Şavşat ve Kültür-Sanat Öyküler

Çaylar Demli Olsun

İsmet Aci

ÇAYLAR DEMLİ OLSUN

Babasının gözünde,yukarı kanatlıların tek temsilcisi Fuat’tı.Onu ilk kucağına aldığı günden itibaren babam diye sevmişti. Fuatların köyünde erkek çocukları genellikle babam diye sevdiklerinden Fuat’ın babası da ilk çocuğu olmasına rağmen bu ananeye uymakta zorlanmadı.Kırkı dolmadan gülmeye başladığında hanım getir hele babamı bir seveyim diye yatağına alır. Onunla oynar,bir kere tebessüm ettirmek için elinden gelen her numarayı dener, bir taraftan da sıkı sıkıya kollarının arasında sıkıştırıp öperdi. .Gün durmadı zaman durmadı. Fuat yedi yaşına basınca geç kalınmış olduğu düşünülen sünnetini babası tüm masraflardan kaçınmayarak dillere destan düğünle yaptı. Köye yeni gelmiş Almancıya da resimlerini kare kare çektirdi. Hele kurban birde şöyle çek. Allah yapısı değil ya bakarsın çıkmaz falan elimizde bol olsun. Hem sadece bize değil emmilerine dayılarına teyzelerine de göndereceğiz , öyle değil mi hanım diyerek karısından da ihtiyacı olmayan onayı almayı ihmal etmedi. Fuat o yıl köylerinde beş yıllık ilkokula başladı Babası kaydını yaptırınca doğruca öğretmenin yanına gitti. Sordum bu yıl bu çocukları sen okutacakmışsın. Şimdiden tanıştırayım da aramız iyi kene bozulmasın. Aha bu çocuk benim babam, yanı Fuat. Öğretmen aynı köydendi. Babamın anlamını bilirdi. Yinede bir açıklama getirdi. Babam dediysem yanlış olmasın. Benim hem dünüm hem yarınım. İsterim iyi okusun. Büyük adam olsun. Ama ben başkaları gibi eti senindir kemiği benimdir diyemem.Öğretmenin vurduğu yerde gül biter sözü bana göre değildir. Onu ne kadar çok sevdiğimi anlamam için ona yaptığımız sünnet fotoğraflarını getireyim de gör.Öğretmen bu kadar üzerine düşülen bir çocuğun geleceğini görür gibi oldu sesini çıkarmadan elimizden geleni yaparız hiç endişen olmasın.

Fuat kısa sürede okuma yazmayı söktü. Köy okulunun sınıf dolabında ki kitapları okumaya başladı. Kitapların içinde biri vardı ki her okumayı söken çocuk o kitabı almak için öğretmenine yalvarır dururdu.Okulda olsun, sınıfta olsun çok miktarda kitap vardı. Köylerinde ki okulun açılış tarihi bin dokuz yüz otuz altı idi. Atatürk Türkiye Cumhuriyeti nin kuruluşundan sonra başlattığı devrimlerin kalıcı olmasının ancak okuma seviyesini yükseltmekle mümkün olduğunu bildiğinde her köye bir okul açmak için sürdürülen çabalar Fuat’ın köyüne okulu bu tarihte getirebilmişti.Köyde herkesin Eğitmen olarak bildiği Şakir efendi olağan üstü bir çaba ile gece gündüz demeden köy halkına okuma yazma öğretmeye çalışıyordu. Fuat’ın öğretmeni Şakir efendinin öğrencisi olup bu köye öğretmen olarak gelişinin ikinci yılındaydı ki karşısına babasına baba olma adayı Fuat çıktı.Ama sınıfta ilk okuyandı.Babası okula başlarken söyledikleri ile öğretmenin gönlünü kırmış olsa da Fuat bu kırılmışlığı olumluluğa çevirmeyi ilk okumayı sökenlerden biri olarak çevirmeyi başarmıştı. Fuat yalvarışını zaferle tamamlayıp öğretmeninden Deli Dumrul kitabını aldı.

Önce eve gitmeden okuyup bitirdi. Kitabın üzerine baktı. Üstündeki resim Azrail’in resmi idi. Eve gelince okuduğunu babasına anlattı.Sonra da baba bu Azrail’in resmini nasıl çizmişler. diye sordu. Babasında bu sorunun cevabı yoktu. Babam dedi sen bana başka soru sor. Ben bunu bilmem.Babası sorunun cevabını bilemedi fakat Fuat’ın okumayı okulu çok sevmesine de gizli gizli sevindi.geleceğim bir tanem acaba öğretmeni gibi köyümüze dönebilir mi. İşte o zaman ben onun ayak bastığı yere kurban olmam mı?

