Mesaj-Tahtası Arşiv
Mesaj-Tahtası Arşiv
Görüntülenen : 25 - Toplam : 3334
Demokrasiyi İçselleştirmiş Olmak
Metehan Durmuş - 24 Mart 2006
Sevgili dostlar,
Rize’deki Artvinliler Derneği ile ilgili yazıları epeydir esefle okuyorum. Bu sayfalarda güzel ve düzeyli yazılar görmeyi umut etmiştim hep... Bir Şavşatlıya yakışan, bizi anlatan, gönlümüzü ferahlatan, sesimizi duyuran... Ben de yazarım demiştim... İnsana, insanımıza dair... Yıllardır içimde biriktirdiğim ama haykıramadığım Şavşat’ın ve Şavşatlının sorunlarını... Köylerimizde yaşayan insanlarımızın yaşam koşullarını, Şavşatın geleceğini tehdit eden eğitim ve sağlık sorunlarını, Şavşat’ın şehirleşme ve altyapı sorunlarını, ilçemize bir öz, bir ruh! kazandırabilmeyi, artık yerlerde sürünmeye, can çekişmeye başlamış olan Şavşat ve Şavşatlı imajını yerine koyabilmeyi, ekonomi ve işsizlikten kaynaklı sosyal sorunları, Şavşatımızın pençesinde can çekiştiği popüler kültürün bile en yozlaşmış ve çığrından çıkmış halini... Evet ben de yazarım demiştim. Ama tozdumandan göz gözü görmüyor ki...
Demokrasiyi içselleştirememişsek eğer bu sen ben kavgaları şucu bucu kavgaları, kişisel hırs ve çıkar debelenmeleri sürüp gidecektir hep. Yanlış anlaşılmasın; taraf filan değilim genel duruma bakıyorum ben. Artvin derneği dedin mi bütün Artvinlileri kapsamalıdır. Artvinlinin kenardan bakanı olmaz. Hazmedilemeyen Artvinliler olduğu düşünülüyorsa, o zaman şucu Artvinliler Derneği Ya da Bucu Artvinliler derneği filan kurmak gerekir ki kimse kimsenin kapısını çalmasın. Ama bunun da adı bellidir ve Artvinliye yakışmaz. Bir hizmet yarışı mücadelesi olacaksa bütün demokratik kanallar açık tutularak demokratik bir süreç içinde yürütülmelidir. Ama bunu ancak demokratik, aydınlanmış, yenilikçi ve çağdaş bakış açısına sahip bireyler ve kuruluşlar gerçekleştirebilir. Yoksa bu tür kuruluşlar ya koltuk sevdalısı statükocu anlayışların elinde çar çur olur ya da birilerinin şuralardan buralara taşınabilmesi için atlama tahtası olarak kullanılır ki her iki durumda da hizmet adına ne yeni düşünceler, ne de yeni projeler üretilir.
Bu konuyu tartışan her iki tarafa da aynı mesafedeyim ve amacım polemiğe katılmak değil. Derneği ve muhataplarını tanımıyorum. Ne hakla bunları yazıyorsun diyen olursa hemen söyleyeyim: Artvinlilik ve Şavşatlılık hakkımı kullanıyorum.
Artvinli ve Şavşatlı olabilmeyi becerebilenlere saygı ve sevgiler... Güzel günlere...
Rize’deki Artvinliler Derneği ile ilgili yazıları epeydir esefle okuyorum. Bu sayfalarda güzel ve düzeyli yazılar görmeyi umut etmiştim hep... Bir Şavşatlıya yakışan, bizi anlatan, gönlümüzü ferahlatan, sesimizi duyuran... Ben de yazarım demiştim... İnsana, insanımıza dair... Yıllardır içimde biriktirdiğim ama haykıramadığım Şavşat’ın ve Şavşatlının sorunlarını... Köylerimizde yaşayan insanlarımızın yaşam koşullarını, Şavşatın geleceğini tehdit eden eğitim ve sağlık sorunlarını, Şavşat’ın şehirleşme ve altyapı sorunlarını, ilçemize bir öz, bir ruh! kazandırabilmeyi, artık yerlerde sürünmeye, can çekişmeye başlamış olan Şavşat ve Şavşatlı imajını yerine koyabilmeyi, ekonomi ve işsizlikten kaynaklı sosyal sorunları, Şavşatımızın pençesinde can çekiştiği popüler kültürün bile en yozlaşmış ve çığrından çıkmış halini... Evet ben de yazarım demiştim. Ama tozdumandan göz gözü görmüyor ki...
Demokrasiyi içselleştirememişsek eğer bu sen ben kavgaları şucu bucu kavgaları, kişisel hırs ve çıkar debelenmeleri sürüp gidecektir hep. Yanlış anlaşılmasın; taraf filan değilim genel duruma bakıyorum ben. Artvin derneği dedin mi bütün Artvinlileri kapsamalıdır. Artvinlinin kenardan bakanı olmaz. Hazmedilemeyen Artvinliler olduğu düşünülüyorsa, o zaman şucu Artvinliler Derneği Ya da Bucu Artvinliler derneği filan kurmak gerekir ki kimse kimsenin kapısını çalmasın. Ama bunun da adı bellidir ve Artvinliye yakışmaz. Bir hizmet yarışı mücadelesi olacaksa bütün demokratik kanallar açık tutularak demokratik bir süreç içinde yürütülmelidir. Ama bunu ancak demokratik, aydınlanmış, yenilikçi ve çağdaş bakış açısına sahip bireyler ve kuruluşlar gerçekleştirebilir. Yoksa bu tür kuruluşlar ya koltuk sevdalısı statükocu anlayışların elinde çar çur olur ya da birilerinin şuralardan buralara taşınabilmesi için atlama tahtası olarak kullanılır ki her iki durumda da hizmet adına ne yeni düşünceler, ne de yeni projeler üretilir.
Bu konuyu tartışan her iki tarafa da aynı mesafedeyim ve amacım polemiğe katılmak değil. Derneği ve muhataplarını tanımıyorum. Ne hakla bunları yazıyorsun diyen olursa hemen söyleyeyim: Artvinlilik ve Şavşatlılık hakkımı kullanıyorum.
Artvinli ve Şavşatlı olabilmeyi becerebilenlere saygı ve sevgiler... Güzel günlere...
Merhaba.......
Ayşe Temiz - 24 Mart 2006
Öncelikle tüm şavşatlılara istanbuldan selamlarımı gönderiyorum.
1999 imam hatip lisesi mezunuyum. Uzun zamandır bu siteyi takip etmeme rağmen henüz tek bir arkadaşıma bile rastlamadım.
Onlara sadece nerelerdesiniz diye seslenmek istiyorum.....
Herkese kocaman sevgi ve selamlarımı gönderiyorum.
1999 imam hatip lisesi mezunuyum. Uzun zamandır bu siteyi takip etmeme rağmen henüz tek bir arkadaşıma bile rastlamadım.
Onlara sadece nerelerdesiniz diye seslenmek istiyorum.....
Herkese kocaman sevgi ve selamlarımı gönderiyorum.
Merhaba
Halil İbrahim Duman - 24 Mart 2006
Yazacaklarıma başlamadan önce site yönetimi ve sitedeki hemşerilerimizden özür diliyorum. Son günlerde bir tartışmadır gidiyor. Rizedeki artvinliler derneğinin içinde bulunduğu durum aslında tartışmanın bu noktalara gelmesinin temel nedeni.
Bundan bir yıl önce yapılan üyelerin kabul edilmemesi...
Ondan sonra sitede birlik beraberlik mesajları verilmesi. Gerçekten şaşırtıcı değilmi? Derneğe üye olmak isteyen 300 civarında insanın üyelikleri kabul edilmiyor. Bunun bir nedeni-açıklaması olmalı ve açıklanmalı. Bunun bir açıklamasını bir yönetim kurulu üyesi şöyle ifade etti:
"ben bu üyeleri kabul ederek bindiğim dalı kesmem."
Bu ne demek? Koltuk sevdalarıyla derneği kullanarak kişisel hedef-çıkarlarını gerçekleştirmek. Bunuda yaptılar. Örnek vermek çok kolay ama bu kişiler artık bu sahneyi terketmeliler. Rizede yaşayan hemşerilerimiz iyi bilir Rizede yaşayan Artvinlilere hiç bir hizmetleri olmadı. Bundan sonrada yapacaklarını hiç bir Artvinli düşünmüyor. Uzun süre sessiz kalındı ama artık yeter. yargı yoluna gitmek derneğe ciddi zararlar vereceği için uzak durduk ama inanın sesimizi kimseye duyuramadık.
Saygılarımla iyi akşamlar...
Bundan bir yıl önce yapılan üyelerin kabul edilmemesi...
Ondan sonra sitede birlik beraberlik mesajları verilmesi. Gerçekten şaşırtıcı değilmi? Derneğe üye olmak isteyen 300 civarında insanın üyelikleri kabul edilmiyor. Bunun bir nedeni-açıklaması olmalı ve açıklanmalı. Bunun bir açıklamasını bir yönetim kurulu üyesi şöyle ifade etti:
"ben bu üyeleri kabul ederek bindiğim dalı kesmem."
Bu ne demek? Koltuk sevdalarıyla derneği kullanarak kişisel hedef-çıkarlarını gerçekleştirmek. Bunuda yaptılar. Örnek vermek çok kolay ama bu kişiler artık bu sahneyi terketmeliler. Rizede yaşayan hemşerilerimiz iyi bilir Rizede yaşayan Artvinlilere hiç bir hizmetleri olmadı. Bundan sonrada yapacaklarını hiç bir Artvinli düşünmüyor. Uzun süre sessiz kalındı ama artık yeter. yargı yoluna gitmek derneğe ciddi zararlar vereceği için uzak durduk ama inanın sesimizi kimseye duyuramadık.
