Şavşat Duvar Gazetesi Şavşat Gündemi
Derelerimizi Kapitalizmin Sömürüsüne Terk Etmeyeceğiz.
SU YAŞAMDIR, SATILAMAZ!
Bugün, dünyamızı sömüren ve her biri Türkiye’nin bütçesinden 6’7 kat daha büyük dev kapitalist tekeller bulunmaktadır. Gıdadan enerjiye, otomotiv ve elektronikten silah sanayisine her alanda faaliyet yürüten bu sermaye tekelleri tıpkı bir ahtapotun kolları gibi yeryüzüne yayılmış durumdalar. Devasa büyüklükteki bu kapitalist tekeller sömürülerini artırabilmek için, elbette yeni gezegenler keşfedemeyeceklerine göre biz insanoğlunun yaşadığı her yerde bu sömürülerini derinleştirmek istiyorlar. Bütün dünyayı pazar, yeryüzü üzerinde yaşayan her bir insanı da kendi müşterileri olarak görüyorlar.
Ülkemizdeki sermaye çevreleri de işte bu kapitalist tekellerle birleşmek suretiyle küresel boyuttaki bu sömürü çarkına eklemlenmiş oluyorlar. Yeryüzündeki mevcut devletlerin, ama özellikle de bizim gibi geri kalmış ülkelerin ekonomisine ve siyasetine dolaylı ya da doğrudan yön veren asıl güçler işte bu tekellerdir. Bütün dünya da olduğu gibi, ülkemizdeki özelleştirme politikalarının arkasında yine bu güçlü tekeller bulunmaktadır.
Bunlar, insanoğlunun toplum adına bugüne kadar yaptığı ne kadar değerli şey varsa hepsinin alınıp satılmasını istiyorlar. Onlar istiyorlar ki kamu adına hiçbir şey yapılmasın, devletler ekonomik alandan çekilsin ve yeryüzündeki her şey işte bu sermaye tekellerinin egemenliğine açık hale gelsin. TÜPRAŞ, TELEKOM gibi ülkemizin en karlı kuruluşları tam da bu politikalar sonucunda satıldılar. KİT’lerin özelleştirilmesi ile başlayan bu süreç, bugün başta eğitim ve sağlık olmak üzere, içinde yaşadığımız doğanın bütün nimetlerine, yani sularımıza, madenlerimize, yaylalarımıza kadar sıçramış bulunmaktadır. Nitekim bölgemizin bütün dereleri Hidroelektrik Santral (HES) ler gerekçe gösterilerek 49 yıllığına yerli ve yabancı sermaye ye satılmış durumdadır.
O nedenle siyasal iktidar, ‘muhterem Şavşatlılar, sularınızı babalar gibi sattık” diyemeyeceğine göre, ‘ülkenin kalkınması için HES’ler gereklidir” bahanesi üretilmiştir. Hiç şüphe yok k, bir ülkenin kalkınması için elektrik üretimi vazgeçilmez bir enerji kaynağıdır. Ancak ‘ canlı yaşam” gözetilmeden, Şavşat’ın doğasını mahvedercesine gerçekleşecek bir yatırım politikasının da kalkınma olmadığını anlamak güç değildir.
Çünkü derelerimizde kurulması tasarlanan hidroelektrik santralleri nedeniyle bu güzel doğa yok olmakla karşı karşıyadır. Aynı dere üzerinde ortalama 7’8 santralın yapılması ve dere suyunun büyük çaplı boru ve tünellere toplanması bile başlı başına derelerimizin kuruyacağı ve bundan bütün canlı yaşamın olumsuz yönde etkileneceği açıktır.
