Şavşat Duvar Gazetesi Tarih
Ahıska Turkleri Kavramına
Öncelikle Artvin de yaşayan halkın demografik yapısı hususunda tartışma başlattığı için Kenan AYDIN'a teşekkür etmek istiyorum.
Kendimden kısaca bahsetmeliyim diyerek; etnik olarak kendimi öncelikle hiç bir ulusa ait hissetmediğimi belirtmeliyim. Baba tarafımın gürcüceyi iyi konuştuğunu ama osmanlının islamlaştırma ve cumhuriyetle devam edegelen türkleştirme politikaları nedeniyle yetesiye asimile olduğunu söyleyebilirim. Anne tarafım ise kendini gürcü olarak tanımlamayan ama yaptığım araştırmalar neticesinde öğrendiğim kadarıyla gerek osmanlı gerek cumhuriyetin kuruluş sürecindeki katkıları nedeniyle toprakla ödüllendirildiklerini, ödüllerinin ise jenosidle yokedilen ve tehcir edilen ermeni mülkleri olduğunu biliyorum. Ayrıca anneanne tarafım ise size çok enteresan gelecek ama zaza-alevi kökenli. Ben Murgul doğumluyum ama aslen babam Şavşatlıdır. İlk, orta ve lise öğrenimimi Şavşat ta tamamladım. 12-eylül-1980 le birlikte başlayan ve 1997'ye kadar 3 kez cezaevi gerçeğiyle yaşadım. Bu süreç aynı zamanda benim için resmi olmayan bir akademik gelişme süreciydi. Cezaevi sonrası Sakarya Üniversitesi İnşaatı bitirdim. Şu an Selçuk Üniversitesi Arkeoloji bölümünde okumaktayım.
Elbetteki amacım kendi reklamımı yapmak değil. Herşeyden önce her türden milliyetçi eğilimlere taraf değilim ama bu tarafsızlık bilimsellik ve objektiflik adına asıl tarihsel gerçekliğe sırt çevirmek gibi bir niyetle değil dolayısıyle. Resmi tarih anlayışı ile bakmak tamamen şovenizme batmaktır. Elbette ki resmi tarih anlayışının dışında dururken de diğer milliyetçi eğilimlerede çanak tutmak niyetinde değilim. Esasen vurgulamak istediğim gerçekliğin anadoluda yaşayan halkların bir etnik ve kültür mozayiği oluşturduğudur. Bu durumdan nasibini elbetteki Artvin ve ilçeleri de almıştır.
Gerek Ardanuç ve gerek Şavşat Çıldır atabeylerinin hakimiyeti döneminde türkleşme ve islamlaşmayı en yoğun biçimiyle yaşamıştır. Bunu Atabeylerin torunları günümüzde ifade etmektedir. Etnik köken olarak osmanlı tebası olmayı kabul ettikten sonra gürcü dili ve kültüründen uzaklaşmayı kah gönüllü kah ekonomik kah ta baskılar nedeniyle yaşadıklarını dile getirmektedirler. Tabiatıyla Atabeylerin hakimiyet alanlarındaki türkleşme süreci ilerlerken hakimiyet alanları dışında bulunan Meydancık, Maçahel, Borçka ve Murgul da halen gürcü kültürü etkinliğini sürdürmektedir. Bu asimilasyonun yaşandığı tarihsel dönem boyunca bu bölgeye türk göçleri olmuştur ancak çok ciddi anlamda kalıcı bir türk topluluğundan geniş alanda bahsetmek en azından Artvin ve ilçeleri için zordur. Çok net olarak söyleyebileceğimiz Çıldır eyaletinin Hanak ve kısmen Posof ilçelerinde çok yoğun yerleşim olarak türkmen nüfustan bahsetmek kesinlikle gerçekçidir. Dolayısıyla bu türkmenlerin Şavşat ve kısmen Ardanuçla ilişkileri nüfus yapısı bakımından etkisiz demek gerçekçi olmaz. Buda ancak 3-5 köyle sınırlı bir etkidir ki;nüfus olarak Şavşata bağlı bu bakımdan örneklenecek köyler vardır ama genel içerisinde cuzidir. Elbetteki Meskhet; Acara ve Ahıska ya yerleşen türk toplulukları da vardır. Bunuda inkar etmek doğru bir yaklaşım değildir. Burada yanlış olan ve etik olmayan tutum bölgenin etnik demografik yapısı içerisinde genel olmayan türk topluluklarını yaşanan asimilasyon nedeniyle türk ve islamlaştırılan diğer etnik toplulukları (Gürcü, laz, Hemşin, Poşa {ben aslında bu topluluğa hint kökenli demeyi daha uygun buluyorum} vs vs yok sayarcasına "Artvin'de Ahıska Türkleri "yazısının kaleme alınmasıdır. İçerik olarak Ardanuç halkının tarihinden damıtılarak gelen hikayelerin asıl sahipleri tarih boyunca orada yaşamış ve yaşamakta olan birçok etnik toplumun kültürünün birikimidir. Asla bu yalnızca türklere maledilemez. Ki maledilirse resmi ideolojinin etik olmayan şoven ve ırkçı yaklaşımından başka ne olabilir ki?. Ben mutlaka yöresel hikayelerin muhtevasına orada yaşamış türklerinde katkıları vardır, diyorum ama bu sadece tarihsel kültürün içerisinde bir katkıdır asla kültürün tek başına gerçek sahibi değildir.
