Mesaj-Tahtası

Tüm Mesajlar

Görüntülenen : 25 - Toplam : 1702
Şükran Yılmazlar

Okullar Açılıyor

2007-2008 Eğitim ve Öğretim yılı açılıyor. Tabiki sorunları ile birlikte. Öğretmenlere ve çocuklarımıza başarılar dliyorum. Herkes için hayırlı olması dileğiyle...
Sevgi Pehlevan

Merhaba

Merhaba sevgili dostlar. Uzun zamandır bazı nedenlerden dolayı siteye giremedim. Herkese güzel günler diliyorum. Sizle yazdığım şiiri paylaşmak bana mutluluk verecek umarım sizde mutlu okursunuz. Sevgiler.

Eflatun Gömlek

yürüyorum
nereye gittiğimi bilmeden
yüreğim ayrı gider ayaklarım ayrı
yürüyorum
elimde bilmem hangi ayın kaçıncı günü doğduğun
doğum gününde sana aldığım eflatun gömlekle
yüreğim der ki bana ;
eflatun gömleği al ve git yanına
ver eflatun gömleği vermek istediğin kişiye
ayaklarımsa gitmez yüreğimin dediği yere
korkar çünkü ayaklarım güçsüz düşmekten küçük düşmekten
yürüyorum
istemeye istemeye günlerin üzerine
her gün ömrümden akıp giden günlerin üzerine
yürüyorum
söylemek istediklerimi içimde söyleyerek ve susarak
noktasını virgülünü kaldırdığım
içimde seni anlatan sana olan sevgimi anlatan bir kitapla
dakikaların saatlerin ve zamanın üstüne
yürüyorum
ama aynı yerdeyim
takvim yaprakları birer birer düşüyor dalından
bense yüreğimde sen ,elimde ;
hislerimi
yüreğimi anlatan ,
şiir kitabım eflatun gömlekle olduğum yerdeyim
yürüyorum
güneşe el açan çocuklar gibi neşeyle
kardelenlerin umuduyla yürüyorum
yüreğimin resmi , sevgimin sesi eflatun gömleği vereceğim güne özlemle
yürüyorum
o günün gelmeyeceğini bile bile hayatın üstüne
ak düşen saçlarıma inatla
yürüyorum
titrek adımlarla sensiz ve yalnız
yürüyorum
zemheri ayazında yüreğimle , nasırlaşan kalbimle
elimde eflatun gömlekle nereye sürüldüğümü bilmeden yürüyorum.

SEVGİ PEHLEVAN
Cihangir Kalyoncu

12 Eylül ve Yıkıntıları

Bugün 12 Eylül ve bende bir şeyler yazmak istedim.

Ülke insanının ve demokrasinin üstünden bir cendere olarak geçen, yüzlerce binlerce genci hapislerde çürütüp, idam ve işkence tezgahlarında yok eden, milyonlarca insanın hayatını karartan, işinden-ekmeğinden-öğreniminden-geleceğinden-hayatından eden, bir gün olarak aklımda 12 Eylül. O kanlı 12 Eylül denilen gün geldi çattı ve sonuçlarını yeniden hatırlamak, bir kez daha tüylerimi ürpertti.

Sonrası malum zaten Özal’lı serbest piyasanın ekonominin, tüm kurum, kuruluş ve değerleriyle birlikte topluma şırınga edildiği, Amerikan kültürünün etkisine girdiğimiz yıllar.

Özal’ın “Her yol mübahçı” zihniyeti
Benim memurum işini bilir, ben zenginleri severim, aklı olan kısa yoldan köşeyi döner, Anayasayı bir kere delmeyle bişe olmaz diyen Özal’ın toplumsal yapıya ektiği tohumlar bugün salkım saçak meyve vermiş durumdadır.

Ben ve benim yaşıtlarım 80 li yıllar ile büyüyen, 90 lı yılları gören, 2000 li yıllarda yaşamaya çalışan, bana göre bir geçiş kuşağıyız. Dünün insani değerlerinin tanığı, bugünün bencilliğin, çıkarcılığın, yozlaşmanın, yabancılaşmanın şikayetçisiyiz.
Çünkü damağımızda geçmişten insani değerlerden, güzelliklerden izler kalmış, onlara hep özlem duymuşuz.

Selvi Boylum Al Yazmalım, Çiçek Abbas gibi filmlerde gerçek aşkı ve sevgiyi, Hababam Sınıfı ile arkadaşlığı afacanlığı, Kemal Sunal, İlyas Salman ve Şener Şen’ in toplumsal konulara yönelik eleştirel bakan güldüren ve düşündüren birçok filmleri ile hayatı ve insanları tanıdık., Yaşar Kemal ile edebiyatımızın büyüklüğünü gördük. Cahit Berkay ile, bu toprakların ezgilerini yeniden dinledik.

Sevginin, dostluğun, kardeşliğin, kardeş gibi arkadaşlığın, paylaşımın, dayanışmanın, yardımlaşmanın, misafirperverliğin, doğallığın, dürüstlüğün, sıcak-içten ilişkilerin, komşuluğun-akrabalığın güçlü bağlarının, gerçek ve tertemiz sevgilerin, asırlık aşkların tanığı olarak, dünden-geçmişten bahsedilince, hep bir burukluk ve özlemle birlikte, yüreğimiz sızlar.

