Şavşat Duvar Gazetesi Politika
Damarlarımızı Kestirmeyelim
Bayramlar hep iyi şeylerle anımsanmak istenir. Hele bizim ilimizde bayramlar bir başka işlev görür. Bayramlar gurbete mola verme zamanıdır. Artvinli için. Mola sırasında kucaklaşılır, özlem giderilir. Hava bir başkalaşır, Dostluklar demlenir yeni güzelliklere.
Uzak illerden gelenlere anlattırılır gurbet öyküleri. Çilden çocuktan evlilikten ve bilcümle insana dair öyküler dinlenir. Değme meddahlar veremez bu anlatımların tadını. Bitimi bir buruktur bayramların. Yolculuğa çıkana hazırlanır, bohçalar, koliler, çuvallar. Yediğinden paylaşmak ister konuğuyla, ev sahibi. Otobüs sürücüsünün ve yardımcısının onca yakarmasını göze almak zorunda olduklarını bilmelerine karşın yapılır bütün hazırlıklar. Bayram ikili işlevini bitirir. Eskiye dönüş kaçınılmazdır. Özlem yorgun düşünceye dek.
Uzaktaki bayramlarda aynı güzelliği yakalamaya çalışıyor insanlar. Bütün konuşmalarda bir yakınlık yakalanmaya çalışılır. Gittiğin çay bahçesinin garsonundan bir şey istersin, ses tonunda yakaladığın anlam en değerli bir hediye gibi gelir. Şivelerin detayını bu kadar derinden sezinleyebildiğinin ilk defa bu kadar ayırdında olursun. Memleketler sorulur, artık fazla detaya yer kalmaz. Değişik dayanışma duyguları çıkarsız takas edilir. Falanca yerdeki filanca kişiden söz edilir. Gıyabında da olsa bir anda onlarca insandan söz edilir. Belki de insanlar ilk defe dedikodudan bu kadar uzak duruyorlardır diye düşünürsün.
Bulunduğum her alanda insanlara yakın olmayı severim. Bu nedenle de her konuştuğum insanda kıyıda köşede de olsa dostluk bulur su yüzüne çıkartmaya çalışırım. Bu dostlukları Livane Dergisinin ayakta sağlıklı durması yönünde ilerletmeye çalışıyorum. Kadıköy'de bayram günü tanışma olanağını yakaladığım Saray Muhallebicisi işletmeleri sahibi Mehmet Kuzgun'un bu nedenle kulaklarını çınlatıyorum. Dergimizin Yusufeli ilçesine gerekli önemi vermediğini söyleyerek yakındı. Bende bizatihi Yusufeli ile ilgili sadece kendimin de bir sayıda yazdığımı iletmem üzerine geleceğe dönük dostlukların temelini attık. Bayram için güzel bir anı oldu. Hemşehrilik duygularının bayramlarda daha bir etkin olduğunu sezinliyor insan.