Görünen odur ki, mevcut siyasal iktidarın Doğu Karadeniz’in kalkınması için, bölge insanının yararına herhangi bir programı yoktur. Çünkü aynı iktidar bu bölgeyi hem doğa turizm alanı olarak ilan ediyor, hem de tek bir dere kalmamacasına yüzlerce santralın kurulmasına izin veriyor. Bu demek oluyor ki, siyasal iktidar D.Karadeniz’in geleceğini derelerimizin satışından elde edilecek para karşılığında satmış bulunuyor. Bunun başka bir adı var mıdır? Satılan derelerimizin birer birer büyük kapitalist güçlerin eline geçmesi acaba bir tesadüf müdür?
Bugün, su ve enerji tekelleri yeryüzündeki suların tümünün özelleştirilmesini ve paralı hale getirilmesini istiyorlar. Bu tekellerin girişimi ile İstanbul’da gerçekleştirilen Dünya Su Formu’nun toplantısına katılan başbakan da adeta bu politikanın yasalaşması için mesai yapıyor. Oysa uzmanlar, bilim insanları küresel ısınma nedeniyle su kaynaklarına sahip olmanın ne kadar stratejik değerde olduğunu; hatta su savaşlarının dahi kaçınılmaz olacağını durmadan yineliyorlar.
Bütün bunlar alt alta konulduğunda öyle anlaşılıyor ki, yapılması tasarlanan yüzlerce HES’ in bu güzel doğada yaratacağı tahribatla bizler iç içe yaşarken, onlar elektrik satıp para kazanacaklar. Bugün, atalarımızdan emanet aldığımız bu topraklarda yaşayan biz Şavşatlılar, borulara ve tünellere toplanacak olan sularımızın yüzünü bile göremezken, onlar bu sularımızı bütün dünyaya pazarlayacaklar. Evet, onlar, gelecek 20’30 yıl içinde suyun petrolden çok daha karlı ve stratejik bir kaynak olduğunu iyi biliyorlar. O nedenle sularımızı, savaşsız, topsuz-tüfeksiz, hile ve aldatmacalarla ele geçirmenin yol ve yöntemlerini arıyorlar. Bunun için yerli işbirlikçileri karşımıza çıkararak kendilerini gizlemeye çalışıyorlar.
Buna izin verecek miyiz?
Sırası gelince tören meydanlarında hamasi nutuklar atıp ama sularımızın kapitalist- emperyalist güçlerin eline geçmesine seyirci mi kalacağız? Yoksa Çanakkale şehitlerinin ve kurtuluş savaşının o inatçı ruhuna sadık kalarak sularımızın tek bir damlası için dahi mücadele mi edeceğiz?
Şunu çok iyi biliyoruz ki, eğer Şavşat halkı kararlı bir tutum gösterdiği sürece HES’lerin bu ilçede kurulması mümkün değildir. Nitekim hangi yöre halkı deresine sahip çıkmışsa orada HES inşaatları ya başlayamamış ya da durdurulmuştur. Açılan hukuk davaları sonucu mahkeme kararları ile durdurulan çok sayıda HES projesi mevcuttur. Anlaşılan odur ki, biz Şavşatlılar derelerimizin geleceğini üç kuruşluk çıkar uğruna satmaz veya satan işbirlikçilere aldanmazsak, aç gözlü şirketlerin çekip gitmekten başka seçenekleri olmayacaktır.
O nedenle, Derelerin kardeşliği Platformu olarak, sularımızı korumak için, tüm canlı yaşamın ortak ve doğal hakkı olan sularımızı kapitalist güçlerin sömürüsüne terk etmemek için duyarlı olmaya ve mücadele etmeye çağırıyoruz.
DERELERİMİZİ KAPİTALİST ŞİRKETLERİN SÖMÜRÜSÜNE TERK ETMEYECEĞİZ.
SU YAŞAMDIR, SATILAMAZ!
DERELERİN KARDEŞLİĞİ PLATFORMU - ŞAVŞAT
Savsat.Com Web Ekibi Notu
Yukarıdaki yazı -Derelerimizi Kapitalizmin Sömürüsüne Terk Etmeyeceğiz- başlıklı bildirinin tam metnidir.
Bu İçerik 15544 Kez Görüntülendi