Şavşat Duvar Gazetesi Tarih
Mesketler, Acaralılar ve Ahıska Türkleri
Resmi tarihin türklerin göç yolları üzerine verdiği bilgileri incelediğimizde sümerlerinde türk olduğu komik iddiasıyla karşılaşırız.
Oysa "Kuzey Altaylar’ın hemen batısında (Minusinsk bölgesi) ortaya çıkarılan Afanasyevo (M.Ö. 2500-1700) ve Andronovo (M:Ö. 1700-1200) kültürlerinden" anlaşılacağı üzere türklerin ilk izlerine,sümerlerin tarih sahnesinde ortaya çıktığı M.Ö. 5000 yıllarından çok sonraları rastlanmaktadır.Yani ortaasyada yaşayan insan toplulukları henüz paleolitik çağı yaşarken, sümerleri mezopotamya da yerleşik kültürün ilk ticaret yapanı,ilk şehirler kuranı,ilk sulama suyu kullanarak tarımda devrim gerçekleştirmiş olanı ve herşeyden öncede yazıyı kullanmayı başarmış bir medeniyeti olarak görürüz.
Asya arkeologları özellikle güney asyanın tropikal iklimi ve zengin su havzaları ve kaynakları nedeniyle yerleşmeye uygun olması bakımından M.Ö. 3000 lerde çin medeniyeti ve daha batıda hint medeniyeti erken neolitik çağı yaşamış olduğu gerçeğini ifade etmektedirler.Asya da belli iki ana ırk vardır ve bu iki ana ırkın türevleriyle karşı karşıya bulunmaktayız. 1.si:Çekik gözlü tipik asya ırkı ve 2.si:Hintlilerdir. Günümüzde Hintlilerin alt türevleri ve ırkların karışmasıyla ortaya çıkan melez ara ırklara örnek verebiliriz. Farslar,kürtler,yunanlılar,keşmir halkı, pakistanlılar, afganlar, bangladeşliler, sri lankalılar vs vs
Asya ırkının türevlerine ise türkleri, moğolları, korelileri, japonları, çinlileri, vs vs örnek gösterebiliriz.
Tarihsel süreç içerisinde göçler ve savaşlar nedeniyle sürekli karışarak sürekli alt türevler oluşturan bu tarihsel karmaşada yaşanan dramlar oldukça fazladır. Toptan imha edilen alt türevlerin yanında zorla göçettirilenler ve kaçarak kendilerine yurt arayanlar gittikleri yerlerin topluluklarıyla kaynaşarak yeni türevler oluşturdular.Kendi dillerini,kültürel birikimlerini,yaşam biçimlerini ve alışkanlıklarını götürdüler ve gittikleri insan topluluklarının birikimleriyle sentezleyerek yeni kültürler ve dolayısıyla yeni milletlerin oluşmasını sağladılar.Kültürel senteze açık ve kültür senteziyle zenginleşen milletler günümüzün uluslarının alt yapısını oluşturdular.
Ancak burada önemle üzerinde durulması gereken husus yerleşik kültürün gelişmiş ve daha ileri olduğu gerçeği nedeniyle geri ve göçer olanın yerleşik olanın içinde erimek zorunda olduğudur.
Türk olarak kabul gören uygurlar çin etkisiyle yerleşik yaşama geçen ilk türklerdir dersek ki bu zaman kesitide olarak M.S. 750 dir.Çok sonraları yerleşik yaşama geçen türklerin tarih sahnesinde ki evrensel kültüre katkılarını abartmak eğilimi ile günümüz türkiyesinde türkiye birçok etnik topluluğu içinde barındırdığı halde, sedece tek bileşenin türk olduğu eğilimi arasında ne fark vardır diye sormak gerekir.
Mesketya,Acara ve Ahıskada yaşayan türkler o coğrafyanın tek olgusu olmadıkları gibi kültürel birikimlerinde oraya geldikleri yerel toplulukların kültürleri içerisinde erimekle yüzyüzedirler. Anadoluya gelen hititlerin büyük kültür yarattıkları sanılmaktaydı. Oysa sonradan anlaşıldığı üzre anadoluda onlardan önce yaşayan hattilerin kültürü içinde eridikleri anlaşılmaktadır. Konuştukları dil hatticedir,Hatti tanrıları hititlerinde tanrısı olmaktadır.
