Şavşat Duvar Gazetesi Politika

Darbe soruşturması, hükümete bağlı polis tarafından yapılamaz...

Ömer Faruk Eminağaoğlu


Kaynak : BirGün Gazetesi

Fişleme iddialarına ilişkin YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, "Doğu kökenli bir aday hakkında Emniyet’ten rapor geliyor. Duyumlara göre adayın öğrenciliğinde örgütsel eylemlere karışmış olabileceği belirtiliyor. Bu açıkça bir fişlemedir" dedi

Eminağaoğlu, Ergenekon soruşturması sırasında ağır hukuk ihlalleri olduğunu belirtti, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde bile insan haklarının, temel hak ve özgürlüklerin bugünkü kadar ihlal edilmediğini söyledi. AKP hükümetinin adalet müfettişleri vasıtasıyla yargıç ve savcıları kuşatmış durumda olduğunu savunan Eminağaoğlu, hakim ve savcı sınavlarının objektif esaslara göre yapılmadığını da vurguladı. Eminağaoğlu’na yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

***

» Ergenekon soruşturması kapsamında yapılan işlemleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Suç oluşturan her olay elbette sonuna kadar soruşturulmalıdır. Ama hiçbir çağdaş hukuk devletinde darbe soruşturmaları, kendisine karşı darbe yapıldığı iddia edilen hükümete bağlı ve güvencesiz olan polis tarafından yapılmıyor. Darbe soruşturmasını kendinize bağlı polis tarafından yaparsanız, bu bir süre sonra iktidar karşısında söylemi olan herkesi ve demokratik çoğulcuğu hedef almaya başlar.

» İnsan hakları ve temel özgürlükler bağlamında ne gibi ihlaller oluyor sizce?

Örneğin, bugün savcılar Sıkıyönetim Yasası’na göre hareket ediyorlar ve ifade için gözaltı yöntemini kullanıyorlar. Oysa Ceza Muhakemesi Yasası’nı uygulamaları, ifade alacakları kişilere davetiye çıkarmaları gerekiyor.

» Bir de savcılar yetki bölgelerini değil, tüm ülkeyi kapsama alanına alıyorlar galiba…

Evet. Terör suçları konusunda, tek bir il’den tüm ülkeye yönelik soruşturma ya da yargılama yapmakla yetkili bir savcılık ya da mahkeme söz konusu değil. Ülkemizde bu konuda yetkili toplam 8 il’de mahkeme ve savcılık bulunuyor. Örneğin Ankara geniş yetkili savcılığının yetki alanı 21 ili, İstanbul geniş yetkili savcılığın yetki alanı 11 ili, Diyarbakır geniş yetkili savcılığının yetki alanı 7 ili kapsıyor. Bu merciler, sadece kendi yetki alanlarında işlem yapabilirler. Yetki alanları dışındaki soruşturmaları, yetkili olan savcılığa iletmek durumundadırlar. Buna da uyulmuyor. Biz tüm çözümleri hukukta görüyoruz. Hukuk dışı tüm adımları reddediyor ve karşısında duruyoruz. Konusu veya kişisi ne olursa olsun her olayda hukuksal kural ve ilkelerin mutlaka gözetilmesi gerektiğini savunuyoruz.

» Son zamanlarda yapılan sınavlarla çok sayıda yargıç ve savcı alındı. Bu sınavları adil buluyor musunuz?

Mülakatların adil olmadığını, objektif esaslara göre yapılmadığını düşünüyoruz. Mülakat Kurulu tamamen Adalet Bakanlığı’nın etkisinde. Mülakat salonuna kamera konulmasına ilişkin Danıştay kararları var ama uyulmuyor…

» Hakim ve savcı sınavlarıyla ilgili yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne bir başvuru olmuştu. O başvurudan henüz bir sonuç çıkmadı galiba?

