Şavşat ve Kültür-Sanat Öyküler

Ağlamak İçin Akşamı Bekle

İsmet Aci

Evden ağlayarak çıktı. Kirli elleriyle gözlerini sildi. Elindeki kirler göz yaşlarına bulaştı önce göz altlarına sonra bütün yüzüne yayıldı. Bir ara durdu sonra yine yürüdü. Nereye gideceğine bir türlü karar veremiyordu.Evden düşünmeden çıktığından kafasında gideceği yer belli değildi. Öylesine yürüdü. Hava güz mevsiminin normalinde olmasına rağmen paltosuz olanlar için epeyce soğuktu. Üşüdüğünü fark etti. Babasından yediği bir tokat onu dışarı atmıştı. Çocukluktu belki. Olmayanı istemekte ısrar etmenin bir yayarı olmayacağını bilmeliydi. Kocaman armut ağacının altına oturdu. Rüzgar almadığından ani bir ılıklık içine yayıldı. Ağlaması durmuştu. Birkaç kez içini çekerek hıçkırdı. Sonra hı deyip durdu. Tüm ailesine çok kızmıştı. Ama sıraya koymak gerekirse babasına çok kızgındı. Babası bunu yapmayacaktı.Babasına hak veremiyordu. Oysa babası eve işten dönmüş ve yorgundu. Yaşı itibariyle de çocukların şimdi yaptıkları bu yaş günü kutlamalarını ne seviyor nede kabul ediyordu. Ona gör bir hediye almak yerine ihtiyaç olanı almak daha mantıklıydı.Ellerini üşümesin diye bacaklarının arasına sıkıştırdı, biraz bekleyip çıkardı ısınmasına ısınmıştılar ama renkleri kırmızıya dönmeye başlamıştı. Yaşı on birle on ikinin arasında olduğu halde gelişmesinin hızlılığından dolayı on beş yaşında bir delikanlı gibi görünüyordu. Kim yaşını sorsa on beş yaşındayım diyordu. Bu sözü babasının yanında söyleyenince de oğul boyun büyüyeceğine aklın büyüseydi daha iyi olurdu diyordu. Büyümek arzusu içinde gün geçtikse artıyor sonra yılların çabuk geçmediğine kızıyordu. Bir büyüyebilseydi onunda planları vardı. Büyüye bilseydi eğer yaş gününde baba bir bisiklet alın diye tutturmayacaktı ve bunun karşılığın da ne kendi nede babası üzülmeyecekti.Ama şimdi üzgündü. Hediyesi alınmamış üstelik yarısı ciddi yarısı şaka basından dayak yemiş azar işitmişti.Artık istenmediğini sevilmediğini düşünmenin zamanıydı. Çünkü bütün arkadaşları yaş günü hediyelerini anlatırken onun anlatacağı yalan vardı. Yalan söylemek istemiyordu. Yalan kötü bir şeydi. Ve ona asla yakışmazdı. Ona değil onun tanıdığı hiç kimseye yakışmazdı. Babası alamıyorum diyeceğe yerde niye alamadığın açıklasa daha iyi olmaz mıydı. Gerçi babasının niye alamadığını kendi de biliyordu. Ama basının belki ısrarlara dayanamayıp ala bileceği ihtimali üzerinde durduğundandı kırılmış küsmüş olması. Ayaklarını yere vurup ille de isterim deyince babası ilk tokadını atmıştı.

Babasına küskünlüğünü düşünürken gözleri daldı. Soğuğa aldırmadan uyudu.

Çiçekler renge renkti.Gelincikler rüzgarda dans ediyordu. kırların yeşili bir başka güzel, Başını kaldır dı bütün bulutlar dağılmıştı gökyüzünün mavisi başka güzeldi. Kalkıp evin ardiyesine yürüdü.En seçme marka bisikletini aldı. Merdivenin önünde sildi temizledi. Boyalı yerlerini parlasın diye cilaladı. Dış kapıdan çıktı. Annesi arkasından bağırıyordu. Sakın bisikletine başkasını bindirme. Bindirmem dedi. Başkasını bindirmek şöyle dursun elini bile sürdürmem.Başkasını bindirimiyim. Bu benim bisikletim. Onu babam bana yaş günüm de aldı. Arkadaşlarla toplandık. Herkesin yaş günü benden önceydi. Hepsi yaş gününde Babalarının annelerinin ablalarının ,hatta hala ve teyzelerinin neler aldığını ballandıra ballandıra anlatırlarken ben içimden keşke benim yaş günüm de gelse aldıkları bu arkadaşlarıma anlatsam diye sabırsızlıkla beklerken şimdi alınan bisikletime birini bindirimiyim.Bindirmem tabi dedi. Uyanır gibi oldu uyanamadı. Uyku öyle tatlıydı ki Onu çekip ayırmak zordu.Ayaklarını boylu boyunca uzattı. Ellerini pantolonun cebine soktu.Yüzüne yayılan kir dondu.Kapıdan çıkar çıkmaz ayağının birini bisikletin üstünden aşırıp hızla pedala bastı. Evlerinin önünde asfalt olmadığından ilk başta hızlanamadı.Toprak yolda bisiklet iyi gitmiyordu. Olsun bisikleti vardı ya. Yaş gününde de alınmıştı.Komşunun evinin önünden geçerken önce balkona sonra pencereye baktı. Gören varımıydı bisikletinin olduğunu. Kimseyi göremedi. Sanki bisikletine bir şey olmuş gibi durdu. Uzun sürmeyen arızasını defalarca gözden geçirdi. Dizinin birini yere dayayıp bisikletin altından hep balkona baktı.olacak gibi değildi. Onu bu haliyle gören olmadı.Aksilikti. Diğer zamanlarda komşunun hanımı dışarıda olur ve sorara dı günün bu saatinde nere böyle. Bazen kızar sana ne diyesi gelirdi. Bu gün çıksaydı ölürmüy dü.toprak yolda bisikleti sürmeye devam etti.