Bayramların güzelliklerinden daha fazla söz etmek istiyor insan. Bu güzellikleri bozan, bozmaya çalışan olaylar giriyor araya. 9 Nisan tarihli bir gazetemizin manşetinde “Artvin’e siyanür tehdidi”. “Uluslararası tekeller Bergama'dan sonra altın çıkarmak için gözünü Doğu Karadeniz'e dikti”. Uluslararası tekeller Türkiye'de altın 572 nokta için altın arama.ruhsatı almışlar. Cerrattepe bu noktalardan sadece birisi. Bu konuda daha önceki yazılarımda olayın sadece ekonomik boyutları nedeniyle söz etmiştim. Onca yazılanlar, çizilenler, araştırmalar henüz olumlu sonuç üretemedi. Konuyla ilgili Artvin Kültür ve Dayanışma Vakfı bir rapor hazırlamış. Raporun detayını okuma olanağım olmadı. Ancak ortaya konan duyarlılığı sevinçle karşılıyorum. Doğal ve ekonomik yok oluşu kaçınılmaz hale getiren uluslararası tekellerin bu oyununa dur demek hem ulusal hem de yerel inisiyatiflerin acil görevleri arasında yer almaktadır. Önce giderek yoksullaşan yöre insanının bir umar olarak uluslararası tekellerin ipine sarılmalarının ne denli büyük bir hata olduğunu anlatmak gerekiyor. Hani bu yazının yazarına da sorarlar, biz işsiz güçsüz dolaşırken sizin tuzunuz kuru atıyorsunuz işkembeden, oturduğunuz yerden. sorulan soruların haklılık payının olduğunu varsaysam bile yanıtım şudur. Havası, suyu, ormanı, nehir kirlenmek ve yok olmak pahasına 50-100 kişiye iş olanağı yaratmak kalıcı çözüm olamaz. Tekeller insan emeğini ve doğal zenginliğini talan etmek için oldukça güzel vaatlerle gelir, kafaları bulandırır ve taraftar oluştururlar. Tekeller hazırlanan bilimsel verilere dayalı raporları gerekirse tahrif ederek talanlarına bilimsel ve insani kılıf üretirler. Uluslararası dev maden tekellerinin gidip kalıcı zenginlik bıraktıkları hiçbir ülke veya coğrafi alan yoktur. Latin Amerika bu durumun en canlı örneğidir. Daha sınai kapitalizmin gelişme dönemlerinde talan edilen Latin Amerika ülkeleri fakirlik sıralamasında ilk akla gelen ülkeler olmaktan kurtulamamışlardır. İngiltere'nin, Kanada'nın, Amerika Birleşik Devletlerinin, İspanya'nın sermaye birikim süreçlerinde Latin Amerika, Güney Afrika altın ve değerli madenlerinin payı hiçbir ekonomist tarafından yadsınamaz. Durum böyle ikin ulusal zenginliğinin talanına seyirci kalmak, bırakalım hemşehrilik bilincine sahip olmayı, yurtseverlikle de bağdaşmaz.
Altın madeni ile ilgili fazlaca detaya girecek kadar kendimi yetkin görmüyorum. Madenin ekonomik ömrü, yaratacağı katma değer, oluşacak istihdam düzeyi, sağlanacak döviz girdisi elbette ki belli parametreler dahilinde hesaplanır. Bir ekonomist olarak üretimi yadsıyan, ulusal ve yerel zenginleşmenin karşısında da olan bir insan değilim. Ekonomik zenginleşme için türlü alternatifler, istihdam düzeyinin arttırılması için onlarca alternatif önerilebilir.
Yazılarımda bunu yapmaya da çalışıyorum. Burada üzerinde durmaya çalıştığım, insani duygularımızı yok etmek pahasına, kısa süreli bir gelecek uğruna, uzun süreli geleceğimizi karartmayalım düşüncesidir.
Doğayı eski haline döndürmek olanak dışıdır. Rezerv biter, gün gelir iş akitleri fesh edilir, çalışanların işlerine son verilir. Zenginliğinin artmadığı, suyun içilemez hale geldiği, toprakların sulanamaz hale getirildiği görülür. Ormanlık alanların yerine tepelerin sele suya yenik düştüğüne tanık olunur. Hayvan zenginliğinin yok olduğu meskeninden uzaklaşan hayvanları saldırganlaştığı bir ortam oluşur. Kısaca, havası, suyu doğası ve insanı güzel Artvin kısa vadeli çıkarlar uğruna uluslararası tekellerin yağmasına kurban edilmiş olur.
Güzel duygularla başladığım yazımı güzelliklerle bitirmek istiyorum. Güzelliklere ulusça sahip çıkmak umudumu paylaşıyorum herkesle. Bergamalıları kutluyorum. Yazdıkları destanın Artvin insanının mücadelesinde ışık olmasını umuyorum. Ülkemizin, yöremizin “Damarlarını Kestirmeyelim” Varsın bizim GALEANO'muz olmasın.
Saygıyla ve dostlukla..
Bu İçerik 2535 Kez Görüntülendi