Şavşat ve Kültür-Sanat Öyküler

Yağmurlu Eylül

İsmet Aci

Yaz yağmursuzluğu bitti. Karkalın üstüne bir siyahlık çöktü. Gece ile gündüzün arasında bir hava kararması yayıldı. Şaban emi yüzünü Karkala döndü. Bu gece Allah bilsin ama iyi yağmur yağacak bari harmana su düşmese. Yarına çok işimiz var. İş üstüne çıkacak işe vaktimiz olmaz. Önce bulutlar ortadan yarılır gibi göründü. Sonra dayanılmaz bir gürültü. Eyvah dedi. Şaban emi, Yine aşağı köye yıldırım düştü.Bir sessizlik çöktü. Saatler gece yarısıydı ki tüm köyü uykudan uyandıran bir gök gürültüsü daha duyuldu. Böyle gök gürültüsü hiç alışılmış bir şey olmadığından Şaban Emi önce bir koyun postuna tuz döküp bir iki de dua mırıldanarak pencerenin önüne ters yüz çevirip bıraktı.Sonra Çıkara bildiği son yüksek sesi ile zifiri karanlık gecenin içine bir ezan okudu. Karkalın üstü bir daha boylu boyunca aydınlandı,kapandı yağmur boşalmaya başladı.Şaban Emi durmadan tekrar ediyordu.Allah tan korkmayan tövbe kafirdir. Bir sabah ki havaya bak, bir bu yağmura. Kelimeyi Şahadetini de getirmeyi ihmal etmiyordu.Gece gelen yağmur ortalığı zifiri karanlık ettiğinden göz gözü görmüyordu.Parmağını gözüne soksan görünmez dedi.İlk şaşkınlık gittikten sonra sakinleştiler .Deliceydi havanın hareketleri.İnsanlar güçsüzdü havaya karşı.Şaban Emi,balkondan harmanına baktı su kenardan akıp gidiyordu.Bir sap ıslanıyor ama buna da şükür dedi. Telaşlanacak bir durum yok deyip yattı. Başını soktu yorganın altına uyumalı dedi.Kendi kendine nasıl olsa bu yağmura karşı yapacak bir şey yoktu. Sabahın ilk ışıkları ile gözünü açtı.Yağmur çoktan dinmişti.O gecenin korkunçluğundan eser kalmamıştı.İyi oldu diye geçti .Bu yağmur nebatata iyi geldi.Yoksa ne varsa yanıp kavrulmuştu.Havanın tekrar güneşli olacağı belliydi.Aşağı derelerden yukarı beyaz duman yürüdü.Kayıp köyler bir bir ortaya çıkmaya başladı.Yaz kuraklığının arkasından bir gece sabaha doğru delicesine gelen yağmurdan sadece harmanın ıslanmış olmasından memnun olmamışlardı.Bu Allah ın rahmeti belli mi olur bakarsın kullarını denemedir,eğer biz buna karşın kulluğumuzu eksiksiz devam ettirirsek daha güzel rahmetler bize esirgenmez. Yapılacak işlere koyulmadan önce evin içinde bir iki sağa sola dolandı. Şaban Eminin hayatı boyunca tekrarladığı bir hareketti, sabah erken kalkıp evin içinde dolaşmak.Bu yaptığı ile hem ev halkını uyandırır hem de kendiniz uyandınız sabah uykusundan. Ben hiç birinizi çağırmadım diye de kendini temize çıkarırdı.Çocuklarına sabahleyin kalkın burası köy yeridir.İşimiz var demezdi.Bu ayak seslerine önce hanımı sonra çocuklar kalktı.. Sabah kahvaltısını mükemmel hazırlayan Şehriban abla hele bir iki lokma bir şey atıştırın da yola öyle çıkın dedi.