Sizi bilmem ama ben, geçmişteki bu doğallığı, içtenliği, sıcaklığı, KİRLENMEMİŞ İNSANİYETİ, bu İNSANİ DUYGULARI-İNSANİ İLİŞKİLERİ, özlemle ve hüzünle birlikte yeniden yaşıyor ve anıyorum…

Saygılarımla…
Cihangir Kalyoncu

1 Eylül Dünya Barış Günü

Çocuğun gördüğü düştür barış.
Ananın gördüğü düştür barış.
Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış. Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba elinde yemiş dolu bir sepet; ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak bir testi gibi ter damlalarıyla alnında... barış budur işte. Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman, ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara, yangının eritip tükettiği yüreklerde ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun, ölüler rahatça uyuyabildiklerinde, kaygı duymaksızın artık, boşa akmadığını bilerek kanlarının, barış budur işte. Barış sıcak yemeklerden tüten kokudur akşamda yüreği korkuyla ürpertmediğinde sokaktaki ani fren sesi ve çalınan kapı, arkadaşlar demek olduğunda sadece. Barış, açılan bir pencerden, ne zaman olursa olsun gökyüzünün dolmasıdır içeriye. Bir tas sıcak süttür barış ve uyanan bir çocuğun gözlerinin önüne tutulan kitaptır. Başaklar uzanıp, ‘ışık! ışık! ‘ diye fısıldarken birbirlerine! Işık taşarken ufkun yalağından. Barış budur işte. Kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler geceleyin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü ve dolunay, taptaze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi gibi; barış budur işte. Geçen her gün yitirilmiş bir gün değil de bir kök olduğu zaman gecede sevincin yapraklarını canlandırmaya. Geçen her gün kazanılmış bir gün olduğu zaman dürüst bir insanın deliksiz uykusunun ardısıra. Ve sonunda hissettiğimiz zaman yeniden zamanın tüm köşe bucağındaki acıları kovmak için ışıktan çizmelerini çektiğini güneşin. Barış budur işte. Barış ışın demetleridir yaz tarlalarında, iyilik alfabesidir o, dizelerinde şafağın. Herkesin ‘kardeşim’ demesidir birbirine, ‘yarın yeni bir dünya kuracağız’ demesidir; ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle. Barış budur işte. Ölüm çok az yer tuttuğu gün yüreklerde, mutluluğu gösterdiğinde güven dolu parmağı yolların, şair ve proleter eşitlikle çekebildiği gün içlerine büyük karanfilini alacakaranlığın... barış budur işte. Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların sıcacık bir ekmektir o, masası üstünde dünyanın. Barış, bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir. Ve toprakta derin izler açan sabanların tek bir sözcüktür yazdıkları: Barış. Ve bir tren ilerler geleceğe doğru kayarak benim dizelerimin rayları üzerinden buğdayla ve güllerle yüklü bir tren. Bu tren barıştır işte. Kardeşler, barış içinde ancak derin derin soluk alır evren. Tüm evren, taşıyarak tüm düşlerini. Kardeşler, uzatın ellerinizi. Barış budur işte. yalan atla gider, gerçek yürür, yinede tam zamanında yetişir.
1 Eylül Dünya Barış Günü kutlu olsun.
Burak Geçkin

Berat Kandili

Burak Geçkin - 29 Ağu 2007 - Kutlama-Bayram
YIPRANMIS VE KATILASMIS GONULLERI RAHMET MELTEMIYLE YESERTEN ESSIZ PEYGAMBERIN DOGUM GUNU OLAN MEVLIT KANDILINIZI EN ICTEN DILEKLERIMLE TEBRIK EDERIM...

MUBAREK KANDILIN TURK VE ISLAM ALEMINE HAYIRLAR GETIRMESINI DILERIM...