Saygılarımla iyi akşamlar...
Tüm Verhunallılara Selam
Mücahit Şahin - 25 Mart 2006
ben verhunal meşemollasından mücahit tüm köylülerime selam. m.sahin08@hotmail.com
Usandım Amma Cevap Vercem
Fikri Dursun - 25 Mart 2006
MERHABA SEVGİLİ HEMŞEHRİLERİM.
Öncelikle böyle nadide sitede kör dövüşüne dönüşen bir olayda yazı yazmaktan inanınki bende sıkıldım. İnsan bazen gündemden düştüğünü anlayınca bazılarının çok hassas olduğu konulara inatmışçasına parmak basar veya o yarayı kanatırcasına kaşır.
Şimdi gelelim bu tartışmanın asil nedenine Rize Artvinliler Derneğindeki problemleri sizlerle çeşitli biçimlerde paylaştık. Ben bilinen nedenlerin dışında kalan amma sitede bizlere saldıran, konuyu bilmeden belki yazılan yazılardaki üslup şeklinden ötürü bizleri haksız gören veya birileriyle mesleki şovenizimden ötürü yazı yazan (Muhlis Bilir gibi.) Yine Marmara Üniversiteside okuyan insanın daha nasıl tehdit edilebilirliğini dahi bilmiyecek kadar cahil olan üniversiteli adını bile doğru yazma cesareti olmayan Meriç gibi insanlara cevap vermek gerçekten güç olsa gerek. Birde benim sevgili köylüm Eğitimci sevgili Metehan Durmuş sende Güzel ilçemiz için düşündüklerini bu tartışmanın dışında tutsaydında veya bizlerin neden böyle yazmak zorunluluğunda olduğumuzu anlasaydın inanıyorumki o zaman böyle düşünmezdin.
Rizedeki Artvinliler Derneği yönetimindeki E.T.nin daha önceden bahsettiği birlik ve beraberlik için kısa bir örnek vereceğim. Ben ve arkadaşlarıma Rizede yaşayan Artvin çeşitli ilçelerinden insanların Artvinin düşman işgalinden kurtuluşunun 85.ci yıl dönümü nedeniyle bir gece düzenlememizi istediler. Bizlerde bir araya gelerek böyle bir gece düzenledik. Davetiyelerimizi Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğündeki arkadaşlara verirken söylediği söz demekki eğlenecek insanlar bulabiliyorsunuz. İşte size Artvinliler Derneği Yönetimindeki Dr.E.T.nin ve ekip arkadaşlarının anlayışı .
İŞTE BİZLER Saygılar sunarım
Öncelikle böyle nadide sitede kör dövüşüne dönüşen bir olayda yazı yazmaktan inanınki bende sıkıldım. İnsan bazen gündemden düştüğünü anlayınca bazılarının çok hassas olduğu konulara inatmışçasına parmak basar veya o yarayı kanatırcasına kaşır.
Şimdi gelelim bu tartışmanın asil nedenine Rize Artvinliler Derneğindeki problemleri sizlerle çeşitli biçimlerde paylaştık. Ben bilinen nedenlerin dışında kalan amma sitede bizlere saldıran, konuyu bilmeden belki yazılan yazılardaki üslup şeklinden ötürü bizleri haksız gören veya birileriyle mesleki şovenizimden ötürü yazı yazan (Muhlis Bilir gibi.) Yine Marmara Üniversiteside okuyan insanın daha nasıl tehdit edilebilirliğini dahi bilmiyecek kadar cahil olan üniversiteli adını bile doğru yazma cesareti olmayan Meriç gibi insanlara cevap vermek gerçekten güç olsa gerek. Birde benim sevgili köylüm Eğitimci sevgili Metehan Durmuş sende Güzel ilçemiz için düşündüklerini bu tartışmanın dışında tutsaydında veya bizlerin neden böyle yazmak zorunluluğunda olduğumuzu anlasaydın inanıyorumki o zaman böyle düşünmezdin.
Rizedeki Artvinliler Derneği yönetimindeki E.T.nin daha önceden bahsettiği birlik ve beraberlik için kısa bir örnek vereceğim. Ben ve arkadaşlarıma Rizede yaşayan Artvin çeşitli ilçelerinden insanların Artvinin düşman işgalinden kurtuluşunun 85.ci yıl dönümü nedeniyle bir gece düzenlememizi istediler. Bizlerde bir araya gelerek böyle bir gece düzenledik. Davetiyelerimizi Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğündeki arkadaşlara verirken söylediği söz demekki eğlenecek insanlar bulabiliyorsunuz. İşte size Artvinliler Derneği Yönetimindeki Dr.E.T.nin ve ekip arkadaşlarının anlayışı .
İŞTE BİZLER Saygılar sunarım
Heç olur...
Erdogan Subaşı - 26 Mart 2006
METO HEÇ OLUR ELA. DİYERSIN Kİ DEMOKRASİYİ İÇSELLEŞTİRELİM. ONA BİZDA ORGANİZE İŞLER DİYERLAR. BİLMİYERİM Kİ HERKES İÇSELLEŞTİRİRDE DENDİNE UYARLARSA SOKAKTA NASIL YÜRÜRÜZ. ELEYE ADAMIN DEMOKRASİSİNİN TERSİNE ADIM ATİYERSAĞ OLA BİZİ ALNIMIZIN ÇATINDAN VURUR HE. EN EYİSİ JAPONUN DA ALMANINDA ARABINDA PERULUNUN DA ANLADIĞI BİR DEMOKRASİYİ BENİMSEMEK. TABİ BU BENİM GÖRÜŞÜM. KATILMAK SANA KALMIŞ. DEMOKRASİ İÇSELLEŞEMEZ. O ANCAK EVRENSEL KALABİLİR. KALMALIDIR. İÇSELLEŞMİŞ DEMOKRASİ ÖRNEKLERİ ACI ÖRNEKLERLE DOLUDUR HİTLER DEMOKRASİSİ GİBİ. ÇOCUKLAR ÖLDÜRÜLMESİN ŞEKER DE YİYEBİLSİN. ELA Mİ KÖYLÜM. SELAMLAR.
Merhaba
Av. Özgür Çelik - 26 Mart 2006
İleti yaprağınızı ilgiyle izledim. İstek ve çaba usla taçlandırıldığında her ideal ulaşılabilirdir. Sevgi ve saygı ile.
Güzel Dilimiz
Adnan Tokdemir - 26 Mart 2006
Değerli hemşehrilerimiz, sevgili dostlar;
Şavşat’ta kullanılan lehçe ile yazılan yazılarda kullanılan yabancı harfler konusunda üyeler rahatsızlıklarını sık sık dile getirmekteler. Konunun önemi nedeniyle düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Lehçemizin kaybolmamasının kültürümüzün yaşamasına dayanak olacağı düşüncesine katılmamak olası değil. Bu nedenle sitede yöreye özgü sözcüklerin anlamlarıyla yer almasını, hemşehrilerimizin sözcükleri kullanmalarını destekliyorum. Ancak gözden kaçırılmaması gereken, yörenin ana dilinin Türkçe olduğudur. Güzel Türkçemizde, zaman zaman dostlarımızın yöresel sözcükleri yazarken kullandıkları yabancı harfler( q, x, .. gibi) yoktur. Olması da gerekmiyor. Hatta bu ve benzeri harfler, şivemizin çok etkilendiği düşünülen Kril Alfabesinde de yer almaz.
Benim de aralarında bulunduğu üyelerin itirazı yörenin söyleyiş özelliğinin kullanılmasına değil, sözcüklerin Türkçemizde olmayan harflerle yazılmaya çalışılmasınadır. Türkçe harflerle yazıldığında pek de güzel anlaşılabiliyor. Nitekim Şavşatlı şair Sayın Ensar TEMİZ’in Dilfez isimli kitabında, yöremizin çok değerli ozanlarının eserlerinde yöre lehçesi Türkçe harflerle usta bir biçimde kullanılmıştır. Ben de şiirlerimde ve söyleşilerimde yöresel sözcükleri kullanmaktan büyük bir haz duyuyorum.
Yabancı harflerin kullanılması konusundaki hassasiyetimizin temel nedenlerini şöylece sıralayabiliriz:
1. Şavşat ve yöresinde kullanılan dil özbeöz Türkçedir. Bu dil yöreye özgü şiveyle konuşulmaktadır.
2. Yörede asırlardır birlikte yaşadığımız ve sıkı akrabalık bağları oluşmuş farklı etnik kökenli insanlarımız yaşamaktadır. Dilimiz ve şivemiz elbette bundan etkilenmiş hatta bir çok sözlük dilimizde de kullanılır olmuştur(tersi de doğrudur).
3. Yörenin Türk Kültürü içinde kendine özgü bir yaşam biçimi mevcuttur.
4. Yabancı kelimelerin istilasıyla gün geçtikçe daha çok yara alan güzel Türkçemizi korumaya özen göstermek her vatandaşımızın özenle yerine getirdiği görev olmalıdır.
5. Site üyelerinin büyük bir kısmı yöre dışında yaşamaktadır.Gençlerimizin çoğunluğu yöre dışında doğup büyüdüklerinden şivelerinin yazılışını ilk kez sitede görüyor olabilme olasılığı yüksektir. Yani yabancı harfler kullanılarak yazılmış sözcükleri bu yanlış haliyle öğrenme durumunda kalabilirler.
