Şavşat Duvar Gazetesi Yaşam

Hava Okyanusu Canlı Türleri

Kenan Yıldız

BİZLER HAVA OKYANUSUNUN DİPLERİNDE YAŞIYAN CANLI TÜRLERİYİZ Yaşam türümüze göre ağır gazlarla solunum yapan canlı türü olarak bu gezegeni tercih ederek kendimize yaşam alanları yaratarak ,en iyi şekilde yaşamayı seçeriz. Bu yaşam alanlarımızı bilerek ve bilmeyerek kirleterek o ortamlarda da yaşamak zorunda kalırız. Gelir paylaşımında ki dengesizlik, bizi her zaman birbirimizle çatışma ve sürtüşmelere neden olur. Geliri fazla olanda olmayanda aynı havayı teneffüs ederek yaşar. Ama önemli olan çok gelirle yaşamak değil, az gelirle de yaşamak değil. Yaşamından zevk almak ve mutlu olmaktır. Bunun için yapılması gereken yaşadığı ortamın temiz ve düzenli ve planlı olmasıdır. Bu ortamı kurabilmek için herkesin öncelikle biyolojik yapısını iyi tanıyıp, ortamına göre şekillenmesi gerekiyor. Deniz kenarında yaşayan bir kişinin üzerine santimetrekare başına bir kilogram yük düşer. Vücudumuzun alanını hesaplayacak olursak üzerimizde ne kadar yük olduğunu görürüz.. Kalbimizin bu kadar yük altında çektiği sıkıntıları düşününüz. Bu basınç altında daralan damarlarınızdan kanı başımıza basarken ne kadar atmosfer basınç kullanarak kanı ayaklarımıza basıp çekebiliyor. Eğer Yükseğe çıktığımızda ağır gazların sahilde kaldığı yanı azot ve oksijenin sahilde kaldığı ve üzerimizdeki yükün azaldığını, Yüksek yerlerde yaşayarak gözlemliye biliriz . Büyük şehirlerdeki bu kirli ortamlardan kısa sürede olsa köyümüze ve yaylamıza giderek, çiçek kokuları, su, kuş sesleri arasındaki az olan oksijeni paylaşmayı düşünmez misiniz ?. Tansiyonu ve baş ağrıları olan kişiler için yüksekler bulunmaz yerlerdir. Oksijeni az ama havası temizdir . Kişilere sorulunca bol oksijen denilir ama oksijen az temiz gazlardan oluşan basıncı düşük ortamdır. Tansiyon ilaçları kullanmadan usanmışsanız , yükseklerde yaşamayı tercih ediniz. Balık suda yaşar, insan havada yaşar. Her nefes alışımızda ciğerlerimize yarım litre temiz hava dolar: böylece günde 12,000 litre hava tüketiriz, yani, havanın litresi 1,29 gram geldiğine göre, 15 kilogramdan fazla. Hava renksiz, tatsız ve kokusuz olduğu için, varlığını, rüzgâr biçiminde esmedikçe, hiç belli etmez. 1773 yılında havanın en az iki gazın karışımı olduğunu ilk bulan, büyük Fransız kimyacısı Lavoisier oldu. Lavoisier bu gazlardan biri olan oksijenin, yanma ve solunum için şart olduğunu, diğerinin yani azotun ise bu fenomenlerde hiç bir rol oynamadığını gösterdi. Azot gazına adını da o verdi. Odun, kömür, mazot, hava olmayan yerde yanamaz: yanan bir mumun üstüne bir kavanoz kapatacak olursanız alevi söner. Bunun gibi, havadaki oksijen, organizmamızda besinlerin (alevsiz ve çok ısı vermeden) ağır yanması için şarttır ve bu yanma, vücut ısısını korur, organizmaya kasların ihtiyacı olan maddeleri sağlar. Yağmur damlalarıyla sürüklenen veya mikroplar aracılığıyla toprağa bulaşan azot, bitkiler tarafından tüketilir. Ama havada, hepsi de yararlı olan başka gazlar da vardır. 100 litre havayı tartar ve bütün bileşimlerini ayıracak olursak, 78 litre azot, 20 litre oksijen ve l litre argon elde ederiz. Çok az miktarda nadir gazlar da buluruz. Bunlar gerçekte nadir adını hak etmişlerdir: çünkü, bir tek litre neon elde etmek için, 70,000 litre havayı işlemden geçirmek gerekir, l litre helyum için ise 200,000 litre ve l litre ksenon için de 10 milyon litre hava gerekir. Sıvı Hava Bütün bu gazlar sanayide sıvı havadan elde edilir. Çünkü bütün maddeler gibi hava da gaz, sıvı veya katı halde bulunabilir. Her şey bir basınç ve ısı sorunudur: havayı sıfırın altında 193 dereceye kadar soğutursak mavimtırak bir sıvıya dönüşür. Ama yeniden ısınmaya bırakacak olursak bileşimindeki maddelerden her biri ayrı ayrı ısıda yeniden gaza dönüşecek ve böylece bu maddeler birbirinden ayrılacaktır. Oksijen çelik yapımında, füze motorlarının çalışmasında ve kaynak makinesinde kullanılır. Azot, kimya sanayisinde hammadde olarak (amonyak, gübre v.b. üretimi) çok geçerlidir. Argon ile kripton bazı elektrik ampullerinin seyreltilmiş atmosferini oluşturur. Neon, ışıklı ilân tüplerinde güzel, kırmızı bir renk verir. Sıvı hava daha birçok yerde, özellikle nakledilecek organların korunması için tıp alanında kullanılır. İşte bahar geldi doğa düğün elbiselerini giydi açtı kollarını sizleri bekliyor. Sizlerle barış içinde yaşayıp güzelliklerini sizinle paylaşmayı düşünüyor. Sizler hangi ortama uygunsanız ,o ortamı seçin ve yaşayın, ölüme giden yolculukta güzel yolculuk yapınız.

Bu İçerik 768 Kez Görüntülendi

Yaşam Üye Listesi