Şavşat ve Kültür-Sanat Öyküler

Duman Dağa Yukarı

İsmet Aci

Kapıya birkaç değnek vurduktan sonra , bunlara ne olmuş bu kadar da uyku derin olmaz ki deyip dönerken tahta kapı bir iki ses yaparak açıldı. Uyumadık emmi dedi evin kızı. Hava soğukta arka odadaydık. Bilirsin orası küçük böyle zamanlarda çabuk ısınıyor. Bilmem mi kızım. Bilirim. Baban evde mi? Evdedir. Yolda yürürken üzerine yapışmış olan karları kapı ağzında ki süpürgeyle temizledikten sonra bir iki de ayaklarını yere vurarak içeri girdi. Dışarıda ki konuşmalardan bir misafirin geldiğini anlayan Recep emmi, Vay kim gelmiş, buyursunlar. Buyurduk bakalım. Kar bir başka hışımla yağıyordu. Kimsenin bu kar yağışından korktuğu yoktu. Öylesine alışılmış bir tablo idi ki . Dindar ağa sobaya yakın bir yere oturdu. Hal hatır sorduktan sonra Recep emmi başını oda kapısına çevirerek duyulur bir sesle hele bir ıhlamur koyun Dindar emminize. Soğuktan gelmiş üşümüştür. İçi ısınsın.soğuk soğuk dedi Dindar emmi. Rahmetli babam derdi ki böyle havada adam itini atmaz kapıya. Ama ben bak buradayım niye geldiğimi sormayacak mısın?Başını cama uzattı. Yağıyor mübarek yağıyor.Yağmalı. Kış kışlığını bilmeli ki yaz da yazlığını bilsen. Bu köye yazın geldiğini hiç gören olmadı. Ama burada kar yerden kalkınca yazdır.Kar yere düştüğünde kıştır. Kitaplarda bir yıl dört mevsimdir diye yazsa da burada iki mevsimdir.Biri Yaz, biri Kış.Baharlar pek bilinmez. Dindar ağa seni dinliyorum. Adamın itini kapıya atmadığı bu günde hayırdır bize gelmen. Komşuyuz tabi gelip gitmek hak ama. Hani diyorum. Söyleyeyim. Nasılda söyleyeceğimi bilmem ama . Bu sene biraz küçük başım fazla. Samanlığa da baktım. Ot bahara götürmez.hani senin de karşıda bol yaprağın var. Ondan gelecek yıl vermek üzere borç istiyorum. Acele etmemim sebebi benden önce kimse istemesin sözünü almış olayım.köyde kimsenin uzun kışlarda un bitme endişesi olmazdı ama hayvan yiyeceğinin bitme telaşı sürekli kış boyunca yaşanırdı. Recep emminin kendince geliştirdiği bir Güneş takvimi vardı Bu gün takvime bakılmazdı. Çünkü kar öyle bastırmıştı ki Güneşi görmek sanırsın aylar sürecek gibiydi. Bak dedi Dindar ağa. Geçen gün hava Güneşliydi hani o gün baktım. Güneş Tam şuraya vuruyordu. Bu tahtanın başı demek ekin demektir. Ekin derken ilkbaharın tarla sürmesinden bahsediyordu. Ekinin bir başka güzelliği vardır. İki üç komşu birleşir tarlalarını ortaklaşa sürerler. Toprak öyle ağırdır ki altını üstüne getirmeye iki öküzün gücü yetmez.Onun için insan gücünden ziyade hayvan gücünü birleştirirler. Bir keresinde Recep emmi ile Dindar emmi bu güç birleştirmeyi yapmış olduklarından biraz daha samimiyetleri artmış. Bunu köyde herkes fark etmişti. Zaten Dindar emmide bu yüzden yaprağı borç istemeye çekincesiz gelmişti.Baharda çift sürmek için öküzler tarlaya götürülür başlarına bir yumurta kırılırdı. Nasıl adettir niye yapılır pek bilende yoktu. Bir keresinde evin küçük çocuğuna attırmışlar yumurtayı çok ekin olmuş artık herkes yumurtayı kırdırmak için erkek çocuk arar olmuştu. Bilmem ki dedi. Recep emmi. Benimde otum samanım çok değil ama bunca yıllık komşuyuz. Sana da yok demek olmaz.iyisi mi ki bir bakalım da biraz verelim. Ne zaman gitmeyi düşünüyorsun.kar eğer iki metrenin altına düşerse bu Kış kar yağmadı derlerdi Bu hava ya bakılırsa bu yılda Kış kışlığını bilecek herkesin beklediği kadar yağacaktı.Ben kalkayım dedi. Recep emmi. Söz almış olmanın