Verxunal - Karaağaç Salim Yıldız

  • ISTE MEMLEKET ... NERAY Mi? COLOT TABiKi...DUNYANIN EN GÖZAL KÖYUNUN EN GÖZAL MEHLESi... :)

    Salim Yıldız

    ISTE MEMLEKET ... NERAY Mi? COLOT TABiKi...DUNYANIN EN GÖZAL KÖYUNUN EN GÖZAL MEHLESi... :) - Salim Yıldız
  • Colot sen yanlz kalmaya alişux degilsin,kalmiyacaxsinda...

    Salim Yıldız

    Colot sen yanlz kalmaya alişux degilsin,kalmiyacaxsinda... - Salim Yıldız
  • Verxunal

    Salim Yıldız

    Verxunal - Salim Yıldız
  • Colot

    Salim Yıldız

    Colot - Salim Yıldız

Salim Yıldız

ISTE MEMLEKET ... NERAY Mi? COLOT TABiKi...DUNYANIN EN GÖZAL KÖYUNUN EN GÖZAL MEHLESi... :)

ISTE MEMLEKET ... NERAY Mi? COLOT TABiKi...DUNYANIN EN GÖZAL KÖYUNUN EN GÖZAL MEHLESi... :)

Salim Yıldız
23 Mart 2006
Colot sen yanlz kalmaya alişux degilsin,kalmiyacaxsinda...

Colot sen yanlz kalmaya alişux degilsin,kalmiyacaxsinda...

Salim Yıldız
26 Mart 2006
Verxunal

Verxunal

Salim Yıldız
2 Nisan 2006
Colot

Colot

Salim Yıldız
9 Nisan 2006

Verxunal Mesajlar Salim Yıldız

Salim Yıldız

Zaman 80 lerin başları

Zaman 80’lerin başları, benim de 4 - 5 yaşlarım...
Yayalanın deli tanalariydux Cüneyit kamaciynan ben;
Bir sis çökardi yaylaya yera baxsan ayakların göramazdın... Yayaladaki herkes her canlı kör olurdu nerdeyse, Cüno’ynan Salo’yu tutar mı bu tutmaz tabi; alduğumuz gibi ciritlarımızi toooğri seyip gezan atların tayların peşına,yaylanın alti üstuna galurdi...
Sis biraz etkisini kaybettimi soluğu kort gölünda alurdux,nalar çekardi ordaki kurbağalar kutbetsalar elımızdan kort göli olsa da o ağnatsa siz dinlasaz...
Bir süre kurbağa avından sonra kort gölüna su taşiyan harğın duwar olan(yani şimdi izi bila olmayan) kısmında çamurdan puğaçalar ketelar yapar suyinan çamurinan oynamaya toyardux...
Başın biraz çevurup egrigöla teref baxsan o kadar camuş varidi ki göli göramazdın... Cüno ve benim zevkimiz ise kotikların gedekların kuyduğundan tutup onlari tızıkturmayidi...
Bu kadar ekşın ve hareket acıktırıyodu insanı tabi.Sıradan başlardım nenelari gezmaya...Yayalada hangi neneya getsan eli boş göndermezdi gerçi.
Rahmetli Nazime nenema gedardım onun bi tane en fazla iki tane finger bisküvisi olurdu,’’nene bu kadar mi’’ derdım,’’farelar akşam bu kadar gaturmiş oğul’’ derdi;ordan gedardım Zefide nenema,onun meşhuur bi zanduği varidi,içında na varidi bilurdum ama her seferında sorardım: ‘‘Zefide nene’’ ‘‘Ey oğul’’ ‘‘habu jandukta na varduuur?’’ yavaşça açardi zanduğun kapağıni bir avuç hurma çıkarurdi ordan dünyalar benım olurdi. Kazanda kayniyan peynirdan yemay çok sevardım.Rahmetli Fadime nenema nazaman getsam ocağında peynir kayniyer olurdi,kazandan çığardur peyniri bir güzel yumrilardi verurdi,yemalara toyamzdım...
Akşamolup da nahırın geri dönmeye başlaması tam bi şenlikti... Malın bir ucukaragöl boğazında bir ucu yaylada olurdu çeveredeki bütün tepeler sırtlar karınca yuvası gibi olurdu... Birkaç kol inek,birkaç kol koyun camuşlar ayri koldan... Sanki mal yağardi yaylaya. Şimdi herhalde bütün Şavşatın mallarıni toplasan bizim köyün o zamanki malı kadar olmaz herhalde...
Şimdiki halini ise anlatmama gerek yok herhalde...
Salim Yıldız

