Şavşat Duvar Gazetesi Doğa ve Yaşam

Fırtına Vadisi Hakkında

Şavşat.com

Konum
Fırtına Havzası, Çamlıhemşin İlçe merkezinde birleşen Hala ve Hemşin dereleri ile vadinin alt kesimlerinde Fırtına’ya katılan Tunca ve Durak Dereleri’nin havzalarından oluşur.

Fırtına Deresi, Karadeniz’den iç kesimlere doğru birçok kola (Durak, Hemşin, Kale, Hala, Polovit, Elevit ve Tunca dereleri) ayrılarak Kaçkar Dağları’na kadar uzanır. Kısa mesafelerde meydana gelen ani yükselmeler iç kesimlerde ani iklim değişikliklerine sebep olur. Vadinin deniz seviyesinden yaklaşık 4.000 m’ye kadar olan yükselişi, dünyadaki en dik yamaçlardan birini oluşturur. Yüksek kesimleri sürekli sis altında olan havzada, yıllık ortalama yağış 2.000 mm’nin üzerindedir.

Kaçkar Dağları’nın kuzey yamaçlarında bulunan Fırtına Havzası, 1.000 m’nin üzerindeki dağ zirvelerinden başlayarak Fırtına Deresi’ni besleyen irili ufaklı dere vadilerinden oluşur. Havzayı yüksek zirveler sınırlar; Hemşin (3.425 m), Leşkayası (3.478 m), Avgahan (3.354 m), Verçenik (3.709 m), Vaçakar (3.458 m), Pornak (3.302 m), Kebut (3.329 m), Kaçkar (3.932 m), Durnağın (3.465 m), Çaymakçur (3.420 m), Altıparmak (3.605 m), Kemerkaya (3.562 m), Marsis (3.334 m), Tatos Dağı (3.711 m) ve Demir Dağı (2.425 m).

Doğal Yapı

Fırtına Havzası yaygın olarak denizaltı volkanizmasıyla oluşmuş kayaçlardan oluşur. Kaçkarlar’daki yüksek dağ karakteri, alpin dağ oluşumuna bağlı olarak Jura-Pliyosen zaman aralığında oluşmuştur. 2.200 m’den itibaren topografyayı şekillendiren temel unsur Pliyosen dönemi buzul oluşumlarıdır. Buzullar ile günlük ve mevsimsel sıcaklık farklılıkları, volkanik kayaçları parçalayıp havzadaki uygun ortamlarda biriktirir. Dağ yamaçlarında meydana gelen çığlar ve sel erozyonu da malzeme birikimini arttırır.

Doğu Karadeniz, dünya iklim sınıflandırmasına göre ılıman iklim kuşağında yer alır. Türkiye’de kaydedilen en yüksek yağış miktarı olan 4.045 mm ile Rize İli, Türkiye’nin yağmur ormanlarını barındırır. Fırtına Havzası’nda ortalama yıllık yağış miktarı 2.000 mm’nin üzerindedir. Yağışlar yoğun olarak sonbahar ve kış aylarında görülmekle birlikte, iklimsel değişimler sonucunda son yıllarda, yaz aylarında da yüksek yağış görülür. Yılın her mevsimi yağış alan bölgede, yağış kışın iç kısımlara ve yukarı havzalara doğru kar şekline dönüşür, ortalama yağış ve nem miktarları azalır. Fırtına Havzası’nda, özellikle 1.500 m ve üzerindeki alanlar yılın her ayında yoğun sis altındadır. Ortalama yıllık sıcaklık 14°C iken, en yüksek sıcaklık 38,3 C°, en düşük sıcaklık -7° C’dir.

Fırtına Havzası, sahilden itibaren Kaçkarlar’a doğru Tunca, Durak, Hala, Hemşin yağış havzalarından ve irili ufaklı pekçok havzadan oluşur (Avusor, Çaymakçur, Kavron, Tirovit, Palovit, Haçıvanak, Elevit, Kale, Verçenik Vadileri). Topografik yapının meydana getirdiği ani yükseltiler, bu vadilerde şelalelere dönüşür (Bulut, Palovit...). Uzun bir buzul dönemi yaşayan bölgede, pekçok buzul vadisi ve buzul gölü bulunur. Buzul vadileri, çoğu eski akarsu vadilerine yerleşen buzulların ağırlığı ve hareketi sonucunda tekne şeklini almış vadilerdir. Günümüzde Kaçkar Dağları’nın yükseklerinde kalan buzullar, küresel ısınmanın da etkisiyle büyük oranda erimiş, zirvelerde küçük alanlarda kalmıştır. Buzulların eriyerek geri çekilmesi, ardında buzul göllerini bırakmıştır. Büyük Deniz Gölü, Kapılı Göller, Sarınçof Gölü, Karagöl, Çermeş Gölü ve Sulak Göller Kaçkar zirvelerindeki büyük buzul gölleridir. Dünyada su kaynaklarının azalması ve kirliliğin etkisiyle giderek artan su ihtiyacı, yukarı kesimlerdeki ulaşılmamış buzullar ve buzul göllerinin önemini arttırır. Bu sebeple, Doğu Karadeniz’deki buzullar ve buzul gölleri geleceğin su rezervleridir.

