Şavşat Duvar Gazetesi Politika

Sessizliğin Esrarı

Asım Livaneli

Yaz sıcağıyla kuruyan topraklarda toz dumana karışmış durumda. Rüzgârın yönü değişti. Dün rüzgârı arkasına almış olanlar bugün rüzgâra karşı mücadele etmeye çalışıyorlar. Esenboğa’nın asırlık sisleri dağıldıkça, Çankaya bir başka parlıyor herkesin gözünde. Ama meseleleri sadece Çankaya’ya endeksli görmek dağın büyük kısmını kaçırmak olur. Tepede Çankaya olsa da altında kocaman Anadolu var. Aslında bu yüzyılda Anadolu’ya hakim olmak demek dünyaya hakim olmak demek. Çankaya, Ankara yada Türkiye üzerinde yoğunlaşan son mücadele aslında global bir hesaplaşma. Emperyalizmin önüne buzdağı çıktı. Yola devam edebilmeleri için buzdağını aşmaları gerek. Ama bu kez başaramayacaklar.

Hükümette meselenin farkında olanlar olmasına rağmen, başbakan olayın ne kadar farkında ya da bu durum başbakanın ne kadar umurunda bilmiyorum. Aslında bu yeni bir mücadele değil. Global anlamda soğuk savaş bitmiş olsa da, aslında üç asırdır biz kendi içimizde bir soğuk savaş yaşıyoruz. Bu günleri değerlendirirken tarihe bakma lüzumu hissetmeyenler, büyük yanılgı içinde olacaklar. İşin başlangıcı İttihat Terakki’nin oluşması için planların yapıldığı 18.yüzyıla kadar uzanmaktadır. Planlar yapıldı, kadrolar oluşturulmaya başlandı ama yüzyıl beklediler İttihat Terakkiyi kurmak için. İttihat Terakki kurulup, düzmece 31 Mart senaryosu ile II. Abdülhamit tahttan indirilirken aslında tahttan indirilen Türk Milleti oldu. Beklide Mustafa Kemal’in, İttihat ve Terakki’den ayrılmasının nedeni onlardaki ard niyeti sezmiş olmasındandır. Ardından bir maceraperest devreye girdi ve bizi 1. Dünya savaşına soktu. Devlet yıkılmış, sıra bölüşmeye gelmişti. Orda hesapları tutmadı. Milli Mücadele ile tarumar olan planları gözden geçirildi. Vatanı ele geçiremeyeceklerini anladıklarında, ‘devleti ele geçirme” planını devreye soktular. Osmanlı döneminde kullandıkları isimler bir bir değiştirilmeye başlanırken, Türklüğü andıran bir soyadı da alınarak safkan birer Türk imajları oluşturuldu. Yıllarca devletin çeşitli organlarına adam yerleştirdiler. Ülkede ne kadar güç odağı varsa ele geçirmeyi planladılar.

Bir yandan da ülkeyi kuşatan neslin soydaşları, önce kendilerine Kenan illerinde bir vatan edindi, sonrada sermayenin gücünü kullanarak, ABD’yi kendilerinin hizmetinde bir jandarma gücü gibi kullanmaya başladılar. Böylece yaptıkları planlarda hedef kendileri değil ABD olacaktı. Doğrusu emperyalist politikasıyla ABD bu iş için biçilmiş kaftan idi.

Her millet gibi bizimde hassas olduğumuz konuları bildikleri için, milleti bölmeye yönelik ideolojiler üretmeliydiler. Birinin eline komünizm pankartı, birinin eline kızıl elma pankartı, birinin eline de şeriat pankartı tutuşturuldu. Her biri geniş kitlelere hitap eder dereceğe gelince, bunlar birbirlerine düşürüldü, birbirine düşmeyen bir avuç insanı da hesaba katmaya gerek yoktu.

Rejim, laik cumhuriyet olunca bu rejime birde düşman bulmalıydılar. Müslümanları rejim düşmanı gösteremezlerdi çünkü bu devlet Müslüman Türklerin kurduğu bir devletti. Sihirli bir kelime buldular: ‘İRTİCA”. Öğle bezendirip süslediler ki bu gelini, her gören ona saldırır oldu. Ta ki saldıranlar, gün gelip de saldırdıkları kişinin anaları ya da bacıları olduğunu görene kadar. İrticanın beslenip büyümesi için dinciler olmalıydı. Bunu da yaptılar. Sahte bir şeyh etrafına pekâlâ bir sürü insan toplayabiliyordu. Bunları Allah için rejimle savaştırırken, kendisi dünyada iken cennete kavuşuyordu! Otel de yaktırdılar, öğretmen de vurdurdular. Ülkenin aydınını da kurşunlattılar, başbakanını da.

Öğle operasyonel örgütler kurdular ki, birbirine silah sıkan örgüt mensubuyla asker zaman zaman kardeş çıktılar. Eşref Bitlis’ide Uğur Mumcu’yu da öldürten aynı eldi. Millet ne zaman biraz düzlüğe çıksa önce bir terör veya irtica havası oluşturdular, ardından da darbe yaptırdılar. Sonrada kendilerini kahraman ilan ettiler. Danıştay saldırısıyla şapkaları düştü, inandırıcılıkları yok oldu. Danıştay saldırısı gösteriyor ki, bunlar kesinlikle bir darbe peşindelermiş.