Artvin Yoresi

Salim Yıldız - 3 Ağustos 2006 - Genel Mesajlar
Artvin yöresi halk oyunları da genel olarak Türk Halk Oyunlarının özelliklerini taşımakla beraber diğerlerinden farklı kılan yöresel özellikleri taşıyor olmasıdır. Kültür bakımından geçiş bölgesinde bulunmasından dolayı çok değişik kültürlerden etkilenmiştir. Bazen Erzurum, Kars, Kafkas yörelerinden bazen Karadeniz yöresinden etkilenmiştir. Özellikle doğa koşullarının etkileri ve kurtuluş savaşı örneklerini içermektedir.

Oyunlar genelde asker uğurlama, nişan, düğün, sünnet, kurtuluş günleri, bayramlar ve diğer yöresel günler de meydanlarda ve kapalı alanlarda oynanmaktadır. Meydan gösterilerinde davul ve zurna ile oynandığı gibi kapalı alanlarda tar, akordeon, garmon, tulum, kaval, doli ile de oynanmaktadır.

Daha önce de belirttiğimiz gibi Artvin oyunlarında çeşitli etkilenmeler olduğu gibi genel de horon, nanay, bar, karşı beli türünde oyunlarında oynandığı görülmektedir. Oyunlar beraber oynandığı gibi sadece kızlar ve sadece erkeklerde oynanabilir. Komutlar tüm ekip tarafından verilir. Erkek oyunları çok sert ve hızlıdır. Kız oyunları ise yumuşak tatlı ve estetik özellikler taşır. Türkülü oyunlar oynanırken oynayanlar hep bir ağızdan türküyü söyleyerek oynamaya devam ederler.

Halk Oyunları: Atabarı; 1937 yılına kadar Artvin Barı ismi ile oynanan bu oyun 1937 yılındaki Balkan yarışmasında Dolma bahçe Sarayında atamızın huzurunda oynanmış ve atamızın ilgisini çekmiştir. Oyunu çok beğenen M. Kemal ATATÜRK kalkıp ekiple beraber bu oyunu oynamıştır. Bunun üzerine Artvin Valisi oyunun isminin Ata barı olarak değiştirilmesini istemiştir. Ve oy birliği ile oyunun ismi Ata barı olarak değiştirilmiştir. Erkek ve kızlar aynı anda oynadığı gibi ayrı ayrı oynandığı da görülmüştür. Şavşat Barı: adından da belli olacağı gibi Şavşat ilçesinde oynanmaya başlamıştır. Erzurum dolaylarından esinlenerek ortaya çıkan bu oyun Şavşat’a özgü türküler eşliğinde oynanır. Mertlik ve yiğitlik bu oyunda tatlı sert figürler ile gösterilir. Erkekler ve bayanlar aynı anda oynarlar. Oyunun bulgusu ise, çok eski tarihlere dayalı bir aşk öyküsüdür. İki genç arasında büyük bir aşk başlar. Bu karasevdayı bilmeyen kalmaz. Birçok insan, bu gençler için nağmeler yapıp türküler söylerler. Artık kızı istemenin zamanı gelmiştir. Genç oğlan, kızı istetir; ancak, kız babasının kesin razılığı olmaz. Herşeye rağmen geri çevirir. Kızını bir başkasına (Beşik kertmesi) sözlemiştir. Bahar ayları gelince köylerden, yaylalardan göç başlar. Bu göçler halk arasında büyük eğlencelerle tertiplenir, bunlarda yer yer isimlendirilir. Bu mevkideki ismi ise (Vargoda) yayık yaylamak, yayla zamanı eğlenceleri olarak bilinir. İşte bu tarihlerde, genç oğlan, sevdiği kızın verileceği genci vurur ve köyden kaçar. Köy halkının yaylaya çıkmasını bekler ve o gün gelir. Köy halkı, binbir eğlence masallarıyla göçe koyulur. Uzunca bir yol aldıktan sonra, ilk konaklıyacakları mevkiye gelirler. O düzlüğün, yani mevkinin ismi (Vaket)’tir. Vaket’e gelirler. Genç oğlan, sevdiği kızında orada olacağını bildiğinden, bunu takip eder. Köy halkı burada eğlenmeye başlar. Davul, zurnalar çalınır, türküler söylenir, oynanır, koçlar kesilir, kebaplar vurulur, yiyilip içilir. Genç oğlan, halkın arasına gelir, uzaktan sevdiği kızı gözler, kızda sevdiğini görür ama, bir türlü yaklaşamazlar. Bakışıp hasret giderirler. O arada genç kız, birde ne görsün, karşıdan iki jandarma geliyor, sevdiğini götürecekleri genç kızın içine doğuyor. Genç kız, acılar ve üzüntüler içerisinde ağlayarak jandarmanın görünmesiyle ağıt yakarak bu türküyü söylüyor ve ağlıyor

