Şavşat Duvar Gazetesi Politika

Siyaset

Turgay Köksoy

Site ile ilgilli görüşlerimi daha önce açıklamıştım tekrar teşekür ve tebrik kısmını geçersek; sanırım sitede takip edemediğim bir siyasi tartışma olmuş. Bence slogan düzeyinde olmadıkca belli bir seviyede siyasi düşüncelerde yazılabilmelidir...

***

Site ile ilgilli görüşlerimi daha önce açıklamıştım tekrar teşekür ve tebrik kısmını geçersek; sanırım sitede takip edemediğim bir siyasi tartışma olmuş. Bence slogan düzeyinde olmadıkca belli bir seviyede siyasi düşüncelerde yazılabilmelidir. Takip ediyorum, arkadaşlar sevgili hemşerilerimiz yazıyor "site çok güzel olmuş, emeği geçen arkadaşlara teşekür ya da of dağlar of" bu kadar basit mi yanı hiç düşünüyormusunuz niye dışardayız. Boşanan, çocuksuz, okulsuz kalan köylerimizi. o köyler işte; doğasına doyamadığımız, uzaktan ahlar oflar çektiğimiz o yerler;

O köylerde ve o köylerde belkide bir nesil sonra gidecek, yanında kalacak akraba bulamıyacağız. Ve kimbilir belkide çocuklarımıza torunlarımıza bu siteden göstereceğiz bak buda bizim köy diye. zaten yaylalarımız şimdiden yok oldu en kalabalık köylerde bile çıkan kalmadı gibi. Artık ne neneler yayladan gelirken çocuklar önlerini kesiyor gevrek versinler diye ne de yayla peynirleri yağları yeniyo kış boyunca ne de yaylada esmerleşmiş dudakları çatlamış tombiş yanakları al al olmuş çocuklarımız geliyor çakal öküzün kuyruğundan tutarak yayladan bu yalnızca göç değil arkadaşlar bu aynı zamanda bir kültürün yok oluşudur, 12 eylüldür, işte bu tarih göçünde kültürel ve politik erozyonunda miladıdır. o yaylar hep orda ama insanları ........

***

Dünkü yazımda şavşat köylerindeki yok oluşun miladını 12 eylül olarak vermiştik. Evet şavşatın coğrafi konumu gereği belki babadan oğullara devreden kullanılabilir arazi parçalanması ile birlikde gelen geçim zorlukları, eğitimin yüksekliğine paralel olarak memur sayısındaki artışla beraber gelen göç. hepsi bir faktör olabilir ama biraz dikkat edilirse 12 eylül ve takip eden yıllarda çok hızla genç nufus ya hapse gitti yada şavşattan uzağa ve gidenlerin çoğu geriye dönmedi.Bazı arkadaşlarımızın düzenli işleri oldu bazıları zor anlar yaşadı. bir çoğumuz evlendik, çocuklarımız oldu.Zor olsada bu koca şehirlerde yaşamak; yinede çocuğun eğitimi dedik. hanım dedik, çocuklar istemiyor dedik kaldık. belki iyi bir semtte iyi bir işte belki kentin varoşlarında ama dönmedi kimse istesede dönemedi. Köydeki ailenin diğer çocuğunuda büyük şehir rüyası sarar. illa oda gidecektir abisinin, ablasının yanına; ya okumaya , yada iş bulmaya..

köydeki aile zaten işi gücü iyice azaltmıştır.hayvanlarıda satmıştır belkide hala hayıflanıyordur yok pahasına gitti diğe ama çaresizdir yaslarıda hayli ilerlemiştir. yoktur yapacak güçleri, mörbetleri yoktur. kolları kanatları kırıktır.yinede her namazda dua ederler uzaktaki çocukları için.artık ihtiyarlar yalnızdır köyde. birde sık sık hastalanmaya başlamışlardır.çocukların yanına gidip bir kontrolden geçmeli yada torun olmuştur ana baba çalışıyor anne gel bu kış sen bak. hem bir değişiklik olur sizede hem bir gözlerinede baktırırız. babamın dizlerinide gösteririz ve köydeki aile; elindeki son boz ineğide satar. tahta kapıya takar kilidi.bakar minübüsten o aşina yerlere tarlalara tepelere çoğu kapalı evlere bizede kısmet bügüneymiş der ve yol alır bilmediği topraklara...