Belirtmeden geçemeyeceğim. Bunlar yaptıkları eylemler gün yüzüne çıkmasını engelleyen sihirli bir kelime bulmuşlar. ‘DERİN DEVLET”. Şimdi size soruyorum. Hangi devlet sizin derin devletinizin yaptığı eylemleri yapar? Şifre şöyle aslında, dünyada yaptıkları işleri ABD’nin üstüne, bizde yaptıkları işleri de DERİN DEVLET’in üstüne yıkmışlar. Bakın buradan söylüyorum. Bunlar DERİNDİR AMA DEVLET DEĞİLDİR. Boşuna devletinize falan da küsmeyin bu alçaklara bakarak.

Darbeden ümitlerini kestiler. Şimdi yeni senaryolarla nabız yokluyor ya da yoklatıyorlar. Şunu belirteyim ki bunlar senaryolarını öğle sergiliyorlar ki, kullandıkları dublörler zaman zaman saf vatanseverler dahi oluyor, bu vatansever bir siyasetçi de olabiliyor, bir güvenlikçi de. Kimileri cumhurbaşkanını halka seçtiriyor, kimileri erken seçime gidiyor, kimileri solda sağda birleşmelerden bahsediyor. Oyuncuların çoğu planın kimin tarafından ve niçin ortaya konulduğunun farkında bile değil. Birileri zaman zaman gazetelerde de çıkan fişleme raporlarını bir kayanın tepesinde toplayıp, milleti devletten tasfiye etmeyi planlıyor. Bir diğeri kendisinin dillendiremediği isteklerini, bir parti başkanı vasıtasıyla derhal yapılmak üzere hükümete muhtıra olarak gönderiyor. E ne oldu muhtıran, gerçekleşmeyen bazı maddeleri gibi, son madde de gerçekleşmeyecek.

Yeni senaryoların bence en korkunç ama en etkisizi ise millet arasında ‘öteki” kavramını canlandırarak yeni bir bölücülük oluşturulmaya çalışılması. Hani malum çevrelerde dile getiriliyor ya:

‘biri AKP’liler, biri de ULUSAL LAİK CEPHE.”

Millette hemen peşinize geliyor! Hemen bir partide toplanın. Denemenizde millet ve devlet için büyük fayda var, böylece millet hepinizi birden tasfiye etmiş olur. Birileri 2003 seçiminden hiç ders almamışa benziyor.

Soğuk savaş sadece siyasi arenada sanmayın. En haşin savaş medyada yaşanıyor. Dünün general emriyle manşet atıp yalan haber okuyan medyatörleri, bugün haber beğenmiyor. Dün önlerine gelen servisleri unutmuşlar, bu gün temiz haberlere servis süsü verme yarışına girişmişler. Öğle ya üstünü örtmeleri gereken skandal niteliğinde bir sürü çete ve çete eylemi var. Gazetenin bahçesine bomba atan yakalanınca neden suspus oldun kardeş. Yoksa emri ve bombaları verenlerle bir akrabalığın çıkar korkusunu mu yaşıyorsun? Polisin haber servisi yaptığını sunan değerli sunucu efendi, okuduğun telefon kayıtlarını kim servis etti sana bir söyleyiver.

Ortalık toz duman ama aynı zamanda sessiz. Bakalım sessizliğin esrarı nasıl günyüzüne çıkacak. Şimdi herkes cephe gerisinde evrak toplama yarışındalar. Benim ‘evraklarım senin evraklarını döver” diyecekleri güne hazırlanıyorlar. Bütün bunlar olurken başbakana bakıyorum çok rahat görünüyor. Bunun üç nedeni olabilir. 1. ‘Böyle gelmiş böyle gider” diyor olabilir. 2. Olaylar başbakana farklı takdim ediliyor olabilir. 3. Başbakanın elinde çok önemli belgeler ve planlar olabilir. Ne olduğunu en geç sonbaharda göreceğiz.

Yakalanan çetelerden sonra AB ile sancılı da olsa müzakerelere fiilen başlamış olmamız başbakanın elini çok kuvvetlendirdi. Ama ‘at binenin kılıç kuşananın.” Attan düşmüştü, bakalım kılıcıda elinden bırakır mı?

* * *

Bu arada bir gazetenin başyazarı siyasilerin amel defterlerini tutuyor, kimini dinci, kimini dindar diye kayıt altına alıyor. Acaba hangi dine göre değerlendirme yapıyor dersiniz?

* * *

4. Türkçe Olimpiyatları’nı izlediniz mi? Eğer ümitlenmek istiyorsanız internetten bulun ve izleyin. Emeği geçen herkesin eline diline sağlık. Gerçekten gurur gözyaşlarıyla izledim. Hepsini tebrik ediyorum. Türkiye için bu kadar önemli bir organizasyondan bahsetmeyen TV ve gazeteler oldu sevgili okurlar. Birilerinin ya gözleri kör, ya da kalpleri başka milletlerle birlikte atıyor.

* * *

Size Clintın’ın ifadesiyle müjdeyi vereyim.

’21.yüzyıl Türk asrı olacak.”

Asım LİVANELİ
19.06.2006

Bu İçerik 6715 Kez Görüntülendi

Politika Üye Listesi