Deli Horom: Artvin’in her yerinde oynanan bu oyun Kurtuluş mücadelesini simgeler. Bir rivayete göre oynandığı yerde yedi yıl ot bitmediği söylenir. Oynandığı yörelere göre farklılıklar gösterebilir. Hızlı ve yavaş hareketlerin bir arada bulunduğu bu oyun da kızlar ve erkekler ayrı ayrı oynar. Kız horonu , Hemşin horonu , Coşkun Çoruh , Adi horon oyunun farklılıklarına göre aldığı diğer isimlerdir. Oynandığı yer ve oyun farklılıklarına göre bu değişik isimleri alır. Deli horon, halka yapısı içinde oynanan, Artvin’in temel oyunlarından biridir. Horona "Deli" ön adının takılması, oyunun "deli dolu" diye tabir edilen biçimde oynanmasından kaynaklanmaktadır. Figürlerin birçok bölümü gerginlik, sertlik ve gerilim içerisinde canlı olarak yapılması, oyuna bu niteliği kazandırmaktadır. Oyunda coşkuyu sağlamak için, atılan uzun nağaralar (Kıcına) esastır. Komut, veren tarafından her figürü belirleyen yöresel tabirlerle (Yöresel sözlerle) anında verilir.Örneğin : Başla, başla-işle, işle kollar üste, Kollar siya-kındır oyna, Dura dura-Kollar çabuk-Gel oguna diza-Vuur orta topuk gibi belli komutlarla oyun yönetilir. Oyunu oynayanlar, belli bir sayı ile sınırlanamaz; genellikle açık hava ve harman gibi yerlerde oynanır. Oyunun kaynakçası hakkında ve hazırlanışı, oynanışı, hareketliliği yörede birlik, beraberlik ve dayanışma sembolü olduğuna, kararlılık ve güçlük ifadesini belirttiği yolunda ortak düşünceye varılmıştır.

Kapani: Kadınlar tarafından oturak havası olarak adlandırılan bu oyun , kapani köyüne gelen mahalli sanatçıların türküsünü ve oyununu yaptıkları oyun olarak hatırlanır.

Cilvelo: bir nanay türü olmakla beraber genelde tarlada çalışan kadınların iş esnasında yaptığı hareketlerden esinlenmiştir. Artvin , Borçka , Murgul , Şavşat ve Yusufeli civarlarında oynandığı gözlemlenir. Kız ve erkek arasındaki sevgiyi ve aşkı konu alır. Sadece kızlar tarafından oynanır .Ama genç çiftler arasında atışma biçiminde oynadığı görülmektedir.

Kobak: Yusufeli yöresine aittir. Kobak köyünden çıktığına inanıldığı için bu isim verilmiştir. Yörede saatlerce oynanan oyunlardan birisidir. Tüm köy halkı düğün veya kutlama esnasında oynar. Figürleri değişik ve ilginç olup bazı figürlerde erkeklerin kızlara caka satmak için yaptığı hareketler görülür. Türkünün gidişine bağlı olarak hızlı ve yavaş figürleri sıra ile oynanır. Kobak oyunu, belli başlı komutlarla, Topal, topa-İşle, işle-üç vur sağa, üçte sola çek kürek çekha vurdu kobak gibi terimlerle kendine özgü bir oyundur. Oyun, halk arasında sıkça olarak genelde erkekler tarafından oynanır; kız-erkek karmada oynanabilir. Daha çok düğünlerde harmanda oynanır Coşkun Çoruh: yörede, bahar aylarında kar sularının erimesi, yağmurun yağması ile çeşitli dere ve ırmakların Çoruh nehrine dökülmesi sonucu azgın bir hale gelen nehir, bölge halkımıza çoğu zaman mal ve can kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle oyun, Çoruh’u konu alarak, yaz ayları durgunluğu ile bahar aylarındaki azgın anlarını sergilemektedir. Oyun kapalı halka içerisinde ağır olarak başlar; hareketler anında hızlanarak devam ettirilir. Oldukça sert oynanan bir oyundur. Ağır bölümleri ezgi ile oynanır. Hızlı bölümleri ise sadece ritim eşliğinde oynanır. Oyun, yalnız erkekler tarafında oynanır. Oyun anonim olup ilk kuran kişi hakkında kesin bulgu yoktur. Oyunun başlangıç ve bitişi, düz çizgi olup, halka yapısı içinde oynanır. Belli sayı sınırı yok; ancak, çok kalabalık sayılarla,oyun, hızlı olması yüzünden oynanmaz. Oyun, herhangi bir düzenlemeyle şekillendirilmemiş, geleneksel formu içerisinde oynanır.(bilindiği üzere Çoruh nehri suları hiç bir zaman berrak değildir bunun sebebi Çoruh nehrinin dünyanın en hızlı akan ikinci nehri olmasıdır.)Figürlerinde çoruh nehri sularının çalkalanmasını ve akışını sembolize eder. Çok hızlı ve sert oynandığı görülür.

