Şavşat Duvar Gazetesi Şavşat Gündemi
İkna Toplantısı
23 Ekim 2009 tarihinde, Susuz Köyü sınırları içerisinde yapımına başlanacak olan OMEGA HES için ‘Bilgilendirme Toplantısı” adıyla bir tür ikna toplantısı gerçekleştirildi. Biz buna ikna toplantısı diyoruz çünkü toplantının formatı, yani düzenlenme biçimi bilgilendirmeden daha ziyade yöre insanını ikna etmeyi amaçlamaktaydı. Bu dereleri özelleştirme yoluyla satan taraf olarak devletin Artvin’deki ilgili kurumların temsilcileri ile bu dereyi bizzat satın alan şirketin vereceği bilgilerin tarafsız ya da objektif olması zaten beklenemezdi. Elbette ki bu durum, görevli insanların iyi ya da kötü niyetinden bağımsız olarak eşyanın tabiatına aykırı olmasındandı.
Derelerin Kardeşliği Platformu olarak bizler de oradaydık ve dolayısıyla bu toplantının amacını, sunulan bilgileri, yöre insanının endişelerini anlama fırsatı bulduk. O nedenle orada edindiğimiz bilgi ve izlenimlerimizi bütün Şavşat halkıyla paylaşmayı gerekli görmekteyiz.
1- Bu toplantı, ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) Yönetmenliğine göre santralın kurulacağı yörede yaşayan ve mağdur olacağı düşünülen halkın bilgilendirilmesi ve bir anlamda onayının alınmasını zorunlu kıldığı için yapılmıştır. OMEGA adlı şirketin hazırlattığı ön ÇED raporunun onaylanabilmesi, yani ilgili yerel kurumların denetiminden geçebilmesi için ilk şart yöre halkının rıza göstermesine bağlıdır. Halk karşı durduğu sürece şirketler hukuki olarak sıkıntı yaşayacaklarını bildikleri için de bu tür ikna toplantılarına itina ile yaklaşmaktalar. Halk dilinde söylemek gerekirse köprüyü geçinceye kadar dayı demeyi yeğlemekteler. O nedenle ilk önce Susuz Köyündeki santralden başlanması tesadüf değildir. Zira OMEGA adlı şirketin yetkili mühendisi aynı köylüdür. Dolayısıyla kendi köyünü ve çevresini iş vaadiyle ve akraba ilişkileriyle ikna etmesi daha kolay olacağı için buradan başlandığı anlaşılmaktadır.(Biz, verilen başka vaatleri şimdilik saymak istemiyoruz)
2- Devam eden bu süreç, ön ÇED raporunun ilgili görevlilerce yerinde incelenerek varsa teknik eksikliklerin giderilmesinden ibarettir. Aslında ilgili kurumların görev ve yetkileri bu konu da oldukça sınırlıdır. Dolayısıyla yetkileri daha ziyade şirketin yapacağı işleri denetlemek olan kurumların, ‘halkı mağdur etmeyiz ve ettirmeyiz” sözleri bir güvence teşkil etmemektedir. Çünkü Han vadisindeki suyun ‘kullanım hakkı”nın şirketlere satılmış olması gibi asıl gerçek varken, bu tür sözlerin yeterli olmayacağını bilmemiz gerekir. Su kullanım hakkı şirketlerin eline geçtikten ve arka arkaya 4 tane santral yapılarak ortada dere diye bir şey kalmadıktan sonra bu sözlerin ne anlamı kalacaktır. Suyun kullanım hakkını alan şirketler kuru sözlerden ziyade, örneğin Han deresindeki 15 pare köyün sadece bugün değil yarında kullanabilecekleri içme, tarımsal sulama ve değirmen suyu haklarına dokunmayacaklarına dair noter huzurunda bir güvence verebiliyorlar mı? Çünkü Şavşat halkı bugün tarımsal üretim refleksi gösteremese de yarın yapmayacağı anlamına gelmez.
3- ÇED raporları kurulacak her bir santral projesi için ayrı ayrı hazırlanmaktadır. Oysa Şavşat sınırları dâhilinde kurulması tasarlanan şimdilik 20 santral projesi bulunmaktadır. Bunun 7 tanesi Meydancık deresi, 4 tanesi Han deresi, geri kalan 9 adet projede Mansurat ve Tigrat deresinde kurulması tasarlanmaktadır. Yani 20 adet santral bu dört vadiye sığdırılacaktır. O halde her bir santrale ayrı ayrı ÇED hazırlamak yerine her bir vadinin bütününü kapsayan ortak bir ÇED olması gerekirken bundan özellikle kaçınılmaktadır. Örneğin Han deresi üzerinde kurulacak olan 4 adet santralın yaratacağı çevreyle ilgili tahribatı vadinin tümünü baz alarak tespit etmeden gerçek bir ÇED yapılmış olmayacaktır.
