Şavşat ve Kültür-Sanat Öyküler

KAĞIT MENDİL KİRLENDİ

İsmet Aci

KAĞIT MENDİL KİRLENDİ
Senin yüzüne bakan bir haftadır yüzünü yıkamamış der Salih neden hep elin ayağın kir içinde. Bu kaçıncı kez seni ikaz ediyorum. Ama sen beni dinlemiyorsun. Burnunun doğrultusunda hareket ettiğin her halinden belli ki bu kadar konuşmamıza rağmen sende bir küçük değişim olmadı. Artık seni sevmekten vaz geçiyorum anlıyor musun Salih beni. Oysa her gün mutlaka Salih bu gün benim istediğim gibi olmuştur umuduyla bekledim durdum. Bırak umduğumu bulmayı sende ummadıklarımı da buluyorum. Herkes senden şikayetçi anladın mı Salih.Anladım dedi.
Salih Anadolu’nun bir köyünden İstanbul’a çok küçükken gelmişti. Ona kim memleketini sorsa oturduğu semtin adını söylerdi.Başkada bir izahta bulunamazdı. Okula dedesi kayıt ettirdi. Birinci sınıfa başlamıştı ki babası ile annesinin arasında tartışmalar başladı. Okuldan her gelişinde annesini ağlarken buldu.Annesi ya dayak yemişti veya babası hakaretleri ile dayak yemekten beter etmişti. Ne zaman sıkışsalar dedeleri maddi manevi her yardımı yapıyor sallantıda olan bir evliliği kurtarmaya, Salih’in analı babalı büyümesi için Elinden geleni yapmaya çalışıyordu.. Salih in dedesi köyde iken mevsimlik olarak değişik yerlerde çalışmış. İstanbul’a gelince bir konfeksiyon atölyesinde gece bekçiliği bularak altmış yaşında emekli olmuştu. Tek kazancı bu emekli maaşı olmakla birlikte kızının ve torunun hatırına damadı olacak ciğeri beş para etmez bu herife de yardımcı olmaya çalıştı yıllarca. Köyde Salih in anası evlenmeden önce maddi durumları iyi o kadar isteyeni oldu ki ama hiç birine olur deme di. Sırf Şeref İstanbul’dadır diye onun tarafından gelen evlilik isteğine hayır diyemedi.Salihin annesi Şerefi gördüğü düğünde beğenmişti. Şerefin üzerindeki beyaz gömlek kolalı pantolon ütülüydü. Biraz köyde öğrendiğini birazda İstanbul da gördüğü oyunları bir birlerine dolayarak bir oyun çıkardı ki, Salih’in annesi değil herkes Şerefi beğendi. Kim olduğunu sordu aşağı mahalleden Rızanın ortanca oğlu Şereftir. Çoktandır yoktu buralarda Hep İstanbul da kalıyor deyince zaten konacak dal arayan gönlü Şerefin dalına kondu. Böylece de evlendiler. Evlenince Naciye hanım köyde fazla kalmadı. Şerefle birlikte İstanbul’a göç etti. Evin tek kız çocuğu olduğundan babası ile annesi de arkalarından gelmek zorunda kaldılar. İlk zamanlar her şey yolundaydı. Şeref bir gece eve içerek geldi. Doğruca yatak odasına gitti. Naciye yanıma gel sana diyeceklerim var dedi. Yılların tüm zorluklarını yaşamış Hasan dede bu çağrılmada bir kötülük sezdi fakat belli etmedi.
Bana bak dedi, Naciye babamızdı dedik. Büyüğümüzdür dedik. Eyvallah. Sesimizi çıkarmadık ama senin anneni babanı daha fazla taşıyamam anlıyor musun? Naciye Şeref’e döndü:
Taşır mısın taşımaz mısın bilmem. Ama bu sözü bir daha söylersen bu eve adımını atamazsın. Utanmaz adam geldik geleli evin kirasını babam veriyor haberin var mı. Her gece zıkkımlandığın yemeğin masrafını babamdan alıyorum . Bir kere para bulmuşsun onu da zıkkım içesin, içmişte gelmişsin. İstersen sön sözümü söyleyeyim. Esas ben seninle birlikte yaşamaya yokum. Al neyin var yok def ol. Bir daha gelme. Çocuğumu okula dedesi kayıt yaptırdı.Karım mı var çocuğum mu var bir günden bir güne bilmedin. Şimdi de bana ne söylediğini kulağın duymuyor.Naciye dolmuştu bir iyice ağzına geleni söyledi. Şeref sustu. Söylediklerini söylemiş olmaktan pişman gibi olmaya başladı. Bir anda aklına içtiği birahanede ki bayanın sözleri takıldı. Seni bir görüşte sevdim. Şeref adında ne güzelmiş. Şeereef.Tamam be beş kuruşa konuştun on kuruşa sus. İçtik sapıttık ne var bunda. Yarın olsun hayır olsun.Sadece seni denemek istemiştim.