Döney: düz oyun türlerinden birisidir. Döne isminde bir kızın yavuklusuna karşı olan duygularını sembolize eder. Genelde horon ve bar türü figürlerden oluşur. Döne oyunu, bir genç kızın elinde aynası ile yüzüne bakarak kaşlını, gözünü, saçlarını düzeltmesi ile ve oyun içerisinde de görüldüğü gibi her yöne dönüşü ile, genç kızın kendi kendini süslemesi ile, haz duyarak kuruntu içerisinde oynanan bir oyundur.

Oyun, tek sıra bağımlı sağ yöne çizilen yay üzerinde oynanır. Oyunun içerisinde yer alan döne "Dönüş" figürlerinde döne ismini alır. Öne çift sol,çift sağ ayak çıkararak sola ve sağa çift sağ ayak çekerek yine öne ve yana el çırparak, dört yönlü dönerek, öne çöküş yaparak belli sırayla oynanır. Oyun komutları "hop" diye verilir. Oyun, beğenme,beğenilme temalarını işleyip sadece kadınlar , genç kızlar tarafından oynanır. Belli bir sayı sınırı olmayıp oyunu ilk kuran kişi kesin belli olmayıp anonimleşmiş bir oyundur.

Ondört (Dosni çorç):Ayrı ayrı oynandığı gibi karışık oynandığı da görülmektedir. Bir horon türüdür. Adının oyunun 14 figürden oluştuğundan dolayı geldiği söylenir.

Daldalan: adı iki kelimeden oluşmaktadır. Dal omuz anlamına gelmektedir Dalan ise dönmek fiili ile aynı anlama gelmektedir. Adından da anlaşılacağı gibi Daldalan omuzlardan tutarak oynanan bir oyundur.

Kız Horonu: horonların içinde en yumuşak ve az figürlü olanı olduğu için kızlar tarafından oynanır. Bilinen bir çok türküsü vardır.

Atom (Hemşin) Horonu: esas ismi Sık saray olan bu oyun en seri horonlardan birisidir. Adının bu şekilde anılması ise Manisa festivalinde oynayan bir Artvin mahalli ekibinin bu oyunu oynarken çok hızlı ve sert oynamalarından dolayı en belirgin figürü olan zıplayıp düşme figürü esnasında sahnenin çökmesi ile meydana gelen konuşmalardan dolayıdır. Oyunu izleyenler "oyun değil sanki atom bombası" şeklinde konuşmuşlardır. Bunun üzerine oyunun ismi atom diye anılmaya başlamıştır. Genelde Hopa ve Borçka yörelerinde oynanmaktadır.

Teşi(Kedi Oyunu): Bir orta oyunudur. Yüz ve mimik hareketleri ile figürler birleştirilerek yapılır. Artvin ve civarında, genelde iç kesimlerde, toplu iş gücüne dayalı birlikte yapılan çalışmalara "Meci-İmece" adıyla toplanırlar. Yöre halkı kış gecelerinin boş geçmesi, gece eğlenceleri yapılması amacıyla, yün eğirme, mısır ayıklama, tütün doğrama gibi bazı işlerini kış gecelerinde, komşuları davet ederek hem çalışır; hem de gece eğlenceleri düzenlerler. Bunlar maniler, bilmeceler,karşılıklı atma türküler ve orta oyunları gibi eğlencelerden oluşur.