verdiği gizli sevinci pek belli etmedi.Kar durmak bir yana saatler geç tikçe yağma şeklini,artırıyordu. Günlerce kar yağdığı olurdu. Recep emmi evden çıktı. Sabah gelirken açmış olduğu izler kaybolmuştu. Ellerini gözünün üstüne koydu. Başını hava ya kaldırdı. Yağacak mübarek çok yağacak. Allahtan unumuz var.Köye yıllar önce gelen bir misafire köylülerden en yaşlısı bak oğul bu köyde Kışın istediğin kadar yiyecek borç alabilirsin fakat odun alamazsın Çünkü Kışın ne kara süreceğini ancak yaratan bilir. Ne olursa olsun burada hep kaderdir. Bu yüzden de şikayet asla olmaz. Dindar emmi bata çıka uzaklaştı. Recep emmi arkasından bakarken inşallah boğulmadan eve varır deyip kapıyı kapattı. Köyün altından geçen dere dondu. Hava soğuktu. Güneş parlayarak köyün üstündeki tepeden göründü. Kar yağması dinmişti. O kırık araziye sahip köy bir ova gibi dümdüzdü.Kar üzerinde yürümüş Tilki yada tavşanların izleri görünüyordu. Güneş kara vurdukça kar üstünde bir yansıma meydana geliyor insanların uzaklara bakmasını engelliyordu. Yukarı mahalleden bir ses yankılandı. Herkes duysun bu gün hep birlikte karşıya yol yapılacak yarın herkes Öküzünü alıp yaprak almaya gidecek. Koydukları yerden kürekleri çıkardılar. Kürekle karları temizleyerek yürüdüler. Geç tikleri yerde yol yoktu. Üç beş kişi bir araya gelerek karları basıp bir yol yapıyordu. Yaprağın yakında bir yere kadar yolu yaptılar.Yarın birlikte gidilecekti Önce erkeklerin kullanacağı kızaklara yükleniyor. Öküzlerin gideceği yer taşınıyor. Sonra öküzlerin kızağına yüklenip eve getiriliyordu. İki gün düzgün giden hava yeniden bozuldu.yapılan yolların kapanmaması için Dindar emmi acele etti. Bu gün gitmeliyim diye geçti içinden. Hiç olmasa öküzün yanaşabileceği bir yere taşırım. Yarına bakarsın Allah fırsat verir. Biraz taşırım. Durmakla kim kime ne verir.yanına da kendi gibi durmanın zarar olduğunu düşünen birkaç komşuyu alarak gitti. Vakit öğleye doğru gelirken, sabah evden çıkarlarken yanlarına aldıkları ekmekle peyniri yediler. İyice ıslanmışlardı. Sıcak soba ne kadarda da güzel olurdu şimdi.Zaten bu son seferleri idi. Artık bu son seferide getirdiklerinde işe paydos deyip eve döneceklerdi.Hadi dedi. Dindar emmi.Durmanın vakti değil. Bunu da atalım da gidelim. Yukardan aşağı kızağın önünde hızlı geliyordu. Dindar emmi dur diyemediler.yanlarından hızlı geçti ve durması gereken yerde duramadı kayadan aşağılara…. Sanki Güneş bir anda kayboldu. Komşuların gözleri karardı. Bu olmamalıydı. Dindar emminin gittiği yerden bir duman yükseldi dağa yukarı. Beyaz bir duman. Kar ikindiye doğru serpiştirirken aşağılardan anlaşılmaz sesler gelmeye başladı. Köyden bir kısmı duydu. Bu mevsimde olur diye aldırmadı. Bir kısmı kulak kabartı fakat anlayamadı. Bir adamın hızla geldiği görülünce herkes o yana baktı. Hem geliyor hem bağırıyordu. komşular yardım edin. Recep emmi çok hasta. Aşağı derede bıraktım gidip hemen almamız gerek. Ne olduğu anlaşılamadı. Fakat ras gelen gösterilen yere doğru koşmaya başladı.habere gelen komşunun tekrar koşacak gücü yoktu. İşin doğrusunu öğrenmek için başına toplananlar önce fısıltı haline konuştular. Sonra birden son duyan yüksek sesle Ölmüş mü ?dedi. Hepsi birden başını salladı ölmüş, ölmüş. İsmet ACİ Yazarın Notu : Şavşatta neker diye bilinen bir hayvan yiyeceğinin taşınması ile ilgili bir yaşanmışlıktan esinlenilmiştir.

Bu İçerik 219 Kez Görüntülendi

Kültür Öyküler Üye Listesi