Şavşat ve Kültür-Sanat Şiirler
Hayrettin Çavuşa Ağıt
Ah çekip başladım destan yazmaya
Yarabbi kavuştur köylümü mevlaya
Hasta düştü İstanbul Samatya’ya
Yatırın hastahaneye görene kadar.
Dertlidir eşi gece gündüz ağlardı
Ana, baba acıdan yürekğini dağlardı
Evde kadınlar kara yazma bağlardı
Komşular hastalğı duyana kadar
Derece kırka çıktı ateşten yandı
İyi olacaksın diyenlere hep kandı
Çocuklarına bakılacak diye sandı
Doktorda teşhisinı konana kadar
Ateşlendi yüreğinde vardır sızılar
Kaderine yazılmış böyle acı yazılar
Yetim mi kalacak evde körpe kuzular
Yatırın tedavi olana kadar
Çoluk çocuğun yüreği sızlar oldu
Genç eşinin gözleri hüzünle doldu
Çocuklar üzüntüden sararıp soldu
Evlatların yanına götürüne kadar
Heyet rapor verdi kardeşinin eline
Yazın raporumu gitsin köy yerine
Razı kalmak gerek doktorun emrine
Hastalığın çaresini bulana kadar
Cenazesini acep köyde kimler karşılar
Hakkını helal edecek cümle komşular
Sahipsizmi kalacaktı körpe yavrular
Görseydi bir daha ölene kadar
Hastaydı son kez gidin, haline bakın
Vücut sılaya gidiyordu üzülmeyin sakın
Koyun ocağa sularını ateşi iyice yakın
Yakasız gömleğe sarana kadar
Sene Bin dokuz yüz yirmi beş yılıydı
Haydar ağanın beş oğlundan biriydi
Yaşarken para onun elinin kiriydi
Köyümde değerim bilinene kadar
Anne baba hakkına tahsilini bıraktı
Tepe köydeki ilkokul artık ıraktı
Yaşına göre rençperlikte çıraktı
Okuldaki arkadaşlar sevene kadar
Köyde yaylada yaşına göre ağır çalıştı
Çalışırken rençperliğe zorda olsa alıştı
Sıcağa dayanamadı gölgeye gitti mayıştı
Bilmezdi sonunu, doktora gidene kadar
Tarlada çayırda çalışanlarla barıştı
Köyde büyüklerin dostluğuna karıştı
Konu komşuyla dostluk iyilikle yarıştı
Köyde barışı bozmayıp küsene kadar
Soğukta ormanlarda kütük sökerdi
Hastaydı vucüdüna ağrılar çökerdi
Kalbi sıkışır elindeki suyu dökerdi
Hastalık vücudunu esir alana kadar
Romatizma kalbe vurmuş hastaydı
Katı yiyemiyor çorbası tastaydı
Konu komşu tüm köylü yastaydı
Samat’ya hastanesine gidene kadar
Tastaki çorbasını bir türlü yutamaz
Elinde kaşık var gücü yok tutamaz
Ağrılar artmış sırt üstü yatamaz
Hasta yatağında yemek yiyene kadar
Görüş günü ziyaretçileri gelmezdi
Postacı gelir mektup gelmek bilmezdi
Kara bahtı hastahanede bile gülmezdi
Yer garip,kendi garip ölene kadar.
Yıl bin dokuz yüz altmış bir senesiydi
Samat ya hastanesi göğüs servisiydi
Acı haber duyan Ali sevdiği kardeşiydi
Kardeşi ağladı Artvin’e gidene kadar
Hayrettin çavuş bu Dünya’dan gitmişti
Hasta yatağından figan edip yitmişti
Otuz altı senenin yaşamı o an bitmişti
Samatya’daki günleri bitene kadar
Bir araba tutudu yola gece gidildi
Gece karanlıkta Artvin yolu seçildi
Karadeniz illeri sayılarak geçildi
Sahil yolunun sonu gelene kadar
İstanbul’dan Şavşat’a çıkıldı yola
Araba bozuldu Rize’de verildi mola
Tabutum el üstünde taşındı kol kola
Naaşsımı musalla taşına koyana kadar
Minübüs yolu yoktu Vel’den öteye çıkmadı
Tabut kağnı arabasına kondu ipler sıkmadı
Köylü mevtayı omuzla taşıdı kimse bıkmadı
Naaşı köydeki evinin önüne gelene kadar
Sönmüş ocak ölüm ateşiyle yakıldı
Yanan ateşe boş gözlerle bakıldı
Evde yaşanan güzel günlere takıldı
Geçmiş yaşamın hayali görene kadar
Konu komşu ölüm haberiyle yıkıldı
Cenaze konvoyu karşılamaya çıkıldı
Aile acınarak bakılmasından sıkıldı
Evdekilere başsağlığı dileyene kadar
Mevta yıkandı kefenlendi tabut çakıldı
Eve gelince tabut açıldı yüzüne bakıldı
Çocuklar tabut etrafında ağıtlar yakıldı
Yüreklerdeki acı,keder dinene kadar
Kıratı ve camuşları yerlerinde duramaz
Düğüne,meşeye gitmeye saatini kuramaz
Kaytan bıyıkları ayna karşısında buramaz
Hayrettin Çavuş’un ruhu gidene kadar
Büyük acı tüm herkesi çok derinden dağladı
Köyün ihtiyarı genci O’na oturup ağladı
Tüm sevenler yıllarca karaları bağladı
Hayrettin Çavuş’un ruhu şad olana kadar
10/03/2009
Seyfettin TEMUR
Bu İçerik 373 Kez Görüntülendi