Fırtına Havzası Sıcak Noktası

Alüvyal akarsu ormanları (kızılağaç), geniş yapraklı ılıman ormanlar (doğu kayını), iğne yapraklı doğu ladini ormanları, yapraklı ve karışık ormanlar, geniş alpin çayırlıklar, bozulmamış dağ ekosistemleri ve kayalık habitatlar, nadir şimşir ormanları gibi Doğu Karadeniz’e özgü bütün habitatların bulunması nedeniyle Fırtına Havzası küresel ölçekte biyolojik çeşitlilik açısından önemli sıcak noktalardan birisidir. Bu değerlerinden ötürü, Fırtına Vadisi ormanları, WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) tarafından Avrupa’da acil korunması gereken 100 ormandan biridir. Küresel ölçekte öneme sahip alan, yaklaşık 110.000 ha’lık alanıyla neredeyse tüm havzayı kapsar.

Fırtına Vadisi, Kaçkar Dağları ile birlikte 537 odunsu bitki, 136 kuş, 30 memeli, 21 sürüngen ve 116 endemik bitki türüne ev sahipliği yapmaktadır. Fırtına, Hemşin ve Çağlayan dereleri, her yıl Karadeniz’den iç kısımlara göç ederek yumurtadan çıktıkları yere yumurtlayan deniz alalarının da yuvasıdır. Fırtına Vadisi’nin bulunduğu Doğu Karadeniz Dağları, hem Türkiye’nin 122 Önemli Bitki Alanından biri, hem de süzülen yırtıcı kuşların göç yolu olması nedeniyle Önemli Kuş Alanıdır. Kıyıdan itibaren Kaçkarlar’ın zirvesine kadar jeolojinin, topografyanın ve iklimin çeşitlendirdiği, ormandan alpin çayırlara Doğu Karadeniz’e özgü zengin tür çeşitliliğine sahip habitatlar; nadir, endemik ve Bern Sözleşmesi’ne göre Avrupa ve küresel ölçekte tehdit altındaki türleri barındırır.

Önemli Bitki Alanı

Denizden itibaren 4.000 m’lere ulaşan yükseklik, yağış miktarı ve sıcaklık farklılıkları Fırtına Vadisi’nin bitki örtüsünü, çeşitlilik açısından zengin kılmıştır. Farklı karakterdeki ılıman ormanları, çalı toplulukları, alpin çayır ve meraları, nemli dere, sucul ve yüksek kayalık bitki topluluklarının barındırdığı ulusal, uluslararası ve küresel ölçekteki nadir, endemik ve tehdit altındaki bitki türleri Fırtına’nın değerini arttırır. Prof. Dr. Adil Güner ve Prof. Dr. Mecit Vural, Doğu Karadeniz Bölgesi için yaptıkları en kapsamlı flora çalışmasıyla, Fırtına Vadisi'nin Rize İli bitki taksonu sayısının yarısından fazlasını barındırdığını tespit etmiş. Buna göre Kaçkar Dağları, özellikle milli park ve yakın çevresi, Doğu Karadeniz’deki endemik taksonların %30'una tek başına ev sahipliği yapar..

Fırtına Vadisi’nin bulunduğu Doğu Karadeniz Dağları’nda, Kolşik bitki örtüsü hakimdir. Deniz seviyesinden itibaren, ağaç sınırı olan 2.200 m’ye kadar hakim bitki örtüsü orman, yukarılara çıkıldıkça yerini çalı bitki topluluklarına, otsu bitkilerden oluşan alpin çayırlarına ve en üstlerde ise kayalık bitkilerine bırakır. Gür derelerin aktığı nemli vadi tabanları ve su seviyesinin yüksek olduğu sulak alanlarda ise farklı bitkisel özellikler görülür.

