Şavşat Duvar Gazetesi Yaşam

Akıl ve Bilime Sahip Çıkmak

Tetri Şavşeteli

Akademisyenler ve bilim insanları 'akıl' ve 'bilime' sahip çıktı 700 akademisyenin ve bilim insanının imzaladığı ''Geleceğimizi Ortaçağ Karanlığına Teslim Etmeyeceğiz" başlıklı bildirgede: 'Derslerinde evrim kuramını öğreten ve bu nedenle sürgün edilen meslektaşlarımız hakkında açılan soruşturmalar geri alınmalı, AKP hükümeti ve MEB'in "evrim kuramı"nın öğretilmesini engelleyen karar ve uygulamaları sona ermelidir. Eğitim, bilimdışı öğelerden arındırılmalı, bilimden ve aydınlanmadan yana bir müfredat uygulama konmalıdır'' denildi.

Üniversite Konseyleri Derneği öncülüğünde 700 akademisyenin imza attığı deklarasyon, Türkiye’de önemli bir tartışmanın başlamasına vesile oldu. Bu çalışmaların başını çeken Üniversite Konseyleri Derneği, 4 yıldır üniversitelerde faaliyet göstermektedir. Prof. Dr. İzzettin Önder’in kurucu başkanı olduğu dernek, üniversitelerde akademisyenlerin örgütlenmesi amacıyla faaliyet yürütmektedir.

Mersin’de bazı öğretmenlerimiz hakkında derslerinde evrim kuramını anlattıkları gerekçesiyle soruşturma açılması üzerine harekete geçen Üniversite Konseyleri Derneği, ‘Geleceğimizi Ortaçağ Karanlığına Teslim Etmeyeceğiz” başlıklı bir imza metni hazırlamış ve kısa süre içerisinde 700 akademisyenden destek almıştı. Bu imza metninin son paragrafında ‘Derslerinde evrim kuramını öğreten ve bu nedenle sürgün edilen meslektaşlarımız hakkında açılan soruşturmalar geri alınmalı, AKP hükümeti ve MEB’in evrim kuramının öğretilmesini engelleyen karar ve uygulamaları sona ermelidir. Eğitim, bilimdışı öğelerden arındırılmalı, bilimden ve aydınlanmadan yana bir müfredat uygulama konmalıdır” denilerek, talepler dile getiriliyordu. UKD daha sonra fen bilgisi ve biyoloji ders kitaplarında evrim kuramıyla birlikte okutulan ‘yaratılış görüşü”nün müfredattan çıkarılması için dilekçe verdi. Bu dilekçeye verilecek yanıta göre MEB’in ve Talim ve Terbiye Kurulu’nun bu uygulamasına karşı yargı yoluyla mücadelenin başlatılması da öngörülüyor.

BİLİM İNSANLARI TEPKİLİ

Akademisyenlerin bu adımları üzerine basında da yansımasını bulan bir tartışma başladı. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ‘Bu müfredatı bilim adamları hazırladı, pazardaki vatandaşlara hazırlatmadık” diyerek tartışmada yerini aldı. Diğer taraftan özellikle basın yoluyla kimi gerici kesimler ‘aydınlanmacı bir müfredat” talep eden ve bu nedenle yaratılış görüşünün fen bilgisi ve biyoloji kitaplarından çıkarılmasını isteyen UKD’ye ve akademisyenlere karşı bir nefret ve karalama kampanyası başlattılar. Hem bu tartışmalarda dile getirilen kimi iddialara yanıt verme, hem de evrim kuramını savunan akademisyenlerin hangi niyetle harekete geçtiğini açıklama gereği doğdu.