6. Bu yanlış yazma biçimi, özümüzü ve kültürümüzü koruma amacıyla uyuşmamaktadır.
7. Türk ve Türkçe sözcükleri ırksal anlamda değil, Atatürk ve Anayasamızın ifade ettiği şekilde ‘’dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayırımı gözetmeksizin Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin ortak adı ve ortak dili’’ olarak ifade edilmektedir.
İngiliz vatandaşlarının İngiliz(İngilizce), Fransız vatandaşlarının Fransız(Fransızca), İtalyan vatandaşlarının İtalyan(İtalyanca), Rus vatandaşlarının Rus(Rusça), Gürcü vatandaşlarının Gürcü(Gürcüce)..v.b ortak ad ve dille ifade edilmeleri gibi.
8. Yeni bir dil türetmeye çalışmak bizleri birleştirmez; olasıdır ki ayrılığa neden olur.
Sözün özü:
Sevgili dostlar, elbette özümüzü ve kültürümüzü koruyacağız ve sürdüreceğiz. Şivemizin güzellikleriyle birbirimizi daha yakın hissedeceğiz. Bu masum arzumuzu yerine getirirken sözcüklerin doğru yazılmasına da özen göstereceğiz.
Kalın sağlıcakla.
Adnan TOKDEMİR
Şavşat’ta kullanılan lehçe ile yazılan yazılarda kullanılan yabancı harfler konusunda üyeler rahatsızlıklarını sık sık dile getirmekteler. Konunun önemi nedeniyle düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Lehçemizin kaybolmamasının kültürümüzün yaşamasına dayanak olacağı düşüncesine katılmamak olası değil. Bu nedenle sitede yöreye özgü sözcüklerin anlamlarıyla yer almasını, hemşehrilerimizin sözcükleri kullanmalarını destekliyorum. Ancak gözden kaçırılmaması gereken, yörenin ana dilinin Türkçe olduğudur. Güzel Türkçemizde, zaman zaman dostlarımızın yöresel sözcükleri yazarken kullandıkları yabancı harfler( q, x, .. gibi) yoktur. Olması da gerekmiyor. Hatta bu ve benzeri harfler, şivemizin çok etkilendiği düşünülen Kril Alfabesinde de yer almaz.
Benim de aralarında bulunduğu üyelerin itirazı yörenin söyleyiş özelliğinin kullanılmasına değil, sözcüklerin Türkçemizde olmayan harflerle yazılmaya çalışılmasınadır. Türkçe harflerle yazıldığında pek de güzel anlaşılabiliyor. Nitekim Şavşatlı şair Sayın Ensar TEMİZ’in Dilfez isimli kitabında, yöremizin çok değerli ozanlarının eserlerinde yöre lehçesi Türkçe harflerle usta bir biçimde kullanılmıştır. Ben de şiirlerimde ve söyleşilerimde yöresel sözcükleri kullanmaktan büyük bir haz duyuyorum.
Yabancı harflerin kullanılması konusundaki hassasiyetimizin temel nedenlerini şöylece sıralayabiliriz:
1. Şavşat ve yöresinde kullanılan dil özbeöz Türkçedir. Bu dil yöreye özgü şiveyle konuşulmaktadır.
2. Yörede asırlardır birlikte yaşadığımız ve sıkı akrabalık bağları oluşmuş farklı etnik kökenli insanlarımız yaşamaktadır. Dilimiz ve şivemiz elbette bundan etkilenmiş hatta bir çok sözlük dilimizde de kullanılır olmuştur(tersi de doğrudur).
3. Yörenin Türk Kültürü içinde kendine özgü bir yaşam biçimi mevcuttur.
4. Yabancı kelimelerin istilasıyla gün geçtikçe daha çok yara alan güzel Türkçemizi korumaya özen göstermek her vatandaşımızın özenle yerine getirdiği görev olmalıdır.
5. Site üyelerinin büyük bir kısmı yöre dışında yaşamaktadır.Gençlerimizin çoğunluğu yöre dışında doğup büyüdüklerinden şivelerinin yazılışını ilk kez sitede görüyor olabilme olasılığı yüksektir. Yani yabancı harfler kullanılarak yazılmış sözcükleri bu yanlış haliyle öğrenme durumunda kalabilirler.
6. Bu yanlış yazma biçimi, özümüzü ve kültürümüzü koruma amacıyla uyuşmamaktadır.
7. Türk ve Türkçe sözcükleri ırksal anlamda değil, Atatürk ve Anayasamızın ifade ettiği şekilde ‘’dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayırımı gözetmeksizin Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin ortak adı ve ortak dili’’ olarak ifade edilmektedir.
İngiliz vatandaşlarının İngiliz(İngilizce), Fransız vatandaşlarının Fransız(Fransızca), İtalyan vatandaşlarının İtalyan(İtalyanca), Rus vatandaşlarının Rus(Rusça), Gürcü vatandaşlarının Gürcü(Gürcüce)..v.b ortak ad ve dille ifade edilmeleri gibi.
8. Yeni bir dil türetmeye çalışmak bizleri birleştirmez; olasıdır ki ayrılığa neden olur.
Sözün özü:
Sevgili dostlar, elbette özümüzü ve kültürümüzü koruyacağız ve sürdüreceğiz. Şivemizin güzellikleriyle birbirimizi daha yakın hissedeceğiz. Bu masum arzumuzu yerine getirirken sözcüklerin doğru yazılmasına da özen göstereceğiz.
Kalın sağlıcakla.
Adnan TOKDEMİR
Teşekkürler
Sevinç Çelikli - 26 Mart 2006
Sevgili şavşat.com ekibi öncelikle biz üyelerin isteklerine karşı duyarlılığınızdan ötürü çok teşekkürler. Sonrası bu siteyle bizleri buluşturduğunuz için sağolun. 75 yaşındaki büyükbabam bilgisayarın başından kalkmıyor. sadece şavşatı görebilmek için sevgiler....
Meskhetçe - Şavşatça
savsat.com web ekibi - 26 Mart 2006
Sayın Adnan Bey,
Mesajınızda Türkçe karakterler kullanılması üzerinde duruyorsunuz. Bu konunun katıldığımız yanları var. Bir noktada kısa bir vurgu yapmakta fayda görüyoruz. Bu konu bilimsel verilerle ve gerekçeleri ile tartışılması gereken boyutlara sahiptir. Özbeöz Türkçe meskhetçeyi tam olarak karşılamaz. Tam tersine Meskhetçe’nin kullanılan Türkçe konuşma ve yazma dilinide kapsayacak fonetik-kelime yapısına sahip olduğunu artık söylememiz lazım. Şavşat’ça bir ironidir. Onun zenginliği ve kendine özgü tarihi köklerine bir vurgudur. Bu bizim zenginliğimizdir. Türkiye açısından Meskhçeye baktığımızda türkçeyi zenginleştirecek dinamikleri görürüz. Kullanılan yazım dili dışında kalan farklı bir çok sesin olduğunu görürüz. Meskhçe yada Azericede, xeber (haber, ksaber diye okumazlar, itirazların artık budüzeyden ileri geçmesi lazım daha ciddi bilimsel temellerle olması lazım. Sı’hiye özellikle bu yazıda azerice vurgu yapmak işimizi kolaylaştırıyor. Sıxiya yazmak. Sıksiya diye okunmaz. Bu ingilizce ile herşeyi görmemizi ifade eder. x=boğazdan çıkan hırıltılı "h" harfine karşılıktır. Referans batı dilleri değil Azericedir.) denmesi bizi Türkçe mevcut alfabeye seslerimizin sığmaması rahatsız edici bir olgu değil zenginliktir. Türk Dil Kurumu’nun belki de bu genişlemeleri yapmamış olması ciddi bir dilbilimsel ve tarihi hatadır. Sıxiya (x=ks olarak yazmadık.) Zengin fonetiğimize vurgumuzu yaptık. Türkçe-Türkler açısından bakarsak yörede kullanılan şuan tamamen türkçeleşmiş dilde artık cidden çözülmesi gerek bir sorunla yüzleşiriz. Türkçemizi, Türkiye deki yazım dili ile yazıp konuşma dili ile ifade edemiyorduk-edemiyoruz. Muhatap "TDK" dır.
Bu yaklaşım bir yanıttır, Meskhleri tek kelime ile eşittir=Türk yada gürcü saymanın yanlışlığı ile ilgilidir. Meskhler ki tartışma götürür boyutları da bulunan bir Türkleşme süreci yaşadılar. Meskhçe, Osmanlıca (ana-maddesi olan Farsça ve Arapça kelimeler Türkiye de Türkçenin geçirdiği evrimle ciddi bir şekilde yok olsa da ; gürcüce, Rusça, Ermenice bir fonetik ve formları içerir.) yeni bir sentez dil olmasına rağmen. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde giderek Türkçeleşti. Bu sonuç bu dilin özbeöz Türkçe olduğunu göstermez. Ama bu sonuç konuştuğumuz Türkçenin, Türkçeyi zenginleştirecek çok ciddi dinamiklere sahip olduğunu söyler. Çünkü yaşayan dil olarak böyle bir sentez yok. Sitemiz sivil bir sitedir. Bu tarihi-kültürel zenginliğimizi gerek bilimsel araştırma gerekse kültürel olgularla bugünden yarına taşınmasını sağlayacak platformların oluşması gibi bir işlevi yerine getirmeye çalışıyor.