işte göçün dramatize edilmiş hikayesi bu. benim köyümün yaylasına yıllardır çıkan yok şimdi kalkıp gitsem in yok cin yok tanıdık yok insan yok hollandalı bir turistten ne farkım var yaylamda bir iki flaş patlatıp soğuk suda rakı içip dönüp gelmekten başka...

şavşatın coğrafyası, eğitimi, sosyoekonomik durumu

vs vs. hepsi hikaye asıl realite sürgün edilen bir kuşak ve bu kuşağın çocuklarının asla oturmayacağı ama yazları onbeşgünlüğüne ve resimlerde sevdiği köylerimiz yaylalarımız.yarın, o onbeş günlük ziyaretlerde olmayacak çünkü ziyaret edecekleri kimse kalmayacak. işte şavşatımıza 12 eylülün bıraktığı miras bu...

***

sanırım bir tartışma platformu açtık. bizimkisi belkide biraz uzaktan gazel okumak ta dahi olsa veya öyle algılansada hepimizin gördüğü içimizin yandığı bir realite var bence boş mesajlar atmaktansa şavşatı şavşat yapan değerleri korumak ve yaşatmak adına belki küçükde olsa esintiler yakalarız. en azından umudu da umutsuzluğuda paylaşırız farklı yerlerde farklı yaşam biçimlerindede olsak ortak bir kalbin sesini duyarız. Şavşatı Şavşat yapan yalnızca yaylaları, doğal güzelliklerimi ? o yalnızca biri eğitimi, yaşam biçimi, duruşu politik kimliği ile kendine özgü köy ve yayla evleriyle, bişisiyle, ğınkaliyle ve en önemlisi kendine özgüveniyle çoğaltabileceğimiz değerlerdir şavşatı şavşat yapan.Yoksa doğal güzelliklerimiz yerinde duruyor onları kimse götürmedi fakat diğer değerler tırpanlandı onlar toz duman kimlikler değişti omuzlar çöktü."o güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler" sanki şimdi sevgili gümüş dostum derki geçmişi karıştırmayalım acıları deşmeyelim sorunların çözümünü tartışalım der. güzel de der ama o kadar basit değil bugün dünde saklı ise dünü tartışacaksın önce dört işlemi öğreneceksin eğer istiyorsan çözmek problemi. şavşatı (köylerini) dağıtan bence ekonomik kaygılar değildir. daha önceki yazılarımda değindiğim gibi o bir politikanın sonucudur.başka sebepler belki %1lik bir orandır. 12 eylüle başlayıp takip eden yıllarda uygulanan sistemli bir politika onun için geçmiş tearıyoruz veya sorguluyoruz bugünü sevgili ali ihsan kardeşimizde 5 ana başlıkta toplamış çözüm önerilerini güzel çözümler eğer türkiye ölçeğinde alırsak. ama şavşat ölçeğine inersek bence ı ı neden mi şöyle bir bakalım daha iyi bir eğitimden kasıt üniversite eğitimi ise ünv.bitiren büyük şehirlerde işbulma uğraşına giriyor. geri gelmiyor ki . zaten şavşatımızda eğitim eksikliğinden bahsedemeğiz yok eğer ilkokulsa ;çocuk yok, okullar kapalı kimi eğiteceksin. daha iyi bir tarım gerçekten çok önemli bilinçli tarım ne yetiştireceğini, pazarını, araştırıp yapmak ama şavşat ölçeğine vurduğumuzda un var yağ var şeker var ama helvacı yok yani araziler bomboş ekilmiyor biçilmiyor tarım yapan yok ki iyisini yapalım. hayvancılık da keza aynı istihdama gelince kimi istihdam edeceğiz? genci. genç nerde? şehre kaçtı. şehir nerde...