Anayasa Mahkemesi Başkanı, son konuşmasında yargıda siyasallaşma konusunda eleştiriler getirdi. Ne var ki yargıç ve savcı alınmasında yetkili Mülakat Kurulu'nun oluşumuna ilişkin yasa 3 yıldır Anayasa Mahkemesi’nde bekliyor. 2000’li yılların başında yargıç ve savcı sayısı 6 bin iken bu gün 10 bin 800’e ulaştı. Emekli olanları ve istifa edenleri de katarsanız 2000’li yıllarda mesleğe başlayanların sayısı toplam yargıç ve savcıların yüzde 50’sini geçiyor. Yargıç ve savcı alımlarını siyasallaşma ve kadrolaşma tartışmalarından uzak, objektif kurallara göre yapmak gerekiyor.

» Adaylar hakkında fişleme iddiaları da var…

Yargıç ve savcı sınavına giren Doğu kökenli bir aday hakkında Emniyet Genel Müdürlüğü'nden rapor geliyor. Bu raporda bazı duyumlara göre adayın öğrencilik sırasında örgütsel eylemlere karışmış olabileceği belirtiliyor. Bu açıkça bir fişlemedir. Bu adayın mülakat sınavında başarısız bulunması, sınavın objektiflikten ne kadar uzak ve hangi koşullarda gerçekleştirildiği yönünde somut bir örnek oluşturuyor.

» Yargıç ve savcıların telefonlarının dinlenmesini de gündeme getirdiniz…

Her gün yeni bir dinleme olayı ortaya çıkıyor… Adana’daki savcılarla ilgili bir örnek vermek istiyorum. Adalet Müfettişleri, Adalet Bakanı’nın onayını aldıktan sonra Sincan Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurarak, Adana’da görevli savcılar hakkında dinleme, izleme, kayda alma, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, teknik araçla takip, ses ve görüntü kaydı yapılması konusunda karar çıkartmışlar. Oysa bu mahkeme yetkili değil. Adalet Müfettişliği talep ediyor, yetkisiz yargıç karar veriyor. Bu yolla hem savcılar hem de tüm aileleri izleniyor. Bakanlık kaynaklı talepler kolaylıkla ve hızla yerine getiriliyor. Benzer nitelikte başka bazı kararlar da bize ulaştı. Gerekirse bunları da açıklayabiliriz. Yargıç ve savcılar dokunulmaz insanlar değildir. Ancak haklarında yapay gerekçelerle işlem yapılacak kişiler de değildir. Biz polis devleti değil hukuk devletinin varlığını istiyoruz. Yok edilen yargıç güvencesi sağlanmalı, Adalet Bakanlığı, yargıç ve savcıları kendi memurları gibi görme anlayışını terk etmelidir.

» Anlaşılan Adalet Bakanlığı adalet müfettişleri yoluyla yargıyı baskı altına almak istiyor...

Adalet müfettişleri şu an siyasi iradenin veya emniyetin bakış veya beklentileriyle örtüşmeyen iş ve işlemler önünde bulunan tüm yargıç ve savcıları kuşatmış durumda. Biz böyle bir şeyi 12 Mart ve 12 Eylül’de de görmedik.

» Peki, bu hukuka aykırı dinlemeler konusunda yasal yollara başvurmadınız mı?

Yasal olmayan dinlemelerle ilgili Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı, Başkan Yardımcıları, birinci sınıf müfettiş ve başmüfettişler hakkında görevlerini kötüye kullanmak suçundan adli ve idari yönden işlem yapılması için Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’na 24 Nisan 2009'de suç duyurusunda bulunduk. Bu bağlamda birinci sınıf olmayan müfettiş ve başmüfettişler ile Telekomünikasyon İletişim Başkanı ve diğer ilgililer ve bu yolda karar veren yargıçlar hakkında ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na yine 24 Nisan 2009 tarihinde suç duyurusu yaptık.

» Hükümet ve Adalet Bakanlığı YARSAV’a da, size de kızıyorlar sanırım…

YARSAV sayesinde yargı ilk kez örgütlü olarak özgürlüğünün farkına vardı. Ancak bu durum bazı çevrelerde rahatsızlık yarattı. Birliğimiz kurulduktan sonra 501 kurucu üyeden 493’ü veto edildi, AB ile ilgili birimlerin karşı görüşüne rağmen hakkında 2 kez kapatma yasa tasarısı hazırlandı. Ergenekon olarak nitelendirilen örgütle irtibatlandırılmak için gerçek dışı polis değerlendirme raporları düzenlendi. Telefonlarım hakkında dinleme kararı alındı, hakkımda inceleme ve soruşturma başlatıldı.

