Şavşat Duvar Gazetesi Politika

’Evet’ çıkarsa HES’ler beraat eder!

Şavşat.com

- Siz AKP’nin elektrik üretimi ve dağıtımını kamu hizmeti olmaktan çıkarmasını, bu sektörü sermayeye terk etmesinin karşısında duran en önemli unsursunuz. Peki son günlerde daha da sertleşen bu süreç, nasıl başladı?

AKP iktidarı uluslararası sermayeye eklemlenmede en hızlı rolü gören bir iktidar. Bu doğrultuda ciddi bir yol aldılar. Enerji sektörü de bu süreçten en fazla payını alan sektör oldu. Enerji insanın doğumundan itibaren ölümüne kadar temel ihtiyaç maddesidir. Bu nedenle en temel insan hakkıdır. Dolayısıyla tedariki zorunlu bir kamu hizmeti olmalıdır. Enerji üretiminde yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına önceklik verilmelidir.ve kaynak potansiyelimiz gerçekçi yaklaşımlarla ortaya konulmalıdır. Şimdiye kadar yapılan projeksiyonlar ulus ötesi şirketlerin telkiniyle yürütülmüştür 10 kasım1997’de ABD Enerji Bakanı’nın Türkiye’ye görücüye geldiği süreçte kapitalist sistemdeki merkez iktidarlarının el atabileceği bir alan olarak görülüyordu. Yabancı şirketlerin ülkemizde etkilediği birimler de olmak üzere hazırladıkları raporlar gerçekçi değildi. Bağımsız siyasi kurumların raporlarının bu durumda daha gerçekçi olduğu açıktır. Biz oda olarak, enerjide dışa bağımlılığın en aza indirilmesi, doğal gaz ithal kömür nükleer gibi dışa bağımlı kaynaklarla santral kurulmasına yönelik lisans taleplerine izin verilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Yine talep ve tahminlerin ülkemize özgü koşullara göre geliştirilerek modelleme yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Örneğin elektrik enerjisinin 2030 yılına kadar yıllık ortalama yüzde 2.5 büyümeyle yüzde 73 oranında artması tahmin edilmektedir. Dolayısıyla 2030’a kadar nihai tüketimdeki elektrik enerjisinin payı yüzde 10 ile yüzde 22’ye çıkacaktır dolayısıyla burada ciddi bir pay kapma yarışı söz konusudur.

- Bu pay kapma yarışı çıkarılan kanun ve yönetmeliklerle de yönlendirildi mi?

Tabii. 2002 yılından beri çıkarılan Enerji Piyasası Kanunu ile yatırım yapması neredeyse yasaklanmıştır. Enerjinin üretim iletim dağıtım olmak üzere tek elden planlı bir şekilde koordine edilmesi gerektiğine inanıyoruz. 93’te Türkiye Elektrik Kurumu’nun (TEK) bölünerek TEDAŞ (Türkiye Elektrik ve Dağıtım A.Ş.) ve TEAŞ (Türkiye Elektrik Üretim Anonim Şirketi) olmak üzere üretim ve iletim olarak birimlere ayrıldı. 2003 yılında ise; TEAŞ iletim, EÜAŞ(Elektrik Üretim Anonim Şirketi), TEİAŞ(Türkiye Elektrik İletim Şirketi) ve TETAŞ (Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Şirketi) toptancı şirket olarak bölünürken TEDAŞ dağıtım şirketi 21 dağıtım şirketine parçalandı. TEDAŞ’ın 2007 yılı satış gelirinin 15 milyar 25 milyon TL olduğunu söyleyebiliriz. Bu gelirin yüzde 7.37 sini gerçekleştirilen BEDAŞ’ın 2008 gelir artışı göz önüne alındığında 1 buçuk yıllık satış geliri karşılığında devri söz konusudur. Bu devirden sonraki süreçte de kesintiler devam etmiş halkın kesintisiz kaliteli enerji hakkı sağlanamamıştır

Yine Sakarya Elektrik Dağıtım için 300 milyon doları peşin olmak üzere toplam 600 milyon dolar ödeme yapacak olan AKCEZ şirketi 2007 yılı rakamlarıyla TEDAŞ’ın toplam sunduğu elektriğin yüzde 5,68’ine denk gelen 854 milyon satış geliri tahsilatını gerçekleştirmiştir. Bunların hepsini değerlendirdiğimizde, enerji sektöründeki ciddi bir yağma olduğunu görmekteyiz.