Hasan dede duyabildiklerinden yeni cümleler kurdu. Hiçbir cümle istediği şekilde bitmedi. Çünkü her cümlenin şikayetçi olduğu kısımda Hasan dede ve karısı vardı. Üzüldü fakat bu gecelik yapacak bir şeyi yoktu. Sabah ola hayrola. Çok sabah oldu hayır olmadı. Şerefle Naciye’nin kavgaları sürdü gitti.O gece denemek istedim dese de sonu gelmedi isteklerinin gittikçe arttı kavgalar. Her gece başka mevzu aynı kavga. Salih niye kavga olduğunu anlayamadan babası ile annesi ayrıldılar. Şimdi Salih yaşayan babanın yokluğunda hayatına dedesi ve annesi ile devam edecekti.Okul da ki çocuklar babalarından kendilerine alınan oyuncaklardan bahsettikçe Salih sustu. Hiç konuşmadı. Okullu günler çoğaldıkça Salih arkadaşlarından koptuk ça koptu. Oyunlarına katılmamaya başladı. Ara sıra onunla ilgilenen arkadaşları olduysa da bu Salih’i pek ilgilendirme di.
Demedim mi kızım, ben sana demedim mi. Şimdi ne olacak bu gün ben varım.Allah senle bu garip çocuğa acısında siz bir yoluna girinceye kadar yaşayalım.Dilek yaşamak içindi fakat Zekiye nine bu dileğe uymamakta ısrar etti. Bir gece sabaha karşı hepsini uyandırdı. Kalkın ki bana bir şeyler oluyor. Kalktılar. Bir şeyler oldu. Hasan dedenin hanımı Zekiye nine vefat etti. Salih anne annesinin masallarında ki iyi insanları bu ölümle kaybetti. Yavaş yavaş büyüyorken eksikliğini duymaya başladı paranın. çocuklar teneffüslerde okul kantinlerinden alış veriş yaparken Salih ilk başarılı deneyini okul kantininde gerçekleştirdi. Para vermeden bir simit almayı başarmıştı. Elinde ki simitle simit yiyen arkadaşlarının yanına vardı. İştahla bitirdi. Simidi biterken neden yaptım diye pişmanlık duyacaktı ki özlemini çektiği bir şeye ancak böyle kavuşacağının düşündü kendiliğinden.. Babası da böyle değil miydi.Yaptığı kavgadan önce pişmanlık duyar gibi olmuş sonra devam etmemiş miydi. ?Boş ver dedi. Yarın simidin yanında bir gazoz olabilmeli. Fikrini arkadaşına açtı. Arkadaşı hep öyle olmaz. Bak biz nasıl yapıyorsak sende öyle yap.Bu aldığının karşılığını mutlaka öde. Salih hı ödeyeceğim diye söyledi, fakat bir sonra ki gün elinde bir simit yanında bir gazoz vardı. Gözlerinde pişmanlıkla mutluluk köşe kapmaca oynadı teneffüs boyunca.
Salih eli yüzü kir içinde okula geldiğinde o geceyi sokakta geçirmiş değişik arkadaşlarla tanışmıştı. Sokakta tanıdığı arkadaşlarının anlattığı hikayeler çok çekiciydi. Dinledi. Onlardan ayrılırken bu gece beni bekleyin geleceğim dedi. Okulun kapısında öğretmeni vardı. Gel yanıma Salih dedi öğretmeni; cebinden bir kağıt mendil çıkardı. Al şu yüzünü yıkamamışsın bari sil de kirlerin kaybolsun. Salih mendili alıp yüzünü sildi, sonra kap kara olan kağıt mendile uzun uzun baktı, öğretmenim boşuna uğraşma kağıt mendil kirlendi.
İsmet ACİ
İstanbul 2004

Bu İçerik 279 Kez Görüntülendi

Kültür Öyküler Üye Listesi