Fırtına Vadisi Ormanları

Fırtına’nın derinlerinde göğe yükselen kayın, ladin ve kestane hakimiyetinde derin bir orman denizi bulunur. Alçak kesimlerde, yerleşim alanlarının olduğu yerlerde, bölgenin en önemli geçim kaynağı olan çay bahçelerine dönüşmüştür. Bölge ormanlarının en önemli özelliği, doğal yaşlı orman niteliği taşımasıdır. Fırtına ormanları, iki kuşaktır; 300-1.500 m yükseltiler arasında, sonbaharda insanı çoşturan renkleriyle geniş yapraklı ormanlar, 1.500- 2.000 m’ler de ise doğu ladininin (Picea orientalis) hakim olduğu iğne yapraklı ağaçların bulunduğu ormanlar. Geniş yapraklı orman kuşağında adi gürgen (Carpinus betulus), doğu kayını (Fagus orientalis), gürgen yapraklı kayacık (Ostrya carpinifolia), Anadolu kestanesi (Castanea sativa), çınar yapraklı akçaağaç (Acer platanoides), ova akçaağacı (Acer campestre), endemik Doğu Karadeniz akçaağacı (Acer cappadocicum), Istranca meşesi (Quercus hatwissiana), endemik Doğu Karadeniz meşesi (Quercus pontica), akçaağaç yapraklı üvez (Sorbus torminalis), kuş üvezi (Sorbus aucuparia), titrek kavak (Populus tremula), porsuk (Taxus baccata) gibi ağaç türleri bulunur. 1.000 m’nin altındaki Zir Kale, Çat-Palovit kavşağı ve Ayder’deki dere kıyıları çoğunlukla sakallı kızılağaç (Alnus glutinosa subsp. barbata) hakimiyetindedir. Nehir kenarlarındaki alüvyal topraklarda ise özel bir ekosistem olan alüvyal ormanları görülür. Burada yaşayan bitkiler derin kökleri ve yüksek üreme potansiyeliyle mekanik hasarlara karşı belirgin bir dayanıklılığa sahiptir. Fırtına kıyısı, şimşir (Buxus sempervirens) türünün anıtsal özellikteki kalın çaplı 10-18 cm, boyu 6-8 m’yi bulan bireylerinin bulunduğu önemli bir topluluğunu da barındırır. Şenyuva Mevkii’nde yaklaşık 1.5 ha’lık bir alanda bulunan topluluk, Doğu Karadeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü tarafından 1989 yılında tabiatı koruma alanı olarak mutlak koruma altına alınması önerilmiş, ancak bu gerçekleşmediği gibi alan çeşitli tehditlerle karşı karşıya kalmıştır.

İkinci kuşak orman örtüsü Doğu Karadeniz’i karakterize eden doğu ladininin (Picea orientalis) hakimiyetindedir. Ayrıca, Doğu Karadeniz göknarı (Abies nordmanniana) ve sarıçam (Pinus sylvestris) da saf ve karışık ormanlar oluşturur. Her ne kadar, birinci kuşakta geniş yapraklı ağaçlar hakim olsa da yukarı kesimlerde bu ağaçlar da yer yer karışıma katılır. Tam tersine, iğne yapraklı ormanlara da endemik bir tür olan kızılağaç yapraklı huş (Betula medwediewii) ile Betula browicziana ve titrek kavak (Populus tremula) eşlik eder.

Fırtına’dan yukarıya, yaylalara doğru yola çıkıldığında 2.200, yer yer 2.400 m’lerde ormanların bittiği yerde, orman gülleri ve çayırlar karşımıza çıkar. Türkiye’de doğal olarak beş tür orman gülü bulunur. Bunlardan endemik olan Kafkas orman gülü (Rhododendron caucasicum), beyaz çiçekli orman gülü (R. ungernii), endemik bir alt tür (R. ponticum subsp. ponticum var. heterophyllum) ile sarı çiçekli (R. luteum) orman gülleri Fırtına’da görülür. Güzel çiçeklerinin yanı sıra, meyveleriyle insanların, kuşların, ayıların, geyiklerin, kısaca tüm canlıların besin kaynağı olan kuş üvezi (Sorbus aucuparia), tüylü yaban gülü (Rosa villosa), dağ yaban gülü (Rosa montana), Rosa elymaitica, Rosa pulverulenta, mavi meyveli ayı üzümü (Vaccinium myrtillus), frenk üzümü (Ribes orientale), tüylü kartopu (Viburnum lantana) gibi çalı türlerini de unutmamak gerekir. Yayla şenliklerinin düğün mekanı çayırlar ise ekonomik önemlerinin yanı sıra biyolojik çeşitlilik açısından da önemlidir. Çayırlar, pek çok endemik, nadir ve tehdit altındaki bitki türünü barındırır.