Sonuç olarak bu sürecin tamamen ulus ötesi sermayenin hizmetine sunulmak üzere yasal alt yapısı hazırlandı.

‘YANDAŞ MEDYA’NIN EMO GAREZİ

- Siz bunlara karşı geldiğiniz için bazı gazetelerin manşetlerinde olumsuz anlamda yer aldınız. Bunlar mücadelenizden bir şeyler götürdü mü?

Başkent Elektrik ile Sakarya Dağıtım Kuruluşları’nın 1 buçuk yıllık geliri karşılığı devredildiğini biliyoruz. Oysa BEDAŞ’ın yüksek fiyata satıldığı iddia edilmesi üzerine bu konuda yargıya gideceğimizi ifade ettiğimizde siyasal iktidara yakın basın kuruluşları tarafından “Oda terörü”, “EMO terörü” başlığı atılarak gazetecilik etiğine uymayan bir biçimde yargıya gitme hakkımız olumsuz yönde etkilenmiştir. Hatta bir başka gazetede de işadamlarıyla yapılan toplantıda siyasal iktidara yakın işadamlarımız, bizim gibi kuruluşların 10 yıl süreyle kapatılması gerektiğini söylemişlerdir.

EMO olarak tüm özelleştirme süreçlerin de gerek kendi alanımızla ilgili gerekse nükleer santral oyununu çözmek üzere yargıya başvurduğumuzu söylüyoruz.

‘HES LİSANSI VEREN SİMSARLAR TÜREDİ!’

- Sanırım yeni Anayasa değişikliği size yargı yolunu kapatacak?

Anayasa’nın 125. maddesinde yapılacak değişiklik, artık kamu yararı sosyal hak sosyal devlet olgusunun tamamen ortadan kaldıracağı düzenlemeler içermektedir. Sadece 125. maddedeki değişikliğin getirisine baktığımızda anayasa değişikliğinin ülkemiz açısından çok vahim durumlar doğuracağı kanaatindeyiz. Bunun için kesinlikle tüm aklı selim insanların sağlıklı düşünmesini ve anayasa oylamasında da hayır denmesini talep ediyoruz. Bu konuda kamuoyunu bilgilendiren anayasanın iktidarın kontrolsüz güç arayışında olduğunu belirten iktidarın halk oyunu adlı bir kitapçık yayınladık. Bu ve bir çok siyasi sebeple birlikte; Anayasa oylamasında ‘hayır’ oyu çıkmasını sağlamak oda olarak mesleki görevimiz olmakla birlikte aynı zamanda insani görevimizdir.

Geçtiğimiz aylarda yine hidroelektrik santralardan (HES) kamuya ait 52 santral 19 grup halinde özel şirketlere devredilmiştir. Hidroelektirik santral potansiyeli dünya potansiyelinin yüzde 1’i ekonomik açıdan da Avrupa ekonomik potansiyelinin yüzde 16’sıdır. Ancak biz de ciddi bir yağma politikası ve buna dayanak oluşturacak düzenlemeler mevcut. Ülkemizin hidroelektrik kaynaklarının bedelli bedelsiz olarak santral kurmak üzere özel sektöre bırakılması Anayasaya ve kamu yararına aykırıdır. Anayasa değişikliğiyle bu engel tamamen ortadan kaldırılacaktır. 4628 sayılı elektrik piyasası kanunu tasarısından sonrasında hidroelektrik santral projelerine yönelik sürdürülen rant dağıtım anlayışı hiç bu alanlarda uzmanlığı olmayan sadece siyasal yandaşlığı olan gıda şirketlerinden medikal şirketlerine spor kulüplerine kadar ehil olmayan ‘çantacılar’ tabirini kullandığımız tüzel kişilere devredilmiştir.