Türkler gittikleri yerleşim yerlerine uyum sağlamışlardır. Dinsel,mezhepsel farklılıkları bunu kanıtlamaktadır. Bunun nedeni türklerin yaşam kültürlerinin yerleşik kültür değil göçebe, çoban, toplayıcı ve çapulcu bir ekonomik yapı içeriyor olmasındandır. Sosyologlar her zaman yerleşik olan kültürün daha gelişmiş ve ileri olduğu gerçeğine işaret ederler. Oysa Artvinde medeniyetlerin izlerini aradığımızda yerleşik ekonomik bir düzenle karşılaşmaktayız. Mitanniler, hurriler, iskitler, kimmerler, moğollar ve türkler bölge üzerinde göçebe kültürü temsil ederken, hattiler, hititler, kolkisler, lazlar, gürcüler, ermeniler ve helenler yerleşik medeniyetin temsilcisidirler.
Burada türklerin anadoluya geliş tarihlerini resmi tarihçilerin yaklaşımıyla değil objektif olarak ele aldığımızda 1071 sonrası türk ve moğol göçleri olarak ele almamız en gerçekçi yaklaşımdır. Ayrıca Bizansın Malazgirt savaşı öncesinde Balkanlar üzerinden gelen türk boylarını paralı asker olarak tuttuğunu da biliyoruz. Dolayısıyla yerleşik kültür içerisinde kültürel değişime uğrayan türklerdir.
Bu nedenle Artvin ve ilçelerinde türk kültürüne ait izlere daha az rastlanmaktadır. Çok iyi bilinmektedir ki;etnik kökenleri itibariyle ermenilerle akraba olan islamlaştırılmış hemşinlilerin yaylacılık geleneğinin türklerin göçebe kültürüyle ilişkilendirilmesi de hiç te gerçekçi olmayacaktır. Bölgenin coğrafi yapısı gereği yapılan yaylacılık ile türklerin göçer, çoban, toplayıcı ve çapulcu ekonomik etkinlikleriyle bir tutmak yanılgı olacaktır.
Her türden şoven ve milliyetçi yaklaşıma kesinlikle hayır. Tarihe etnik temelde yaklaşım yerine etnik ayrılıkları doğru ve objektif değerlendirmek etik olacaktır.
Ali YÜKSEL-17-10-2004
Kendimden kısaca bahsetmeliyim diyerek; etnik olarak kendimi öncelikle hiç bir ulusa ait hissetmediğimi belirtmeliyim. Baba tarafımın gürcüceyi iyi konuştuğunu ama osmanlının islamlaştırma ve cumhuriyetle devam edegelen türkleştirme politikaları nedeniyle yetesiye asimile olduğunu söyleyebilirim. Anne tarafım ise kendini gürcü olarak tanımlamayan ama yaptığım araştırmalar neticesinde öğrendiğim kadarıyla gerek osmanlı gerek cumhuriyetin kuruluş sürecindeki katkıları nedeniyle toprakla ödüllendirildiklerini, ödüllerinin ise jenosidle yokedilen ve tehcir edilen ermeni mülkleri olduğunu biliyorum. Ayrıca anneanne tarafım ise size çok enteresan gelecek ama zaza-alevi kökenli. Ben Murgul doğumluyum ama aslen babam Şavşatlıdır. İlk, orta ve lise öğrenimimi Şavşat ta tamamladım. 12-eylül-1980 le birlikte başlayan ve 1997'ye kadar 3 kez cezaevi gerçeğiyle yaşadım. Bu süreç aynı zamanda benim için resmi olmayan bir akademik gelişme süreciydi. Cezaevi sonrası Sakarya Üniversitesi İnşaatı bitirdim. Şu an Selçuk Üniversitesi Arkeoloji bölümünde okumaktayım.
Elbetteki amacım kendi reklamımı yapmak değil. Herşeyden önce her türden milliyetçi eğilimlere taraf değilim ama bu tarafsızlık bilimsellik ve objektiflik adına asıl tarihsel gerçekliğe sırt çevirmek gibi bir niyetle değil dolayısıyle. Resmi tarih anlayışı ile bakmak tamamen şovenizme batmaktır. Elbette ki resmi tarih anlayışının dışında dururken de diğer milliyetçi eğilimlerede çanak tutmak niyetinde değilim. Esasen vurgulamak istediğim gerçekliğin anadoluda yaşayan halkların bir etnik ve kültür mozayiği oluşturduğudur. Bu durumdan nasibini elbetteki Artvin ve ilçeleri de almıştır.
