Şavşat Duvar Gazetesi Şavşat Gündemi
Kadastro
TAPU VE KADASTRO UYGULAMALARI ŞAVŞAT’IN GELENEKSEL MÜLKİYET İLİŞKİSİNİ BOZACAK
Bilindiği gibi, Şavşat’ta yürütülen tapu ve kadastro çalışmaları, ilgili ilgisiz, bilen bilmeyen.
İlçe de yaşayan veya yaşamayan bütün herkesin merak konusu. Bu konuda hemen herkes bir şeyler söylüyor ve en çokta kulaktan duyma bilgilerle yorumlar yapılıyor.Yine sorunun teknik ve hukuki boyutuyla karmaşıklığı ve bir uzmanlık işi olmasından ötürü, birçok insanın kafası adamakıllı karışık. O nedenle meraklı bir bekleyiş hâkim.
Şimdi ne olacak? İlk sorulan soru bu oluyor. Ardından, yeminle oluşturulan komisyonların görevlerini ne kadar doğru ve eksiksiz yapabileceği dahası yetkilerinin ne kadar olacağı merak ediliyor. Yine aho, yani sonradan açma yer olarak tabir edilen arazilerin ormana mı yoksa meraya mı kalacağı ya da kendi üzerine mi tescil olunacağı endişesi taşınıyor. Hemen her köyü yakından ilgilendiren bir başka sorun ise geleneksel olarak kullanılan meraların akıbetinin ne olacağı. Tüm bunlar insanlarımızı haklı olarak endişeli bir bekleyiş içine sokuyor. Fakat yine de, bütün bu endişe ve kaygılara rağmen, gerek sorunun teknik ve hukuki boyutuna uzak oluşu, gerekse, ‘ bu bir devlet işi ve nasılsa er geç yapılacak’ düşüncesi insanımızı sessiz bir bekleyiş içine sokuyor.
TAPU VE KADASTRO TOPRAK VE MÜLKİYET İLİŞKİSİNİ BELİRLEMEK İÇİN ZORUNLU VE GEREKLİ BİR UYGULAMA. ANCAK…!
Her toplumsal sistem verili koşullardaki toprak ve mülkiyet ilişkisiyle tanımlanır. Örneğin, köle efendilerinin olduğu bir devlette toprak ta, kölede efendinin mülküdür. Yine toprak ağalarının, lordların veya padişahların egemen olduğu devletlerde geniş topraklar ağaların veya padişahın mülküdür. Köylüler bu toprakları ancak padişah adına kullanabilirler, ya da toprak ağasının yanında kiracı veya yarıyacıdırlar. Modern ulus devletlerde ise bu ilişki özel mülkiyet ve devlet mülkiyeti şeklinde ortaya çıkmıştır.
Ne var ki, Türkiye uluslaşma sürecine geç başladığı gibi, buna uygun mülkiyet ilişkisinin yeniden belirlenmesi ve tescili noktasında da oldukça geç kalmış bir ülkedir. Özel mülkiyetin kesin bir biçimde hâkim olduğu şehir ve kasabalarda bu sorun tamamlanmış olsa bile, kırsal alanlarda eski tarz mülkiyet ilişkisine veya bu mülkiyetin kullanım şekline çok fazla dokunmadan bugüne kadar taşınmıştır. Örneğin, birçok yerde olduğu gibi Şavşat’ta da yüzlerce yıldır sürdürülen geleneksel hayvancılık için zorunlu olan mera, kışlak ve yaylaların kullanılma şekli tam da işte bu eski mülkiyet ilişkisinin bugün devam ediyor olmasıdır.
Ancak şimdi tapu ve kadastro çalışmalarının sonucunda hedeflenen şey de köylünün kullandığı mevcut arazilerin kime ve ne şekilde ait olduğunun belirlenmesine yöneliktir. Çünkü böylece özel mülk ile devlete ait mülk kesin olarak ayrılmış olacaktır. Dolayısıyla, köylünün kadim olarak kullandığı ve ‘köy ortak malı” diye de tabir edilen arazilerin mülkiyetinin kime ve ne şekilde ait olduğu haritalandırılarak, yüzölçümleri hesaplanarak hukuken de tescil edilmiş olacaktır.
Ne var ki, Şavşat köylüsünün, deyim yerinde ise canının yanacağı süreçte işte bu aşamadan sonra başlayacaktır. Çünkü gerek ülkemizdeki kapitalist üretim ilişkisinin varmış olduğu boyut, gerekse buna paralel olarak AB sürecinin getirdiği zorunluluklar, artık böylesi belirsizlikleri ortadan kaldırma ihtiyacını doğurmuştur. Dolayısıyla köylünün geleneksel üretim alışkanlıkları da değişmek durumundadır.