Yaşayan dil olarak dilimiz Türkiye tarafında Lehçe olma özelliklerini yitirmiş, şive-ağza dönüşmüştür. Şavşat, ne kadar güzel bir söz, Şavket gürcüce de Osmanlıca da yorumlamak o kadar kolay ki… Şav-Şev (siyah-karanlık-gece) Farsçaya bakın, qet tir sonu ket değil. Qet biz bir şeye daha deriz. q-x batılıların kullandığı anlamda değil, fonetiği yansıtsın diye Azerilerin Latince yazımda kullandığı seslerle, Meskhlerin kullandığı fonetikle yazılmaktadır sitemizde. Bu Türkçeye halel getirmez. En kötü ihtimal Türkçenin zenginliği anlamına gelir. Lütfen Meskhlerin sorunu ne Gürcüstan da ne Türkiye de ayrılık olamaz. Ama zengin kültürümüze düşen gölgeleri biraz olsun aralıyalım. Bugüne yarına aktaralım. Zaten doğal yada başka biçimde yok olmuş başka formların bir parçası olmuş bu kültürü-tarihi artık bugüne taşıyalım. Bu olgu biz isteriz ki siyasi gerekçelerle tüketilmesin. Baskı altına alınmasın. İnsanımız yeterince ezik. Çağırmayalım korkuları. Geçmişi olmayanların geleceği de olamaz. Şavşatın bir geçmişi yok… Şavşatın geleceği de yok… Şavşat yok oluyor.
”Yeni bir dil türetmeye çalışmak bizleri birleştirmez; olasıdır ki ayrılığa neden olur.” diyorsunuz.
Yazım dilimiz bir türetme eylemi değildir. Belki 80 küsur yıllık yanlışlara bir yanıttır. Türkçenin zenginliği, ayrılık olamaz. Sizinde belirttiğiniz üzere Osmanlıca kelimeler Gürcüceye sirayet etmiş, ciddi değişimler geçirmiştir. Şav kelimesine bakın Gürcüce den birçok dile kadar geniş bir yelpazede bulabilirsiniz. Bize kalan anlam ve yaşayan içeriği kararsada sınırlı bir çalışma bile ilginç sonuçlar verir. (Ama orta-asya da bilmem hangi soyun adının başında sonunda şav kelimesinin geçmesi ile kurulan bağlantıların yalandan öte değerleri olamaz.) Alahise şavşetçanın fonetiğini nasıl yeniden türetebiliriz. Sınırın diğer yakasında Meskhler sürgünde, dönmelerinin şartı neydi hatırlayalım. Gürcüce ad-istenilen yere yerleştirme. Vatansız insanların vatan özlemi acıdır. Onlar kadar acı çekiyoruz ama farkında değiliz. Bazı şeylerin değişmesinin adı ayrılık olamaz. Türkçedeki kirlenme konusunda size aynen katılırız. Tüm dünyada kültür emperyalizminin ürettiği sonuçlar konusunda hemfikiriz. Gürcüce de aynı kirlenme ile karşılaşırsınız. Hatta günlük yaşama egemen bir "chat" kültü var ki tüm dünyada yeni kuşakların yetiştiği... Şöyle diyorlar "şawşat" işte bununla Şavşatın fonetiği aynı kefeye konamaz. (Bu tür yazımlar belki editör kişilerin gevşekliğiylede olsa varsa bile yokdenecek kadar azdır sitemizde. Ama sıhiya - sıxiya yazıldığında müdahale etmedik. Kendimizde ana dilimizdeki fonetiği izlemeye çalıştık. Bu anlamda çok eksiklik var sitemizde...)
Ama iki durum arasındaki uçurum konusunda ısrarcı olmamız da çok normal. Bu tartışmanın gerçekten bilimsel gerekçelerle ve temellerde yapılması dileğiyle sitemizde Şavşatça-Meskhetçe (Ama adına Ahıska Türkçesi başlığını koymayacağız.) diye bir bölüm açılmasını öneriyoruz-düşünüyoruz. Bu siteye Gürcüler özbeöz Türktür - Şavşatlılar gürcüdür diye yazan hemşerilerimizde çıktı. Sabırla ve inatla sivil demokrasi diyoruz. Metehan Hocamızın dediği biçimiyle içselleştirdiğimiz bir demokrasi bilinciyle bu tartışmanın sürmesi dileğiyle.
Mesajınızda Türkçe karakterler kullanılması üzerinde duruyorsunuz. Bu konunun katıldığımız yanları var. Bir noktada kısa bir vurgu yapmakta fayda görüyoruz. Bu konu bilimsel verilerle ve gerekçeleri ile tartışılması gereken boyutlara sahiptir. Özbeöz Türkçe meskhetçeyi tam olarak karşılamaz. Tam tersine Meskhetçe’nin kullanılan Türkçe konuşma ve yazma dilinide kapsayacak fonetik-kelime yapısına sahip olduğunu artık söylememiz lazım. Şavşat’ça bir ironidir. Onun zenginliği ve kendine özgü tarihi köklerine bir vurgudur. Bu bizim zenginliğimizdir. Türkiye açısından Meskhçeye baktığımızda türkçeyi zenginleştirecek dinamikleri görürüz. Kullanılan yazım dili dışında kalan farklı bir çok sesin olduğunu görürüz. Meskhçe yada Azericede, xeber (haber, ksaber diye okumazlar, itirazların artık budüzeyden ileri geçmesi lazım daha ciddi bilimsel temellerle olması lazım. Sı’hiye özellikle bu yazıda azerice vurgu yapmak işimizi kolaylaştırıyor. Sıxiya yazmak. Sıksiya diye okunmaz. Bu ingilizce ile herşeyi görmemizi ifade eder. x=boğazdan çıkan hırıltılı "h" harfine karşılıktır. Referans batı dilleri değil Azericedir.) denmesi bizi Türkçe mevcut alfabeye seslerimizin sığmaması rahatsız edici bir olgu değil zenginliktir. Türk Dil Kurumu’nun belki de bu genişlemeleri yapmamış olması ciddi bir dilbilimsel ve tarihi hatadır. Sıxiya (x=ks olarak yazmadık.) Zengin fonetiğimize vurgumuzu yaptık. Türkçe-Türkler açısından bakarsak yörede kullanılan şuan tamamen türkçeleşmiş dilde artık cidden çözülmesi gerek bir sorunla yüzleşiriz. Türkçemizi, Türkiye deki yazım dili ile yazıp konuşma dili ile ifade edemiyorduk-edemiyoruz. Muhatap "TDK" dır.
Bu yaklaşım bir yanıttır, Meskhleri tek kelime ile eşittir=Türk yada gürcü saymanın yanlışlığı ile ilgilidir. Meskhler ki tartışma götürür boyutları da bulunan bir Türkleşme süreci yaşadılar. Meskhçe, Osmanlıca (ana-maddesi olan Farsça ve Arapça kelimeler Türkiye de Türkçenin geçirdiği evrimle ciddi bir şekilde yok olsa da ; gürcüce, Rusça, Ermenice bir fonetik ve formları içerir.) yeni bir sentez dil olmasına rağmen. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde giderek Türkçeleşti. Bu sonuç bu dilin özbeöz Türkçe olduğunu göstermez. Ama bu sonuç konuştuğumuz Türkçenin, Türkçeyi zenginleştirecek çok ciddi dinamiklere sahip olduğunu söyler. Çünkü yaşayan dil olarak böyle bir sentez yok. Sitemiz sivil bir sitedir. Bu tarihi-kültürel zenginliğimizi gerek bilimsel araştırma gerekse kültürel olgularla bugünden yarına taşınmasını sağlayacak platformların oluşması gibi bir işlevi yerine getirmeye çalışıyor.
Yaşayan dil olarak dilimiz Türkiye tarafında Lehçe olma özelliklerini yitirmiş, şive-ağza dönüşmüştür. Şavşat, ne kadar güzel bir söz, Şavket gürcüce de Osmanlıca da yorumlamak o kadar kolay ki… Şav-Şev (siyah-karanlık-gece) Farsçaya bakın, qet tir sonu ket değil. Qet biz bir şeye daha deriz. q-x batılıların kullandığı anlamda değil, fonetiği yansıtsın diye Azerilerin Latince yazımda kullandığı seslerle, Meskhlerin kullandığı fonetikle yazılmaktadır sitemizde. Bu Türkçeye halel getirmez. En kötü ihtimal Türkçenin zenginliği anlamına gelir. Lütfen Meskhlerin sorunu ne Gürcüstan da ne Türkiye de ayrılık olamaz. Ama zengin kültürümüze düşen gölgeleri biraz olsun aralıyalım. Bugüne yarına aktaralım. Zaten doğal yada başka biçimde yok olmuş başka formların bir parçası olmuş bu kültürü-tarihi artık bugüne taşıyalım. Bu olgu biz isteriz ki siyasi gerekçelerle tüketilmesin. Baskı altına alınmasın. İnsanımız yeterince ezik. Çağırmayalım korkuları. Geçmişi olmayanların geleceği de olamaz. Şavşatın bir geçmişi yok… Şavşatın geleceği de yok… Şavşat yok oluyor.
”Yeni bir dil türetmeye çalışmak bizleri birleştirmez; olasıdır ki ayrılığa neden olur.” diyorsunuz.