Bu örnekleri verme nedenim kesinlikle Ahıska, Mesket türkleri ve Acara bölgesinde yaşayan türkleri yok sayma değildir. Hatta o bölgedeki yaşama bazı değerler kattıkları gerçeğinide burada belirtmekte yarar görmekteyim. Etnik toplulukların milliyetçi bakış açısına karşılık ezici güç olarak ayakta duran ırkçı-faşist-kafatasçı milliyetçilik arasındaki çatışmalarda ben her zaman ezilen milliyetin milliyetçiliğine hoşgörü gösterebilirim ama her türden milliyetçiliğe asla taraf olmadığımın bilinmesini de isterim.
Günümüzde ırkçı-faşist-kafatasçı olan türk şovenizmidir. Dolayısıyla buna kendini yaslayan "Ahıska, Mesket türkleri " olgusu üzerinde ezilen ulusun milliyetçiliğini el altından dile getirilmesi de bana en azından türkiye sınırları içerisinde yaşayan ve bu kökenden geldiklerini varsayan "türklerin" Artvin nüfus yapısı içindeki diğer etnik toplulukları yok sayarcasına Artvinin kültürüne türklük kavramı adı altında sahip çıkması hiçte etik değildir. Lakin Rusya bölgesinde kalan türkler için aynı kaygıların taşınması ezilen millet olma olgusuyla açıklanabilir ama buda anadoluda yaşayan ve türkler tarafından imha edilen, yok sayılan diğer etnik toplumlar gerçeğini görmezden gelinmesi durmunda masumiyetini yitirir ve anlamsızlaşır.
Evrensel olma tarihin içinden zenginleşerek gelen tüm insanlığın ortak kültürel değerlerine bir millet adıyla değil insan kimliğimizle sahip çıkarak mümkündür.Ama bu tarihsel süreçleri irdelerken olabildiğince gerçekçi olmak gerekmez mi? Bir emperyalist gücün kendi çıkarları gereği bir etnik varlığı kışkırtması o etnik topluluğun olmadığı anlamında yorumlamak ne kadar bilimseldir?
"Anadolu tarihçesinde Artvin gerçeği" yazımda asimilasyon kavramı izahatimde kendisini hem türk hemde gürcü hisseden gürcülerin iki ulusa ait olma duygusu durumunu asimilasyonun sonucu olarak göstermemi kabul etmemektesiniz. Düşünün ki kendisi gürcü olan bir millet; türklerden daha fazla türk şovenisti durumuna gelmişse... "türkiyeli gürcülerden bahsetmekteyim" bunun adı sizce ne olmalı? Türklük olgusunu türkmen olgusundan ayrı ele almanız anlamlıdır lakin Selçuklu ve Osmanlı tarihi boyunca doğudan gelen türkler, moğollar vs anadolunun yerleşik halklarıyla kaynaşırken diğer taraftan da doğu anadolu ve kafkasya ve iranda farslarla kaynaşmaktadır. Çekişmede burada fars etkisindeki türkmenler ile helenistik kültürün devamı bizans kültürünün etkisine giren türkler arasında cereyan etmektedir. Asya göçleriyle beslenen doğu anadoluda ki osmanlı hakimiyeti daha geç bir zamana tekabül ederken batıya doğru gelişme göstermesi daha öncelere dayanır ve bu türklerin kendi aralarındaki çelişmeleri ve savaşları açıklamamızı sağlar. Türkmen olgusu bu nedenle türklük olgusundan ayrı ele alınabilir ancak beslendikleri ırki kaynaklar asya kaynaklıdır.
Sayın Kenan AYDIN arkadaş önce şunu açıklığa kavuşturalım; Mesketler yada ahıskalılar gürcü yada türk olmak yerine yerel bir topluluk mudur? veya yeni bir millet olgusundan mı bahsetmeliyiz? Gürcistan hükümetinin milliyetçi politikası ile türk hükümetinin milliyetçi politikası arasında seçim yapmak zorunda olmamız mı gerekiyor?Zorla asimile etmek sadece ruslara yada almanlara veya türklere özgü bir politikamıdır yoksa egemen güç haline gelen ulusal burjuvazilerin genel politikalarımı? Yarın Mesketya türk devleti kurulduğunu varsayarsak Mesketler hakim oldukları coğrafyada yaşayan diğer etnik toplulukları kapitalizm çağında asimile etmek için hiç mi çaba harcamayacaklar?
Yeni yazışmalarda buluşmak umuduyla... Ali YÜKSEL 16-11-2004
Bu İçerik 1023 Kez Görüntülendi