Şavşat Duvar Gazetesi Politika
12 Eylül Tanığı
Toplumsal mücadelede iki farklı görüşü paylaşan ve karşı karşıya gelen 1978 kuşağının iki önemli ismi ile konuştuk. Dönemin sol grubu yer alan ve 12 Eylül 1980 darbesi, dönemin yöneticilerinden çok bu gençlerin canını yaktı. Ağır sorgulardan ve işkencelerden geçtiler. `En çok işkence gören solcu` unvanına sahip genç 19 yıl hapis yattıktan sonra özgürlüğüne kavuştuğunda, `Bireycilik, egoistlik ve vurdumduymazlık beni şok etti` diyerek, Türkiye`nin çok şey kaybettiğini dile getirdi. Sağcı genç ise, ‘Bizi devletin çeşitli birimleri kullandı, bunu geçte olsak anladık Bizler sadece ülkenin geleceği hakkında kaygılar duyan bir grup genç çocuktuk’ sözleriyle o günleri hatırlatıyodu.
78`DÖNEMİ: Bir tarafta Devrimcileri öbür tarafa ülkücüleri astılar `80`de her kesimden bir milyon insan gözaltına alındı.
‘Sadece solcular veya sağcılar değil, toplumun tüm kesimleri nasibini aldı’ diyordu solcu genç ve sözlerine şöyle devam ediyordu ‘1981`de bir köyde yakalandım. Köylülerin önünde nedamet getirmem için önce meydan sopası yedim. Eski askeri kontr-gerilla timi 90 gün boyunca bana işkence yaptı. Çırılçıplak soyup elektrikli suya attılar. Filistin askısındayken ayaklarıma ağırlık bağladılar. Kırbaçlama, soğuk suda yıkama ve ayakta aç susuz beklettiler falakayla ayağımda açılan yaralara tuz bastılar sıcak buhar kazanlarında beklettiler makat tırnak ve penisimden elektrik verdiler Kafamız, gözümüz patladığında bizi hastaneye götürüyorlardı. Tedavi ettirip tekrar geri getiriyor ve kaldıkları yerden devam ediyorlardı. 12 Eylül`de içeri alındım. 19,5 yıl yattıktan sonra 99`un sonlarına doğru cezamı tamamlayıp çıktı. 80`de her kesimden bir milyon insan gözaltına alındı. Bu rakam Adalet Bakanlığı verilerine göre 650 bindir. Sadece solcular veya sağcılar değil toplumun tüm kesimleri nasibini aldı o süreçten. Gözaltına alınan insanların ezici çoğunluğu işkence gördü diyordu. Sağcı genç ise: SOLCULARIN NAMUSLU OLDUĞUNU BİLMİYORDUK!’ Gözlerimin önünde bir hemşireye tecavüz ettiler. Sonra da, Biz solcuların bakire,namuslu olduğunu bilmiyorduk. Ama sen hemşireymişsin, çıkınca bunu tedavi edersin` deyip bıraktılar. O bayan halen hayatta. İstanbul`da hemşirelik yapıyor ve evli. O bayanın örgütle hiçbir ilişkisi yoktu. Bir ev baskınında misafirlikte yanlışlıkla getirmişlerdi. O bayanla yıllar sonra İstanbul`da bir hastanede tesadüfen karşılaştım. Tecavüzcüler arasında bir yüzbaşı vardı. Ona `ciğer söken` diyorlardı Bunları anlatıyorum yorumu size bırakıyorum. Solcu genç ise: Bizler sorgudayken Bir Hava Albayı vardı. Bir teğmen ve birkaç yüzbaşı vardı. Askeri bir havaalanı olduğu için polis içeri sokulmazdı. Polisin görevi kapıda bekleyip işkence bittiğinde bizi gece kaldığımız yerlere götürmekti.`Günlerimiz böyle geçerken bir gün Firar kararı verdik. İki ülkücü genç asılmıştı. Asılacakları gün gardiyan yanıma geldi. Sağcı bir gardiyan. Gençlerin asılma kararını biz protesto etmiştik. Ülkücü gençlerden birinin bana notunu iletti. Notta diyordu ki: benim adım şu. Ülkücü harekettenim. Bunlar bizim memleketimizde bizi öldürecekler. Firar etmeyi denedik olmadı. Falanca hücrede benim demirlerim saklıdır. Onları alıp bari siz kaçın. Kaçarsan toprağın altından bunu hissedeceğim.` İlk firar denemem. 1982 baharıydı. Ondan bir ay sonra biz kaçtık. O çocukların demirleriyle toprağı kazarak. 19,5 yıllık mahkumluk hayatı boyunca Malatya, Elazığ, Diyarbakır, Eskişehir, Amasya, Antep, Bursa ve İstanbul`daki cezaevlerinde yatmış. 99`da çıktığında meteliksiz ve 20 yıldır görmediği arkadaşları tarafından tanınmadığı bir ortamda bulmuş kendini. `Bireycilik, bencillik, egoistlik, vurdumduymazlık beni şok etti diyordu. `Yalnızlıklar, çaresizlikler ve ilişki kurmakta zorluklar yaşadım. Birçok arkadaşımı içerde ve işgencelerde kaybetmiştim. Diğerlerini de dışarıda beni tanımaz halde buldum. Anladım ki Türkiye bizim kuşakla birlikte çok şeyini kaybetti.