Şaban Eminin üç çocuğundan büyüğü olan Hayri bu yıl Ortaokula kayıt yaptıracaktı..Çallı köyü küçük bir yer. burada herkes birbirini tanır.Kimin kızı kimle evlenmiş.Kimin oğlu hangi okulu bitirmiş.Kim bu yıl öğretmen olmuş hep bilinir.Her meslek beğenilirdi fakat öğretmenliğin bu köyde özel biri yeri, vardı. Şaban Emi yaz boyu kiminle bir iki sohbet etse sözü döndürür dolaştırır okumaya getirir arkasında da Hayrinin öğretmenin bu çocuğu okut. Yoksa iki elim yakanda kalır dediğini söyler, bir iki güne kalmaz kasabaya gideceğiz hayırlısı bu oğlanı Orta okula yazdıracağım diyordu. Gidiş günü de bu gün seçilmişti onun için dur olmazdı. Bir işe karar verdin mi yapacaktın. Gitmemelik olmaz dedi .Hayri ile Şaban emi kahvaltının ardından evden çıktılar. Çallı köyüne motor sesi girmemişti. Sadece yazları çok yükseklerden geçen uçakların belli belirsiz gürültüsü duyuluyordu.Bir seferinde yine gök yüzünde karga gibi bir görüntü belirdi. Ama çarpan güneş ışıklarını yansıttığından göz kamaştıran beyazlıkta görünüyordu. Bunu gören herkes elini gözüne siper yapıp gök yüzüne baktı. Hayrının babası bu görüntü kayboluncaya kadar izledikten sonra bir adam da ki keyfe bak. Ben nasıl yorgunum o uçağın penceresinden kolunu dışarı çıkarmış.Herkes güldü biri çıkıp ta olmaz böyle diyemedi.Belki yanılırlar. Olura hem uçaktan kol çıkmaz diyende olmamıştı.Kasaba yolu yayan gidilecekti .Dağ yamaçlarından akıp dere yatağında gürleşen çaylar gibi, yola yayan çıkanlar,değişik köyden gelenlerle birleştikçe hem gürleştiler hem de sıra uzayıp gitti.Kamil dede gruba konuşmaya başlayarak katıldı.Ağalar dedi. Şu kuyruğu görünce aklıma İsmet İnönü geldi.Rahmetli o zaman ne etti etmedi Türkiye yi savaşa sokmadı. Ama o kıtlık aklıma gelince ne vardı diyordum, keşke bu kıtlığı da yaşatmasaydı. Aha böyle kuyruk olurduk. Adam başına verilen buğday belli. Bir gram fazlası olmaz Herkes kaderine razı kanun dedin mi duracaksın.Ötesi yalan.. Bu kanunu koyanlar büyük adamlar elbet var bir bildikleri.Bu çocuklara bu anlattıklarım su sesi gibi gelir.Oh ne ala şimdi ki yaşamak cennet. Sorun hele babanıza kim bilir kaç kez yaya gidip geldi bu yollarda.Gaz için, Tuz için,bez için. Süleyman başbakan olunca yaptıracakmış bu yolları. Öyle diyorlar ama adama bir tat vermiyorlar ki. Amerika rahat durmuyor. O susuyor Rus durmuyor. Siz bilmesiniz.Hepsi susuyor bu sefer içerdekiler başlıyor. Büyüklerinize sorun. Kamil dede politikayı anlatmaya iyiden iyiye ısınmıştı ki kasabanın köye benzemeyen kokusunu duydular.Yorgunluk hevesle karışınca pek görülmüyordu. Doğruca okulun kapısına gittiler. Gidenler gelenler vardı.Kayıt işlemi erken bitti.Sıra bu kış kalınabilecek kiralık ev bulmaya gelmişti.Ortaokulun kapısında asılı duran ilan ilk anda dikkatlerini çekmemiş olmasına rağmen kayıt sonrası gözlerine ilişti. Öğrencilere ev kiralanır.Belirtilen adrese gittiklerin de Şaban Emi ve Hayri den erken gelenler evi kiralama işini bitirmişti.İyi bulduk ama sanırsam geç kaldık ev tutuldu her halde dedi Şaban emi.Öyle sayılır ama biz yanımıza bir arkadaş arıyoruz Eğer arkadaş olarak düşünürseniz buyurun eve bakın bu işi bitirelim. Tamam dedi Şaban emi. Siz beğenmişsiniz biz niye beğenmeyelim.

