Şavşat ve Kültür-Sanat Öyküler
Istanbul’da Bir Düğün
Cumhuriyetin seksen altıncı yıl dönümünde yaptığım konuşmada kalkınmış bir ülkenin ferdi olamadık ancak kalkınma yolunda verdiğimiz mücadeleden onur duyduğumu belirterek sözlerime başlamıştım. Kısaca Cumhuriyetin öğretmeni olmaktan sonsuz mutluydum. Ben daha çok mutlu edende Cumhuriyet bayramına oldukça kalabalık bir halk grubunun katılmış olmasıydı.Konuşmalar alkışlanıyor, şiirler alkışlanıyor Cumhuriyet marşlarına eşlik ediliyordu.
Eve gittiğimde çocuklar bu gece bir düğün var. Davetiye elimizde katılacak mıyız diye sordular.
Katılırız dedim.
Akşama düğüne yetişmek için erken çıktık evden.Bir kaç dolmuşa inip binmemiz gerektiğinden tedbirli davrandık. Son yollarda İstanbul un trafiği bilinenden daha karmaşık oldu. Ne zaman hangi yolun kapanacağı ne zaman trafik tıkanacak yolda kalacaksınız belli değil. Tedbirli olmaya çalışmamız bundan dı.Dolmuşta sohbet ettik. Bayram güzel oldu dedim eşime. Eminim öyle olmuştur dedi. Yanımda ki yanılıyorsun beyefendi , yeni kuşakta eskiden olduğu gibi cumhuriyet kutlama heyecanları kalmadı. Devletin resmi görevlileri sizler sahip çıkmasanız bir tane kutlayan bulamasınız dedi. Yanımda kine yanıldığını anlatmak için birkaç örnek verdim. Sanki Nuh der peygamber demez sözü bu kardeşim için söylenmiş.
Gideceğimiz yere akşamın karanlığında vardık. Düğün salonunu bulduk. Salonun önün de bilinen bir kalabalık yoktu. Ama belki erken geldik diye çokta umursamadık. Eşimle içeri yürüdük bizi karşılayan genç bir çocuk, yenge bu tarafa o tarafta erkekler oturuyor deyince beynimde şimşekler çaktı. Düğün salonunda kadınlarla erkeklerin ayrı oturmaları için yerle yapılmış bir paravanla ayrılmış.Bizde bu emre aynen uyduk. Espri olsun diye hanım hakkını helal et beklide görüşemeyiz dedim.
Salonun bir köşesine geçtim oturdum. İçeriye giren erkeklerde bir bakımsız sakal tam bu sakal uygun fes. Ellerinde elde taşınmaktan aşınmış tespihler. Bu tespihler bildiğim salonların orkestrası mı ki diye düşünüp burada bile bir benzetme yaparak teselli olma ihtiyacı duydum.
Bir ara bölmeye çıkıp kadınların oturduğu bölmeye gözümü kaydırdım içerde kara çarşaflar içinde onlarca kadın.geriye döndüm. Bir kürsü kurulmuş. O kirli sakallardan biri kablolu mikrofonu alıp konuşmaya başladı.’Yüce rabbim evlenin çoğalın diyor.Çoğaldıkça güçlenirsiniz. Bu gücünüzle ancak şeriatı korusunuz.her kim ki bu şeriattan ayrılırsa onun yeri narı cehennemdir.Allah bizi şeriatı koruyan Muhammedin ümmetinden etsin.’herkes birden amin dedi. Ben bu duaya amin demedim. Çünkü ben şeriat korumamak adına konuşma yapmıştım. Cumhuriyeti savunduğum için mutlu olmuştum.Ey Mustafa Kemal yakamıza yapışmalısın iki cihanda.yapışmalısın ki seksen altı yıl önce teslim ettiğin özgürlükleri feslerle, çarşaflarla geri değiş tokuş ediyoruz. Kadınları en mutlu gününde kapatıyor erkekleri kılıktan çıkarıyoruz, Seksen altı yıldır koruduğumuz cumhuriyette imamın konuşmaları ile düğünde tören yaptığımızı sanıyoruz.