Köyün meydanın da durdu.Arkadaşları gelmiş top oynuyorlardı. Onun gibi bisikletiyle gelen olmadı. Çocukların sürekli top oynadığı yerler çimenlerinin ezilmesinden dolayı kup kuru topraktı. Ama sahanın dışında her tür çiçek vardı. Bir birine benzemeyen iki yer bir birine yakın duruyordu. Önce kendini biraz farklı gördü.İşte benle arkadaşlarım gibi. Ne olsa bisikleti olan tek çocuktu. Kenardan onları izledi. Arkadaşları hadi gelsene dediğinde gelmesine geleceğim fakat şu bisikletimi önce güzel bir yere koyayım. Maksat bisikletin güzel yere konulması değil herkesin görmesiydi. Epey zaman bisikletini koyacak yer bulamadı. Çocuklar başına toplandılar.Her biri farklı soru soruyor, farklı yerini inceliyordu. Arkadaşlarına bisikletinin nasıl alındığın güzelce anlattı. Bak dedi. Arkadaşız sizi severim. Siz söylemeden ben söyleyeyim. Sakın bir iki tur için istemeyin. Çünkü evden çıkarken anneme söz verdim. Kim istese istesin vermem diye. Bisikletini kenara koydu. Oyuna katılıp ne zaman ayağına gelse bisikletini bıraktığı yere şutunu attı. Arkadaşları önce güldüler. Sonra bu hareket devam edince kızıp oyundan çıkardılar. Hadi çek git anladık bisikletin var ama her seferinde senin vurduğun topun arkasından bisikletine koşacak değiliz ya.Bu bisiklet onda ki oyunda çıksa ne yazardı. Nasıl olsa basacak pedalına bir başka arkadaş gurubuna gidecek. Onu oyuna kabul etmeyecek daha doğmamıştı.

Oradan ayrıldı. Patika yolda sürdü. Sürdü.

Annesi onun bisiklete binişini görünce ellerini açtı kucaklayıp yanaklarından defalarca öptü. Bu köyde kim senden daha güzel bisiklete binebilir ki. Seni ben doğurdum aslan oğlum. İstemem tüyüne bir rüzgar değsin. Biraz yavaş sür rüzgar esiyor, terleyip üşüteceksin. biraz uyanır gibi oldu. Üstünde tonlarca ağırlık vardı. Silkelenip kalmayı denedi. kalkamıyordu. Kalkmalıyım, babamın yerinde uyumuşum. Babam uykuyu sever beni kendi yatağına yatmış şekilde görürse bana çok kızar. Babasını ona kızmak değil alacaksın doğum günü hediyemi diye ısrar edince dayak atmasını birden hatırladı.Yeniden ağlamaya başladı. Göz yaşları sıcacıktı. Yanaklarına süzüldü.Üşüyen bir yerleri vardı.Yanağından akan yaş uyanmasına sebep oldu. Her bir yeri soğuktan iyice kas katı olmuştu.Üstelik bisikleti de top oynayan arkadaşları da yoktu.Elini gözlerine götürdü. Kulağına gelen sese döndü ağlamak için akşamı bekle.Gün battı batacak. Tepelerden ışıklarını çekmiş. Adımları sertleşmiş yürümekte güçlük çekiyor. Rüyası aklına gelince yüzüne bir tebessüm yayıldı. Babasının tokadı birden o tebessümü de alarak önü sıra yürüdü.

İsmet ACİ
2003 / İstanbul

Bu İçerik 246 Kez Görüntülendi

Kültür Öyküler Üye Listesi