Teşi ise yün eğirmeye yarayan aracın ismidir. Teşi, ağarşak ve iğden oluşan, ağaç bir araçtır. Bu araçla, yünden iplik yapılmasını canlandıran yün eğirmeyi temsil eden bir oyundur. Oyun oynanırken ayak, el figürleri ile adeta yün eğiriyormuş gibi gerçek figürlerle gösterilir.Oyun figürleri, estetik yönden ağırlık taşır.; ayak üzerinde esneyerek yürünür ve elde teşi ile yün eğrilir. Teşi oyunu, kadınlar tarafından oynanır. Belli bir sayı sınırlaması olmayı genellikle bağımsız ferdi olarak oynanır.

Mendo Barı: Evlenen bir kızın evinden ayrılırken erkekler tarafından birlik beraberlik ve sevgi için oynadığı oyundur. Araştırmalara göre "Mendo", bir erkek ismidir. Aynı kişinin, oyunu, kendisinin uyarladığı bilinmektedir. Kişinin, haz duyarak oynadığı söylenmektedir. Oyun ağır hareketlerle başlar; birden hızlanan bir tempo ile devam eder. Oyun içerisinde çok yönlü dönüşler olup, tek sıra bağımlı ve sağ yöne çizilen yay üzerinde oynanır. Oyunun içindeki üçleme figürleri, diğer oyunların bir çoğunda görülen tipik figürlerinden biridir. Yürüyerek ayak çekme, üçleme, çöküş gibi figürlerin belli bir sırayı takip ederek, yavaş ve hızlı bir şekilde oynanmasından oluşur. Oyun, kişinin adını konu alan bir oyundur. Oyun, kızlı-erkekli veya yalnız erkekler tarafından da oynanır. Oyun kişinin kendini gösterme amacı ile daha çok düğünlerde oynanır.

Acara(Acem)Horunu: Artvin ve çevresinde Acara horonu çeşitli isimler altında oynansa bile, oyunun Gürcü Türkleri tarafından ilk olarak oynandığı köyün ismi, Acara köyüdür.

Bölgede yaşayan gürcüler tarafından, Artvin halk oyunlarıyla pekiştirerek, değişik figürlerle çok eskiye dayanan, Gürcistan Türkleriyle ortak yaşam biçimini, kültürleriyle birleştirerek daha çok çete savaşlarını konu alan bir oyundur.

Oyuna, Orta Batum denilmesinin sebebi, Acara köyü ve yakınlarındaki mevkilere o zamanlar Batum, Orta Batum, Hopa, Orta Hopa gibi sınıflandırılmalardan kaynaklanmıştır. Acara Horonu, yöremizde yaşayan halk çetelerinin zaferlerini simgeleyen ve günün şartlarını dile getiren, figürlere döken kesin bulgularla oynanan oyundur. Acara oyunu, yaklaşık ellisekiz değişik figürden meydana gelir. Ancak, oyunun teması, otuzaltı veya yirmiüç figürüylede sergilenir. Kendine özgü çalgısı, davul, garmodur. Oyunun içindeki komutlarsa Gürcice olarak (Erti, Ori, Sami) gibi yani bir, iki, üç anlamında verilir. Oyunu kuran kişi bilinmemekte olup, oyun bir savaş oyunudur. Belli bir sayı sınırı yoktur. Oyunun ağırlık bölümü, erkekler tarafından oynanır. Kızların belli bölümlerde katılımıyla yardımlaşma örneği sergilenir. Oyunda ağırlık olarak, vurgulu çalgılar kullanılır. Ezgi bölümleri,ayrıca yer alır. Oyun 136 çizgi, daire, forumları içerisinde oynanır.

Ahçik Barı: Ahçik barı, atabarı oyununu andırır. Farklı olarak figürlerin sağa ve sola yapılarak vuruşları vardır. Tek sıra bağımlı, sağ yönden çizilen yay üzerinde oynanır.

Ahçik barı, bir çok oyunda olduğu gibi yine düğün, bayram ve eğlencelerde yalnız kadınlar tarafından oynanan bir oyundur. Oyunun geleneksel tavrı yarım daire biçiminde sağ yay üzerinde oynanan düzenlemeler, oyunun geleneksel tavrı içerisinde yapılmıştır. içerisinde yapılmış olup değişiklikler söz konusu değildir.