AYFETTİN & SEVİM GEÇKİN
Erson Gümüş

Ah Bir Gidebilsem

Sayın ; Bibimin Oğlu,

Mesaj bölümündeki yazını okuma fırsatını yeni bulabildim.Ne güzel yazmışsın yazmasınada be vicdan kardeşim gidemeyeni var(Mesela ben). İnsanın adrenalinini bile bir kelimede harekete geçirir bu memleket. Anlatıyorsunya binlerce çiçek, yağmur, temiz hava işte bunlar özellikle bu sene bana en çok lazım olan şeylerdi.Yoğun iş trafiğinden dolayı bu sene izin anlayışımızıda değiştirdiler. İnşallah bir dahaki sene bende o hazzı bulacağım, 12 senelik memleket hasreti bitecek.Aslında böyle saçma şeylere inanmamya bazen insanların kaderi sabit sayı denklemi gibidir. Beni örnek alırsak (TARİHLERE DİKKAT) doğum tarihim 13.09.1972 ilk işe başlama tarihim 13.09.1990 babamın vefatı (BİNALİ GÜMÜŞ) 13.09.1992 ve aklınıza gelebilecek 13.09 ve 13 ile başlayan bol yaşanmış olaylar. Bu memlekete gitmeyişimin 12.nci senesi seneyede kısmetse 13 olacak. Gördüğünüz gibi. Neyse kendi hurafelerimle ben kendimi yalnız bırakıyorum. Asıl olan BİNBİR GECE MASALLARINDA BİLE RASTLAYAMAYACAĞINIZ KADAR GÜZEL VE GERÇEK BİZİM MEMLEKETİMİZ. BANA GERÇEK DOSTUMUN YOL TARIFI ŞÖYLE; ŞAVŞAT’TASIN BABA TOPRAĞINI UNUTTUYSAN TARIF EDEYIM. ARDAHAN YOLU UZERI 16 KM DEN SOLA BAK TABELA YI GÖRECEKSİN TABELADA YALANCI CENNET KOCABEY KÖYÜ(QUCEN) YAZIYOR. İŞTE OZAMAN ÖBÜR DÜNYA İÇİN BİZİM ÇOK ANTRENMANLI OLDUMUZU ANLARSIN DEDİ.BİZ İSTANBULDA HERGÜN CEHENNEMİN PROVASINI YAPAR GİBİYİZ. O KÖY BAŞKA TARİFİ YOK HER ŞEY DOĞAL, TEMİZ(KİŞİLERDE DAHİL). UMARIMKİ CEHENNEM PİSLİĞİNDEN ORAYA GİDEN HEMŞEHRİLERİMİZ ORAYIDA BEN VE DİĞER İNSANLAR SON BİR KEZ GÖRENE KADAR TEMİZ TUTAR.
SAYGILARIMLA

ERSON GÜMÜŞ
05332002887
Fevzi Ekinci

Berat Kandili

Fevzi Ekinci - 27 Ağu 2007 - Kutlama-Bayram
Tüm hehşerilerimin ve islam aleminin berat kandilini kutlarım. Fevzi EKİNCİ
isa Gül

Duyuru

isa Gül - 25 Ağu 2007 - Genel Mesajlar
Gemlik İlçesinde devlet memuru olarak çalışan Artvin İli Şavşat İlçesi Oba Köyünden İsa Gül değerli öğretmen oğlu Yunus Nadi GÜL’un düğününü 08.09.2007 Cumartesi günü Saat 13.00 de Gemlik Orhangazi Caddesindeki Bütünler düğün salonunda icra edecektir. Tanıyan tüm hemşerilerim düğünümüze davetlidir. Saygılarımla OBALI İSA GÜL
Şemseddin Işık

Yaşamak İstiyorsanız Şavşat’a Gidin

Merhabalar Sevgili dostlar,
12.08.2007 tarihinde ŞAVŞAT tan İstanbula Döndüm. Dünyanın çölleşmeye yüz tuttuğu şu süreçte, insanlarımızın su diye içini çektiği, yağmuruna özlem duyarken bu koca şehirde, Benim ŞAVŞAT ım yeşilin her tonuyla, yağmurun en güzeliyle insanını, doğasını bağrına basıyor. Satavalının bayırından aşağı inirken, Bin bir çeşit çiçeklerin arasında kaybolmak onların o nefis kokularını içine tüm doğallığı ile çekmenin keyfini biliyormusunuz. İşte ben bu keyfi yaşadım. Dilerim ki tüm dostlarım aynı şeyi yaşarlar.

Azda olsa duyduğum bu hazı sizlerle paylaşmak istedim.

Tüm dostlara umut dolu bir yaşam ve çölleşmeyen bir dünya dilerim.

Sevgiyle kalın.

Şemseddin IŞIK
Aşağı Koyunlu Köyü
Ali Yüksel

Vefa Duygusu İçin savsat.com a Teşekkür Ediyorum

Ali Yüksel - 18 Ağu 2007 - Genel Mesajlar
Ölümünün bugün 134. günü ve ben her siteye girişimde köşki de Ayşenur Şahan ismini gördüğümde Ayşenur’u yaşatan Emin Karaosmanoğlunu büyük bir saygı ile karşılıyorum. Emin KARAOSMANOĞLU, Nazım Amcanın hastanede yattığı zaman Ayşenur’u arayıp "nasıl yardımcı olabilirim" diye sormuşsun. Bunu bana anlattığında inan çok mutluydu. Aramandan ve yapabileceklerinden dolayı büyük bir mutluluk içindeydi. Ve yine Ayşenur’un büyük bir hazla ismini söylediği "Emin Ağabeyi" sitede sürekli adının görünmesini sağlayarak unutturmamak adına inadına "Dünyanın en güzel, en sıcak, riyasız Ayşenur" unu yaşatmaya devam ediyor. 2006 yılında gerçekleşen Harfana da tanıştığında Emin Ağabeyi hakkında iyi bir izlenimle başlayan kardeşlik şimdi Kocasinan Mezarlığında çoktan çürümeye başlamış olan Ayşenur’un bedenine rağmen Şavşatlıları buluşturan bu sitede varlığını en kuvvetli biçimiyle sürdürüyor. Emin Ağabeyi sağolsun varolsun.