herşey sonuçta başladığımız yere dönüyor. ve gidiyorum ta ilkokul ortaokul lise hep vardık hep çoktuk ve birgün herkes, herşey sustu. sanki yoktuk, sanki yaşamamıştık, sanki tektik, yalnızdık. sonra savrulduk sonbaharda, düşen yapraklar gibi bu bir oyundu ve yenildik işte bırakıp sevdalarnı arkalarında sessice gittiler kimse görmedi, kimse duymadı sanki dağların pusu çökmüştü göz görmüyor kulak duymuyordu.sonra pus kalktı yalnızlık kol gezidiği bugünlere gelmiştik şimdi yeni günce"giden memnunmuki yerinden, dönen yok seferinden" dostca kalın.

***

bakış açımız ne olursa olsun, hepimiz sebepleri farklı şeylere

bağlasak da, nihai gerçekte birleşiyoruz. Sonuçta bir göç olmuştur. Yıllarca ekip biçtikleri tarlalarına çaresizce bakan analarımız, babalarımız yada ninelerimiz dedelerimiz kalmıştır. acaba arkadaşların dediği gibi yalnızca ekonomik bir kaçışmıydı bu.Gerçekten Şavşatlı kendi ekonomisini yaratamaz mıydı. Şehirde yaşam gerçekten çok kolay mıydı. gidenler, gerçekten mutlu muydu gittikleri yerde.

Önce biraz gerilere gidelim. Köylerimizde okullar dolu, köyüne göre 200-300 öğrenci okuyor. orta okul lise talebeleri şavşatta, satlelde, samcel de ev tutuyor, fırından ekmek alıyor, lokantadan yemek yiyor, bakkaldan alışveriş yapıyor, minübüslerle köylere gidiyor, köylü arazisinin tamamını ekip biçiyor, işci aradığın zaman bulunuyor, her evden az çok hayvan çıkıyor, yaylalar dolu, çobanlar tutuluyor,köydeki vatandaş alışverişe geliyor. işte, bu bir ekonomi, bu bir istihdam.

insanların yüzündede öğle acı, mutsuzluk ifadesi göremazdin zaman içinde bu ekonomi de değişir gelişir daha bilinçli, daha rantabl olabilirdi.Yani bugünlere taşınabilirdi.

ne oldu.

tabi önce 12 eylül oldu.daha önceki yazdığım sair sebeplerle gençliğin büyük bir kısmı kırmızı kartla saha dışına çıkartıltı. artık itici güçten,forvetten yoksun takımda kopmalar başladı sonra iknci perde açıldı bu 12 eylülün devamı özal dönemi forvetini,dinamosunu kaybetmiş olan hala orada kalan diğer gençlik ise televizyonla tanıştı kapitalizm evlerimize girmişti her gece aklını çeliyordu . kaç kurtul şu köyden diyordu . dallası, yalan rüzgarını izliyor şehirdeki renkli yaşamı görüyor. artık unutmuştu. abisi, neden içerdeğdi. ablası neden gitmişti buralardan.unutmuştu daha dün kurduğu düşleri,okuduğu şiirleri..