Koçeri: Kars ve Erzurum yöresinden esinlenen bir oyundur. Kızlar ve erkekler tarafından ayrı ayrı oynanır. Aşk ve hasret konularını sembolize eder. Koçeri, adını bir erkek isminden almıştır. Bu kişi , çok gezen, çok dolanan, yerinde durmayan bir kişidir. Hâlende günümüzde çok gezenlere derler ki tabiri caize "Koçeri misin, ne gezip duruyorsun?" Bölgede, genç kızların bir kahramana olan duygu ve çağrısını dile getirir bir oyundur. Genç kızların bir koçeriye vurulmasıyla onun gördükleri zaman beğenilmek maksadıyla oynadıkları bir oyundur. Oyun oynanırken bu kahramanı da şöyle davet ederler. "Oy ninni koçeri, sallanda gel içeri" diye oynanıp söylenerek, mısralarla kahramanı davet ederler.

Düz Horon,Vazriya,Varagela: Üç isim altında toplanan bu oyun, yörede değişik isimlerle oynanmasına rağmen, aynı karakteri taşıyan bir oyundur.Düz horon, genellikle düğünlerde kız ve erkek tarafından birleşerek, dostluklarının sembolü olarak, çoğunlukla yüz açımı törenlerinde oynanan bir tür oyundur.

Düz horon, halka yapısı biçiminde oynanan temel oyunlardan olup, hareketli, estetik, oldukça canlı bir oyundur. Oyuna düz horon denmesinin (Bazı yerlerde adi horonda) iki neden olabileceği kanısındayız. Birincisi, genellikle düz horon , düz bir alanda (Harman) da oynanmasından benzetilmiştir. İkincisi ise, Çoruh nehrinin durgun anlarını sembolize etmiş olması, oyuna, zaman zamanda durgun Çoruh’ta söylenir. Oyunun başlangıcından bitişine kadar, belli bir tempo ve coşku ile oynanması, uzun nağraları ile oldukça estetik bir yapıya sahiptir. Oyun, belli bir sayı ile sınırlanamaz. Yörede en çok oynanan bir oyundur ve en kalabalık kitlenin katılımıyla, büyük bir coşkuyla oynanır. Oyun, çeşitli isimler altında tek karakterde oynanan oyundur.

Uzundere: Uzundere, yörede, gelinin (Puhaça) yoğururken genç kız ve kadınlar tarafından oynanan bir oyundur. Uzun dere "İnce dere" , yörede bir yer ismidir. Oyun. İçerisinde anlatımı bu yörede daha çok yapıldığı için, ismini bu bölgeden almıştır. Uzun dere oyununu oynayan oyuncuların ellerinde buğday, arpa daneleri, oyunla birlikte gelinin başına serpiştirilir. İnanışa göre gelinin rızıklı, bereketli olması inancı ile temsil edilir.

Gelin, hamur yoğururken teknenin içine lira veya bozuk para atılır. Bu da aynı anlam içerisinde, gelinin, bolluk bereketlilik getirme inancını simgeler. Hamur pişirildikten sonra etrafındakilerce yenmesi için parça parça kırılıp dağıtılır. Ekmeğin içindeki para kime çıkarsa, uğurlu sayıldığından saklanır. Ekmeğin içinde para çıkan kişi genç kız veya erkekse, bu parayı gece yastığının altına koyup yattığı zaman, kendi kısmetini görürmüş diye inanılır. Oyun, düğünlerde yüz açımı töreninden sonra damat evinde, puğaça yoğrulup, gelinin bereketli olması dileğiyle oynanan , belli sayı sınırı olmayıp genç kız ve kadınlar tarafından oynanır. Oyun ferdi hareketlerle oynanır. Oyunu kuran kişi çok eski bulgulara dayalı olup gerçek kaynağı bilinmektedir.

Murgul Basması: Pek ortaya çıkmamış yeni oyunlardandır.İsmini Murğul’ dan almıştır. Fakat Murgul köylerinden ziyade yine Yusufeli nin köylerinde bu oyun daha çok oynanır. Başlangıcı ve figürleri ile düz horonu andırır. Fakat müzik tamamen değişiktir. Enstrüman tulumdur. Hareketli ve daire şeklinde oynanır. Hem kızlar hem de erkekler oynar. Karışık oynanmaz. Erkeklerin oynadığı Murgul basması daha hareketli ve figürleri biraz daha değişiktir. Komutlar gel başla, vur çık.