`Sağcı genç: Anladık ki bize de sıra geldi `Milli ve manevi değerlerine bağlı gençler olduğumuz için kendimizi ister istemez ülkücü hareketin içinde bulmuştuk. İhtilal gecesinin sabahı sağdan ve soldan insanlar yakalanmaya başladı. Kaldığım öğrenci evinin kapısı çalındı, gelenler polis ve jandarmaydı.Türkiye`de sadece solcular değil bir çok kesim o dönem ülkücülerin ABD tarafından kullanıldığını iddia ediyor. Ancak o dönem öyle bir dönemdi ki Evet, ABD biz farkında olmadan Türkiye`deki pskilojik harekatta bizi kullanmış olabilir. Daha doğrusu varlığımız onların hoşuna gitmiş olabilir. Ancak biz kimseden para veya başka türlü fiili destek almadık. Ülke hakkında kaygılar duyan bir gurup genç çocuktuk.Anadolu`dan gelmiş milli ve manevi değerlerine bağlı gençlerdik. O dönem üniversitelerde gençlerin sığındığı iki liman vardı. Sol ve Ülkücü hareket. Biz de kendi değerlerine bağlı insanlar olduğumuz için ister istemez kendimizi ülkücü hareketin içinde bulduk. İhtilal gecesinin sabahı sağdan ve soldan insanlar yakalanmaya başlandı. Anladıkki bize de sıra geldi. O günden sonra kaçak hayatımız başladı. 27 Ocak akşamı kaldığım öğrenci evinin kapısı çalındı. Gözetleme deliğinden baktım ve sivil polislerle birlikte gelen jandarmaları gördüm. Beni alıp götürdüler……..Bir keresinde hapishanedeki sol görüşlüler isyan başlattı. Görevliler başkan ben olduğum için sağcılar koğuşa geldi. İsyanı bastırmak için bizi kullanmak istiyorlardı. Onlara şu cevabı verdim: ` Bizim 12 Eylül öncesi yaptıklarımız vatanın bütünlüğünü korumak içindi. Burada bize yaptırmak istediğiniz ise çok farklı. Kendimizi kullandırmayız. Zaten 12 Eylül öncesi yaptıklarımızın mükafatını burada aldık. Artık kimsenin oyununa gelmeyiz. Asker isyan bittiğinde onları da bizi de meydanda toplayıp dövdüler. Korkunç bir görüntüydü.
Solcu genç: Bizim durumumuz çok ağırdı. Hepimiz baygın düşmüştük en ağır işkencelerden biri Biz solcuları periyodik olarak her gün koğuştan alınarak Kulaklarımıza, dişimize ve dilimize, vücudumuzdaki tüm hassas noktalara gün boyu elektrik verilirdi. Ardından sırtımızdan kalasla bağlayarak iki duvar arasında çarmıha gerdiler. Bizden, topkumsal olaylarda azmettirici konumda bulunduğumuzu ispatlayacak ifadeler istiyorlardı. Ölüm ve kitlesel olaylarda teşvikçi olduğumuzu ispatlamak istiyorlardı. ön işkence döneminden sonra Tutuk evine gönderirler istedikleri zaman tekrar alırlardı.Koğuşta kafese alındık. Dört tarafı demirlerle kaplı kuş kafesine benzeyen 15 kişilik kafeslerde otuz kişiyi bir arada tutuyorlardı. Birbirimize yapışık bir şekilde dururken demirlere yaklaşanları asker dipçikliyordu. Devamlı ayakta duruyorduk. Dipçik yemekten her tarafımız mosmor olmuştu. Tuvalete ancak onlar istediğinde gidebiliyorduk gidiş gelişlerde komut verirdi. Sonra koğuşa gönderildik ve orada koğuş işkencesi başlardı. Canı sıkılan nöbetçi asker veya komutan hiç fark etmez İstiklal marşını söyletirdi. ezbere ola ki takıldın veya sözleri unuttun arkadaşların önünde yer misin yemezimsin Allah yarattı demez usanana kadar dayak atarlardı.veya bana niye ters baktın sudan bahane bulur yapacağını yapardı. Sabah gün ağarınca ayağa kaldırıp gece 11`e kadar ayakta tutuyorlardı hele gece yarısı uyurken albay topal tulumcusuyla gelirdi kalkın ulan o......çocukları direniş komitesi geldi kalk der tekme tokat vururdu veya başlardı horon oynayın saten sorgudan yeni gelmişsin ayakta duracak halin yok yada askıdan yeni indirilmişsin ayakta duracak halin yok Oturmak yasaktı. Moral bozucu hitap tarzlarıyla tahrik etmeye çalışıyorlardı. Orası bir çoklarımızın bu sorgu koğuştan çıkalım yeter ki üç yıl yerine altı yıl yatmaya razıyım dediği bir yerdi. 120 kişi 60 metrekarelik yatakhanelerde kalırdık.
Bu İçerik 7449 Kez Görüntülendi