Fuat orta okula kasabada başladı. Birinci yıl iyi idi. İkinci yıl her hafta eve gelen Fuat gelmemeye başladı.Bir ara komşulardan biri bak dedi, Fuat’ın babasına benden duymuş olma ama oğlun okuldan kaçıp başka yerlere gidiyormuş. Allah korusun zaman kötü zaman bir bakarsın bir arsıza bir hırsıza uymuş son pişmanlığın para etmeyeceği durumlara düşmüş, işte o zaman çıra gibi yanarsın bilmiş ol. Uydurma dedi babası. Bu bizi çekemeyenlerin uydurması bak göreceksin Fuat’ım bir gün mutlaka bu köye öğretmen olarak dönecek. Onu nasıl sevdiğimizi bilmez mi. Ne dedi de almadık. Ne istedi de olmadı. Ben kimsenin çocuğuna yapmadıklarını Fuat’a yaptım. Sünnet düğününü dillere destan yapmadım mı. İlkokula kayıt yaptırırken gidip öğretmenine teslim edip etinin kemiğinin benim olduğunu söylemedim mi. Orta okula verince tüm öğretmenlerine tanıştırıp ne kadar değer verdiğimi söylemedim mi?Fuat bütün bunları unutup bu kötülüğü bize yapamaz.Ana yüreği baba yüreğinden daha sevecen olmasından mıdır bilinmez ama Fuat’ın yapıp ettiklerinden haberi yokmuş gibi babası ne derse desin bir günden bir güne ağzını açıp ta çocuğunun kötülüğü için bir tek laf etmezdi. Zaten bugüne kadar da hiçbir konuda fikrini beyan etme durumunda olmadı.Babası içlendi Zaten kim söylemişse yalan söylemiştir. Fuat’ı olanca gücüyle savunup geçip gitti ama içine de bir şüphe yuva yaptı Ya söyleneler doğruysa diye. Geceyi uykusuz bitirip sabah olunca kasabanın yolunu tuttu.Yol yok ki bir ulaşım aracı gelsin de onunla gitsin mecburen yürüyecek. Evden çıkınca kahvaltı etmek gibi bir alışkanlığı olmadığından cebine bir köy ekmeği koyarak yola çıktı. Acıktığı yerde ısırıp yiyecekti. Zaten köyden kasabaya dört saatlik bir yol vardı. O bu yolu hayatı boyunca o kadar yürüdü ki her metrede ne olduğunu ezberledi. Yolda birkaç yerde soğuk su vardı. Bu yolu yayan yürüyen herkes istirahat yerlerini bu sulara göre ayarlarlardı. Her gelen istirahat için su başında durduğundan aralarında bir birini tanımayanlar önce tanışır sonra ebedi dostluklar kurulurdu. Bunun adına su başı dostlukları denirdi. Bu arkadaşlıkların sonunda birbirinin kızlarını oğullarına alıp dünür olanlar bile çıkmaktaydı. Fuat’ın babası ilk istirahatı için durduğunda suyun başında kimse yoktu. Esmer buğday ekmeğini bir ısırdı. Katıksız yutulmadığından geriye kalanı suya tuttu. Şimdi ekmek hem soğuk hem yumuşacık oldu.Biraz sonra yerinden doğruldu. Gidip söylenenlerin yalan olduğunu görecek sonra dönünce köyde bu yalanı kim uydurup okuldan uzaklaştığını söylediyse onu herkese rezil edecekti.Kasabaya öğleye doğru vardı. Doğruca karşısına çıkan kahvehaneye gidip şurada bir yorgunluk çayı içip biraz dinleneyim sonrada kalkar çocuğun evine giderim o zamana kadar okulda paydos etmiş olur diye düşünürken kulağın bir ses geldi. Nasılda Fuat’ın sesine benziyordu.

Usta Çay çek. Çaylar demli olsun. Yüzünü kahvehaneye doğru döndü. Okul zamanıydı Fuat kahvede garsonluk yapıyordu. Hay ben senin...

14/04/2005

Bu İçerik 252 Kez Görüntülendi

Kültür Öyküler Üye Listesi