Şimdi inanın bu an yaşadığınız duyguları Ayşenur hissediyordur. Anlamak en zor olan şeydir. Oysa yargılamak çok kolaydır. Kendi pencerenizden gördüğünüzle bir insanı değerlendirebilirsiniz. Ayşenur’u da giyimi kuşamı ve inancıyla yargılayanlar olmuş olabilir. Ama onu yakından tanıma olanağı bulanlar bilir ki yüreği tertemiz ve namuslu,sevgi doluydu. Başkalarının haklarına her zaman saygılı ve düşüncelerine katılmadıklarınada hoş görülüydü. Ama en önemli erdemi ise insanlara verdiği değer ve insanın bir başka insan tarafından haksızlığa uğratılmasına gönlünün asla razı olmayacağıydı.

KOSKOCA AYŞENUR’u burada bir kaç cümle ile anlatmak çok zor. Ama kendisi 12 yaşında iken kaybettiği Annesi nedeniyle duyduğu acıyı aşabilmek için kendi kendisiyle verdiği mücadelede sıkıntıya düşen psikolojisi nedeniyle aklı ona Annesinin onu cennette bekleyeceği inancını öğütlemişti. Ayşenur buna inandı ve bu inancını pekiştiren dini bilgilere de en güçlü bir şekilde sarıldı. Ayşenur çok zeki bir insandı. Babası Nazım Amcanın evde sessiz bir şekilde konuşmadan saatlerce oturması ile Gabriel Garcia Marquez’in "Yüzyıllık Yalnızlık"Romanında ki yaşlı Jo ve Oerlianoların gömüldükleri sessizlikler arasındaki benzerliği gözlemlemiş ve bunu benimle paylaştığında derin bir hüzün içine girmişti.

33 yaşında idi. Evlilik elbette Ayşenur’unda düşündüğü ve istediği şeydi. Ama asla sıradan biri ile olmamalıydı ve bu nedenle zekasının algılandığı ve iletişim sorunu yaşamayacağı bir insanı bekledi hep. İnsanların bedenlerinin deformasyona açık birer taşıyıcı olduğunu aslolanın ise o bedenin içinde bulunan gizemli insan ruhu olduğuna inandı ve bu nedenle asla biçime takılıp kalmadı. Ama maalesef tüketim toplumu haline gelmiş, insanların metalaştığı mevcut sistemde bozulmamış insan ruhunu bulmak kolay değildi. Onu bulamadı belki ama hep yanında olduğu ve asla yüzünü kara çıkarmayı düşünmediği babası nazım ŞAHAN ile birlikte deforme olmak üzere beraber konulduğu mezarındaki bedenine karşılık bugün her gün daha bir fazla yücelen insanlığıyla KALBİMİZDE GÖNLÜMÜZDE YAŞAMAYA DEVAM EDİYOR. KENDİSİNİ UNUTTURMADAN VE DAHA ÇOK ANIMSATARAK.

YAŞADIĞIMIZ SÜRECE SENİ UNUTMAYACAĞIZ VE BİZ YAŞADIKÇA SENDE YAŞAYACAKSIN AYŞENUR...

19/08/2007 Ali YÜKSEL
Gülahmet Dogruyol

Ardahanlı!

Merhaba ;
Ben Şavşat’ın Kayadibi Köyünden (Sığızır) Bahattin Özyer, Seyfettin Özyer, İsmet Özyer veya Ömer Özyer’e ulaşmak istiyorum. Şimdiden herkese teşekkür ederim.

Gülahmet DOĞRUYOL
Kamuran Aydın

Böyle Olmamalıydı

11 ağustos günü, ankaradan gelen 8 arkadaşla birlikte küçük ölçekli bir karadeniz gezisi yaptık. programa göre ilk gün trabzonda, 2. gün ayder’de bir otelde konakladık.ayder’deki otel çok hoş, temiz bir aile pansiyonu idi. gecelik 50 ytl kahvaltı dahil olmak üzere. 3. gün yola çıkarak karagöl’e geldik. daha önceden yer ayırtarak. en son belki 25 yıl önce gitmiştim. güzelliğinden hiç bir şey kaybetmemişti. işletmeci atanur adında bir işletmeci. Karagöle varır varmaz elde makbuzla yanaştılar.

Deli Dumrul gibi. hoş geldiniz demeden, ayak bastı parası almak için. biz konaklayacağımızı söyleyince tamam dediler. şimdi orada durum şu: tesis, orman işletmesinden kalma, eski, yıkık dökük harabe gibi. tek bir çivi çakılmamış. camlar kırık, yataklar pis, tuvaletler pis, sabunlar eski kullanılmış, havlular çok pis, yatak ranzaları kırık, elektrikler kesik, gelelim yemeğe, pirzola yapalım dediler, yaptıkları et köpeğe bile verilmez, zira köpekler bile yemez, mutfak çok pis, ve onlar böyle bir ortamda misafir ağırlıyorlar. üstelik gecelik 40 ytl. tam bir soytarılık, ahmaklık, aslında kendilerini kandırıyorlar. böyle bir mantık işsiz ve aç kalmaya mahkumdur.