Bilindiği gibi, evrim kuramı yeryüzündeki yaşamın ortak bir geçmişi paylaştığını ve insanın da bu geçmişin bir parçası olarak incelenmesi gerektiğini ortaya koyması nedeniyle şu ana kadar bilimsel alanda canlıların kökenine dair yapılan açıklamaların en kuvvetlisi olarak kabul görüyor. Bilimsel bir görüş olarak evrim kuramı Darwin tarafından ortaya atıldığı günden beri, ortaya konulan yeni bulgular ışığındaki açıklamalarla hızla daha yetkin bir teori olma yolunda ilerliyor. Evrim kuramı, bu bağlamda, Darwin tarafından ilk defa ortaya atıldığı dönemden bugüne çok mesafe kat etti ve çeşitli ülkelerden bilim insanlarının yaptıkları araştırmalarla, bu alanda yeni mesafeler kat edilmeye devam ediyor. Bu nedenle, yaratılış görüşünün farklı versiyonlarını (örneğin, özellikle ABD’de popüler hale getirilen akıllı tasarım görüşü) savunanlar tarafından evrim kuramının yıllar içerisinde giderdiği eksik noktalarının ön plana çıkarılması ve böylece teorinin çöktüğü iddiasının dile getirilmesi tamamen tutarsız bir tavırdır. Bu çevrelerin evrim kuramının karşısına koydukları açıklama yeni/farklı bir bilimsel tartışma açmamakta, tam tersine tartışma olanağını tamamen ortadan kalkmasına neden olmaktadır. Çünkü evrim kuramının karşısına çıkarılan yaratılış görüşü her versiyonuyla din temellidir. Din ve bilimin birbirleriyle boy ölçüştüğü bir tartışma bilimsel olmaktan tamamen uzak olacağından, bu çevrelerin ‘gelin tartışalım, herkes bilimsel kanıtlarını masaya koysun” yönündeki çağrıları demagoji olmanın ötesinde bir anlam taşımamaktadır.

AKADEMİSYENLERİN DİLEKÇESİ

UKD ve 700 akademisyenin fen bilgisi ve biyoloji ders müfredatından yaratılış görüşünün çıkarılmasına yönelik dilekçesi de bu çerçeveden hareketle hazırlanmıştır. Din ve bilimin karşı karşıya konulduğu bir müfredatın öğrencileri nasıl bir ikileme sürükleyeceği acaba düşünülmüş müdür? Bir tarafta ‘insanların maymundan geldiği” sığlığı ile evrim kuramı anlatılırken ‘ki birçoğumuzun da okul çağlarında yaşadığı gibi evrim kuramı bazı öğretmenler tarafından böyle kodlanmakta ve öğrencilerin konu ile ilgili soruları ‘sizin dedeniz maymun muydu?” tarzı kendince nüktedan/gerici saldırılarla yanıtsız bırakılmaktadır- diğer tarafta yeryüzündeki yaşamın bir ‘yaratıcı”nın ürünü olduğu söylenmektedir.

Bilim insanlarının ‘aydınlanmacı müfredat” talebine gösterilen tepki burada birkaç noktayı daha kısa kısa dile getirme gereği doğurmaktadır. Öncelikli olarak, kimi gerici yazarların konuyu çekmeye çalıştıkları noktanın son derece tehlikeli olduğu belirtilmelidir. Söz konusu yazarlar evrim kuramının savunulmasının arkasında ‘din düşmanlığı” olduğunu iddia etmektedirler. Bu durum bilim insanlarını hedef gösterme niyetinin bir göstergesi olarak değerlendirilmelidir. Şu an yaşanan tartışmalar bir bilim-din çatışması noktasına ancak gerici çevreler tarafından çekilebilir. Kaldı ki, ABD ve Avrupa ülkelerinde Ortadoğu halklarına yönelik yapılan saldırılarla, yaratılış görüşünün çeşitli versiyonları aynı ideolojik çerçeveden beslenmektedir. Özellikle ABD’deki bazı Hıristiyan cemaatleri son yıllarda evrim kuramına karşı yürüttükleri kampanyalara hız vermiş ve müfredatın gericileştirilmesi niyetiyle mahkemelere başvurmuşlardır. ABD’deki Hıristiyan cemaatlerinin bu gerici atağıyla, ABD’nin örneğin Irak saldırısı arasında gözden kaçırmamamız gereken bir bağlantı vardır. Bilindiği gibi Irak işgaliyle birlikte başta ABD’de Bush’un ve son olarak da Blair’in ‘Tanrı’dan işaret aldıkları” içerikli açıklamaları basında yer bulmuştur. Özelikle ABD halkının işgale karşı çıkmaması için ülkedeki ‘gerici ideolojik salgı” yoğunlaştırılmıştır. Bu akılları köreltme çabasının tepe noktasına ulaştığı ABD ve Avrupa’da bir yandan Müslümanlar düşman olarak gösterilmekte, bir yandan da her türlü gericiliğin önü açılmaktadır. Hıristiyan cemaatleri faaliyetlerini işte böyle bir ortamda yoğunlaştırma olanağı bulmuşlardır. Kamuoyunda Adnan Hoca diye anılan Adnan Oktar’ın başını çektiği Bilim Araştırmaları Vakfı, milyonlarca dolarlık bütçelerle ve ABD’den getirdikleri isimlerle Türkiye’de evrim karşıtı çalışmanın başını çekmektedir.

