hazırlıyor.
Projeye göre, vadiden çıkarılan kayalar, yine Cengiz İnşaat tarafından yapılan İyidere’de Karadeniz kıyısına yapılan Lojistik Liman inşaatında kullanılacak.
Proje, Şubat 2021’de Cevizlik ve Gürdere muhtarlıklarının ilan panosuna asıldı. Bunu gören köylülerse yasal süre içinde ‘ÇED gerekli değildir’ kararının iptali için yeniden dava açtı.
Rize Valiliği ve Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne karşı 18 köylünün 17 Mart 2021’de açtığı dava halen devam ediyor. Köylülerin beklentisi tıpkı iki yıl önce olduğu gibi yine mahkemenin bu kararı da iptal etmesi..
Köylülerin avukatı Yakup Okumuşoğlu, “Yargı süreçleri maalesef uzun sürüyor ama bir yandan da devam ediyor. Hak arama sadece yargı süreçlerinden ibaret değil, şu anda da vadide bir hak arama mücadelesi veriliyor” diyerek köylülerin neden İkizdere’deki alanda mücadele verdiğini izah ediyor.
Kepçe 100 metre ilerleyemedi
İkizderelilerin korktukları başına geldi. Altı gün önce Cengiz İnşaat’a ait iş makineleri vadinin yolunu tuttu. Köylüleri bu kez iş makinelerinin önüne geçti. Dev kepçe 100 metre bile ilerleyemeden köylüler tarafından durduruldu.
Köylünün başlattığı nöbetin önceki günkü dördüncü gününde, jandarma ile köylüler çatışmaya başladı. Jandarma köylünün üzerine biber gazı sıktı. Dokuz kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı.
Mücadelenin simgesi kadınlar
İkizdere’de yaşanan mücadelenin en önünde ilk günden itibaren kadınlar var. Gürdere Köyü’nden Emine Tuncer, doğanın katledilmesini istemediği için orada olduğunu belirterek, “Burada arıcılık yapıyoruz, otlaklarımız burada. Suyumuz var. Devlet bize arı verdi. Petek verdi, bal yapalım diye... Nasıl bal yapalım şimdi?” diyor.
Tuncer, Cumhurbaşkanı’na seslendiğini belirterek de, “Gelip görsünler, burası taş ocağına layıksa yapsınlar...” diyor. Tuncer’in en büyük korkusu ise, dinamitle yapılacak patlatmalar sırasında evinin zarar göreceğini düşüncesi. Çünkü taş ocağı kendi evine sadece birkaç yüz metre uzakta.
Gürdere Köyü sakinlerinden Songül Baş da vadisini korumak için beş gündür her gün alana gittiğini anlatıyor: “Burası bizim yaşadığımız vadi. Eğer biz bir kestane ağacı kesseydik bizi hapse atarlardı ancak Cengiz geldi kesti. Biz büyüttük, o deviriyor. Devlete boynumuz kıldan ince ama askeri dikti karşımıza. Şimdi ne yapacağız?”
Avukat Okumuşoğlu’nun verdiği bilgiye göre, yaşanan çatışmalar sırasında dokuz kişi gözaltına alındı. Onlardan biri olan Gürdere’den Ali Baş, gözüne biber gazı sıkıldığını anlatıyor: "Karakola götürdükten sonra da bir saat gözlerimi açamadım. Sonra tutanak tuttular. Bana “Seni kim getirdi, zorla mı getirdiler?” diye sorular sordular. Benim yukarıda çay bahçem var. Bahçemi kurtarmak için buradayım” dedi.
İfadesi alınan Baş’a ayrıca sokağa çıkma yasağını ihlal ettiği için de 900 TL para cezası kesildi.
Bu İçerik 392 Kez Görüntülendi