Dolmuşta ki bey efendi haklıydın meğer ben ne kadar körmüşüm şimdi farkına vardım.medeniyeti hazmedemediğimiz halde nimetlerinden yaralanarak cebimdeki cep telefonuna eşime göndermek için şu mesajı yazdım. İstanbul’da bir düğün düğünde çokça Cumhuriyet düşmanı ben bunlardan burada kalarak biri olmak istemiyorum hadi gidelim. Amin.
İsmet ACİ
29/10/2006
Eve gittiğimde çocuklar bu gece bir düğün var. Davetiye elimizde katılacak mıyız diye sordular.
Katılırız dedim.
Akşama düğüne yetişmek için erken çıktık evden.Bir kaç dolmuşa inip binmemiz gerektiğinden tedbirli davrandık. Son yollarda İstanbul un trafiği bilinenden daha karmaşık oldu. Ne zaman hangi yolun kapanacağı ne zaman trafik tıkanacak yolda kalacaksınız belli değil. Tedbirli olmaya çalışmamız bundan dı.Dolmuşta sohbet ettik. Bayram güzel oldu dedim eşime. Eminim öyle olmuştur dedi. Yanımda ki yanılıyorsun beyefendi , yeni kuşakta eskiden olduğu gibi cumhuriyet kutlama heyecanları kalmadı. Devletin resmi görevlileri sizler sahip çıkmasanız bir tane kutlayan bulamasınız dedi. Yanımda kine yanıldığını anlatmak için birkaç örnek verdim. Sanki Nuh der peygamber demez sözü bu kardeşim için söylenmiş.
Gideceğimiz yere akşamın karanlığında vardık. Düğün salonunu bulduk. Salonun önün de bilinen bir kalabalık yoktu. Ama belki erken geldik diye çokta umursamadık. Eşimle içeri yürüdük bizi karşılayan genç bir çocuk, yenge bu tarafa o tarafta erkekler oturuyor deyince beynimde şimşekler çaktı. Düğün salonunda kadınlarla erkeklerin ayrı oturmaları için yerle yapılmış bir paravanla ayrılmış.Bizde bu emre aynen uyduk. Espri olsun diye hanım hakkını helal et beklide görüşemeyiz dedim.
Salonun bir köşesine geçtim oturdum. İçeriye giren erkeklerde bir bakımsız sakal tam bu sakal uygun fes. Ellerinde elde taşınmaktan aşınmış tespihler. Bu tespihler bildiğim salonların orkestrası mı ki diye düşünüp burada bile bir benzetme yaparak teselli olma ihtiyacı duydum.
Bir ara bölmeye çıkıp kadınların oturduğu bölmeye gözümü kaydırdım içerde kara çarşaflar içinde onlarca kadın.geriye döndüm. Bir kürsü kurulmuş. O kirli sakallardan biri kablolu mikrofonu alıp konuşmaya başladı.’Yüce rabbim evlenin çoğalın diyor.Çoğaldıkça güçlenirsiniz. Bu gücünüzle ancak şeriatı korusunuz.her kim ki bu şeriattan ayrılırsa onun yeri narı cehennemdir.Allah bizi şeriatı koruyan Muhammedin ümmetinden etsin.’herkes birden amin dedi. Ben bu duaya amin demedim. Çünkü ben şeriat korumamak adına konuşma yapmıştım. Cumhuriyeti savunduğum için mutlu olmuştum.Ey Mustafa Kemal yakamıza yapışmalısın iki cihanda.yapışmalısın ki seksen altı yıl önce teslim ettiğin özgürlükleri feslerle, çarşaflarla geri değiş tokuş ediyoruz. Kadınları en mutlu gününde kapatıyor erkekleri kılıktan çıkarıyoruz, Seksen altı yıldır koruduğumuz cumhuriyette imamın konuşmaları ile düğünde tören yaptığımızı sanıyoruz.
Dolmuşta ki bey efendi haklıydın meğer ben ne kadar körmüşüm şimdi farkına vardım.medeniyeti hazmedemediğimiz halde nimetlerinden yaralanarak cebimdeki cep telefonuna eşime göndermek için şu mesajı yazdım. İstanbul’da bir düğün düğünde çokça Cumhuriyet düşmanı ben bunlardan burada kalarak biri olmak istemiyorum hadi gidelim. Amin.
İsmet ACİ
29/10/2006
Bu İçerik 375 Kez Görüntülendi