Bu durumu şavşat kaymakamlığına da bildireceğim. ya işletmeciyi değiştirsinler ya da konaklama olmasın. ertesi günü taşköprüye gittik. mehmet keskin’in evine. bizi bal, nağbiyani, yoğurt, peynir eritmesi ile karşıladılar. akordiyon eşliğinde horon oynadılar. son yılların en hoş 4 saatini geçirdik orada. size sağlık mutluluklar diliyorum enişte. işte şavşat’ın hali. biri birşeyler söylesin lütfen.
Atanur Alagöz

Farketmeden Yaşamak

Dünyaya geldiğimiz gün başlar, hayat yolculuğu... Uzun ve zahmetli bir yolculuğa çıkarız. Sonu bilinen ama ne zaman biteceği bilinmeyen bir yolculuk. Sanki hiç bitmeyecek sanırız. Duyduğumuz bir haber de biz olabiliriz diye hiç düşünmeyiz. Yaşadığımız mekanlarda farklı birşeyler ararız. Uzun gibi görünen hayatı çok kısa yaşarız. İçinde bulunduğumuz dünya da binbir çeşit güzellikler var. Ne kadarının farkındayız? Olduğumuz ile yetinmeyi bilmeyiz nedense? Hayatı yaşarken kendimize eziyet ederiz.

Sokaklarda dolaşırken bir arbede, hemem dikkatimizi çeker. Meraklı bir şekilde hemen birşeyler öğrenmeye çalışırız veya hiç görmeden uzaklaşırız. Bazen yaşadığımız anı unutup, hayallere dalarız. Filmleri gerçek hayatımıza uygulamaya çalışırız. Yazarı, çizeri ve sonu belli olan olayı yaşamak isteriz. Olmayınca da isyan ederiz. Hayaller ile gerçekleri karıştırırız. Hiç umulmayacak şeylerden bir umut bekleriz. Kendimizi ona göre şartlandırırız.

Oysa; hayatı yaşamak, herkes gibi olmak anlamına gelmez. Kendi hayatımızdaki güzellikleri görmemiz gerekir. Her canlının yaşamak için verdiği mücadeleyi biz ne kadar verebiliyoruz? Bu mücadele içinde, ne kadar saygılıyız? Gözlerimizi kapatıp, bir daha açılmayaçağını düşünerek ne yapıyoruz? Hayatımızı, hedef koyarak ve çalışarak mı geçiriyoruz? Yoksa, hayal kurup yatmayı mı tercih ediyoruz? Kendi hayatını güzelliklerini yaşayamayan bir insan, nasıl mutlu olabilir.

Bir şekilde zaman geçiyor, engel olmak mümkün değil. Çevremize ve insanlara karşı ne kadar duyarlıyız? Olaylara iyi tarafından bakmayı biliyormuyuz? Ne kadar sabırlıyız? Neden, hemen sonuç istiyoruz? Yeterince dürüst hareket ediyormuyuz?
Saygı ve sevginin neresindeyiz?

Her insan, kendi dünyasında mutlu olmayı başarırsa yaşamanın farkına varmış olacaktır. Aksi halde, farketmeden yaşayıp gidecektir.

Saygılarımla...
Ömer Yalduz

Mirac Kandili

Ömer Yalduz - 10 Ağu 2007 - Kutlama-Bayram
Bu akşam idrak edeceğimiz Mirac kandilinizi tebrik eder, ülkemize bolluk bereket ve insanlığa hayırlar getirmesini Cenab-ı Hak"tan niyaz ederim.
Erdoğan Karademir

Kutlama

Cümle islam aleminin miraç kandili mübarek olsun. Hayırlara vesile olması dileğiyle. erdoğan karademir
Erdoğan Karademir

Ahmet Kızılaltuna Sevgilerle

Evet ahmet sen şimdi bunu okuyunca buda kim diyeceksin ben de daha önce görüyordum ama hiç aklıma gelmemişti resimdeki alt yazıyı görünceye kadar sen o zamanlar ufaktın hatırlamayabilirsin gogelette nermiye bibi vardı ben seni alır orda sevir dik inan olsun üç gün önce o gösterdiğin kapının önünden geçerken yücel emiyle seni konştuk dedende ordaymış selam verdim ordan çıkıp boluya hafız abimde interneti açıp ismini görünce jeton düştü onun için kusura bakma ben erdoğan nermo bibinin yeğeni mesajı alırsın inşaallah
Sevgi Pehlevan