unutmuştu.Şimdi başını koyunca yastığa yeni düşler görür olmuştu. uyku girmiyordu gözüne. mutlaka gitmeliydi şehire ya okumalı yada bir işe girmeli artık güç paraydı. sonra ilk gidenlerin tuttukları evlere,birer ikişer geldiler şavşat dernekleri ,kahveleri açıldı .Belli semtlerde şavşat veya köy mahalleleri kuruldu.Artık dönüşü yoktu iyi yada kötü, kolay yada zor. yaşanacaktı. ve yaşandı çocukları oldu istanbul, bursa, adapazarı, doğumlu .Okula gittiler arkadaşlarını,dostlarını aşklarını burada buldular bu artık yeni bir kuşaktı. bunlar şehirliydi.Şavşat onlar için babalarının annelerinin vatanı ve yaz tatillerinde dedelerini, ninelerini ziyarete gittikleri güzel bir yer. şehirdeki yaşam tüm zorluğuna rağmen devam ederken köyde okullar bir bir kapanmaya başlar artık cocuk sesi duyulmaz olur ne su getireni ne hayvan otlatanı vardır. ekim zamanı gelmiş ekeni yok,biçim zamanı gelmiş biçeni yok parasıyla da çalışanı yok.köyledeki bu erezyon elbette doğal olarak şavşattaki esnafıda vurur hale geliyor. Şavşat esnafı da babanın torunu,oğlunu kızını beklemesi gibi yazı bekler oluyor.

kendi içinde dönen, yaşıyan bir ekonomi bu süreçte iflas ettiriliyor.şu an arazilerin büyük bir kısmı atıl durumda. elbette birgün birileri o topraklar üzerinde yaşayacak ama bunlar şavşatlı mı olur kimbilir....

Şimdi bu süreci salt ekonomik sebeplere bağlamak bence çok saf dillilik olur. daha önceki yazımda dediğim gibi bu bir oyun ilk perdesinde biz varız . okulda, tarlada, yaylada sararan ekinde,ağustos sıcağında harmanda, meydandanlarda biz varız.

sonra ikinci perde açılır. yine biz varız . içerde, sürgünde, acılarda. doğmamış çocuğun düşünde,bir annenin gözyaşında. acıda da olsa varız. üçüncü perdede biz yokuz kimse yoktur herkes yalnızdır. köydekide kenttekide yalnızdır. yabancılaşmıştır kendine, çevresine. egosu öne geçmiştir. bencilleşmiştir. şavşatlı kimliğini eskibenliğini rakı sofralarında entel sohbetlerde arar olmuştur. sonra ; sonrası, sanırım dördüncü perde. yaşayıp göreceğiz.

__________________________________________

sevgili Turan

evet bunlar gökten inmedi. yerden de bitmedi. elbetteki üretim ilişkilerinin bir sonucu olarak zayıf kapitalist sermayenin ucuz işgücü temini feodalizmin tasviyesi nin bir sonucu olarak oluşan sürec. fakat ben yalnızca şavşatımıza yansımasını görünen, algılanan yanının biraz duygusal yönüyle kendimce aktardım. başlığın siyaset diye gitmesi bazı arkadaşların özellikle "siyaset sokmayalım" sözüne atfen yazılmış bir başlıktır. yalnızca. belkide birçoğumuzun kendinden çevresinden yaşamın bir anını bulabileceğini düşündüğüm yüseysel bir bakış. belkide boş bir seda veya yalnızca bir duygu boşalması da diyebiliriz.