Düşünün ki, derenin en başından itibaren boru ve tünellere toplanan su belirli bir mesafe taşındıktan sonra 1. santrale akıtılıyor. Sonra aynı su 20 metre ilerlemeden 2. santralın borusuna sıkıştırılıyor. Böylece arka arkaya en az 4’5 santralın borularına girip çıkan su gün yüzü bile görmeden ilerlemiş oluyor. Kısacası dere diye bir şey kalmıyor.
Şimdi bu durumu, Susuz bilgilendirme toplantısında yapılan hasta, ilaç ve yan etkileri benzetmesine uyarlayacak olursak: Bölge, il ve vadi bazında ayrıntısıyla planlanmış, makul sayıda yani, derelerin uzunluğu ve konumuna göre bir veya yerine göre iki santral projesi tasarlanmış, dolayısıyla sularımızın akış sürekliliği yok edilmemiş olsaydı; işte o zaman, bizlerde bu projelerin ülke kalkınması için tasarlandığına inanabilirdik. O nedenle kurulacak olan santrallerin yaratacağı olumsuz yan etkilerine de katlanabilir, tozu, gürültüyü ve kendi kendini yenileyebilir düzeydeki bir doğa tahribatını bir ölçüde kabullenebilirdik. Nitekim Artvin ve Borçka barajlarının yapımından kaynaklanan olumsuz etkilere ve yıllarca çekilen sıkıntıya katlanıldığı gibi.
Ne var ki, projelerin tümü göz önüne alındığında HES ler bu topraklar için ilaç değil ölüm demek. Tıpkı vur denilince öldürmeyi anlamak gibi bir şey.
Bütün hayal gücümüzü zorlayarak suyu olmayan dereleri ve bunun sonucunda neler olabileceğini bir kez daha düşünmemiz gerekiyor.. Bu durumdan bütün canlı yaşamın olumsuz yönde etkileneceği açık değil mi?
Oysa o derelerdeki su, buhar ve nem demektir. Bitkiler, ormanlar oluşan bu nemden ve buhardan dolayı büyürler. 1800- 2000 rakımından yukarı niçin ağaç büyümez hiç düşündünüz mü? Çünkü bu derelerin buharlaşması sonucu oluşan nemin ulaşabildiği seviye ne kadarsa ağaçlık veya orman alanları da orada sonlanır. O nedenle Şavşat’taki 4 ana derenin suları boru ve tünellere toplanacağı için buharlaşma ve nemin de yok olacağını; buna bağlı olarak canlı yaşamın milyonlarca yılda oluşmuş dengesinin bütünüyle bozulacağını anlamak zorundayız.
Bundan dolayı dağdaki kurdun, kuşun, deredeki kurbağanın, balığın ya da dağ bayır her bir tarafı yem yeşil kılan ormanlarımızın da sesi olmak zorundayız.
Ve en önemlisi de, bu güzel doğanın geleceğini aç gözlü şirketler daha çok para kazansın diye kendi ellerimizle teslim etmemek zorundayız.
DERELERİN KARDEŞLİĞİ PLATFORMU-ŞAVŞAT
NOT: Bilim insanı olması ve TEMA Vakfından dolayı tanıdığımız Sayın İlhan Avcı, kendisi açısından oldukça sıkıntı yaratacak olan HES projesi için bir anlamda ‘kefil” ve aracı pozisyonunda toplantıya katılmış olmasını yadırgadık ve akademik kimliğine yakıştıramadık.
Bu İçerik 10134 Kez Görüntülendi
Yorumlar
HES’ler
Sayın ETHEM KARA ben İstanbulda oturan bir Şavşatlı olarak bize vermiş olduğunuz bilgilerden dolayı size çok teşekkür ederim. HES projeleri ile ilgili düşüncelerinize katılıyor ve destekliyorum. Geleceğimizi mahvetmelerine lütfen izin vermeyelim. Bu konuda yapabileceğimiz herhangi bir şey var ise lütfen bizi bilgilendiriniz. Bir olup bu kapitalist zihniyetlere izin vermeyelim. Memleketimizin değerini artık bilmeyen birtek biz kaldık herhalde. Çünkü akbabalar bile üşüşmüşler. Onlara izin vermeyelim.
ATAKAN AÇIKGÖZ
Kireçli Köyü