Şavşat Duvar Gazetesi Politika

Timsahın Gözyaşları

Erdoğan Bilgin

Bu memlekette dünyaya gelmiş, çilesini çekmiş, eğitim görmüş, düşüncelerini, fikirlerini topluma aktarma becerisini göstermiş, bulunduğu camiaya ve daha geniş kesimlere fikirlerini benimsetme başarısını göstermiş bir ‘insan” Hrant DİNK, gittiği yoldaki bubi tuzaklarına düşmüş ve menfur bir cinayete kurban gitmiştir. Katledilmiştir. Toprağı bol olsun.

Düşünceler fikirleri, fikirler davranışları, davranışlar karakteri ortaya koyar. Fikirleriniz veya topluma aktardığınız düşünceleriniz, belirli bir zaman sonra sizi yönetmeye başlar. Yani, söyledikleriniz, yazdıklarınız sizi ipotek altına alır. O yüzden aydınlar, yazmadan, konuşmadan önce iyi değerlendirme yaparlar. Elinden ve ağzından çıkana kadar sahibi oldukları sözlerin, çıktıktan sonra esiri olurlar. Her zaman sizin kendinizi ifade etme, meramınızı anlatma fırsatı olmaz. Ülkemizde öyle birçok değer var ki, tanımadığımız. Bu imkânımız olmadığına göre öncelikle herkesi sevmekle bakmalıyız hayata. Fiillerinin cevabını insanlar burada yargıya, ukbada yaradana versinler.

Fikirlerin suç sayılıp cezaevlerine atılmasına karşı olduğumuz bir yerde, fikirlerin silahla susturulmasını kabul etmek mümkün değil. Bu yaşanan olay daha çok su kaldırır. Sisteme, rejime, devlete, inançlara, değerlere, mukaddes mefhumlara, hükümete, fakirliğe, işsizliğe, yolsuzluğa, adam kayırmaya, peşkeş çekmelere, eğitimde adaletsizliğe, saltanata karşı olup saltanat kavgası verenlere olan tepki, eleştiri ve muhalefet bu zeminde kendini ifade etme fırsatını bulup, iyi ‘istismar” edecekler. Dün, onlarca öldürülen yazar, çizer, bilim adamı ve fikir adamlarının arkasından olduğu gibi.

Asıl mesele burada. Trabzon’u, Karadeniz’i, Türkiye’yi, Türk Milletini daha da büyüterek Türk dünyasını masaya yatırıp nedenleri içinizdeki kini kusarak sayabilirsiniz. Ancak, yapılan her itham, iftira, karalama, suçlama karşısında kendini mağdur durumunda gören birçok aklıselim olmayan, basireti gelişmemiş gencimizin yine bu cinayeti yaptıran düşünce dünyasına sahip birilerince iğfal edilmesi kaçınılmaz olacaktır.

Elinde gücü bulunduranlar, topluma ve toplum değerlerine saldırırken amaçlarını ve hedeflerini bildiklerinden bu sonun mimarlarıdır. Kolaya kaçıp toplumu suçlamak, toplumsal reaksiyonları suçlamak, milli refleksleri suçlamak, sivil toplum kuruluşlarının AB sürecine paralel hükümetin çıkarmaya çalıştığı yasaları eleştirenleri suçlamak, azınlık yasasını eleştirenleri suçlamak, patrike ekümenik sıfatı kazandırılması ve İstanbul’u üçüncü bir din devleti (Vatikan-İsrail) haline dönüştürülmesine karşı çıkanları suçlamak, misyoner faaliyetlerine tepki gösterenleri suçlamak, özelleştirme adı altında yabancılaştırmaya karşı çıkanları suçlamak, yabancılara kontrolsüz mülk satışını eleştirenleri suçlamak kısacası MANDACILIĞA karşı çıkanları suçlamak asıl perde arkasındakilerin korunmasını sağlamak olacaktır. Eğer zaten suçlular bunlarsa, bu tepkileri veren Demokratik Kitle Teşkilatları bellidir. Alırsınız bunların yönetici ve üyelerini verirsiniz cezalarını rahatlarsınız ve istediğiniz gibi at koşturursunuz. Ama böyle bir deli saçmasını kabul etmek mümkün değildir.

Birilerinin bu toplumsal reflekslerin, bu menfur cinayete neden olduğunu söylemesi doğru olduğu anlamına gelmez. Bu milli reflekslerin Hrant DİNK’i öldürenlerce boğulması demektir. Ayrılıkçı grupların ve uçta siyasi oluşumların istimrarına en güzel cevabı Türk Ermeni Cemaati lideri Matrukyan vermiştir. Evet, bir cenaze üzerinden prim yapma hastalığını hala terk edemeyen, toplumla asla barışık olamayan, her fırsatta salya sümük bu millete ve devlete nefret kusan AB ve İLO destekli dernek, sendika veya siyasi oluşumlar gereken cevabı en yetkili yerinden almış olmalılar.

Bu toplumun milliyetçilik duygularını faşistlik olarak itham edenler, bu toplumun diyalog ve hoşgörü anlayışını hümanistlik olarak adlandıranlar, bu toplumun Ermeni-Rum-Türk ayrımı yapmadan değerlerine ve acılarına ortak bir refleksle sarılmasını acizlik veya istismara açık olarak görenler, bu toplumun muhafazakâr yapısını gericilik olarak tanımlayanlar, bu toplumun demokrat yapısını din düşmanlığı olarak ifşa edenler asıl meseleyi maniple etme gayretinde olanlardır. Sağlıklı sonuçlar doğurmaz.

Devletin güvenlik güçleri ve yargısı yerine kendilerini koyanların, medya imkânlarını da kullanarak topyekûn topluma veya toplumun bir kesimine kendilerini ifade etme hakkı vermeden saldırmaları bu sakat mantık ve sonuçların doğmasına neden olmaktadır. Kimse bu memleket insanlarını ‘kum torbası” olarak görmemeli, eleştiriler, yorumlar, ifadeler daha bir sorumluluk içinde ortaya konulmalıdır. Fikirler anlatılsın, yargılama yapılmasın. Fikirler değil, fiiller cezalandırılsın.

Bu fonksiyonunu sağlıklı ve sorumlu bir şekilde yerine getirmediği ortada olan medyanın bir yerlere yaranma adına yapacağı ‘istismar” kurbanlar üzerine dökülen timsahın gözyaşları olmaktan kurtulamayacaktır.

Bu İçerik 1464 Kez Görüntülendi

Politika Üye Listesi