Şavşat Duvar Gazetesi Doğa ve Yaşam
Bir Kitap : Yaklaşan Küresel İklim Krizi
Bundan yıllar önce de vardı ama korkularımız arasına girmesi birkaç tane kutup ayısının azalan buzullar üzerindeki görüntüsü bize ulaştığında gerçekleşti.
Hollywood yapımı bir filmle fark ettik Gulf Stream sıcak su akıntısının dünya üzerindeki varlığımız için ne kadar önemli ve hassas olduğunu. Sadece bir ülkenin sınırları içerisinde yer alan ormanların aslında tüm dünya üzerinde bir etkiye sahip olduğunu ve kesilen her ağacın dünyanın başka bir yerinde doğal felaket olarak üzerimize geldiğinin ise henüz farkında değiliz. Bu dünyanın bir bütün olduğunu, iklimin sınır tanımadığını acı tecrübelerle anlamaktayız. Ama bu bütünün hala uzağında durmakta ısrar ediyoruz.
Bu duruma yakınlaşmak için acaba kendi ülkemizden örnekler mi vermemiz gerekmekte? Örneğin beş yıl sonra, Tuz Gölü adında bir gölümüz olmayacağını ve onun yerine bir Tuz Çölü’ne sahip olacağımızı mı dillendirmeliyiz; ya da bırakın Konya Ovası’nı Söke Ovası bile çok ciddi bir kuraklık ve çölleşme ile karşı karşıya diyerek mi iklimdeki değişikliklere yakınlaşmalıyız. Suların 15 santimetre yükselmesi ile İstanbul’da Yeni Cami sular altında kalacaktır. Hatta Dolmabahçe Sarayı, Çırağan Sarayı, Ortaköy Cami, Beylerbeyi Sarayı… Kız Kulesi’nin sular altında kaldığını düşündünüz mü? Hangi birini kurtaracağız? Hangisini kurtarmaya yetecek gücümüz?
’Yaklaşan Küresel İklim Kriz” adlı eser bir bilim kurgu yapıtı değil. Ama anlatımıyla okurun kafasında oluşturduğu senaryolarla onu baş başa bırakıyor. Küresel İklim Krizi’nin henüz başındayız. Yaklaşan bir kriz kapıda. Bu bir felaket senaryosu değil. Yaşam tarzımıza ve kültürümüze bağlı olarak bizi etkileyecek olan matematiksel değerler. Ve tecrübe ederek görüyoruz ki bu sayılar gün be gün hayatın içinde somutlaşmaktadır.
Murat Filinte’nin yaptığı açıklamalardan biri de, sıcaklık artışında meydana gelen yükselmenin yorumlanmasına dair. Dünyada son elli yılda 0.7 derecelik bir ısınma gerçekleşmiştir. Yazara göre geçmiş dönem iklim kayıtlarına bakıldığında bu sürecin bir buzul çağı başlangıcı olduğu yönündedir. Bu sıcaklık artışının 0.2’si ya da 0.4’ü Güneş’te meydana gelen ısı yükselmelerinden olabilir. Ama geriye kalan 0.3’ü ya da 0.5’i insan eliyle yeryüzünde üretilen karbonun etkisine bağlıdır. Atmosferde ısı tutulmasına neden olan karbon şu an iklim bilimcilerin küresel ısınmaya sebep olarak gösterdikleri başlıca etkendir.
Bilim insanlarının konuyla ilgili yazdıkları kitaplarda söyledikleri senaryoları 6. hisleriyle oluşturmadıkları açık. Küresel ısınma dünya üzerinde insanın bir varlık sürdürme mücadelesidir.
Küresel ısınma ile dünyanın sonu gelmiyor. Bu büyük ve güzel gezegen yoluna devam edecek. Ama değişen iklimle birlikte insan ve onun kurduğu uygarlık için bir varoluş mücadelesi başlıyor. Bu mücadele şu anki koşullar altında devam ederse insanın kazanamayacağı açık. Sürekli artan üretim ve buna bağlı olarak artan enerji tüketimi ve bunun sonucunda ortaya çıkan karbon salınımı, bu satranç oyununda bizi çoban matına kadar götürecek.