Yazım dilimiz bir türetme eylemi değildir. Belki 80 küsur yıllık yanlışlara bir yanıttır. Türkçenin zenginliği, ayrılık olamaz. Sizinde belirttiğiniz üzere Osmanlıca kelimeler Gürcüceye sirayet etmiş, ciddi değişimler geçirmiştir. Şav kelimesine bakın Gürcüce den birçok dile kadar geniş bir yelpazede bulabilirsiniz. Bize kalan anlam ve yaşayan içeriği kararsada sınırlı bir çalışma bile ilginç sonuçlar verir. (Ama orta-asya da bilmem hangi soyun adının başında sonunda şav kelimesinin geçmesi ile kurulan bağlantıların yalandan öte değerleri olamaz.) Alahise şavşetçanın fonetiğini nasıl yeniden türetebiliriz. Sınırın diğer yakasında Meskhler sürgünde, dönmelerinin şartı neydi hatırlayalım. Gürcüce ad-istenilen yere yerleştirme. Vatansız insanların vatan özlemi acıdır. Onlar kadar acı çekiyoruz ama farkında değiliz. Bazı şeylerin değişmesinin adı ayrılık olamaz. Türkçedeki kirlenme konusunda size aynen katılırız. Tüm dünyada kültür emperyalizminin ürettiği sonuçlar konusunda hemfikiriz. Gürcüce de aynı kirlenme ile karşılaşırsınız. Hatta günlük yaşama egemen bir "chat" kültü var ki tüm dünyada yeni kuşakların yetiştiği... Şöyle diyorlar "şawşat" işte bununla Şavşatın fonetiği aynı kefeye konamaz. (Bu tür yazımlar belki editör kişilerin gevşekliğiylede olsa varsa bile yokdenecek kadar azdır sitemizde. Ama sıhiya - sıxiya yazıldığında müdahale etmedik. Kendimizde ana dilimizdeki fonetiği izlemeye çalıştık. Bu anlamda çok eksiklik var sitemizde...)
Ama iki durum arasındaki uçurum konusunda ısrarcı olmamız da çok normal. Bu tartışmanın gerçekten bilimsel gerekçelerle ve temellerde yapılması dileğiyle sitemizde Şavşatça-Meskhetçe (Ama adına Ahıska Türkçesi başlığını koymayacağız.) diye bir bölüm açılmasını öneriyoruz-düşünüyoruz. Bu siteye Gürcüler özbeöz Türktür - Şavşatlılar gürcüdür diye yazan hemşerilerimizde çıktı. Sabırla ve inatla sivil demokrasi diyoruz. Metehan Hocamızın dediği biçimiyle içselleştirdiğimiz bir demokrasi bilinciyle bu tartışmanın sürmesi dileğiyle.
Sınıf Arkadaşlarımı Arıyorum
Mikail Dursun - 26 Mart 2006
1977 şavşat lisesi 11 fen /B sınıfı mezunuyum. mezuniyeten sonra hiç görmediğim. izlerini kaybetiğim sınıf arkadaşlarım.izinizi bulursam. sevinirim. Mikail Dursun / Orman İşletme Müdürü- Azdavay/KASTAMONU - mdursun_8@hotmail.com
Tüm Artvinliler’e selamlar
Derya Durmuş - 26 Mart 2006
Ben şuan istanbulda muhasebe üzerine okumaktayım. ama şuana kadar hiç artvini görmedim. artvin şavşatlıyım ama hiç gidemedim. gidemediğim için çok merak ediyorum. memleketimin yerlerini, insanlarını, hayvanlarını, çiçeklerini... herşeyini merik ediyorum. çok gitmek istiyorum ama gezdircek kişi yok:) neses burdan bütün Artvinliler’e selamlar. kendinize çook iyi bakın.
Artvinlilere Selam
Onur Aydın - 26 Mart 2006
Ben artvinde dogmuş büyümüş bir insanım ve artvinli olmaktan gurur duyuyorum. Ben bu siteyi kurmakta emeği gaçen hekese cani gönülden teşekkür ederim.
Söylenecek Söz Varsa...
Mehmet Temur - 27 Mart 2006
Bir süre Önce Şavşat şivesinin kullanımı ili ilgili bir yazı yazmıştım. Açıkçası o görüşümü yok sayacak bir eleştiri almadım, aksine görüşümü destekleyen bir kaç yazının yer aldığını gördüm ama Adnan Beye özellikle teşekkür ediyorum benimde anlatmak istediğim şey oydu değerli arkadaşlarım, Hiç kimse şivenin kullanımından şikayetçi olduğunu zannetmiyorum tabiki bölgenin kültürünü, örf ve adetlerini yaşatacağız bizim şikayetimiz kelimeler arasına yerleştirilen farklı karekterler içindir ayrıca bu ülkede kullanılan alfabenin sadece 29 harfi bulunmaktadır. Bununlada her türlü şiveyi ve ağızı anlatma imkanınız vardır. Bunlar benim görüşlerimdir. Ben Demokratik Hakkımı kullandım. Herkeste bu hakkını kullanmalıdır. Bütün görüşlere saygılıyım.
Adnan TOKDEMİR Beye duyarlılığından ötürü bir kez daha teşekkür ediyorum.
Wep ekibinide Konuya hassasiyet gösterdikleri ve insanları kırmadan görüşlerini savundukları için kutluyorum.
Bütün insanların niyetlerini anlatacak kadar dillerinin dönmesi dileğiyle.....
Mehmet TEMUR
Adnan TOKDEMİR Beye duyarlılığından ötürü bir kez daha teşekkür ediyorum.
Wep ekibinide Konuya hassasiyet gösterdikleri ve insanları kırmadan görüşlerini savundukları için kutluyorum.
Bütün insanların niyetlerini anlatacak kadar dillerinin dönmesi dileğiyle.....
Mehmet TEMUR
Selam
Murat Coskun - 27 Mart 2006
Merhaba hemşerilerim nasılsınız, iyisinizdir inşallah.
Burdan tüm Artvinlilere selamlar Çoraklı köylülere selamlar, Coşkun Ailesine selamlar
Murat Coşkun ( Çoraklı Köyünden)
Burdan tüm Artvinlilere selamlar Çoraklı köylülere selamlar, Coşkun Ailesine selamlar
Murat Coşkun ( Çoraklı Köyünden)
Açıklama...
savsat.com web ekibi - 27 Mart 2006
Site üye ve ziyaretçilerine;
Lütfen mesaj tahtasını ve duvar gazetesini (şiir, fıkra vb. bölümleride) ki içerdikleri yazıları okumadan öteden beriden derlediğiniz yazılarla doldurmayınız. Örnek vermek bize hoş gelmiyor ve imkansızda çünkü çok fazla örnek var. Birimiz Nazım hikmeti beğeniyoruz diğerimiz Necip Fazıl’ı, birimiz bir bir başkasını...
Site Nazım Hikmet - Necip Fazıl yada bir başka sanatçının özellikleri ve güzellikleri için kurulmadı. Günün anlam ve önemi ile ilgili bağlantılı yerlerde kimimizz kutsal kitaplara, kimimiz şiirlere başvuruyoruz. Hadi bu en insaflı olanı ama tüm katılımcıların kendi beğendiklerini doldurdukları bir site düşünün. Adına savsat.com demiyelim o zaman. belesetcoplugu.com diyelim. Bir girişimci arkadaşımız böyle bir site yapsa tamam. savsat.com şavşat-şavşatlıların kültürlerini, geçmişlerini-bugün ve geleceklerini ana çıkış noktası olarak görür.
Sitemizi çöplüğe çevirmeyelim. Foto galeride kişisel galerilerde insanımızı-karakteristiklerini yansıtan fotoğrafların yeralması ne kadar güzel... Ama birçok fotoğraf kişilerin kendilerine özel komplekslerinide sergiler durumda. Köyler kısmına kişisel fotoğrafların eklenmesi normal görünsede yanlış ve bu fotolar kişisel galerilere taşınacak sürekli. Gelelim diğer yanına kimi che’yi, kimi uluyan kurtları, kimi gürcü bayrağını kimi türk bayrağını gözümüzün içine sokarken... Arkadaşlar gerçekten çok yoruluyoruz. İnsaf.
Birde gürcü yada türk milliyetçiliği ile suçlayanlarımız var. Şoven - milliyetçi vb. ezber kavramları. Yapmayın... Eleştiri güzeldir. İnanın en anlamsız ve çirkini bile bize ders veriyor. Pan gürcü- pan türk, nerde pan varsa orda ırkçılık vardır. insan yoktur. Bu sitede asla... Evet yayınladığımız yazılar düşünce yazıları pancılarda derdini söylesin. Tamam ama bırakın herhangi bir ulus yada halka hakareti insana bile hakarete şu sitedeki tepkilerin kalitesini biliyoruz. Bazı süreçeler-olgular zaman ister. Bu sitenin daha birçok konuda zamana ihtiyacı var. Şu doğru şu yanlış demek güzel de kendinizden başlayarak yanlışları düzeltin. Yanlış varsa - eksik varsa, doğrusunu söyleyip eksiği tamamlayın. Yada bu emek - organizasyon nasıl çözülür diye yüksek sesle düşünün...
Sesi olmayan, birbirlerinden çok uzak, vatan hasreti çeken, geçmişi gittikçe yokolan, toprakları ile kendi bağları tamamen kopmuş insanların buluştuğu - paylaşıp yeniden yanyana gelip birşeyler hayal edip düşünecekleri bir ortam oluşturduk ve çalışıyoruz.
Daha dün siteye girip, öteden beriden ne bulursa siteye dolduran. Başkalarının fotoğraflarını kendi fotosu olarak siteye ekleyen. Daha daha neler diyebiliriz. Lütfen siz dikkat etmezseniz. Biz zaten belli periyodlarla siteyi temizliyoruz. Daha dün siteye girip bu sitede hiçbirşey yok diyen arkadaşlar. Siteyi gezmeye kalkışın bizde merak ediyoruz. Acaba tam bir gezi yapabilirmisiniz. Çünkü siz gezerken yeni birçok şey ekleniyor olacak.