Başbakan, 15 Ağustosta Kayseri’de miting yapmayı planlıyordu Kayseri İl Başkanı görevden alındı. Çünkü Yalova büyüklüğünden daha fazla maden arama ruhsatı İl Başkanı tarafından alınmıştı. Bu alanların nasıl yağmalandığının göstergesidir. HES’ler sürecinde de çantacılar olarak anılan lisans simsarlarının türemesiyle kimliği belirsiz şirketler ilanlarla HES lisansı alıp satmaya başladılar. Anayasadaki doğal servet ve kaynaklarının mülkiyetlerinin devredilemeyeceğine ilişkin açık hüküm ülkemizdeki hidroelekrik kaynaklar çok önemli olan su kullanım hakkı da lisans dağıtımıyla pazarlanmaktadır. Ciddi anlamda ülkemizin su kaynakları da geleceği de ipotek altına alınmaktadır. Bu anayasaya aykırılık içeren durum anayasa değişikliğiyle hukuki hale getirilmek istenmektedir. Bizim de destek olduğumuz yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili 5346 sayılı kanun çok ağır gitmektedir örneğin güneş enerjisinden faydalanma konusu yok denecek kadar azdır. HES’lerle ilgili tahribe izin verecek düzenlemeler ise hız verilmiştir.

REFERANDUM VE HES’LERİN İLİŞKİSİ

- HES’lerin dışa bağlılığın en önemli araçlarından biri olduğunu söylüyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?

EMO olarak HES’lerle ilgili uygulamaların kamu eliyle yapılması gerektiğinin altını çiziyoruz. Özelleştirmeler adı altında sularımız talan edilecek, bunun engellenmesi, ulusal ve uluslar arası sermaye gruplarına peşkeş çekilmemesi gerektiğini söylüyoruz. AB görüşmeleri sırasında Fırat sularının geleceği ile Aralık başında basına yansıdığı gibi 2009 başında yapılacak zirvede çevre faslı müzakerelerinin başlaması konusunda uzlaşılırken önemli sonuçlar doğuracak kapanış kriteri kabul edildi. AB’nin 2004’de yayınladığı Etki Raporu’na göre ABD’ye Fırat ve Dicle havzasının yönetimi konusunda doğrudan müdahale hakkı tanındı. Üyelik halinde Fırat ve Dicle nehirleri ile bunlar üzerindeki barajların ve sulama planlarını idaresinin uluslararası yönetime bırakılmasının ve bu konuda komşular ve İsrail ile işbirliği yapılamasının Türkiye’den isteneceğine yer verilmişti.

HES’lerle ilgili yapılan düzenlemeler bunun piyasaya açılması, liberalize edilmesi gelecekte su kullanım hakkının kimlerin eline geçeceğini göstermektedir.

Yine enerji sektörüne dönersek dağıtım şirketleri, Çevresel Etki Değerlendirme Raporları (ÇED) ve HES’lerle ilgili odamızın açtığı kazanılmış davaların yanı sıra sürmekte olan birçok davamız bulunuyor. 125. maddeye dayanarak açtığımız bu davalar anayasa paketinden ‘evet’ çıktığı takdirde 125. maddeye göre görülmekte olan tüm davalar düşecektir.

Zamların 2007’den 2010’a kadar yüzde 75 mertebesinde arttığını söylemiştik. Çok yüksek bedellerle ihale edildi diye neredeyse zil yakıp onanıyor. Ancak bu şirketler tüm finansman, faiz, kredi, yatırım gibi tüm bedelleri tüketiciye yansıtacaktır.

MELİKE TALPA/BİRGÜN

Bu İçerik 4558 Kez Görüntülendi

Politika Üye Listesi