Küresel ısınma konusunda çalışmalarını uluslararası alanda en saygın kurumlardan biri olan Amerika Wisconsin ( Madison) Üniversitesi Antarktika Meteoroloji İstasyonu’nda sürdürmekte olan Murat Filinte’nin yazmış olduğu Yaklaşan Küresel İklim Krizi adlı çalışması bu konudaki en yetkin eserlerden biridir. Küresel ısınmanın teknik boyutlarının yanı sıra düşünsel boyutlarını da ortaya koyan Filinte çok çarpıcı örneklerle nereden nereye geldiğimizi gözler önüne sermekte. Örneğin; İstanbul’un imar planı hakkında çalışmaların yapıldığı sırada Sur İçi’nin trafiğe açılması gündeme gelince, havanın kirleneceğini ifade edenlere Adnan Menderes’in verdiği cevap hayli ilginçtir: ‘Hava çarşaf mı ki kirlensin?” Bu aslında sadece Adnan Menderesle sınırlandırılacak bir durum değil. Sizce günümüzde siyasi gücü elinde bulunduran ülkelerin liderlerinin düşünceleri bundan farklı mı?
Örneğin; 30 Mart 2008 tarihinde Turizm ve Kültür Bakanı Sayın Ertuğrul Günay’ın yaptığı açıklama bir hayli talihsizdi: ‘Ağaç kesen turizmciler, kestikleri ağaçların yerine iki katı kadar ağaç dikecekler…” Sizin dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama İstanbul Ankara arasında senelerdir yolculuk ederim ve her defasında bazı tabelalar dikkatimi çeker. Falanca Hatıra Ormanı, Filanca Fidanlığı.” Oysa ortada senelerdir bir orman yok Bırakın ağacı, fidan bile yok bazılarında… Şimdi hep birlikte bir kez daha ne kadar talihsiz olduğunu düşünelim Ertuğrul Günay’ın yaptığı açıklamanın…
Yine kitapta, ülkemizi de yakından ilgilendiren bir dizi çarpıcı veri de yer alıyor. Örneğin Akdeniz’de meydana gelen sıcaklık artışı atmosferde meydana gelen artışın otuz katı. Akdeniz coğrafyasının durumu bu kadar net. Sahra çölü bir süre sonra enlem değiştirecek…
Gündelik yaşama dair örneklere baktığımızda karşımıza şehirleşme olgusu çıkmakta. Kentlerde yaşam daha çok araba kullanmayı, seyahat etmeyi gerektirdiğinden şehirler insan kaynaklı karbondioksitin en büyük üreticisi ve salınım yapan bölgeleridir. Şehirlerde yaşam giderek karmaşık bir yapıya bürünmektedir. Yaşam ihtiyaçlara göre şekillenmektedir. Bu bize şehirleri bırakalım ve köylerimize dönelim gibi basit ve hiçbir işe yaramayan bir slogandan ziyade şehir planlamalarının yapılması esnasında daha farklı yaklaşımların önerilmesini gerektirmektedir. Tüm teknik verilerin ışığında yeni bir şehircilik anlayışına gidilmesi gerekmektedir. Çünkü iklim değişikliği gerçekleşen fiziksel bir olaydır ama bunun düşünsel alt yapısı oluşmadan engellenmesinin ve mücadele edilmesinin imkanı yoktur.
Murat Filinte, Namık Kemal Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü’nde okuyan öğrencilerine bu bilinci, bu düşünceyi vermeye çalışıyor. İklimde meydana gelen değişimleri anlatarak. Çünkü üzerinde durulması gereken gerçek dünya insan eliyle ısınmaktadır. Buna neden olan insandır. Geçmişte yaşandığı gibi bir doğal iklim değişikliği ile karşı karşıya değiliz.
Yeni İnsan Yayınevi ekoloji kitaplığından çıkan ‘Yaklaşan Küresel İklim Krizi” adlı kitap, verdiği çarpıcı örnekler ve güncel veriler ışığında iklim değişikliği konusunda yaklaşan sözcüğüyle yine de yolun başında olduğumuza vurgu yaparak karamsar bir tablo çizmekten öte iklim değişikliğine veriler ışığında yaklaşarak bir bilinç oluşturmaya çalışıyor.
Ama diğer yandan küresel ısınma tam anlamıyla yaşanmaya başladığında bunun bir kriz olacağını da durmadan hatırlatarak görevini yerine getiriyor.
Bu İçerik 2777 Kez Görüntülendi