Merhabalar

Merhaba güzel yürekli insanlar. Bir birey doğar yaşar ve ölür. Yaşadığı süreçte onu ölümsüz kılan düşünceleri yaşam tarzı yani kişiliğidir. Bazı kişiler hiç yokmuş gibi unutulur bazıları da hiç akıllardan çıkmaz. Bunun sebebi de yaşadığı sürece hayat bahçesine ektikleridir. Siyaset hem çok güzel hem de çok iğrençtir. Güzel çünkü bir fikrin var ve bu fikre yakışır şekilde ideolojini savunuyorsun boş insan değilsin ve halkla iç içesin. halkın sorunlarına çözüm arıyorsun ve bunun gibi siyasetin güzelliğini anlatacak çok örnek var. Şimdi bakıyoruz da hepimiz aynı şeyden şikâyetçiyiz siyaset siyaset gibi yapılmıyor. Siyaset oyların etrafında dönmeye başladı. Doğru veya güzel değil de nasıl daha fazla oy alırım olayına döndü. Seçim süreçlerinde verilen vaatlerle siyaset yapılıyor. Halkın yanına çözüm önerileriyle değil de rüşvetlerle gidiliyor. Yani bireysel çözümler ön plana çıkıyor toplumsal çözümlerden kimse bahsetmiyor. Siyaseti tartışmak güzeldir. ama bu tartışmayı da üslubuna uygun bir şekilde yapmak gerek. Din dil ırk bir tartışma konusu olmamalı. Birey sunnide olabilir alevide, bir birey zencide olabilir, beyazda önemli olan insan olmasıdır. TC yi Atatürk kurdu devam ettirecek de bizleriz. Demokrat laik bir ülke için Atatürk ‘ün ilke ve inkılaplarına sahip çıkalım. Siyaseti konuşalım ama cumhuriyetin karşı karşıya olduğu tehlikeleri görerek konuşalım. Tehlikeyi farkında olalım ve cumhuriyetimize sahip çıkalım.

Güzel yürekli dost gülücüklü dostlar geçen hafta Şavşatta idim. Kısada olsa memleketimi görmek bana mutluluk verdi. Festivallere katılamadım. Gevrek festivaline katılmayı çok isterdim ama olmadı. Aldığım duyumlara göre festival çok güzel geçmiş. Ne kavga ne ters hareketler nede haremlik selamlık bir ortam. Kadın erkek iç içe ve dostane şekilde eğlence. İşte bu .. Muhabbetimiz bol olsun. Sevgiler...
Cihangir Altun

Siyaset

son günlerde tamda şavşatlıların fıtratına uygun olarak sitede siyasi mesajların verildiği hatta bazılarının kendini tutamayarak ey halkım gibi hitabetlerle kendisini lider diğer katılımcıları kendisinin halkı olarak addedenleri görüyorum. Birçok yer gördüm Türkiyede beni en çok etkileyen erzincanın kemaliye ilçesi idi. İlçeli olan herkes yaz tatilinde ilçeye gitmek zorunda gidemeyenler ise belediyeye para ödüyorlardı. İlçede herhangi bir köye gidin misafirhaneden halısaya camiden cemevine herşeyi bulmanız mümkün. oraya gelen herkes kemaliye (eğin) sevgisinde buluşuyor diğer kimliklerini bir kenara koyuyor. Bu sitede bunu başarabilen rahmetli Ayşenur hanım vardı şimdi o da yok. Hemşehrilerimiz her zaman olduğu gibi gene empeyalizm den bahsediyorlar. Oysa bir zamanlar bu sitede yöresel ürünlerin satışı yapılacak gibi güzel şeyler yazılıyordu, Site yöneticilerinin siyasi görüşleri nedir bilmiyorum ama bu sitede amaç sadece şavşata hizmet olmalı, düşünçenin ölçeği büyüyüp alanı küçülmeli ve sadece şavşat konuşulup şavşat tartışılmalı, bu site öncü olma gibi bir misyon üstlendi artık çalıştaylar yapmalı, geziler düzenlemeli herkese eşit mesafeli olmalı. o günleri konuşmayalım da bu günler da mı iyi gibi yorumlarını kendi içinde yapmalı hangi görüş olursa olsun siyasi mesajlara yer vermemeli. Aksi takdirde şavşatın değil birkaç şavşatlının sesi olacaktır. Bunu kimseye cevap olsun diye yazmadım ama biz şavşatlılarda A veya B görüşünden olsun farketmez birlikte olamama doğal muhalefet yapma eğilimi malesef çok fazla mesela bu site için 20 YTL istendiğinde birçok tanıdığım çok dedi hep şunu yaptık: şu kadar kişiden 20 ytl alsınlar bak ne kadar oluyor. Bu düşünce yanılış bence şunu demeliyiz bu kadar hemşehrim burda buluşuyor burada baktığım bir resim bile 20 ytl den daha fazla eder diye düşünmeliyiz. Daha olumlu ve yapıcı gayri siyasi fikirlerde buluşmak dileğiyle herkese saygılar sunuyor çalışmlarında başarılar diliyorum.
Ömer Yalduz

Kardeş Derken

Tabiki dozunda muşavereye katılıyorum. kardeş derken şavşatlıların hepsini bir kardeş olarak gördüğümden dolayı kaldıki diğer anlamda da az da olsa belki yaşanmıştır. bu amerikanın veya başka devletlerin bir oyunu olabilir evet inanıyorum fakat bu iki taraf içinde geçerli. sebeplerde haklısınız ama sonuçta yaşananlar gerçek ve o dönem dış ülkelerin oyununa gelinmiştir. Netice de ülke siyaset yapabilir fakat bu ülkelere dikkat etmek gerekir türkiyenin dostu azdır bu biliniyor. çevremiz bize düşman ülkelerle dolu biz millet olarak uyanık olmalıyız. geçmişten de ders çıkarmalıyız. amerika rusya kim olursa olsun bizim dostumuz olamaz zamanında bunlar yüzünden az şehit vermedik...
Allah memleketimize milletimize zeval vermesin
Ali Kemal Kumaş