NOT:ALINTIDIR

livanem08@gmail.com
Salim Yıldız

Sener Emi

Salim Yıldız - 22 Temmuz 2006 - Genel Mesajlar
Şener emi nerdasın özlatma kendın bela olmiyer bak... Sen olmadın mi tadi çıxmiyer bu sitenın...Arada bir karala bişeylar be... eminim benim kadar bütün site bekliyodur senin incilerini...
Salim Yıldız

Werxunal Sevdasi

Salim Yıldız - 11 Haziran 2006 - Genel Mesajlar
werxunal sevdasi bitmaz Şener emi...
O toprağın kokusuni bir alan bir daha kopamaz...
Araduğun üç satır yaziysa vardur herkesın bir bahanesi elbet ama ey bil ki (zaten biliyersındur) bu adıni sayduğların anasıni babasıni nasıl seviyersa ela seviyerlar memleketıni... Bazen werhunaldan da sitedan da uzak kalabilurux hayat bu ama ruhumuz hep burmanın sırtında, kuleda, kesuk taşata, sadğubelada, çivikta, sayirmeda...
kalbımız her attuğunda bir şavşet diyer bir verxunal...
öptum ellarından...
’’livanem@hotmail.com’’
Salim Yıldız

Izmit Colot

İzmit ‘‘ÇOLOT’’ ‘tan Verxunala, Verxunallılara ve Livanem’e selamlar...

Ben 19 yıldır İzmitte yaşıyorum. Köyümden ayrılırken tam dokuz yaşındaydım ve 19 yıldır Artvin’i,Werxunalı ve Çolotu düşünmeden tek bir nefes bile almadığıma yemin edebilirim....

Artvin öylesine büyük tarihi, coğrafi ve kültürel zenginliklere sahip ki; (hadi biz Artvinliyiz ve doğal olarak memleketimizi seviyoruz diyelim ki sadece bundan ibaret değil...) Hayatında en az bir Artvinli ile tanışan,İş için ya da tesadüfen yolu bir kere Artvine düşen veya televizyonda bir kez Artvin belgeseli seyretmiş olan hiçkimse bunu itiraf etmekten kendini alamıyor...

Bir misal olarak şunu örnek vereyim ; İzmitte oturduğumuz evde kapı komşumuz sivaslı ve yıllrdır İzmitte oturuyor.Zabit tadam...Çok renkli bir kişilik olan Zabit tadamın iş ve sosyal yaşamının büyük bir kısmında etrafı Artvinlilerden ve bizim köylülerden oluşuyor...Artvin’e ve Artvinlilere o kadar alışmış ki bizimkiler kendisine (Hantuşetli) Zakir’in oğlu demişler o da bunu kabullenmiş adeta...Biz kendisine kısaca direkt olarak Zakir diyouz...Bazen kendisini gerçekten Arvinli zannettiğini düşünüyorum çünki en az Artvinde yaşayan ve köyünden hiç çıkmamış bir Artvinli kadar güzel konuşuyor şivemizi evinde bile...

Bir diğer kısa örnekse şu:

Bundan birkaç yıl önce bizim komşunun kızı bir kamyon şoförüne kaçtığında komşunun şöyle söylemesi size anlatmak istediğimi daha net açıklayacaktır : ‘‘ Eğer kızım Artvinli birine kaçsaydı bu kadar üzülmezdim!!! ‘‘

Taşına, toprağına kurban olduğum verxunalın insanları, özellikle de gurbettekiler; sahip olduğumuz şeylerin farkında olalım. Bu güzelim kimliğimizi, dilimizi, kültürümüzü, herkesten farklı, herkesten güzel olan insanlık anlayışımızı, hayata farklı bakış açılarımızı koruyalım...

Diğer insanların imrenerek baktığı özelliklerimizin metropol sokaklarında yitip gitmesine izin vermeyelim. Bulunduğumuz her ortama güzelce uyum sağlayalım ama kendimizden, kişiliğimizden, kültürümüzden, yani özümüzden kopmayalım kimsenin kopmasına da göz yummayalım... Özelikle 80 sonrası kuşaklara önem verelim. Çünkü üzülerek açık bi deformasyon görmekteyim... Beni hiçbirşey değil de bir gün çocuklarım olduğunda ben İzmitliyim demesi verem eder... Babanızdan gördüğünüz her detayı, Artvin kültürünün her inceliğini sizlerden sonrakilere aktarmaya çalışın... Gerek iş yaşantısını yoğunluğu gerekse birçok coğrafi bölgeye yayılmamızdan dolayı pek çoğumuz birbiriyle görüşemiyor...Yaşları belli bi seviyenin üzerinde olanları tanıyoruz genellikle ama özellikle gençler birbirini hiç tanımıyo veya çok az bir kızmı bizim köyden birilerini tanıyo...

Geçen gün Serapla konuşuyorduk msn de ve acaba dedik yapabileceğimizi görmek için deneme seferi olarak uygun bir günde uygun bir mekanda bir tanışma ve kaynaşma organizasyonu yapabilirmiyiz...