Ev arkadaşları ile;Ben Hayri, ben Metin ,ben Mucettin ben de Selim deyip ilk tanışmayı tamamladılar.Dördünün babası da bir iki nasihat çektikten sonra bak dediler, artık yalnızsınız. Kimseyle kavga etmemeye dikkat edin. Paranıza pulunuza mukayyet olun. Birbirlerinizle iyi geçinin deyip çocuklarından ayrıldılar. Ev üç odalı her bir odası bir öğrenci grubuna değerinin üzerinde kiraya verilmiş olduğundan toplam on iki kişi aynı evin farklı odalarında kalıyordu.Ahşap ev eskimiş tahtaların rengi siyaha dönmüş çatıda kiremitler yosun bağlamıştı.Daha önceden kalan öğrencilerinde tahtalar üzerine yazdığı kısa notlar vardı.Pencereler küçük ve perdesiz olduğundan karşı da ki ormanlık manzara çok güzel görünüyordu.Pencereden dışarı bakan Hayri yaz hayaline geri döndü. Önünde koyunlar, mendile bağlanmış öğle yemeği arkalarından yürürken gördü kendini. Hayri dedi annesi bak biz seni okuyup adam olasın diye gönderiyoruz. Sakın sınıfta kalayım demeyesin. Sınıfta kalırsan sütümü helal etmem bilmiş ol. Yüksek sesle yok anne dedi. Onu sessizce izleyen oda arkadaşları kendine gelişini görünce sesli sesli güldüler.İlk geceyi kısa anılar anlatarak geçirdiler. Sabah erken kalkıp yataklarını düzeltip okula yürüdüler.Bir iki çekingenlikten sonra iyiden iyiye alıştılar ilçe merkezinin çok kalabalık Orta okuluna. Artık iş tamamdı vakit okuma vaktiydi. Şaban emi köye dönünce kimi görse oğlunu Okula kayıt ettirdiğinden bahsediyordu.Motor sesinin girmediği köye ortaokula giden bir oğul daha girmiş olması sonsuz gururdu.Hayri köyden İlçe Orta okuluna kayıt yaptıran ilk öğrenci değildi ama nedense burada okumaya düşünemeyecek kadar bir önem veriliyordu.Hayri boğazında kravatıyla bir hafta sonu köye geldiğinde komşularından biri bu nerenin öğretmenidir böyle diye dalgasını bile geçmişti. Hayri bu yaz kurak gittiğinden ekinlerimizin hayrı yok.Biz üç beş koyun besler,bunları satarak geçimimizi sağlarız.Babam beni Okula yazdırırken inanır mısınız parasının bir kısmını kayıt parası olarak verdi, kalanını da bana verip köye öyle döndü. belki gülecek belki de alay edeceksiniz ama bilmenizi isterim tanıştığımızda anlattığım varlıklı aile hikayesi tamamen bu yalancı arkadaşınızın bir hayali idi dedi.Bütün düşündüklerini anlattı ve gelecekle ilgili hayalini son cümleye koydu.”Ben okumak istiyorum”.