hoşca ve dostca kal

Bu İçerik 4968 Kez Görüntülendi

Yorumlar

Özgen Turan

Sorun Kapitalizm

Özgen Turan - 2 Ekim 2004

turgay köksoy arkadaş, bir önceki yazına da bir yorum eklemiştim. eline ulaştı mı bilmiyorum. hiç bir alanda ve yerde olmadığı gibi, tabi ki şavşat’ta da ekomomi ve siyaset birbirinden kopuk değildir. göç bağlamında şavşat’ın durumunu inceliyor ve üç döneme ayırıyorsun... ve sanırım; savsat’tan kentlere göçün artarak sürmesini ve “üçüncü dönem”e rengini vermesini 12 eylül darbesi ve onun uzantısı Özal siyasetinin bir sonucu olarak görüyorsun...çok yanlış değil; ama burada bir sorun var: Peki 12 eylül ve özal neyin sonucuydu? bunlar gökten zembille mi indiler... bunlar da, şavşat ve tüm kırlarda artan göç de asıl olarak kapitalizmin gelişmesiyle, sermaye sınıfının her alanda (iktisadi-siyasi-kültürel vb.) egemenliğini pekiştirmesiyle ilgilidir. bugün işçi-emekçiler sefalet ücretine çalışıyor. büyük mücadeleler sonucu elde ettikleri demeokratik-sosyal-iktisadi hakları ya gaspediliyor, ya da bir bir budanıyor. kapitalist gelişme ve sermaye iktidarının çıkarlarını gözeten politikalar egemen olmasaydı, bu yapılabilir miydi? kırdan kente göç hızlandırılarak işsizler ordusunun sayısı ve işçiler arasıda rekabet artırılmasaydı, 12 eylülün desteği ile burjuva kültür ve hukuk her yerde, çoğunluk şahsında egemen kılınmasaydı bunlar yapılabilir miydi? Şavşat ve her yerde göçün nedeni kapitalist düzendir. kapitalist üretim ve paylaşım ilişkileridir...gerisi sadece sonuçtur... Selamlar. Özgen Turan

Özgen Turan

Havanda Su Dövmek!

Özgen Turan - 1 Ekim 2004
Merhaba dostlar; düşünmek, üretmek ve tartışmak çok güzel...Ama bu tartışmada eksik olan, yanlış giden bir taraf var... Şavşat ve şavşatlı şovenizmi öne çıkıyor. Şovenizmin her türlüsü gericiliğe hizmet eder. Öne çıkarılması gereken insan, insanı değerler, dünya ve dünya vatandaşlığı olmalıdır. Sınıfsız, sömürüsüz ve sınırsız bir dünya olmalıdır... Turgay Köksoy arkadaşa bir açıdan katılıyorum. “Şavşatı şavşat yapan, sedece doğal güzellikleri değil. Bir bütün olarak toplumsal yaşamdır. Ama bu, her yer ve herkes için geçerli değil mi? Geçmişte Şavşatı ve Şavşatlı’yı “güzelleştiren” toplumsal mücadelede karşısında aldığı tavırdır, tuttuğu mevzidir... Bu ise; o dönem dünya ve Türkiye keskinleşen toplumsal mücadeleden bağımsız değildi... Şavşata ve Şavşatlı’ya özgü bir durum, erdem değildi. Nihayetinde bu mücadele dünya ve Türkiye çapında dibe vurunca, yükselen dalga geri çekilince Şavşat ve Şavşatlı’da bundan payına düşeni fazlasıyla aldı. Dömenin öncü kadroları kendi içinde ve aldıkları pratik-politik-ideolojik tutuma göre üç katagoride saflaştılar. 1-Dövüşürken düşenler. 2-Sadece yükseliş döneminde değil, gericilik döneminde de dövüşenler. 3-Burjuvaziyle uzlaşanlar ve kapitalist düzene karışanlar... Bu durumla ilk kez karşilaşıyor değiliz, son kez karşılaşmadığımız da aşikardır. İktisadi alanda yaşananlarda da durum aynıdır. Yoksullaşma, kırdan kente göç, yöresel ve Şavşat’a, Şavşatlı’ya özgü bir durum değildir. Yalnızca, dünya emperyalist sisteminin ve Türkiye kapitalizminin kır emekçilerine dayattığı bir sonuçtur... Buna karşı durmanın yolu da parça ile bütünün ilşkisini gözden kaçırmamaya, sahte düşmanlar ve gündemler peşinde zaman ve enerji tüketmemeye bağlıdır. Dostça Selamlar... Özgen TURAN
Erdal Gün

Tebrikler

Erdal Gün - 27 Eylül 2004
evet hemşerim çok doğru yazınız, doğrular bunlar ayrıca şavşatın değil bütün türkiyedeki köylerin yokuluşu, kaderi aynı, siyaset yazınızda ki TEBRİKLER

Politika Üye Listesi