Şavşat Duvar Gazetesi Felsefe

Şavşat ta Yaşlı Olmak

Hasan Büyük

Onlar orta yaşlıydılar. Çocukları vardı. Çocuklar büyümüş her işte onlara yardımcı olmaya başlamışlardı. Bu onları çok mutlu ediyordu. Oysaki çocuklarda okumaktan başka çarelerinin olmadığını biliyorlardı. Onun içindir ki büyük çoğunluğu okudu. Bazıları öğretmen, bazıları hemşire, bazıları da çeşitli devlet memuru olarak yurdun çeşitli yörelerine dağılırken okuyamayanlar ise iş buluruz umuduyla büyük şehirlere giderek Şavşat’ı terk ettiler.

Anne ve babalar için özlem ve hasret başlamıştı.Tek düşünceleri çocuklarıydı.Umutlarla yaz mevsimini beklerlerdi.Torunlarını bağrına basıp onlara peynir eritmek gevrek pişirmek,kuymak yapmaktı.Onların en lüks ikramları buydu.

Bu arada yıllar su gibi akıp gitmekteydi.Orta yaşlı olan anne ve babalar artık yaşlanmış elden ayaktan düşmeye başlamışlardı.Bazıları ise eşlerini kaybetmişlerdi.Onlar için zor günler kapıya gelip dayanmıştı.Çocuklarının gurbet hasretini çeken insanlar bu sefer gurbetin yollarına kendileri düşeceklerdi.

Köye gittiğimde yaşlı bir teyzeye nasıl olduğunu sordum .Oda ‘of oğul of nasıl olayım keşke olsamda kurtulsam”Niye sorunca ‘Koyda kimsa kalmadi.Bir inegımız var onida kayırmaya verıp dedeynan beraber İstanbula oğlumun yanına gedacağız”Ne var bunda iyi ya daha rahat edersiniz deyince teyzenin gözlerinin dolduğunu gördüm.Hafif iç çekerek ‘oğlumuz ne kadar dersan eydur ama gelın pek yuz vermiyer dediğinde ona hak vermeye başlamıştım.

Gerçektende yaşlılar için gurbet çok zordur.İstemiyerek giderler umutla beklerler baharın nezamangeleceğini.Şehirdeki yaşam haç ilgilendirmez onları Onların aklında hep doğup büğüdüğü yerlerin özlemi vadır.Tek arzuları öldükleri zaman cenazelerinin kendi köylerine götürülmesidir.Fakat bunu oğullarından istemek çok zordur.

Hatta gelinleri onlara bir isimde bulmuşlardır. ”KIŞLIKLAR” gelinin biri diğer bir gelinle dertleşmektedir. ”Bizim kışlıklar geldi.Sizinkiler ne zaman gelecek.”Öteki gelinde içini çekerek ‘Bilet almışlar geliyorlarmış.Belki Allah getirmesin.”Ama bilmiyorlar ki onlarında bir gün kışlıklar durumuna düşeceğini

Yine yaşlı bir amcanın eşi ölmüş gurbette oğlunun yanına sığınmıştır. Tek vakit geçirdiği yer camidir. Sabahları erken kalkıp namazını camide kılmaktadır. Erken kalkması kapıların açılıp kapanması gelini rahatsız etmektedir. Gelini bir gün eşine bağırarak.”Usandım bu senin babandan söyle ona bir daha erken kalkıpta beni rahatsız etmesin yoksa sonu kötü olur.”

Yan odada yatan yaşlı adam uyumamaktadır.Gözlerini tavandaki bir noktaya dikmiş olup bitenlere bir anlam vermeye çalışmaktadır.Ölen eşini hatırlar.Ara sıra ona bağırdığı için pişmanlık duymaktadır.Kaldıkları evi alırken her şeyini satıp oğluna verdiğini düşünürken ,uykuya geçmiştir. Rüyasında köyünü ölen eşini görmektedir.Artık çok mutludur. Fakat mutluluğu uzun sürmez. Uyandığında kan ter içerisinde kalmıştır.Bu arada sabah ezanı okunmaktadır. Yavaşça kalkar. Üzerini giyinir zemin katta olan odanın penceresini aralayarak suçlu edasıyla çıkmaya çalışır. Camiye gitmek istemektedir.Adımını dışarı attığında kendisini polislerin kollarında bulur. Arabaya bindirilip karakola getirilmiştir. Kendisine hırsızlık muamelesi yapılmaktadır. Yaşlı adam durumu anlatmaya çalışsa da polisleri ikna edemez. Neyse ki oğlu gelirde yaşlı babasını kurtarır.

Sonuç olarak yaşlı insanlar çocuklar gibidir.Onlar hep sevgi ve şefkat isterler.En küçük yanlıştan bile kendilerine pay çıkarırlar.Onlara saygı duyalım.Onları koruyup gönüllerini alalım.Onların yerine kendimizi koyalım.Bilmeliyiz ki bir gün bizde yaşlanacağız. Çocuklarımızın bizleri izlediklerini unutmayalım.

Hasan Büyük

Bu İçerik 1275 Kez Görüntülendi

Felsefe Üye Listesi