Sanki birinin Metin’e senin söylediklerinde de doğruluk payı yoktur. Sende artık doğru söylemelisin dediğini duymuş gibi; birkaç kısa cümleyi yan yana getirdikten sonra ne yalan söyleyeyim Hayri beninim durumumda aynen senin ki gibi dedi.Hayri ve Metin’in üzerlerinden tonlarca yük kalkmış bu itiraflardan sonra Mucettin ile Selim’in sırtına binmişti.Şimdi iki arkadaş rahatlamış olarak bunlara bakıyordu.Birden Mucettin kendi kedine gülmeye başladı.Gülmesi sürdükçe Selim de ona katıldı.Hep birlikte güldüler.Bir ara Mucettin bu kadar yalanı bir araya nasıl getirdim diye gülüyorum, peki siz niye gülüyorsunuz dedi. Selim, bende seninle ayni şeyi düşündüğümden gülüyorum diye girdi söze.Mucettin sesinin güzelliğini de duysunlar diye düşünüp önce bir türkü okudu sonrada demeli ki arkadaşlar iki çıplak bir hamama yakışır..Biz dördümüz birbirimizi bulmuşuz.Bundan sonra belki kan kardeşi olmayacağız ama hedef kardeşi olabiliriz.Önce kedimize bir plan çizelim.Biz ne yapacağız yada ne yapabiliriz.Ailelerimizin durumunu ortaya koyduğumuza göre bize belirli bir harçlık gelmeyecek demektir.Önce bu problemi çözelim.Sonra köyden getirip burada bir hafta süreyle yediğimiz ekmeklerin daha taze kalması için nasıl tedbirler alırız onu düşünelim.köyden gelen ekmekler taze kalmıyor fakat çayla ıslatılarak şeker karışımı ile yeniliyordu.Kasaba Orta okuluna öğrenciler kayıt yaptırdıklarında köylerine gidip gelme oldukça zor ve yayan gitmek zorunlu olduğundan, her hafta cumartesi öğleden sonra yola çıkarlar evlerine giderlerdi. Pazar günleri kasabaya sırtlarında kendilerine bir hafta yetecek kadar ekmek yanında katık olsun diye yoğurt ve peynir getirilerdi. Bu getirdiklerini bir hafta süreyle bozulmadan saklamak ve yetirmek zorundaydılar.Bir hafta sonu kasabaya dönerken yolda Nafizle karşılaştılar. O da sırtında ekmeği elinde yoğurt kovasıyla dönüyordu. Birbirlerine çabuk ısındılar çok samimi oldular. Bir gün bir köşede Hayri Nafizi çok düşünceli görünce,ne oluyor sana ne derdin var dedi. Nafiz: iki gündür açım biliyor musun dedi. Doğru bu şartlarda şaşılmayacak tek şey aç olmaktı.Bu açlık hikayesi gruba daha bir kenetledi..Şimdi hedef sınıfta kalmadan okulu bitirmekti. Çünkü sınıfta kalmak demek bir yıl daha aynı sıkıntıyı çekmek yada gidemediğin bir hafta sonun arkasından gelen haftayı sıkıntılı geçirmek demekti.

Yağmurlar her geçen gün daha fazla yağdı.Kasabanın etrafını çevreleyen tepelere kar düşmeye başladı. Artık Kış kapıdan göründü. Burada kış demek kar demek.Soğuk demek. Haftada bir ekmek getirmeye köylere gidememek demek.Bütün bunları düşünmek kimin uykusunu kaçırmaz ki.

Şehriban abla yatağında sağa sola döndü. Bunca yıllık karısıydı. Bir konuda fikrini söyleyeceği zaman yine de Şehriban abla izin alma gereği duyardı. Bu sefer de öyle yaptı. Bir şey söyleyeceğim ama kızma dedi. Şaban emi yine ne oldu, kızmam dedi.Biliyorum çok iş var ama yarın bir gitsen çocukları dolansan . Birkaç ekmek götürsen,bu yıl yılki buğday ekmeğinin maşallahı var. Çocuklarda yesinler.Bak kışta geldi hafifçe kendini gösteren kar birkaç güne kalmaz yolları kapatır .Böyle zamanlarda ne yerler ne içerler. Bir kendi gözünle görsen. Çocuğa da birkaç kuruş bıraksan nasıl olur diyorum dedi.Şaban Emi; yat hadi yat dedi.Sanki bunun oğlu da benim değil. Elbet bir çaresine bakacağız.Şaban Eminin bu konuşması Şehriban ablanın kalan uykusunu gönül rahatlığı içinde tamamlamasına yetti.