Unutmayalım

Değerli arkadaslar siyaset üzerine yazılan yazılarla ilgili olarak bazı arkadaslar rahatsızlık duymuş olabilir. Bende beğenmediğim bir düşünceden rahatsız olurum. 42 milyon seçmenin % 85 inin oy verdiği seçimlerimizde %46 oy alan parti başkanı bana da gemicik değil de en azından arabacık ya da paracık, belki de daha başka bi cık verseydi kimbilir ne düşünürdüm.

Siyaset aslında birr düşünce tarzından çok yaşamımızın bir parçası, günlük yaşamımızın heryerinde çıkarın-çıkarların doğrudan örgütlenmesi olarak karşımıza çıkıyor. Elbette ki her yerde olduğu gibi bu sitede de konusulması gerekir ama seviyeli ve ölçülü bir şekilde.

Ayrıca yapılanlar kimsenin yanına kar kalmaz eğerki 12 eylül ve öncesinde yapılan zulümlerden ve Amerikan emperyalizminin ülke içerisindeki bir takım düşünsel ve manevi değerleri yoketme "our boys"lar tarafından bastırılan binlerce vatan severin bu mücadelesine karşı çıkmayı artık anlıyamıyorum. Amerikancı propagandalar halen daha bu toplumda çok mu etkili, çıkarlar mı bunu gerektiriyor.

Amerikanın önümüzdeki yüzyıl boyunca dünya genelinde egemen olarak kalma politikası sınırları ıçınde yeni bir projeyle karşı karşıyayız yıllardır iç işlerimizle uğraşan amerika şimdi eşeğini sağlam kazığa bağladı ve meclisin yapısı ortada. AKP kurmaylarının bazı icraatlerini inceleyelim.

1-R.Tayyip ERDOĞAN : 2002 de %34 oy alarak partisini meclise sokan hapisten çıkmış ve hakkında 1256 yıl hapis istenen bir şahıs ayrıca daha sonra da yapılanı gördüğünüz gibi kendine özel yasa değişikliği yaparak başbakanlık koltuğuna oturmuştu. RTE hakkında açılan davaların hepsi düştü. Bu süreçte Deniz Baykal’da Amerika kadar kendisine yardımcı oldu nedense.

2-Kemal UNAKITAN : Oğlu naylon fatura kesmekten sanık bir bakan ayrıca kendi aldığı mülkü kendine sattı 19 ayda 1.244.400 ytl kazandı
3- İçişleri bakanı Abdulkadir AKSU bakan olduktan sonra Türkiye jokey kulübü hakkında inceleme-soruşturma açtırıyor Ancak Türkiye jokey kulübü bakanın avukat oğlu Murat AKSU yu aylık 7.5 milyar lira ya danışman olarak tutuyor
4-Milli Eğitim Bakanlığı 7 haziran 2004 tarihinde 135 ilköğretim okulu inşaatı için 62 ihale açtı Ancak ihalede yapılan yolsuzluklar nedeniyle Kamu İhale Kurumu başbakanlığa resmen başvurarak Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK hakkında soruşturma açılmasını istedi peki soruşturma açıldı mı : HAYIR yolsuzluk yapan AKP li olduğu için özenle korundu
5- GEMLİK GÜBRE SAN. AŞ. 83,1 milyon dolara özelleştirildi Oysa bu fabrikanın sadece arsası , içindeki 154 lojmanla birlikte 120 milyon dolar ediyor
6-3 milyon 751 bin dolara özelleştirilen Sümerbank ın arsasının sadece bir bölümü 13 milyon 750 bin dolar satıldı
7- TCDD nin açtığı 50 istasyon yenileme ihalesinin 10 unu alan AKP Kadın Kolları MKYK üyesi Emine Alioğlu nun yeşil kartlı olduğu ortaya çıktı
8-Oğlu 4 yıl önce burslu okumaktaydı şimdi 3 milyon dolara gemi aldı
Şimdi soruyorum ey halkım: Ben iyi satarım diyenlerin satacağı daha çok şey var, daha geç olmadan anlarız inşallah.
Atanur Alagöz

Sahara Pancarcı Festivali

Merhaba,
Bugün şenlik günü var, doyasıyla eğlenelim. Festivaller; çeşitli etkinliklerin yapıldığı, kültür değerlerinin paylaşıldığı, kaynaşmanın sağlandığı ve bölgemizin tanıtımının yapıldığı güzel günlerdir. Yıllar önce idi. İlk defa bölgemizde festival düzenlenecekti. Halk, o günü heyecanla bekliyordu. Festival günü geldi, etkinlikler yapıldı ve sona erdi. Festival, geleneksel olarak her yıl yapılmaya başlandı. Bugün de o günlerden biri yaşanmaktadır. Festival, köyüme çok yakın bir bölgede yapılıyor. Şavşat’ta olmama rağmen, katıldığım festival sayısı çok azdır. Bu yılda çok şeyin değişeceğini sanmıyorum. Her yıl yaşanan olumsuzluklar umarım bu yıl olmaz.
Saygılarımla...
Emin Kara