Yaban Hayatı

Doğu Karadeniz Dağları yaban hayatı açısından da son derece zengindir. Kuşlardan memelilere, sürüngenlerden böceklere kadar yaban hayatı bu çeşitliliğin önemli bir parçasıdır. Doğu Karadeniz Dağları, Asya ve Kuzey Avrupa’dan gelen göçmen kuş türlerinin Anadolu’ya giriş kapısıdır. Bölge, özellikle havada süzülen yırtıcılar açısından önemlidir. Sakallı akbaba (Gypaetus barbatus), kaya kartalı (Aquila chrysaetos), dağ horozu (Tetrao mlokosiewiczi), urkeklik (Tetraogallus caspius), gökçe güvercin (Columba oenas), küçük yeşil ağaçkakan (Picus canus), aksırtlı ağaçkakan (Dendrocopos leucotos), sürmeli dağbülbülü (Prunella ocularis), çizgili ötleğen (Sylvia nisoria), duvar tırmaşıkkuşu (Tichodroma muraria), sarı gagalı dağ kargası (Pyrrhocorax graculus), kar serçesi (Montifringilla nivalis), kara iskete (Serinus pusillus), büyük dağ bülbülü (Prunella collaris) türleri sayesinde, bölge uluslararası öneme sahip bir kuş alanıdır. Fırtına Deresi, kahverengi veya yerli alabalık diye bilinen Salmo turutta ile türün denize inen varyetesi olan deniz alası Salmo turutta labrax, endemik balık türlerini barındırır. Koruma altında bir tür olan deniz alası, günlük ve mevsimsel su sıcaklığı değişimlerine karşı çok hassastır. Beslenme ve üreme amacıyla mevsimsel olarak nehirden denize ve denizden nehire doğru göç eder. Kış aylarında üremek amacıyla berrak ve bol oksijenli akarsuların yukarı havzalarına ve derelerin kaynak kısımlarına, denizden yukarı havzalara doğru çıkar.

Fırtına’nın yaban hayatı açısından öneminin bir göstergesi de endemik sürüngen türleridir. Bern Sözleşmesi’nce koruma altındaki türlerden Türkiye endemiği Baran engereği (Vipera barani), Hopa engereği (V. kaznakovi) ile dar yayılışlı Klark kertenkelesi (Darevskia clarkorum), Artvin kertenkelesi (D. derjugini), Hemşin yılanı (Natrix megalocephala), Çoruh engereği (Vipera pontica), yine koruma altındaki toprak kurbağası (Paleobates syriacus), Uludağ kurbağası (Rana macrocnemis), ova kurbağası (R. ridibunda), siğilli kurbağa (Bufo bufo), ağaç kurbağası (Hyla arborea), Kafkas kurbağası (Pelodytes caucasicus), Kafkas semenderi (Mertensiella caucasica), şeritli semender (Triturus vittatus), yarı sucul yılan (Natrix natrix), su yılanı (N. tessellata), kör yılan (Typhlops vermicularis) Fırtına’da bulunur.

Doğal Yaşlı Ormanlar

Doğal Yaşlı Ormanlar; odun üretimi ya da diğer işletme şeklinin uygulanmadığı, içerdiği ağaçların büyük çoğunluğunun doğal olgunluğa eriştiği, bunun sonucu olarak içinde yaşlı ağaçlarla birlikte kırık, devrik, çürük ve dikili kuru ağaçların fazlalığı ile yapısının üretim ormanlarından belirgin bir şekilde ayrıldığı, insan etkisinin, ekosistemin yapısal özelliklerini değiştirecek düzeyde bulunmadığı ve kendisini oluşturan ögelerle arasındaki ilişkilerin tümüyle sürdüğü, genellikle çok tabakalı ve değişik yaşlı ormanlardır. Genç, gelişmiş ve yaşlı olarak ormanın yaşa göre ayrılmış üç biyolojik gelişim evresinin sonuncusu olan doğal yaşlı ormanların, biyolojik ve ekolojik ağırlıkları nedeniyle dünyada somut ve kolayca anlaşılabilir bir tanımı yapılamamıştır. Doğal yaşlı ormanlar yalnızca orman ağaçlarından ibaret olmamakta, doğallığı ve yaşlılığı yansıtan özelliklerin, ekosistem sağlığının ve biyolojik çeşitliliğin devamlılığı olduğu kabul edilmektedir. Fırtına Vadisi ve özellikle yan vadilerinden biri olan Palovit Vadisi içerdiği yaşlı ormanlar ile bölgenin hatta ülkenin en bozulmamış birkaç orman ekosisteminden biri olarak değerlendirilebilir. Fırtına Vadisi içerisinde yaklaşık 4.603 ha doğal yaşlı orman bulunmaktadır.