İkincisi, evrim kuramının okutulmasına yönelik tahammülsüzlükle, ülkemizde son yıllarda iyice hız kazandığı gözden kaçmayan bilim karşıtı söylem de birbiriyle ilişkili biçimde irdelenmelidir. AKP hükümetinin bu konudaki performansı önceki hükümetlere parmak ısırtacak bir boyuta ulaşmıştır. Kastedilen sadece bilim insanlarına yönelik düşmanca tutumdan ibaret değildir. AKP’nin ‘hızlı tren”, ‘helal gıda” tartışmalarıyla ortaya çıkan tablo bilim karşıtlığının ulaştığı noktayı özetlemektedir. Hatırlanacaktır, hızlı tren faciasından hemen önce, başta Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım olmak üzere yetkililer çeşitli bilim insanları tarafından uyarılmış ancak bu bilim insanlarına ‘provokatör”, ‘iş bilmez” muamelesi layık görülmüştür ve bu tutumun sonuçları ortadadır.

Son günlerde ‘maymuncular”, ‘kelebek kadar beyne sahip olmayan Darwinciler” gibi sıfatlarla hakaret edilen bilim insanlarının, üniversitelerin ve diğer eğitim kurumlarının gericileştirilmesine engel olmak için harekete geçmiş olmaları hazmedilememektedir.. Son olarak, belirtmemiz gerekiyor ki bilim insanlarının ‘ulema” olmayı reddetmesi, akademik kadrolardan başlamak üzere üniversitelerin de karartılmasına yönelik on yıllardır devam eden bir çabaya karşı durmasıyla gerçekleşecektir.

Özgür Genç
Üniversite Konseyleri Derneği Genel Sekreteri

Bu İçerik 794 Kez Görüntülendi

Yorumlar

Ali Yüksel

İnsanın ve şempanzenin ataları uzun süre “gen alışverişinde bulunmuş”

Ali Yüksel - 18 Nisan 2006
Paris - İnsan ve şempanzenin atalarının, binlerce yıl boyunca “gen alışverişinde bulunduğu” bildirildi. Nature dergisinin son sayısındaki araştırmaya göre, evrim sürecinde her iki çizgi en fazla 6,3 milyon, en az 5,4 milyon yıl önce birbirinden ayrıldı, ancak bu ayrılık, her iki ırkın birbirinden gen almasını engellemedi. Bir başka deyişle, her iki ırk çok uzun bir süre “çiftleşmeye” devam etti. Harvard üniversitesinden Amerikalı araştırmacılara göre, bu durum özellikle dişi eşey hücresi X kromozomları seviyesinde belirgin şekilde görülüyor. Kromozomlardaki benzerlik, her iki evrim çizgisi (şempanze ve insan) arasında “uzun süreli melezleşme” olduğunu düşündürüyor. Araştırmacılara göre sonuçlar, insanın en eski ataları olarak nitelenen 6-7 milyon yıllık “Tumay”, 6 milyon yıllık “Orrorin” veya 5,5 milyon yıllık “Ardipitek” insansılarının durumunun sorgulanması gerektiğini gösteriyor. Araştırma, şempanzenin kökenine ilişkin muammanın ise bütünüyle devam ettiğini vurguluyor. İnsanın atalarına ait nice fosil bulunmuş olmasına rağmen, bugüne kadar birkaç diş dışında ilk şempanzelere, hatta gorillere ait olduğu düşünülen bir tek kemik bile bulunamadı. Şempanzenin gen haritasının tahlili de, beklentileri henüz karşılamadı. Şimdiye kadar yapılan genetik çalışmalar, her iki türün yüzde 99 oranında benzediğini gösterse de, insanı insan yapan farkı ortaya çıkarmadı. Kaynak : Anadolu Ajansı
Nuh Kamacı