Hayri okul çıkışlarında harçlık elde etmek için çalışalım arkadaşlar dedi. Burası bir kasaba burada insanlar belki kendi işlerini görmezler. Başkalarına yaptırırlar. Bu başkaları niye biz olmayalım. Okul dağılmış öğrenciler üçer beşer evlerine doğru yürüyorlardı.Hayri başını önüne eğmiş tek başına yürüyordu.Bir kamyonun acı bir korna sesiyle kendine geldi.Kazayı tedbirli şoför sayesinde atlatmıştı.Delikanlı dedi Şoför.Çok dalgınsın denizde gemilerin mi battı .Yok gemilerim batmadı ama böyle giderse batacak.Şoför iyice yanaştı duyulur duyulmaz bir sesle seni anlıyorum.Tıpkı benim çocukluğuma benziyorsun.Allah bilir paranda yoktur şimdi dedi.Eğer istesen sana harçlık çıkaracağın bir iş teklif edeyim.Ha ne dersin.Benim ne demem önemli değil biz dört arkadaşız.Eğer teklif edeceğin işler onlar için de benim için de uygunsa neden olmasın dedi.Şoför gördüğün odun şu gördüğün evin önüne boşaltılacak bunun için dördünüze birden on lira veririm dedi. Tamam dedi Hayri.. Saat kaçta.

Şaban emi Hayri yi Orta okula kayıt ettirdikten sonra kasabaya ilk gelişiydi.Köyde de kış için devam eden hazırlıklardan bir fırsat bulup gelememişti. Bunu da bitireyim öyle giderim diye anasını da bitmeyen meraklara koymuştu.Ara sıra giden gelenle küçük harçlıklar göndermelerine karşı bir türlü içleri rahat olmuyordu. .Çocuklar okuldan kısa aralıklarla döndüler. Eve gelen Şaban emiyi görünce beklenmedik bir olay karşısında şaşıranlar gibi şaşıp kalıyorlardı. Şaban Emiye hoş geldin dediler. Eve en son Hayri geldi. Babasını evde görmek büyük sürpriz oldu.Çünkü babasının işlerini bildiği için gelmez diye kendini inandırmıştı.Hayri arkadaşlarına babasının duymayacağı bir sesle meseleyi anlattı. Keşke babam yarın gelseydi,bulunmuş fırsat kaçacak. Adam bizi bekler her hal gitmeyince işi başkasına verir.Baba dedi Hayri. Bu akşam dördümüzün de bir yere gitmesi lazım.Seni yalnız bırakacağız bizim kusurumuza bakma .Gitmeye mecburuz. İş bittiğinde saat yirmi iki otuzdu. Elektriklerin kesilmesin yarım saat kalmıştı. Kasaba yıllardır jenatorlerle aydınlanıyordu.Bu yüzden saat yirmi üç oldu ertesi günün akşamına kadar elektrikler kesilirdi.. Hayri ile arkadaşları sevinçle biraz mahcupça eve döndüklerinde Şaban Emiyi onları merak içinde beklerken buldular .Bunca yılın Şaban Emisi çocukların yalanını yutmamıştı,karşısında duyduğu mahcubiyeti gizlemeye çalışarak nereye gittiniz bilmiyorum ama erken döndünüz, biraz daha geç kalsaydınız yatacaktım dedi.

Havalar soğudukça soğuyor. Kasabaya karkalın eteklerinden tonlarca odun geliyordu. Hayri,Metin.Mucettin ve Selim her gece odun boşaltıyor harçlıklarına harçlık katıyorlardı.Son işlerini bitirip dönerlerken Ses sinema salonundan da insanlar boşalıyordu. Hayri bir bakalım mı dedi. Yanaştılar afişlere baktılar. Bir tanesi dikkatlerini çekti “.Malkoç oğlu”nun intikamı.