1970 li Yıllarda Yaşananlar Kardeş Kavgası Değildi

Emin Kara - 27 Tem 2007 - Genel Mesajlar
İlave Başlıklı ve Siyaset Konusunda Olumsuz Mesajlara Yanıt

1970 li Yıllarda Yaşananlar Kardeş Kavgası Değildi.
1960-1982 arası Amerika denetimindeki tüm ülkelerde uygulanan ikili stratejinin gereği "Düşük Yoğunluklu İçsavaş" politikası idi. İkili stratejinin 1.ci döneminin amacı 2.ci dönemi hazırlayacak olan yarı-sivil savaşın ülkelerin kendi koşullarına göre yürütülmesi amaçlı özel harpti. Özel Harp hedefi oluşan uygun ortamda Amerikancı "yurtsever" askerlerin darbe ile cuntalar kuracağı koşulların hazırlanmasıydı.

Türkiye gibi birçok ülkenin içine sokulduğu süreç bir kardeş kavgası değildi, kardeş kavgası bu özel savaşın propaganda (psikolojik savaş) boyutunun sloganlarından birisi idi.

Neyin polemiği sizce bu. Tamda amerikancı yurtseverlerin 1982 Reagan tarafından ilan edilen "DEMOKRASİYE GEÇİŞ" süreçlerinde başvurdukları propaganda sloganlarından bazıları şunlardı: "eski günlere özenmeyin", "küçük şeylerle mutlu olun", "kardeşin kardeşi vurduğu günlere dönmek" vb. (Her emperyal güç böl-parçala-yönet sürecini kullanır. Emperyal bir bölünme kaderini tayin etme hakkı değildir.)

Şavşat katliamında kardeş kardeşimi vurdu? Nedir bu rahatsızlık. Bu ülke Amerikanın bir eyaletine dönüştürüldü. Bu ülke-toplum özel harp ve darbe ile bu günlere getirildi. Siyaset olmadan çıkarlarımızı nasıl savunacağız. Siyasetle herşey Amerika-Amerkancılarca düzenlenirken, zenginlik-konformizm hayalleri ile sürekli aldatılan toplumun büyük çoğunluğunun 1 kilo pirinçle "şükrederek", "toplumun büyük bir çoğunluğu mutlu olduğu için %47 oy verdi" yalanları gibi siyasi propagandalarla mutlumu olmalıyız. 3 adet milyar dolar zengini sayısı 20 küsür oldu. Bu milyar dolarlık zenginliklerin kaynağı ülke borçlarının katlanması olarak karşımızda duruyor. Şuan yüksek faiz-borsa nedeniyle içerde bulunan dış kaynaklı 80 milyar dolar sıcak paranın ani kaçışı-yön değiştirmelerinin, AKP-CHP merkezli siyasetin Türkiye yi içine sürükleyeceği büyük felaketi görmezden gelmek için mi siyasi mesaj-yazı yazmayalım. Bu ülkenin büyük bir çoğunluğu açlık-sefalet içinde hızla yoksullaşırken mi siyaset yapmayalım. Belkide 20 küsür milyar dolar zengininin sofralarından düşecek kırıntıları beklemeliyiz bir köşede %47’yi tamamlayıp ? Bir umut deyip nasiplenmek için %20 yi yada %14.5’u tamamlamak bize siyasi olarak yeterlimi olmalı? Sakın geçmiş defterleri açmayın. Öcüler çıkar içinden. Bu toplumsal psikoz ve korkular bu toplumu apolitik-asosyal-umursamaz yapmıştı zaten. Bırakın insanımız muşavara etsin. Tabiki saygı ve sevgi ile.

1970 li yıllarda-1980 ler başında yaşananlar kardeş kavgası değildi, özel harple bir toplumun anti-emperyalist tepkilerinin, demoratik taleplerinin-örgütlülüklerinin tarihi olarak yenilgiye uğratılmasıydı.
Ömer Yalduz

İlave

mustafa beye katılıyorum ve de ekliyorum pek iyi bir konu değil ama aslında farklı platformlarda tartışılmalı yinede eskiden 80 li yıllar civarında veya 75 sonrası bildiğim kadarı ile şavşat gibi canım güzelim memleketi bazı insanlar neden terketmek zorunda kaldı gibi bir soruyla bu biraz daha açıklanabilir. neyse şimdi insanlar eskiye nazaran çok daha özgür en azından yoldan çevirip kalk ulan faşist-komünist diyen yok - silah çeken yok... bilmem ki ben o günlere sünger çektim ileriye bakıyorum ama eskiyi açmak tektaraflı olmaz hep üzüntü ve keder doludur Allah bidaha böyle kardeşi kardeşe düşüren olayları memleketimize yaşatmasın derim bilmem katılırmısınız ...

Görüntülenen : 25 - Toplam : 1702