Şavşat Duvar Gazetesi Politika
Saldırı Cumhuriyete
Saldırı Cumhuriyete...
ÖMER FARUK EMİNAĞAOĞLU
Mahmut Esat Bozkurt 'un ''Türk devrimini, ilk safta Türk adliyesi koruyacaktır'' sözü, çağdaş ve güçlü Türkiye, onurlu ve aydınlık yarınlar için devrimlerin hukuk yoluyla korunması, bunun için de laik hukuk sisteminin güçlü ve sağlam, yargının da bağımsız olması gerçeğine işaret etmektedir.
Ancak bugün laik hukukun gereğini yerine getiren yargı organları kınanmakta, şiddete maruz kalmakta, susturulmaya çalışılmaktadır.
Laik hukukun varlığı, laikliğin var olmasını, korunmasını gerektirmektedir. Laikliğin ise kişilerin inanç ve düşüncelerine terk edilmeden, yasalarla da korunması gereği tartışma görmemelidir.
Laikliği, din ve devletin birbirine karışmaması olarak tanımlamak, diğer unsurları ortaya konulmadıkça, eksik bir tanımdır. Din elbette devlete karışmayacaktır. Devletin alanına girmeyecek, bu alanda susacaktır.
Devlet, dünyevi alana giren, girmeye çalışan dine/dinlere tarafsız ve eşit uzaklıkta durarak; karışmak, dini/dinleri bu alandan uzaklaştırmak, dışlamak, yasalarını üstün tutmak zorundadır. 429 sayılı Devrim Yasası, bu durumu açıkça ortaya koymaktadır.
Laiklik, din ve inanç özgürlüğünün de güvencesidir. Ancak din ve inanç özgürlüğü, tüm çağdaş hukuk sistemlerinde ve uluslararası sözleşmelerde, sınırları gösterilen bir özgürlüktür.
Bugün din ve inanç özgürlüğünün sınırsızlığı savunulmaktadır ki; din bu sınırsızlıktan hareketle, yasaların geçerli olduğu alana girecektir, girmektedir. Bu durum dinin devlete karışması, yasaların geri planda kalması, laikliğin dışlanması anlamındadır.
Bağımsız Türk yargısının, uğradığı son hain ve alçak saldırı, anayasal görevini yerine getirirken yaratılan gerginlik, hedef gösterilme ve cesaret ortamının bir sonucudur.
Özgürlük alanı dışında kaldığı ulusal ve uluslararası yargı kararlarıyla tartışmasız olarak çözülen türbanı, bir özgürlük sorunu olarak gösteren, türbana özgürlük mücadelesi anlayışını hâkim kılmayı amaçlayan ve giderek laikliği hedef haline getiren davranışların da yansımasıdır.
Danıştay ve üyelerine yönelik alçakça ve hain saldırı, Cumhuriyeti ve Cumhuriyetin temel ve vazgeçilmez değeri olan laikliği hedef almıştır.
Anayasal düzen ve bu düzeni oluşturan devrimler, dün ve bugün olduğu gibi yarın da ''hukuk yoluyla korunmaya'' devam edilecektir.
19 Mayıs 2006 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde yayımlanmıştır.
ÖMER FARUK EMİNAĞAOĞLU
Mahmut Esat Bozkurt 'un ''Türk devrimini, ilk safta Türk adliyesi koruyacaktır'' sözü, çağdaş ve güçlü Türkiye, onurlu ve aydınlık yarınlar için devrimlerin hukuk yoluyla korunması, bunun için de laik hukuk sisteminin güçlü ve sağlam, yargının da bağımsız olması gerçeğine işaret etmektedir.
Ancak bugün laik hukukun gereğini yerine getiren yargı organları kınanmakta, şiddete maruz kalmakta, susturulmaya çalışılmaktadır.
Laik hukukun varlığı, laikliğin var olmasını, korunmasını gerektirmektedir. Laikliğin ise kişilerin inanç ve düşüncelerine terk edilmeden, yasalarla da korunması gereği tartışma görmemelidir.
Laikliği, din ve devletin birbirine karışmaması olarak tanımlamak, diğer unsurları ortaya konulmadıkça, eksik bir tanımdır. Din elbette devlete karışmayacaktır. Devletin alanına girmeyecek, bu alanda susacaktır.
Devlet, dünyevi alana giren, girmeye çalışan dine/dinlere tarafsız ve eşit uzaklıkta durarak; karışmak, dini/dinleri bu alandan uzaklaştırmak, dışlamak, yasalarını üstün tutmak zorundadır. 429 sayılı Devrim Yasası, bu durumu açıkça ortaya koymaktadır.
Laiklik, din ve inanç özgürlüğünün de güvencesidir. Ancak din ve inanç özgürlüğü, tüm çağdaş hukuk sistemlerinde ve uluslararası sözleşmelerde, sınırları gösterilen bir özgürlüktür.
Bugün din ve inanç özgürlüğünün sınırsızlığı savunulmaktadır ki; din bu sınırsızlıktan hareketle, yasaların geçerli olduğu alana girecektir, girmektedir. Bu durum dinin devlete karışması, yasaların geri planda kalması, laikliğin dışlanması anlamındadır.
Bağımsız Türk yargısının, uğradığı son hain ve alçak saldırı, anayasal görevini yerine getirirken yaratılan gerginlik, hedef gösterilme ve cesaret ortamının bir sonucudur.
Özgürlük alanı dışında kaldığı ulusal ve uluslararası yargı kararlarıyla tartışmasız olarak çözülen türbanı, bir özgürlük sorunu olarak gösteren, türbana özgürlük mücadelesi anlayışını hâkim kılmayı amaçlayan ve giderek laikliği hedef haline getiren davranışların da yansımasıdır.
Danıştay ve üyelerine yönelik alçakça ve hain saldırı, Cumhuriyeti ve Cumhuriyetin temel ve vazgeçilmez değeri olan laikliği hedef almıştır.
Anayasal düzen ve bu düzeni oluşturan devrimler, dün ve bugün olduğu gibi yarın da ''hukuk yoluyla korunmaya'' devam edilecektir.
19 Mayıs 2006 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde yayımlanmıştır.
Bu İçerik 582 Kez Görüntülendi
Yorumlar
ne denebilirki ! üzülerek sadece katılıyorum diyebilicem.
Faruk Kalın - 27 Mayıs 2006