Bu Konu Bilimsel

Nuh Kamacı - 17 Nisan 2006
bilimsel bir konuda ilgi alanım olamdığı için olumlu veya olumsuz hiçbir şey söylemem sözkonusu olamaz.ancak bu konular detaylı bir halde incelenerek açığa kavuşturulabilir.böylece tartışmalar da bitmiş olur...nuh kamacı
Ali Yüksel

Bilim Şüphe İle Bilimdir

Ali Yüksel - 15 Nisan 2006
Bilimde yargı kanıta dayanır. Kesin yargı ise kesin kanıtlar gerektirir. Bu nedenle kesin kanıtlara sahip değilseniz, ileri sürülen görüş, vargı bir teoridir.evrim de bir teoridir.ancak lamark, darvin ve onları takip eden bir çok bilim insanının çalışmaları ve araştırmaları evrim teorisini kesin yargı olmaya doğru taşımaktadır. Bilimin temelinde şüphe yatar, kanıtları olmayan görüşleri mutlaklaştırmaz ve kanıtlanması mümkün olmayan (tanrının varlığı-yaratılış inancı gibi)görüşleri de asla bilimsel kabul etmez. Anladığım kadarıyla şarlatan Adnan Oktarın evrim üzerine yazdığı sözcükler yığınının etkisinde kalarak ve kendisine mankenlerden kurulu motorize ekip şefinin gözüyle bakınca bilimsel tutum oldukça tuhaf gözükmüş Ömer Karaaslan kardeşimize. Ben şahsen bu alanda insanın insanlaşması sürecinde izleyebildiğim kadarıyla “piltdovn adamı” bir örnekle bilimsel makalelerde karşılaşmadım. Nerden uydurmuşsa motorcu imamımız “piltdovn adamı” nı bu uydurmacasıyla yerle yeksan ettiğini sanıyor. Geriye de kanıtlanması olanaksız yaratılışçı inanca sahip ve dinsel dogmaları bilim sanan Ömer Karaaslan lara inanmak kalıyor. İnanın tabii... Bilim sizin neyinize gerek... Önemli olan öteki tarafı sağlama almak... Gerisinin ne önemi varki? Koy insanlar kanıtlanabilecek olana değil olmayana inansınlar... İnansınlar ki..uyanmasınlar..uyanırlarsa vay halleri nice olur bir avuç sömürücünün, kan emicinin, tefecinin, halden bilmez bir avuç zenginin... Kaderimizi çizenin tanrı olduğu bilinmezse nice olur halleri... Uyanmasınlar uyusunlar ve Adnan hocamın masallarıyla uyusunlar. Uyusunlar. Uyusunlar...
Ertunç Gündüz

Bilgi

Ertunç Gündüz - 14 Nisan 2006
Sayın Ömer Karaaslan Evrim konusunda yazdıklarını okudum. Bir konuda fikir yürütmek için önce bilgi sahibi olmak gerekir. Anladığım kadarıyla sizin biyoloji konusunda herhangi bir eğitim almışlığınız ve bu şekilde fikir yürütecek kadar uzmanlığınız yok. Örneğin siz canlı türleri birbirnden nasıl farklılaşır? Tür oluşumu nasıl gerçekleşir? Gen nedir? Gen frekansı nedir? Populasyondaki allel frekansları nasıl değişir? Populasyon genetiği nedir; nelerden bahseder vs. konularını biliyormusunuz. Sizin bu şekilde vermiş olduğunuz karar, kalp hastalıkları konusunda hiçbir bilgisi olmayan sıradan bir vatandaşın hastaya tedavi yöntemlerini sunmasına benzer. Prof.Dr.Ertunç Gündüz, Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi

Yaşam Üye Listesi