» Ergenekon ve diğer önemli davalar konusunda medyanın tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yargı bağımsızlığı, yargının medya ve kamuoyuna karşı da bağımsız olmasını gerektirir. Soruşturmaların gizliliği kurallarına uyulmaması sonucu, çeşitli yayınlarla meslektaşlarımız önyargılarla kuşatılıyor. Hukuk dışı yöntemlerle elde edilen bulgular internet ve medyaya servis yapılmamalı, bunlarla kamuoyu yaratılmamalı, yargı organları etki altına alınmaya çalışılmamalıdır.

» Anlattıklarınızdan acilen bir yargı reformuna ihtiyaç duyulduğu gerçeği çıkıyor ortaya...

Ülkemiz için yargı reformu zorunludur, ama bu reformun her dönemde, iktidar hangi siyasi parti tarafından kullanılırsa kullanılsın yargıyı etki altına alamayacağı bir şekilde yapılması gerekir. TBMM tarafından öncelikle bir yargı reformu yasası çıkarılmalı, bu yasada yargı reformuna konu edilecek alanlar, yasalar ve gözetilmesi gereken ilke ve kurallar tek tek belirlenmelidir. Bu yasa ile bir yargı reformu komisyonu kurulmalı, bu komisyon bütünüyle siyasi iradenin etkisinden soyut biçimde yargı ve hukuk çevrelerinden oluşmalıdır. Bu komisyon tarafından yargıç, savcı, avukat ve noterlerin meslek kuralları, adalet personelinin tabi olacağı kurallar, temel yasalar, usul yasaları taslakları hazırlanmalıdır. Bu taslaklar hükümet tasarısı olarak Meclis’e sunulmalıdır. Ruanda’da bile yargı reformu yapılırken bu yol izleniyor.

» Türkiye Barolar Birliği ile bazı baroların, hükümeti hukuk konusunda duyarlı davranmaya davet eden gazete ilanlarına katılıyor musunuz?

Biz her sorunun çözüm yerini hukuk olarak gören, her türlü darbenin karşısında olan, hak arama özgürlüğünün ve hukukun üstünlüğü, etkinliği ve egemenliğinin sağlanması için var gücüyle çalışan, hukuk herkes içindir söylemiyle hareket eden, toplumdaki hukuk bilincinin gelişmesini ve yargı bağımsızlığını evrensel düzeyde amaçlayan bir meslek örgütüyüz. Tüm faaliyetlerimizle kamuoyunun önündeyiz. Ocak ayında yaptığımız açıklamanın benzerinin Nisan ayında barolarca yapılması, YARSAV’ın öncülüğünü gösteriyor.

» Türkiye’de hukuk fakültelerinin sayısı 50’yi geçti. Bu uzun vadede nitelikli hukukçu yetiştirme konusunda bir sorun oluşturmaz mı?

İyi hukukçu, nitelikli hukukçu yetiştirilmesi elbette çok önemlidir. Bu nedenle eğitim kadroları oluşmadan yeni fakülteler kurulması doğru bir yaklaşım olarak kabul edilemez. Bu durum yetersiz ve donanımsız hukukçular yetişmesine yol açar. Bir de şu var: Yargıç ve savcıların meslek öncesi ve meslek içi eğitimlerinin yapıldığı Türkiye Adalet Akademisi’nin tek bir akademik kadrosu yok.

Bu İçerik 814 Kez Görüntülendi

Dosya/Görseller

Ömer Faruk Eminağaoğlu

Yorumlar

Şükrü Oğuz Eminağaoğlu

Gurur duyduğdum akrabam!

Şükrü Oğuz Eminağaoğlu - 24 Haziran 2009
SENİNLE GURUR DUYUYORUZ, DUYACAĞIZ... CUMHURİYET DÜŞMANLARI VARSA, BİZLER DE VAR OLACAĞIZ... SEN ÇOK YAŞA ÖMER FARUK EMİNAĞAOĞLU!

Politika Üye Listesi