Kültürel Yapı

Fırtına Vadisi sahip olduğu engebeli ve geçit vermez yapısıyla eski tarihlerden beri insanlara sığınak olmuştur. Antik çağda, Doğu Karadeniz sahillerinin kültürel yapısı bin yıllık Kolkhi (Colchic-Kolşik) terimiyle tanımlanırken, Bizans dönemiyle birlikte, yerini Lazi terimine bırakmıştır. Bilinen tarihiyle bölge, MÖ 8. yy’dan itibaren Milet ve Fenikeli denizciler tarafından sıkça ziyaret edilmiştir. Persler’in yönetiminden sonra Pontus hakimiyetine giren, MÖ 1. yy’da Romalılar’ın, Roma’nın MS 300’lerde bölünmesiyle de Bizans toprakları içinde kalan bölge, 1071’de Türklerin eline geçer. Türk hakimiyeti kısa sürerek yeniden Pontus İmparatorluğu’na geçer. Ancak kaynaklara göre, dağlık bölgelerdeki Türkler bölgeden uzaklaştırılamaz. Akkoyunlu Türk Devleti zamanında da Rize’nin güney kesimlerine birçok Türk boyu yerleşir. Rize 1509 yılında Osmanlılar’ın eline geçerek, Lazistan sancağı olarak Osmanlı’nın son dönemlerine kadar yer alır. Cumhuriyet döneminde, 1953’e kadar Çamlıhemşin’in yukarı köyleri Pazar-Hemşin, aşağı kesim köyleri ise Ardeşen nahiyesine bağlıdır. Bu tarihten sonra Çamlıca adıyla Ardeşen ilçesine bağlanır ve 1957’de Çamlıhemşin adıyla ilçe olur. Fırtına Deresi, tarihi kaynaklarda MÖ 335 yılında Pseudoskylax tarafından hazırlanan bir coğrafya kitabında Pordanis adıyla geçer. Roma İmparatorluğu’nun Kapadokya Valisi Arrianus’un MS 130’lu yıllarda gerçekleştirdiği Karadeniz gezisinde, Fırtına Deresi’nden Pyrtanis (farklı kaynaklarda Byrtanis diye geçer) diye bahseder. Yine aynı gezi notlarında, Of ile Batum arasında, Kral Ankhialus yönetimindeki, Heniokhi ve Makhelon kabilelerini kapsayan küçük bir yerli krallığın bulunduğu ve Ankhialus’un sarayının bugünkü Fırtına Deresi ağzında bulunduğundan bahsedilir. Şemsettin Sami ünlü eseri Kamus-ül Alam’da yöreyi ‘Atina (şimdiki Pazar İlçesi) kazasına bağlı bir kasaba? olarak tanımlar ve halkının Türk olduğunu belirtir. Vadi’nin yerleşik toplumu olan Hemşinlilerin kökenini bazı tarihçiler Eski Oğuzlara dayandırırken, bir başka görüş, Arsaklı-Part’larla ilişkili olduğunu söyler.

Fırtına Vadisi çok eski zamanlara dayanan yerleşim tarihiyle zengin bir kültüre sahiptir. Yüzey araştırmaları bölgenin yontma taş çağından sonra iskan gördüğünü gösterir. Kale kalıntıları, Elevit civarındaki kilise kalıntısı, koç heykeli (Orta Asya’ya özgü), yer adları, söylenceleri, horonu, tulumu, türküleri, köyler arasındaki şive farklılıkları, hepsi bu zenginliğin kanıtıdır. Fırtına Vadisi’nin alt kesimlerinde genellikle Laz kültürü hakimken, yüksek kesimlerde Hemşin kültürü hakimiyet sağlar. Yine de Rize’nin Pazar, Ardeşen, Hemşin, Fındıklı ve Çayeli ilçelerinden gelen yerleşimciler aynı alanı paylaşır. Bu iki kültür aynı ekolojik ortamı paylaşmalarına rağmen kültürel özelliklerini korumuşlar ve farklı tercihlerini fiziksel çevrelerine yansıtmışlar. Lazlarla Hemşinliler arasındaki şu ifade iki kültür arasındaki farkı en iyi temsil eder; bir kayığı olan Hemşin’liye ‘niye var’, buna karşılık kayığı olmayan bir Laz’a ‘niye yok’ diye sorarlar.