İlk filmleri Malkoç oğlu nun intikamı oldu. Öğrenciye bilet elli kuruştu. İlk filmden sonra sinema öyle bir alışkanlık yaptı ki daha Hulusu uzaktan görür görmez soruyorlardı bu akşam ne var.Hulus amca; öğrencilerin paydos saatlerin de sesi çıktığı kadar bağırıyordu. bu akşam iki film birden biri renkli.Baş rollerde Cüneyt Arkın . Öğrenciye sadece elli kuruş. Bu elli kuruş odun işinden önce çok şeyken , odun boşaltma işinden sonra hiçbir şey olmaya başlamıştı. Karateyi bu filmlerle öğrendiler .Sonra sosyal içerik demeye başladı birileri. Ülke sorunları diye başladı cümleler. Onlar kayırt için gelirlerken Kamil dede bazı laflar etmişti ya işte şimdi onun gibi cümleler geçiyor du önlerinden.Akşamları ders çalışıp birbirlerini sözlü yazılı yaptılar.Okul başarıları parmakla gösterilebilecek kadar iyi idi.Yağmurlu Eylülle başlayan kasaba yolculuğu Hayriye üç samimi arkadaş getirmişti.İyi anlaşıyorlardı.Kasabanın altında ki boş tarlada takım kurup futbol oynamaya başladıkların da ilk topları bez torbanın içine doldurulmuş samandı.İyi şut çekilemiyordu fakat arkasından iyi koşuluyordu.sosyal bilgi dersine çok çalıştıkları bir gün yazılıları iptal oldu. Okulun kapısına varınca kapıda onları karşılayan bir öğretmen çocuklar bu gün okul tatil eve gitmeyin karşı tepeye gidin piknik yapın,bakın hava ne güzel. Hem eğlenirsiniz,hem de boykot yapmış olursunuz. Eğlence düğünlerden bilinendi fakat boykotun ne olduğunu bilecek kadar büyümemişlerdi.

Öyle hızlı geçti ki zaman , öğretmen okulu sınavlarına girerken birbirlerine söz verdiler.Sakın ha kazanamazlık yok. Birlikte kazanıp birlikte yolumuza devam edeceğiz.Eğer önümüzde ki yıllarda eğlence yada boykot yapacaksak beraber olacağız. Sınav sonuçları Eylül ayında açıklanacaktı.Yaz dördünü de köyde bekliyordu.

Şaban Emi erkenden kalktı.evin içinde turlarına başladı.Hayri hazır kahvaltıya uyandı. En güzel uyku sabah güneşinin girdiği odada uyunurdu ama sabah uykusu can olsa bile kıyıp uyanmak lazımdı bu sabah.Kasabaya Hayri gidecekti.Bir bu köye de yol yapsalar da arabalar gelip gitse insan hiç olmasa rahat gider gelir dedi.Hayri bu kasaba yoluna üç yıldır gide gele öyle alışmıştı ki dört saatlik yolu sanki çok kısa sürede yürüyecekmiş gibi boş ver baba nasıl olsa bu gün gider gelirim önemli değil önemli olan sonuçlar.Okulun kapısında kalabalık vardı.Sonuçlar gelmişti. Uzandı listenin başında kendi adı vardı.Diğerlerini aradı yoktular.

Amma yaptınız dedi.Şimdi ben kiminle sinemaya gidip yada geceleri kiminle ders çalışacağım.

Başını listeden aldı. Bir yolculuk bitmişti.

Bez top yoktu.

Şaban emi Cuma namazına herkesten önce gitti. Bu gün anlatacağı çok şey vardı.

İsmet ACİ
Şavşat 1980
Yol yokken Şavşat Ortaokuluna gidip gelen arkadaşlara itiraf olunur.

Bu İçerik 244 Kez Görüntülendi

Kültür Öyküler Üye Listesi