Herkese uzak olmayan, işileri uygun olan verxunallılar şöööyle bi toplansak,birbirimizi daha yakından tanısak,tanışanlar hasret giderse, tanışmayanlar tanışsa nasıl olur acaba... Sanırım Şener Hocam’ın da buna benzer bir fikri vardı... Yapabilirmiyiz dersiniz...

Lütfen fikir üretelim bu konuda çünkü buna gerçekten ihtiyacımız olduğunu hissediyorum...

İçimden daha çoooooooook şeyler söylemek geçiyo ama hepsini bir seferde olmuyor...

Hepinize selamlar... Kendinize ve değerlerimize iyi bakın.

livanem08@hotmail.com
Salim Yıldız

Sevgili Verxunal

Sevgili Verxunal Ve verhunallılar hepinize selamlar diyorum Hacogilın Mehledan...

Artvinli olan herkesin bildiği,hayatında en az bir Artvinliyle tanışmış olan ‘‘Gayri Artvinliler’’ ‘inde itiraf etmekten kendini alamadığı bir gerçek var ki Artvin ve Artvinli müthiş bir kültürel,tarihi ve coğrafi hazineye sahip...

Dilimiz,anlayışımız,doğaya ve yaşama bakış açımız,memleketimize olan ve hiç kimsenin hiçbirşeye karşı hissetmediği,hiçbir sevgiye benzemeyen memleket sevgimiz,hayatın bütün zorluklarına ve sürprizlerine karşı gene de gülen yüzümüzle gerçekten üleke kültürüne kattığımız rengin zenginliğin ne büyük boyutlarda olduğunu hiç mütevazi olmaya gerek kalmadan söyleyebileceğimizi sanıyorum...

Gerek iş yoğunluğundan gerek ayrı illerde ikamet etmemizden kaynaklanan nedenlerle veya dernekçiliği ve sosyal organizasyonları pek beceremeyişimzden kaynaklanan nedenlerden dolayı birbirimizle pek görüşemediğimiz ve yeterince birbirimizi tanımadığımız aşikar...

Size çarpıcı bir örnek:

Bundan birkaç yıl önce bir tarafın Mamanelis(Yavuzköyü) ‘li bir tarafın yabancı olduğu bir düğünde sebebi halen belirlenemeyen bir nedenle kavga çıkıyor... Bu kavgada iki mamanelisli genç birbirini karşı taraftan olduğunu zannederekkıyasıya dövüyolar... Düğünden sonra öğreniyolar ki Mamaneliste eskiden oturdukları evler yan yana...

Demek istiyorum ki lütfen elimizden geldiği kadar birbirimize, kültürümüze, dilimize, geleneğimize, Artvine çok daha fazla emek verelim, damarlarımızdaki memleket aşkını çocularımıza ve gençlerimize de aşılayalım...

Bu güzelim kültürümüzün metropollerin boğucu, bunaltıcı, amçsız ve duyarsız sokaklarında asimile olmasına, silinip gitmesine izin vermeyelim...

Artvinliyim diyen herkesi çok seviyorum kendinize, değerlerinize ve sahip olduklarınıza iyi bakın...

livanem08@yahoo.com
Salim Yıldız

Selam Verxunal

Selam verxunal ben galdım...
Nay?ben kim miyım?eşxolmiyasız hemi...
Demax gözlarız biyerdan dişliyer da çığardamiyersız he...
SALİM çoo...
Haco gilın İSHAK Emının toruni...
Biliyerım gecıktım biraz ama sonunda arzdayım...
Baxın siza na diyacam Allahınse bena bi akıl ogradın hemi :

OTOGÜN TUMBUN BAŞINDA DURiYERDIM;AYAXLARIM XILATLANDi;KOLiLANA KOLiLANA DEREYA TEPILDIM; KUTUGUN KONÇİKINA MENCIMi DOŞADIM; TiRKMELLARIM AĞIRİYER, KUK DURAMiYERIM; NA BAŞŞIMi AĞLİYEM AŞİMDİ...?

:)

Optum boyuklarımın gözlarından kuçuklarımın ellarından; kendıza ey tavranın eger ortaluğa degil da bena bişe diyacak olursaz abuna oyani bi haylayın ben tuyarım : livanem08@yahoo.com

Verxunal Üye Listesi

A

C

D

E

F

G

İ

K

L

M

N

O

Ö

T

V

Y

Z

Şavşat ve Köyleri