Şavşat ve Kültür-Sanat Öyküler

DİLENCİYİM

İsmet Aci

Köyde duramayacağını son kuraklıkta anladı. Babadan kalan tarlası önceki yıllarda olduğu gibi bu yılda yüzünü güldüremedi. Ama bu yıl daha bir canını yaktı. Miras bırakanlara bu toprağı yurt edenlere fena kızdı. Boşuna inat etmeye gerek yoktu. Karnını bu toprak doyurmayacaktı. Direnmek fayda etmedi. Büyük şehre göç eden birkaç kişide buralarda boşuna yıpranmayın bunun yarısı kadar İstanbul da çalışın gül gibi geçinirsin dememişler miydi.Ne anlamı vardı direnmenin. Sonunda istediğin olmayacaksa.

Artık ne edip etmeli bu on nüfusu büyük şehre atmalıydı. Elinde avucunda ne varsa hepsini satışa çıkardı. Tarlayı alan olmadı.Bu köyde satılan araziye müşteri bulmak zordu.yeri geldikçe bir atasözüne benzer söz söylenirdi, fakat yapan olmazdı. Hep yanılmış evlat sahibi de yanılmamış mülk sahibi deyip durulardı.Köyde herkeste gizli düşünce vardı. Kim alacak bu tarlaları bırakıp gidince zaten bizim olacak . para vermeye ne gerek.Beş koyunu ucuz bir paraya verdi. Geriye bir inek kalmıştı.Bir türlü para etmedi. Kurban bayramı yaklaştı. Kurban bayramı ile beraber kışta yaklaşmaya başlamıştı.Önce belki kurbana satarım umudu taşıdı. Birkaç gün kala kurban olarak satamayacağını anlayınca kesmeye karar verdi.Bir kaç ortak bulmalıyım diye düşündü. Sabah erken hocanın yanına giderek hocam dedi.Bir inek alsak kurban etsek. Kaç ortak olmalıyız. Hoca ineğine bağlı deyince, farz etki dedi şöyle bir şey eliyle kendi ineğine benzer bir inek gösterdi.Hoca başına sallayıp yedi ortak olur deyince içinden sevindi. Altı kişiyi nasıl olsa bulurdu.Yedide bir kurban payı. Altı hissesi de para demekti.

Arife günü aranan altı kişiden biri bile bulunmadığından ben yalnız keserim. Hem hiç kurban kesmedim ömrümce bari çocuklar doyumca et yer. Hem de konu komşu benim ne aslan biri olduğumu anlar. Son ana kadar altı ortak bulma umudu taşıdıysa da olmayınca bayram günü ineği kurban olarak kesmek için harman yerine çekti. İçinden bir ses yapma diyordu. Belki kışa kalmadan bir müşteri çıkar iyi paraya verirsin.Fakat kışta yakındı. Ya alan olmasa.Bir başka ses kes diyordu. Günahlarına karşılık gelir. Gitmeyi düşündüğün şehirde Allah yardımcın olur rahat edersin. Bıçak elinde ineğin etrafında dolanırken komşunun biri;

Selamün aleyhküm, Her halım ineği keseceksin de cesaret edemiyorsun dedi. Bu ses kararını istemeyerek vermesine sebep oldu. Yok diyemezdi. Komşuda yardım etti. İneğin kafasını gövdesinden ayırdılar..Artık onu tutacak köyle kendi arasında ki son ipte böylece kopunca büyük şehirlerden biri onu bekliyordu.. Hangisi olursa.İki nüfusla başlayan hayat mücadelesini kısa zamanda on kişi için vermeye başladı. Sekiz çocuk sahibiydi. Karısı ile kendini de sayınca rakam on du. İstanbul’a sabahın ilk ışıkları ile girdi. Kalabalıktı. Baktı her taraf insan dolu. Bunların doyduğu yerde ben niye aç kalayım ki diye düşündü. Zaten aç kalınacak bir durumda yoktu. Komşuların adresini sordu. Kapıyı çaldı. Köy sohbetleri birkaç gün hem misafirleri hem ev sahibini güldürdüyse de sessiz istememe çabuk başladı. Bir ev buldular. Başını sokup İstanbul da ki kendilerine ait olmayan fakat kira verdikçe kendilerinin olabilen evde akşam yemeğini yediler. Mutluydular. Belki de ineği kurban etmenin mutluluğu huzuru da vardı birazda.

Bulunan işler köyde ki kuraklıktan çatlak patlak olmuş tarlayı aratmaya başladı. Sabah erken kalkmak işe yaramadı.İşsizdi. ve açtı. Çocuklar okula başlamıştı. Çocuklarına harçlık vermediği için mahcuptu. Karı koca kavgaları günlük yapılmaya başladı. Zaman geçtikçe saat başı tartışmalarına geçtiler. Kendisi hariç bu evde herkes haklıydı. Gelmemeliydi. Ama öyle dememişlerdi. Her şey güzeldi.

Beklenen güneş doğmadı.

Kılık kıyafet kirlenmiş saç sakal biri birine karışmış üst geçitlerden birinden karşıya geçip merdivenlerden aşağı inerken ne yapacağını düşündü. Başını önüne asmış yürüyordu. İlk bir kadına çarptı. Kadın yüzüne bakıp önüne baksana Allahın ayısı deyince utandığından büzüldükçe büzüldü. Nasıl olduğunu bilmeden hayatında ilk defa biri ona hak etmeden bir para verdi. Al dedi. Karnın doyurursun. Parayı eline alıp bir iki çevirdi. Bir başkası devam etti.Onu da aldı. Paralar yağmaya başlamıştı. Her aldığını avucunda tutuyordu. Yanına yanaşan kasketli adam cebine koy şimdi bir alacak diye uyardı.Cebine koydu. Dileniyordu. Yüzü kızardı. Fakat güzeldi. Kısa sürede beş koyunu geri alacak parası oldu.memleket uzakta kalmıştı. Kurban geçeli birkaç ay olmasına rağmen, kurban edilen inek sütü yeni vermeye başlamıştı.orayı terk edip bu işe son vermek istese de kesme ineği diyen içindeki ses kal burada dedi. Kötümü on çocuğun karnı doyacak.Evdeki kavgaların bitecek. Bak karnın aç üstün kirli. Seni kim nerden bilebilir. Bu gece eve yüzün gülerek gideceksin…

Elini pazarlık için uzattığında, dairenin parasının bir kısmını bir ay sonra verebilirim dedi. Satıcı yüzüne baktı. Ne iş yaparsın. Ben işimi sağlama almak zorundayım. Bu daireyi emekli paramla aldım. Otuz beş yıl devlete çalıştıktan sonra ancak borç harç bunu aldım. Artık buralardan köyüme dönüp,irkaç koyun bir de inek alıp emekliliğin tadını çıkaracağım.

Ben mi dedi. Satıcı he sen ne iş yaparsın?

Ben dilenciyim.

Sana uyar mı.

İsmet ACİ 14/03/2006

Bu İçerik 247 Kez Görüntülendi

Kültür Öyküler Üye Listesi