Lütfen siteyi; gereksiz eklemelerle, seviyesiz mesajlarla, sırf ismim görünsünle kirletmeyin dostlar. Şavşatı-Şavşatlıları yazın-görüntüleyin. Bir şavşatlı Patagonyada foto çekmişse yayınlayalım ama patagonyanın resimlerinin buradaki anlamı ne... Patagonyalı fokların şiirleri güzel olabilr ama burada işi ne.
Beraber yapıyoruz arkadaşlar siteyi ve kaliteli ise bu site bizleri yansıtır. Tam terside bizleri. Site kötü olsun-hatta hiç olmasın niyetiyle hareket eden 7 bine yakın üyede inanın 3-5 kişi çıkar. Yok başka bir mekanda böyle bir yanyana geliş. Bizim gördüklerimizi görseniz inanın bazı konularda hayran olursunuz insanımıza. Ama hayır güzel şeyler kadar çirkin olanlarıda söylemek lazım. Daha söyleyeceğimiz çok şey olmasına rağmen...
Affınıza sığınarak dostlar.
Lütfen mesaj tahtasını ve duvar gazetesini (şiir, fıkra vb. bölümleride) ki içerdikleri yazıları okumadan öteden beriden derlediğiniz yazılarla doldurmayınız. Örnek vermek bize hoş gelmiyor ve imkansızda çünkü çok fazla örnek var. Birimiz Nazım hikmeti beğeniyoruz diğerimiz Necip Fazıl’ı, birimiz bir bir başkasını...
Site Nazım Hikmet - Necip Fazıl yada bir başka sanatçının özellikleri ve güzellikleri için kurulmadı. Günün anlam ve önemi ile ilgili bağlantılı yerlerde kimimizz kutsal kitaplara, kimimiz şiirlere başvuruyoruz. Hadi bu en insaflı olanı ama tüm katılımcıların kendi beğendiklerini doldurdukları bir site düşünün. Adına savsat.com demiyelim o zaman. belesetcoplugu.com diyelim. Bir girişimci arkadaşımız böyle bir site yapsa tamam. savsat.com şavşat-şavşatlıların kültürlerini, geçmişlerini-bugün ve geleceklerini ana çıkış noktası olarak görür.
Sitemizi çöplüğe çevirmeyelim. Foto galeride kişisel galerilerde insanımızı-karakteristiklerini yansıtan fotoğrafların yeralması ne kadar güzel... Ama birçok fotoğraf kişilerin kendilerine özel komplekslerinide sergiler durumda. Köyler kısmına kişisel fotoğrafların eklenmesi normal görünsede yanlış ve bu fotolar kişisel galerilere taşınacak sürekli. Gelelim diğer yanına kimi che’yi, kimi uluyan kurtları, kimi gürcü bayrağını kimi türk bayrağını gözümüzün içine sokarken... Arkadaşlar gerçekten çok yoruluyoruz. İnsaf.
Birde gürcü yada türk milliyetçiliği ile suçlayanlarımız var. Şoven - milliyetçi vb. ezber kavramları. Yapmayın... Eleştiri güzeldir. İnanın en anlamsız ve çirkini bile bize ders veriyor. Pan gürcü- pan türk, nerde pan varsa orda ırkçılık vardır. insan yoktur. Bu sitede asla... Evet yayınladığımız yazılar düşünce yazıları pancılarda derdini söylesin. Tamam ama bırakın herhangi bir ulus yada halka hakareti insana bile hakarete şu sitedeki tepkilerin kalitesini biliyoruz. Bazı süreçeler-olgular zaman ister. Bu sitenin daha birçok konuda zamana ihtiyacı var. Şu doğru şu yanlış demek güzel de kendinizden başlayarak yanlışları düzeltin. Yanlış varsa - eksik varsa, doğrusunu söyleyip eksiği tamamlayın. Yada bu emek - organizasyon nasıl çözülür diye yüksek sesle düşünün...
Sesi olmayan, birbirlerinden çok uzak, vatan hasreti çeken, geçmişi gittikçe yokolan, toprakları ile kendi bağları tamamen kopmuş insanların buluştuğu - paylaşıp yeniden yanyana gelip birşeyler hayal edip düşünecekleri bir ortam oluşturduk ve çalışıyoruz.
Daha dün siteye girip, öteden beriden ne bulursa siteye dolduran. Başkalarının fotoğraflarını kendi fotosu olarak siteye ekleyen. Daha daha neler diyebiliriz. Lütfen siz dikkat etmezseniz. Biz zaten belli periyodlarla siteyi temizliyoruz. Daha dün siteye girip bu sitede hiçbirşey yok diyen arkadaşlar. Siteyi gezmeye kalkışın bizde merak ediyoruz. Acaba tam bir gezi yapabilirmisiniz. Çünkü siz gezerken yeni birçok şey ekleniyor olacak.
Lütfen siteyi; gereksiz eklemelerle, seviyesiz mesajlarla, sırf ismim görünsünle kirletmeyin dostlar. Şavşatı-Şavşatlıları yazın-görüntüleyin. Bir şavşatlı Patagonyada foto çekmişse yayınlayalım ama patagonyanın resimlerinin buradaki anlamı ne... Patagonyalı fokların şiirleri güzel olabilr ama burada işi ne.
Beraber yapıyoruz arkadaşlar siteyi ve kaliteli ise bu site bizleri yansıtır. Tam terside bizleri. Site kötü olsun-hatta hiç olmasın niyetiyle hareket eden 7 bine yakın üyede inanın 3-5 kişi çıkar. Yok başka bir mekanda böyle bir yanyana geliş. Bizim gördüklerimizi görseniz inanın bazı konularda hayran olursunuz insanımıza. Ama hayır güzel şeyler kadar çirkin olanlarıda söylemek lazım. Daha söyleyeceğimiz çok şey olmasına rağmen...
Affınıza sığınarak dostlar.
Flash Flash Güneşi İstanbul’da Bir Şavşatlı Tuttu
Ertüzün Aydın - 28 Mart 2006
EVET DOĞRU, GÜNEŞİ TUTULURKEN BU SEFER İYİ YAKALADIM..
BAŞKALARININ GÜNEŞ’İNE BENZEMEZDİ.!!!!!!
İstanbul’un göbeğinden bir Şavşatlı yazıyor bunları.. Anlatıyorum iyi dinleyin, sabırla, bir Şavşatlı gibi okuyun, hemen pırtıklanmayın, okuyun...
Kimse böyle şeyler yazmaz...
Aylardan Mart; gün 29..Saat 14:00
Önce biraz hava soğumaya başladı. Sonra baktımki
3-5 metre ötemdeki çimenler 20 sene önce, yaz tatillerine gittiğim annemin köyü benim köyüm, Yoncalı’da balkondan izleğim yeni yeşermiş buğday ekinleri gibi kafa sallamaya başladı..
Acaba dedim.. Taksam mı yüzlerce milyona aldığım güneş gözlüklerini de şöyle, baksam mı yukarı doğru?
Aklıma Hakan, Erkan ben, 86 model temiz olduğu kadar canavar olan kasislere girerken sadece tıs tıs diye amortisör sesi gelen steyşın Reno ile Laşet yolculuğu geldi.. Hakan, şimdi Mokta muhtarı değerli Ziyaeddin Dursun amcanın orta sahadan keleyi gördüğü zaman affetmeyen oğlu, Erkan ise coğrafyası süper, Tapu dairesindeki rahmetli Binali amcanın, sonraları Atabarı’nı işleten Sümer Tilmaç’ı nam-ı diğer Şamiyel...Kafa büyük ya...
Şimdi camını indirdiğim arabadan sağa sola bakıyorum bir de o yolculuğu hatırlıyorum. Çaktırmadan direksiyonu Hakan’a tutturup geriye dönerdim Erkan’a doğru.. Ya bir gece önceki maçı sorardım ya da liseden hatıralarla şakalaşırdım..O’da Trabzondan yeni aldığı gözlüklerinin üzerinden bakıp önce şaşırır, sonra ağzına gelen küfürü sayardı. Çünkü yıllar önce Satlel’in virajından aşağıya uçmuştu..Sonra karşıdan gelen şoförlerin daha şaşkın halini görünce kahkahalarla gülmeye başlardı..
Güneş yavaş kararıyordu bu sırada.. Taktım anasını satayım gözlükleri..Biliyorum yarım tutulacak. Ama adı üstünde Güneş bu. Öyle çıplak bakmak olmaz, en azından göze birşey takmak lazım..
Şarkı, bazen eyy hayat diyor, bazen geceyi bize yazıyor, bazen de bizi sevdiklerimize kavuşturuyordu...
Sımsıcak sohbetlerimizde Onur’cuğum ne yapıp ne edip bize yağmurlu yüklü bulut muamelesi yapıp; gözyaşlarımızla yayla kokuşlu çiçekleri açtırıyordu..
Resimler koyunlarda değil cüzdanlarda arkadaşların bir önündeydi.. Onur’cuğum demem samimiyetten gelir bilesiniz...
Kimleri, hangi arkadaşları konuşup hangi espirileri yapmadık ki..
Acar oğlu Vural burda olsaydı dedik, Moktalı Yücel Öner’in oğlu Triko Bülent ile tenefüslerde hocalardan sigaraları nasıl geri isterlerdi dedik.