Sosyo-Ekonomik Yapı

Fırtına Vadisi’nin sahip olduğu engebeli yapı ve alternatif geçim kaynaklarının azlığı göçün en önemli sebeplerindendir. Vadide yerleşik olanların büyük bir bölümünün yaşamı gurbetteki yakınlarına bağlıdır. 1930’lara kadar Rusya’ya çalışmaya giden yöre erkekleri, öğrendikleri pastacılık ve fırıncılık mesleklerini, geri döndüklerinde, büyük şehirlerde değerlendirmeye başlar. Bu nedenledir ki, Türkiye’nin en leziz pastaları Çamlıhemşinli ustaların elinden çıkar. 2.500 kişilik bir nüfusa sahip olan Çamlıhemşin’in nüfusu yazın 10.000’in üzerindedir. Bu durum vadi için yeterli olmamakla beraber, ekonomik bir hareketlilik yaratır. Son zamanlarda gelişen turizm faaliyetleri, vadi yaşayanları için alternatif bir geçim kaynağı olarak gözükse de, plansız yapılan turizm etkinlikleri doğal yapıya zarar vermektedir.

Yaylacılık özellikle, yer şekilleri ve iklim koşulları arasındaki bağlantıdan etkilenir. Yükseltinin kısa mesafede artması sonucu karın yerden farklı zamanlarda kalkması, yaylacılığı doğrudan etkiler ve bu nedenle, özellikle kuzeye bakan yamaçlarda, aynı köye ait birden fazla yayla farklı yükselti basamaklarında yer alır. Aşağı kesimlerden yaylalara göç, kademe kademe gerçekleşir. Ancak bazı yaylalarda, bunun tam tersi olarak önce en yükseğe çıkılır, kışa yakın, bir kademe aşağıdaki yaylaya göç edilir. Yaylacılık yörenin en önemli sosyo-ekonomik etkinliklerindendir. Ancak bu sosyo-ekonomik yapıda son yıllarda, hayvancılık yerine turizme yönelik işlev değişikliği başlamıştır. Yine de vadide çok fazla olmamakla birlikte yaylacılık faaliyetleri sürdürülmektedir. Mayıs ayının ortalarından itibaren yaylalara çıkış başlar. Kimi yaylalarda hayvancılıkla birlikte ot (çayır) biçme de gelişmiştir. Yaylacılar, hayvanlarını otlatmanın yanısıra, kışa hazırlık için Temmuz sonundan Eylül’e kadar ot biçerler. Biçilen otlar kurutup açık ya da balya yapılarak, kışın yaşadıkları köylerine götürülür. Yaylacılıktan geçimini sağlayanların sayısı çok azdır. Buna karşın yaylacılık ihtiyaç dışında bir gelenek olarak sürdürülmektedir

Alan Kullanımı

Fırtına Vadisi’nde yer alan arazi kullanım tiplerini tarım, mera ve orman alanlarıyla, yerleşim yeri olarak kullanılan alanlar oluşturur. Tarım alanları oransal olarak en küçük arazileri kapsar. Vadi’de 300 ha’lık bir alan işlenirken, meralar ise en geniş arazi kullanım tipini oluşturur. Çamlıhemşin İlçesi’nde bulunan orman alanı 79.792,5 ha’dır. Bu alanın 45.662,5 ha’ı ormanlık, kalan bölümü ise ormansız alanlardan oluşmaktadır.

Fırtına Vadisi’nde, tarımsal üretimi kısıtlayan etken topografyanın hırçınlığıdır. Bu yüzden vadi geçmiş yıllardan beri göç verir. Tarımsal üretim ancak, yöre insanının ihtiyacına yöneliktir. Yinede, alçak kesimlerde üretilen çay ekonomiye bir nebze katkı sağlar. Son yıllarda çay tarımına alternatif kivi üretimi de vadide gelişmeye başlamıştır.