Gerek Ardanuç ve gerek Şavşat Çıldır atabeylerinin hakimiyeti döneminde türkleşme ve islamlaşmayı en yoğun biçimiyle yaşamıştır. Bunu Atabeylerin torunları günümüzde ifade etmektedir. Etnik köken olarak osmanlı tebası olmayı kabul ettikten sonra gürcü dili ve kültüründen uzaklaşmayı kah gönüllü kah ekonomik kah ta baskılar nedeniyle yaşadıklarını dile getirmektedirler. Tabiatıyla Atabeylerin hakimiyet alanlarındaki türkleşme süreci ilerlerken hakimiyet alanları dışında bulunan Meydancık, Maçahel, Borçka ve Murgul da halen gürcü kültürü etkinliğini sürdürmektedir. Bu asimilasyonun yaşandığı tarihsel dönem boyunca bu bölgeye türk göçleri olmuştur ancak çok ciddi anlamda kalıcı bir türk topluluğundan geniş alanda bahsetmek en azından Artvin ve ilçeleri için zordur. Çok net olarak söyleyebileceğimiz Çıldır eyaletinin Hanak ve kısmen Posof ilçelerinde çok yoğun yerleşim olarak türkmen nüfustan bahsetmek kesinlikle gerçekçidir. Dolayısıyla bu türkmenlerin Şavşat ve kısmen Ardanuçla ilişkileri nüfus yapısı bakımından etkisiz demek gerçekçi olmaz. Buda ancak 3-5 köyle sınırlı bir etkidir ki;nüfus olarak Şavşata bağlı bu bakımdan örneklenecek köyler vardır ama genel içerisinde cuzidir. Elbetteki Meskhet; Acara ve Ahıska ya yerleşen türk toplulukları da vardır. Bunuda inkar etmek doğru bir yaklaşım değildir. Burada yanlış olan ve etik olmayan tutum bölgenin etnik demografik yapısı içerisinde genel olmayan türk topluluklarını yaşanan asimilasyon nedeniyle türk ve islamlaştırılan diğer etnik toplulukları (Gürcü, laz, Hemşin, Poşa {ben aslında bu topluluğa hint kökenli demeyi daha uygun buluyorum} vs vs yok sayarcasına "Artvin'de Ahıska Türkleri "yazısının kaleme alınmasıdır. İçerik olarak Ardanuç halkının tarihinden damıtılarak gelen hikayelerin asıl sahipleri tarih boyunca orada yaşamış ve yaşamakta olan birçok etnik toplumun kültürünün birikimidir. Asla bu yalnızca türklere maledilemez. Ki maledilirse resmi ideolojinin etik olmayan şoven ve ırkçı yaklaşımından başka ne olabilir ki?. Ben mutlaka yöresel hikayelerin muhtevasına orada yaşamış türklerinde katkıları vardır, diyorum ama bu sadece tarihsel kültürün içerisinde bir katkıdır asla kültürün tek başına gerçek sahibi değildir.
Türkler gittikleri yerleşim yerlerine uyum sağlamışlardır. Dinsel,mezhepsel farklılıkları bunu kanıtlamaktadır. Bunun nedeni türklerin yaşam kültürlerinin yerleşik kültür değil göçebe, çoban, toplayıcı ve çapulcu bir ekonomik yapı içeriyor olmasındandır. Sosyologlar her zaman yerleşik olan kültürün daha gelişmiş ve ileri olduğu gerçeğine işaret ederler. Oysa Artvinde medeniyetlerin izlerini aradığımızda yerleşik ekonomik bir düzenle karşılaşmaktayız. Mitanniler, hurriler, iskitler, kimmerler, moğollar ve türkler bölge üzerinde göçebe kültürü temsil ederken, hattiler, hititler, kolkisler, lazlar, gürcüler, ermeniler ve helenler yerleşik medeniyetin temsilcisidirler.
Burada türklerin anadoluya geliş tarihlerini resmi tarihçilerin yaklaşımıyla değil objektif olarak ele aldığımızda 1071 sonrası türk ve moğol göçleri olarak ele almamız en gerçekçi yaklaşımdır. Ayrıca Bizansın Malazgirt savaşı öncesinde Balkanlar üzerinden gelen türk boylarını paralı asker olarak tuttuğunu da biliyoruz. Dolayısıyla yerleşik kültür içerisinde kültürel değişime uğrayan türklerdir.
Bu nedenle Artvin ve ilçelerinde türk kültürüne ait izlere daha az rastlanmaktadır. Çok iyi bilinmektedir ki;etnik kökenleri itibariyle ermenilerle akraba olan islamlaştırılmış hemşinlilerin yaylacılık geleneğinin türklerin göçebe kültürüyle ilişkilendirilmesi de hiç te gerçekçi olmayacaktır. Bölgenin coğrafi yapısı gereği yapılan yaylacılık ile türklerin göçer, çoban, toplayıcı ve çapulcu ekonomik etkinlikleriyle bir tutmak yanılgı olacaktır.
Her türden şoven ve milliyetçi yaklaşıma kesinlikle hayır. Tarihe etnik temelde yaklaşım yerine etnik ayrılıkları doğru ve objektif değerlendirmek etik olacaktır.
Ali YÜKSEL-17-10-2004
Bu İçerik 3246 Kez Görüntülendi