Cimşit dayı’nın oğlu Hasan ile solak Heşo Taner Abi’nin yanında Sergen bok yermiş dedik (hala derim); Zabıta Taaddin dayının oğlu Gökmen; o sene FB’ye transfer olan ‘li (Aslında Ardanuçlu’dur) Kemalettin’e kök söktürüp nasıl kendini tebrik ettirmiştir dedik, Atanur Keskin nasıl Trainerlik yapıp o zamanın parasıyla FAKFUNDAN kaptığı 10 milyonluk malzemeyi Ardanuç Köprüsü’nden bize, Şavşatspor’a , maç saatine 10 Dk kala yetiştirmiştir dedik, Ortaokul müdürümuz Muhammet Şeyholu Şaban Usta’nın yeğeni Ensar’a Ahmet Kaya hakkında neler demişti, hatırladık..
Neyse Laşet’ten yukarıda bazı sebeplerden dolayı kapatılmadığı yerde.. Değerli Özkan’ın yerinde yedik içtik
Ertesi hafta aynı ekip İstanbul’da 11 Ağustos güneş tutulmasını beraber atlattı. 16 Ağustos’u 17’ye bağlayan geceyi Beyoğlu’nda geçirdik..Neler olduğunu zaten tüm Türkiye biliyor....
Deprem sırasında Kasımpaşa’da bizim evdeydik..
Erkan:: O şimdi Atabarı’nı kapattı. Sigarayı binde bir alkolle içiyor. Avcılar’da Triko Bülent ile büyük iş peşinde.
Hakan:: İstanbul Gaziosmanpaşa’da bir okulda müdür yardımcısıydı canı sıkıldı, bıraktı..
Hasan: Bandırma’da bir turizm işletmesinde müdür yardımcısı
Taner Ağabi: Şavşat’ta emekçidir, bazen arkadaşlarının yüzünden batma noktasına gelir bazen dostulkları ilişkileri sayesinde çıkar, kimse kaşından yukarı kara var diyemez, hala adam gibi adamdır..
Ensar:: TİM ( Türkiye İhracatçılar Meclisi) Başkanı Oğuz Satıcı var. O’nunla beraber, iş dünyasında tanımadığı yoktur. Başbakan’la randevu almadan görüşür.
Ertüzün:: Geçen hafta Ensar aradığında İbrahim Tatlıses’le beraber GS-FB maçını izliyordu, hıyarın telefonunu bile açmadı..
UMARIM İSTANBUL’DAN ŞAVŞAT’A AZ DA BİRAZ GÜNEŞ YANSITABİLDİM...BİLİME DE SAYGI DUYMAK LAZIM
DEPREM OLMAZ DEĞİL Mİ??!!
SAYGI SEVGİ..
ERTÜZÜN.
BAŞKALARININ GÜNEŞ’İNE BENZEMEZDİ.!!!!!!
İstanbul’un göbeğinden bir Şavşatlı yazıyor bunları.. Anlatıyorum iyi dinleyin, sabırla, bir Şavşatlı gibi okuyun, hemen pırtıklanmayın, okuyun...
Kimse böyle şeyler yazmaz...
Aylardan Mart; gün 29..Saat 14:00
Önce biraz hava soğumaya başladı. Sonra baktımki
3-5 metre ötemdeki çimenler 20 sene önce, yaz tatillerine gittiğim annemin köyü benim köyüm, Yoncalı’da balkondan izleğim yeni yeşermiş buğday ekinleri gibi kafa sallamaya başladı..
Acaba dedim.. Taksam mı yüzlerce milyona aldığım güneş gözlüklerini de şöyle, baksam mı yukarı doğru?
Aklıma Hakan, Erkan ben, 86 model temiz olduğu kadar canavar olan kasislere girerken sadece tıs tıs diye amortisör sesi gelen steyşın Reno ile Laşet yolculuğu geldi.. Hakan, şimdi Mokta muhtarı değerli Ziyaeddin Dursun amcanın orta sahadan keleyi gördüğü zaman affetmeyen oğlu, Erkan ise coğrafyası süper, Tapu dairesindeki rahmetli Binali amcanın, sonraları Atabarı’nı işleten Sümer Tilmaç’ı nam-ı diğer Şamiyel...Kafa büyük ya...
Şimdi camını indirdiğim arabadan sağa sola bakıyorum bir de o yolculuğu hatırlıyorum. Çaktırmadan direksiyonu Hakan’a tutturup geriye dönerdim Erkan’a doğru.. Ya bir gece önceki maçı sorardım ya da liseden hatıralarla şakalaşırdım..O’da Trabzondan yeni aldığı gözlüklerinin üzerinden bakıp önce şaşırır, sonra ağzına gelen küfürü sayardı. Çünkü yıllar önce Satlel’in virajından aşağıya uçmuştu..Sonra karşıdan gelen şoförlerin daha şaşkın halini görünce kahkahalarla gülmeye başlardı..
Güneş yavaş kararıyordu bu sırada.. Taktım anasını satayım gözlükleri..Biliyorum yarım tutulacak. Ama adı üstünde Güneş bu. Öyle çıplak bakmak olmaz, en azından göze birşey takmak lazım..
Şarkı, bazen eyy hayat diyor, bazen geceyi bize yazıyor, bazen de bizi sevdiklerimize kavuşturuyordu...
Sımsıcak sohbetlerimizde Onur’cuğum ne yapıp ne edip bize yağmurlu yüklü bulut muamelesi yapıp; gözyaşlarımızla yayla kokuşlu çiçekleri açtırıyordu..
Resimler koyunlarda değil cüzdanlarda arkadaşların bir önündeydi.. Onur’cuğum demem samimiyetten gelir bilesiniz...
Kimleri, hangi arkadaşları konuşup hangi espirileri yapmadık ki..
Acar oğlu Vural burda olsaydı dedik, Moktalı Yücel Öner’in oğlu Triko Bülent ile tenefüslerde hocalardan sigaraları nasıl geri isterlerdi dedik.
Cimşit dayı’nın oğlu Hasan ile solak Heşo Taner Abi’nin yanında Sergen bok yermiş dedik (hala derim); Zabıta Taaddin dayının oğlu Gökmen; o sene FB’ye transfer olan ‘li (Aslında Ardanuçlu’dur) Kemalettin’e kök söktürüp nasıl kendini tebrik ettirmiştir dedik, Atanur Keskin nasıl Trainerlik yapıp o zamanın parasıyla FAKFUNDAN kaptığı 10 milyonluk malzemeyi Ardanuç Köprüsü’nden bize, Şavşatspor’a , maç saatine 10 Dk kala yetiştirmiştir dedik, Ortaokul müdürümuz Muhammet Şeyholu Şaban Usta’nın yeğeni Ensar’a Ahmet Kaya hakkında neler demişti, hatırladık..
Neyse Laşet’ten yukarıda bazı sebeplerden dolayı kapatılmadığı yerde.. Değerli Özkan’ın yerinde yedik içtik
Ertesi hafta aynı ekip İstanbul’da 11 Ağustos güneş tutulmasını beraber atlattı. 16 Ağustos’u 17’ye bağlayan geceyi Beyoğlu’nda geçirdik..Neler olduğunu zaten tüm Türkiye biliyor....
Deprem sırasında Kasımpaşa’da bizim evdeydik..
Erkan:: O şimdi Atabarı’nı kapattı. Sigarayı binde bir alkolle içiyor. Avcılar’da Triko Bülent ile büyük iş peşinde.
Hakan:: İstanbul Gaziosmanpaşa’da bir okulda müdür yardımcısıydı canı sıkıldı, bıraktı..
Hasan: Bandırma’da bir turizm işletmesinde müdür yardımcısı
Taner Ağabi: Şavşat’ta emekçidir, bazen arkadaşlarının yüzünden batma noktasına gelir bazen dostulkları ilişkileri sayesinde çıkar, kimse kaşından yukarı kara var diyemez, hala adam gibi adamdır..
Ensar:: TİM ( Türkiye İhracatçılar Meclisi) Başkanı Oğuz Satıcı var. O’nunla beraber, iş dünyasında tanımadığı yoktur. Başbakan’la randevu almadan görüşür.
Ertüzün:: Geçen hafta Ensar aradığında İbrahim Tatlıses’le beraber GS-FB maçını izliyordu, hıyarın telefonunu bile açmadı..
UMARIM İSTANBUL’DAN ŞAVŞAT’A AZ DA BİRAZ GÜNEŞ YANSITABİLDİM...BİLİME DE SAYGI DUYMAK LAZIM
DEPREM OLMAZ DEĞİL Mİ??!!
SAYGI SEVGİ..
ERTÜZÜN.
Biraz Daha Dikkat
Turgay Kurtulus - 28 Mart 2006
Merhaba site dostları ben de sizin gibi bu siteyi seviyor ve bu sitede geziniyorum. Lutfen biraz daha dikkat edelim yazdıklarımıza ve gonderdigimiz resimlere. Cünkü bu sitenin belli bir seviyesi belli bir kalitesi var gereksiz seylerle doldurdugumuzda cok kotu seylerle karsılasmıs olucagız vede seviyemiz düsecektir. Gun gectikce sitenin kullanıcıları cogalmaktadır. Lutfen seviyemizi dusurmeyelim. Gereksiz atısmalardan kacınalım, birbirimizi alay edici, kucuk dusurucu yazılardan ve resimlerden kacınalım. Aksi taktirde istemeden olsa yayınlanmayabilir. Bu site hepimizin sitesidir. Turkiyenin en ücra koselerinden vede yurt dısından siteye girilmektedir. Lutfen biraz daha gonderdiklerimize ve yazdıklarımıza dikkat edelim. Bu yazdıklarım benim icinde gecerli olup, butun Savsat dostları icinde gecerlidir. Anlayısınız icin tesekkur ediyorum tum dostlarımıza tekrar selamlarımı gonderiyorum...