Bölge milli park ilan edilmeden önce Çamlıhemşin ve Şenyuva işletmeleri adı altında yürütülen ormancılık faaliyetleri, milli park ilanından sonra Çamlıhemşin Orman İşletme Şefliği adı altında sürdürülmektedir. Alanda milli park sınırları içerisinde olmayan Kito ve Şenyuva mevkilerinde, vadi halkına ihale usulüyle işletme yaptırılır.

Fırtına Vadisi’ndeki meralar hayvancılık açısından elverişlidir. Ancak yöre halkı geçmişteki kadar hayvancılıkla ilgilenmemektedir. Birkaç yayla dışında, hayvancılık gelir getiren bir etkinlik olarak görülmemektedir. Bunda gençlerin bu etkinliğe katılmamaları, geçimin gurbetten sağlanması ve turizmin alternatif olmaya başlaması da etkilidir. Buna karşılık, vadi dışından insanlar da alandaki yaylalarda hayvancılıkla uğraşmaktadır. Arıcılık da gelecek yıllarda dikkat çekebilecek ekonomik etkinliklerdendir. Özellikle komşu ve benzer özelliklerde bir vadi olan İkizdere’de üretilen Anzer balının dünya çapındaki ününün, gelecekte bal üretimini etkileyeceği aşikardır. Ayrıca desteklendiği takdirde yöreye özgü kara kovan balcılığı da önemli bir ekonomik etkinlik olabilir.

Vadinin sahip olduğu hidrolojik yapı ve turizm potansiyeli, alabalık çiftliklerinin kurulması yönünden elverişli bir konum sağlar. Ancak yöredeki turizm etkinliklerinde olduğu gibi plansız yapılan faaliyetler, şu anda alandaki mevcut yapıyı tehdit etmektedir. Özellikle atık sular ve çiftliklerden kaçan suni alabalıklar, yöreye özgü kırmızı pullu alabalık neslini tükenme noktasına getirmiştir.

Doğu Karadeniz, son yıllarda ülke turizminde giderek öne çıkmaya başlamıştır. Turizm şirketleri ve şehirde yaşayanlar ile denize alternatif turizm arayanlar için ilgi odağı durumundadır. Fırtına Vadisi sahip olduğu tarihi, kültürel, doğal güzellikleri ile Ayder Yaylası ve buradaki termal turizm merkeziyle ön plana çıkar. Vadi’nin tanıtımında kitle iletişim araçlarının rolü yanı sıra Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tanıtım çabaları etkili olmaktadır. 1987 yılında Ayder Yaylası’nın bir bölümü, 1995 yılında da tamamı Çamlıhemşin-Ayder Kaplıcası Turizm Merkezi olarak ilan edilmiştir. Bu çabaların sonucunda, Ayder Yaylası’na yoğun bir turist akını yaşanmaktadır. Ancak turizmin en önemli öğelerinden biri olan tanıtım; planlama- altyapı- tanıtım üçlüsünde en önde yer alarak pek çok sorunu beraberinde getirmektedir. Böylece uzun vadeli olmayan, sağlıksız ve çevreye zararlı gelişmeler ortaya çıkmaktadır.

Fırtına Vadisi yayla-dağ turizmi yönünden Türkiye’nin en önemli alanlarından biridir. En zorundan en kolayına, birçok yürüyüş parkuruna ve kampçılık için uygun alana sahip olan vadi, Türkiye’nin üçüncü yüksek dağı Kaçkar Dağı (3.932 m) ile Verçenik Dağı (3.709 m) tırmanışlarıyla da dağcılık faaliyetleri yönünden vazgeçilmez bir alandır. Vadide kuzeyden güneye doğru yükselen buzul kütleleri ve morenlerin yer aldığı en yüksek noktaya kadar birçok jeolojik önemli gözlem yeri bulunur.