Ülkemizin %25’i ormanlık veya orman içi alan olarak kabul edilmektedir. Orman içinde veya kenarında yaşayan nüfus miktarı ise yaklaşık olarak 9- 10 milyon civarındadır. Karadeniz’in kırsalında olduğu gibi, Şavşat kırsalında da orman köylüsü nün yaşam ve yerleşim alanları ile ormanlık alanlar adeta iç içe geçmiş durumdadır. Bu iç içelik öylesine bir haldedir ki, neresinin orman, neresinin mera veya özel mülk olduğunu kesin olarak ayırabilmek oldukça zordur. O nedenle, orman kadastro daha önce geçmiş veya şimdi geçecek olsa bile belirlenmiş veya belirlenecek orman sınırları ile köylünün geleneksel olarak kullandığı arazilerin fiili sınırları birbirine uymayacaktır. Korkarız ki., burada mağdur olacak olan orman köylüsü olacaktır. Niçin orman köylüsü mağdur olacaktır? Çünkü üzerinde yüzlerce yıl yaşadığı bu topraklar ve bu toprakların ormanını, merasını ve yaylasını yaşamsal bütün zorluklara karşın sahiplenen ve koruyan yine bu orman köylüsüdür. Üstelik yüzlerce yıl doğru düzgün yolu,suyu ve elektriği bile olmadan, devletin imkânlarının henüz buralara uzanmadığı yıllarda tamamen kendi üretkenlikleriyle yaşamlarını sürdüren bu insanların geçmiş yaşamları, gelenekleri, kültürleri ve tabi gelecekleri öyle bir kalemde yok edilmez. Bugüne kadar ortak yaşama ve üretme alanları olarak kabul ettiğimiz ve çoğunluğu orman içi açıklıklardan oluşan meralar orman köylüsünün geleneksel hayvancılığı sürdürmesi bakımından çok önemli mekânlardır. İşte köylümüzün bu alanları kullanmasına mani olacak düzenlemeler en başta hayvancılık olmak üzere bütün üretkenliği yok eder.
Kuşkusuz, ormanlar titizlikle korunması gereken doğal servettir ve suyun, havanın, iklimin, çevrenin, doğal hayatın korunmasında son derece önemli kaynaklardır. Bu nedenle, ormanlar, taşıdıkları önem ve kamu yararı ile yakın ilişkisi dikkate alınarak, hemen her ülkede olduğu gibi ülkemizde de diğer taşınmazlara kıyasla daha farklı bir düzenlemeye ve hukuki rejime tabi tutulması en doğrusudur. Ancak, yukarıda da bahsettiğimiz gibi, yüzlerce yıldır bütün zorluklara rağmen bu alanlarda yaşamını sürdüren, orman köylüsünün zaten daracık olan ortak yaşam alanlarını da dikkate almak gerekiyor. O nedenle, uygulamalarda kurulacak olan denge ile hem ormanlarımızın korunması hem de köylümüzün olası mağduriyetinin önlenmesi hedeflenmelidir.
SONUÇ OLARAK:
Biliyoruz ki. Şavşat’ın arazisi oldukça dağlık ve kırık yapıdadır. Tarıma elverişli ve bir arada büyük ölçekli arazi bulmak bile imkânsızdır. Var olanlar da zaman içerisinde bölünerek iyice küçülmüş durumdadır. Köylülerimizin mevcut özel arazilerinde hem hayvanlarını otlatıp hem de aynı araziden kışlık ot ihtiyacını temin edebilmesi mümkün değildir. Bu nedenle hayvancılığın sürdürülebilmesi için orman içi açık alanlar olarak nitelenen meraların kullanılması bir zorunluluktur.
Ancak, tapu ve kadastro uygulamaları yukarda belirttiğimiz fiili durumu önemsemez ve dikkate almazsa, örneğin 42 numara ayakkabıyı bütün herkese giydirmeye çalışırsa olacak olan şimdiden bellidir.
Geleneksel olarak kullanılan kadim topraklar artık köylünün ortak kullanım alanı olmaktan çıkabilir. O nedenle, atadan ve dededen kalma alışkanlıkla sürdürülen mera hayvancılığı da ne yazık ki bitebilir. Biz Şavşatlılar göçü önleyecek çareler üzerinde dururken, böylesi bir uygulama göçü hızlandırmaktan başka bir sonuç doğurmaz. Eğer, kırsal nüfusun %30 35’ lerden %5-10’lara düşmesi amaçlanıyorsa, o zaman, tapu ve kadastro uygulamalarının da bu sürece hizmet edeceği açıktır.
O halde, biz Şavşatlıların bu süreci iyi anlaması ve hızla adapte olması kadar, müdahil olması da gerekiyor. Çünkü sorun bizim sorunumuz ve sıkıntısını da birlikte yaşayacağımıza göre, geleceğimize sahip çıkmak her Şavşatlının görevi olmak zorunda.
Bu İçerik 31632 Kez Görüntülendi