Olmaz Dostlar
Erdogan Subaşı - 29 Mart 2006
bir kaç gündür sitede bazı arkadaşlar olmadık bir tartışmanın içindeler. şavşat dilinde konuşmak ve yazmak istemiyorlar. bunu yapanada kızıyorlar. sözüm ona bir yerlerde ezberlediklerini sitede bize anlatıyorlar. kime göre şavşatça dil değildir. dil değilse benim köylüme bunu nasıl açıklamalıdır. köylüm bu güne dek konuştuğunu sanırken konuşmadığını bir taKIM ARKADAŞLARIN ANLAMADIĞINI BU NEDENLEDE KUSUR YIL HAVAYA ÜFLEDİĞİNİ Mİ ANLAMASI LAZIM. dil insanlar arasında anlaşmalar sistemi ise bol bol konuşmalıyız . sen de konuş köylüm ben seni dinliyorum. SAN BENA DAĞLARDA AÇAN ÇİÇEKTAN BAHSET. BİRAĞ ŞEHİRDA KOĞAN YAPMA ÇİÇEKLARİ.
Tartışmasız
Mehmet Temur - 29 Mart 2006
Evet arkadaşlar... Dönüp dolaşıp aynı konu üzerinde bir birimize direniyoruz. Dil, Lehçe. Ağız derken tartışma boyutuna farklı anlamlar yüklemeye başladınız Bölge kültürüne olan katkılarınızı yadsımak mümkün değil, zaten bu sitenin hazırlanıp insanlara sunulması başlı başına bir değerdir. Görüşlerimizi ifade edebilme fırsatını kullanıyoruz. Yazılarınızı okuyoruz görüşlerinize değer veriyor uyarılarınızı dikkate alıyoruz bizim düşüncelerimizinde sizin için bir anlamı olmalıdır. Bizim görüşlerimiz karşı bir görüş değil aslında Kullanılan bir kaç karakterin o kültürü zenginleştirmeye yetmeyeceğinden bahsediyoruz. Ama sadece görüş belirtik diye bizi Asimile olmakla suçlarsanız o zaman farklı anlam yüklemiş olursunuz bizim bunu kabul etmemizi bekleyemezsiniz. Bu yanlış bir saptamadır. Değerlendirmenizi yazınızda genel anlamda yapmışsınız ama mesajın kimler için olduğu çok açık biz üzerimize düşeni aldık. Kimlerin ne kadar kendi kültür değerlerine ne derece önem verdiğini saptamak olanaksızdır.
Mehmet Temur
Mehmet Temur
Ertüzün Aydın’a
Serdar Durbarış - 29 Mart 2006
Merhaba... Ben şavşatlı değilim fakat Şavşatlı yakın bir arkadaşımın anlattığı anılarından hatırladığım kadarıyla yaylada gençler yüzerken bulut güneşi kapattığında "Aliyar çekil güneşin üzerinden" diye bağırırlarmış. Arkadaşım Aliyar’ı bilirmisin orasını bilemem ama güneşi tuttuğunu duyması pek hayırlı olmaz sanırım :)
Düzeltme...
savsat.com web ekibi - 29 Mart 2006
Mehmet Bey, haklısınız genelleme idi o. Size dönük hiçbir söz de yok. Sizin siteye katkınızı en iyi gözlemleyen web ekibi aslında. Tüm yazılarınızı ilgi ile okuyoruz. Keşke diye ünlemler oluyor. (Keşke bizim şivemizle-ağzımızla adı herneyse dilimizle yazılsa diye.) Amacı aştı demek ki sizi üzdük. Özür dileriz.
Asimile olmak ne yazık ki sizin sorununuz değil... Asimilasyonu, ortaya çıkan bu sonucu geçmiş yapmak heleki önyargılarla, önkabüllerle doğru değil. Pratik olarak bu harflerin kullanımının zarar yada yararlarının tartışılması bizce çok doğru bir düzlem. Herhangi bir gerekçe olmadan, anlamadan ve ne denildiğine bakmadan yazılan yazılara verilen yanıtı lütfen üzerinize almayın.
Doğal asimilasyonun sonuçları durup dururken oluşmadı ki buharlaşsın. Sonuçları ve şuanki, türkçe alfabeyi mutlak-kati-değişmez. Herşeye vakıf görmenizi eleştirebiliriz. Kültürel birikiminizin farkındayız. Ve sizi merakla izliyor-okuyoruz. Lütfen, sizin üzülmeniz bizlerin üzülmesidir.
Asimile olmak ne yazık ki sizin sorununuz değil... Asimilasyonu, ortaya çıkan bu sonucu geçmiş yapmak heleki önyargılarla, önkabüllerle doğru değil. Pratik olarak bu harflerin kullanımının zarar yada yararlarının tartışılması bizce çok doğru bir düzlem. Herhangi bir gerekçe olmadan, anlamadan ve ne denildiğine bakmadan yazılan yazılara verilen yanıtı lütfen üzerinize almayın.
Doğal asimilasyonun sonuçları durup dururken oluşmadı ki buharlaşsın. Sonuçları ve şuanki, türkçe alfabeyi mutlak-kati-değişmez. Herşeye vakıf görmenizi eleştirebiliriz. Kültürel birikiminizin farkındayız. Ve sizi merakla izliyor-okuyoruz. Lütfen, sizin üzülmeniz bizlerin üzülmesidir.
Serdar Dur Bakalım
Ertüzün Aydın - 30 Mart 2006
Serdar Durbarış...
Yazımı dikkatlice okursan sonu 6 tane ünlemle biten büyük harfle yazılmış bir cümle ile karşılaşacak, kelimelerimle neyi anlatmak isteğimi anlama fırsatına kavuşacaksın. Farkındaysan senin anladığın o kelimeyi bile kullanmıyorum.
Hem, ısı ışık kaynağı ola güneşin yazımında (bir kelime önce olduğu gibi) kesme işareti, apostrof kullanılmaz.
Aklını başına çağırmanı şiddetle tavsiye eder, Şavşatlı yakın arkadaşına bir sor bakalım derim. Böyle umuma açık bir yerde, tanımadığın biriyle, tanımadığın biri hakkında (ki ben iyi tanırım, attığı attırdığı dayaklara da şahit oldum, yaptığı yardımlara da, yanlışlara da) gıyapta konuşmalar Şavşat’ta nasıl karşılanır? Üşenme bir sor... Umarım bana bir daha cevap yazıp da istemediğim halde sırf sana adayacağım daha sert bir yazı kaleme almama neden olmazsın. Yoksa burası karşılıklı atışmalarla dolar taşar değil mi? O zaman da pek hoş olmaz değil mi?
Yazımı dikkatlice okursan sonu 6 tane ünlemle biten büyük harfle yazılmış bir cümle ile karşılaşacak, kelimelerimle neyi anlatmak isteğimi anlama fırsatına kavuşacaksın. Farkındaysan senin anladığın o kelimeyi bile kullanmıyorum.
Hem, ısı ışık kaynağı ola güneşin yazımında (bir kelime önce olduğu gibi) kesme işareti, apostrof kullanılmaz.
Aklını başına çağırmanı şiddetle tavsiye eder, Şavşatlı yakın arkadaşına bir sor bakalım derim. Böyle umuma açık bir yerde, tanımadığın biriyle, tanımadığın biri hakkında (ki ben iyi tanırım, attığı attırdığı dayaklara da şahit oldum, yaptığı yardımlara da, yanlışlara da) gıyapta konuşmalar Şavşat’ta nasıl karşılanır? Üşenme bir sor... Umarım bana bir daha cevap yazıp da istemediğim halde sırf sana adayacağım daha sert bir yazı kaleme almama neden olmazsın. Yoksa burası karşılıklı atışmalarla dolar taşar değil mi? O zaman da pek hoş olmaz değil mi?
Cevap...
Mehmet Temur - 30 Mart 2006
Değerli site yöneticileri çok istemiyor olmama rağmen, bir cevap hakkı kullanmak istiyorum bu alanı şahsi bir cevap hakkı için işgal ettiğim için peşinen özür diliyorum. Site yöneticilerinin haklı eleştirilerini her zaman dikkate alıyorum son zamanlarda çok alıngan oldum galiba.... Erdoğan SUBAŞI’nın bazı arkadaşlar öteden beriden ezberledikleri şeyleri anlatarak siteyi gereksiz yere işgal edip gereksiz tartışmalar yarattığımızdan söz etmiş. Sevgili Erdoğan SUBAŞI ben sizinle bu ve bunun gibi yüzlerce konuyu ölesiye tartışırım. Eleştiri uslubunuzu sevmedim. Bu küçümser tavrınız hiç hoş değil tanımadığınız insanların bilgi birikimini sorgulama hakkınız olduğunu düşünmüyorum. Bizim anlattıklarımız bir dayatma değil , görüşlerimizi ifade ettik ilgilenmeyebilirsiniz. Ama eleştirileriniz tarafları rencide etmemelidir.
Merhabalar,
Ayla Zeren - 30 Mart 2006
Tüm dostlara merhabalar,
Bende bir şavşatlı olarak sitemizin varlığından mutluyum. Bugüne kadar mesaj yazma fırsatı bulamamıştım. Bu vesile ile Şavşat Lisesindeki arkadaşlarımdan ;
Yener Turan ve Perihan Demiral’a
ulaşmak istiyorum.
Herkese selamlar...
Bende bir şavşatlı olarak sitemizin varlığından mutluyum. Bugüne kadar mesaj yazma fırsatı bulamamıştım. Bu vesile ile Şavşat Lisesindeki arkadaşlarımdan ;
Yener Turan ve Perihan Demiral’a
ulaşmak istiyorum.
Herkese selamlar...
Görüntülenen : 25 - Toplam : 3334