Mevcut Koruma Alanları

Fırtına Vadisi önemini, ilan edilmiş birçok yasal koruma alanına sahip olarak ve uluslararası kuruluşların dünya üzerinde mutlak korunması gereken alanlar listesinde yer alarak kanıtlamaktadır. Bölgenin en büyük koruma alanı olan Kaçkar Dağları Milli Parkı, 51.550 ha’lık alan büyüklüğüyle Rize, Artvin ve Erzurum İl sınırları içinde yer alır. Fırtına Vadisi’nin ise büyük bir bölümü (43.366 ha) milli park sınırları içerisindedir. Milli park dışında, Fırtına Vadisi’nde Kito Ormanları içinde iki adet kızılağaç tohum meşçeresi bulunur. Vadide aynı zamanda 4.142 ha’lık alan Rize-Çamlıhemşin-Kaçkar Yaban Hayatı Koruma Sahası ile Erzurum-İspir-Verçenik Dağı Yaban Hayatı Koruma Sahası’nın Verçenik bölümü yer alır. Zir Kale (6 ha) ve Kale-i Bala (14 ha) ile bunların çevresinde kalan alanlar (toplam 20 ha’lık alan) Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından I. Derece Arkeolojik Sit Alanı, Ayder Yaylası yerleşiminin de içinde bulunduğu yaklaşık 555 ha’lık alan ise I. Derece Doğal Sit Alanı olarak ilan edilmiştir. Bu alanın tam ortasında Ayder Yayla Merkezi içinde I., II. ve III. Derece Doğal Sit olarak ayrılmış yaklaşık 55 ha’lık bir alan daha bulunmaktadır. Kavron Vadisi’nin bir bölümünden oluşan II. Derece Doğal Sit Alanı, 1.200 ha’lık bir alanı kaplamaktadır. II. derecede olan ikinci bir alan ise Ayder çevresi ve Galerdüzü’ne kadar olan yaklaşık 2.100 ha’lık bir alandır. Çamlıhemşin Kentsel Yerleşme Alanı ve Kırsal Karakter Taşıyan Mahalle ve Köyler başlıkları altında, irili ufaklı 96 adet III. derece doğal sit alanı tespit edilmiş. Bu alanların 50 tanesi milli park sınırları içerisine girmektedir.

Koruma Çalışmaları

WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) 1995 yılından bu yana Kafkasya Ekolojik Bölgesi’ni kapsayan altı ülkede, Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan, İran ve Rusya’da biyolojik çeşitliliğin korunması için çalışıyor. Ortak çabalar sayesinde 200’den fazla uzmanın katılımıyla bölgenin korunması için Eylem Planı hazırlandı. Kafkasya’nın, Conservation International tarafından dünyadaki 25 sıcak noktadan biri olarak tanımlanması ve WWF’nin 200 ekolojik bölgesinden biri olması, Kritik Ekosistemler Fonu’nun (CEPF) biyolojik çeşitlilik projelerine destek veren hibe programını bölgeye çekti. Bu sayede, WWF-Türkiye’nin koordinasyonunda, Harşit Vadisi’nden itibaren Doğu Karadeniz Dağları’nı kapsayan alanda doğa koruma projeleri gerçekleştirildi. Yeşil Artvin Derneği, Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği (Kırsal Çevre) ile Kaçkar Dağcılık ve Rafting İhtisas Kulübü (KDRK) destek alan STK’lar. KDRK’nin Kaçkarlar’da çektiği, çocuklara yönelik eğitim belgeseli yeni yılda okullara dağıtılmaya başlandı.

WWF-Türkiye alanda yeni bir projeye başladı: Doğu Karadeniz Entegre Havza Yönetimi Projesi. Projenin amacı, Doğu Karadeniz Havzası’ndaki doğal kaynakların (su, toprak, orman) akılcı kullanımı ve sürdürülebilir yönetimi için yeterli teknik altyapının kurulması ve kurumlar arasındaki diyalog ve işbirliği ortamının yaratılmasıdır. Proje kapsamında; Fırtına Hazvası uygulamaların hızlandırılabildiği bir pilot alan olarak seçildi.. Fırtına Havzası’nda gerçekleştirilmesi hedeflenen, Entegre Havza Yönetimi (EHY) uygulamasının amacı, resmi ve sivil, bütün ilgi gruplarının alandaki, koruma ve kullanma düzeni ile ilgili sorunları havza bütünlüğü içinde değerlendirebilmelerini sağlayacak teknik kapasiteye kavuşturulmasıdır. Bu süreçte, çeşitli grupların karşı karşıya bulunduğu sorun veya kısıtların çözümünde yararlanılabilecek uygulama araçları geliştirilecektir. Projenin nihai amaçlarından biri de, elde edilecek EHY deneyimlerinin, aynı ekolojik koridor (Doğu Karadeniz Dağları) ve genel olarak Kafkasya Ekolojik Bölgesi içindeki diğer havzalarla paylaşılabilmesi ve oralarda da yinelenebilmesidir.

Kaynak : http://www.derelerinkardesligi.com

Bu İçerik 9245 Kez Görüntülendi

Doğa ve Yaşam Üye Listesi