Verxunal Mesaj Tahtası Genel Mesajlar
Genel Mesajlar

Yahu Daha

Sevgili Emmoglum
Sevgili emmoğlum,
Orda bir köy var uzakta,okulsuz ve ezansız olsada.Bence bacası yıkılmış okul ve anfisi olmadığı için ezan sesi duyulmayan köy tüm köylünün ayıbıdır.Uzakta veya yakında herkesin.Ama en çok bu ayıbın sahibi o köyün mahalli yönetimlerini sürdürenlerin ayıbıdır.Kimdir bu değerli kişiler,
-köyün muhtarı
-köyün azaları
Köylününde sırası bunlardan sonra geliyor tabi.Köylüde bu işlerin takipcisi olmalıydı elbette.
Okulu olmayan köyün ayıbı mı çoktur,Okulu yıkılıp tamir edilmeyen köyün ayıbı mı çoktur.

Merhaba Ben

Ben Mesamolladan

ORDA BİR KÖY VARDI UZAKTA...
- Orda Bir Köy vardı Uzakta...
- Yolunda öküz arabaları olurdu sıra sıra yanmış mazi gıcırtısı yankılanırdı ormanlarında. Başak başak ekin olurduda tarlalarında, yığın yığına karışırdı esen rüzgarla çayırlarında.
- Orda Bir Köy vardı Uzakta...
- Boy Boy çocuklar koco mentek mila oynardı düzlerinde. Diken düdüğü nağmelenirdi çoban elinde yamalarında Atlar kişner mandalar mangıldardı ahırlarında pinde gaganlayan tavuğ yanında
- Orda Bir Köy vardı Uzakta...
- Koyun kuşluğa gelir it çönkürür kedi çivlerdi de kuzu melemesi hoş gelirdi alaca yeşillikte baharla.
- Orda Bir Köy vardı Uzakta
- Camisinde ezan okunur Okulunda Bayrak dalgalanırdı...
- O ezandı bizi saflara çeken secdeye vardıran O Bayraktı bize aydın ufukları açan. ...
...
- Orda Bir Köy var uzakta
- O köy bizim di bizim kalacak ama
- Şimdi Okulu Bayraksız Camisi ezansız...
- KÜÇÜK GÜZEL KÖYÜMÜN KOCAMAN BÜYÜK AYIBI
- DEDELERİMİZ MEZARDAN KALKSA TÜKRÜĞÜNÜ ÇOK GÖRÜR YÜZÜMÜZE KÖYÜN ORTASINDA KOCAMAN BİR AYIP
- BİR KÖY BİR OKULUN ÇATISINI YAPAMAMIŞ Kİ BAYRAK DALGALANSIN VE BİR KÖY BİR ANFİ ALAMAMIŞKİ CAMİSİNDE EZAN OKUNSUN
- ORDA BİR KÖY VARDI UZAKTA...

Tatil Havası
sanırım bütün hemşerilerim tatil havasında şavşat.com a ilginin azaldığını gözlemliyorum...uzun zamandır katılım yok...Ama öyle tahmin ediyorumki bu sene köye gidenler çektikleri rsimleri en kısa zamanda bizle paylaşacaklardır..

Artvin Yoresi
Oyunlar genelde asker uğurlama, nişan, düğün, sünnet, kurtuluş günleri, bayramlar ve diğer yöresel günler de meydanlarda ve kapalı alanlarda oynanmaktadır. Meydan gösterilerinde davul ve zurna ile oynandığı gibi kapalı alanlarda tar, akordeon, garmon, tulum, kaval, doli ile de oynanmaktadır.
Daha önce de belirttiğimiz gibi Artvin oyunlarında çeşitli etkilenmeler olduğu gibi genel de horon, nanay, bar, karşı beli türünde oyunlarında oynandığı görülmektedir. Oyunlar beraber oynandığı gibi sadece kızlar ve sadece erkeklerde oynanabilir. Komutlar tüm ekip tarafından verilir. Erkek oyunları çok sert ve hızlıdır. Kız oyunları ise yumuşak tatlı ve estetik özellikler taşır. Türkülü oyunlar oynanırken oynayanlar hep bir ağızdan türküyü söyleyerek oynamaya devam ederler.
Halk Oyunları: Atabarı; 1937 yılına kadar Artvin Barı ismi ile oynanan bu oyun 1937 yılındaki Balkan yarışmasında Dolma bahçe Sarayında atamızın huzurunda oynanmış ve atamızın ilgisini çekmiştir. Oyunu çok beğenen M. Kemal ATATÜRK kalkıp ekiple beraber bu oyunu oynamıştır. Bunun üzerine Artvin Valisi oyunun isminin Ata barı olarak değiştirilmesini istemiştir. Ve oy birliği ile oyunun ismi Ata barı olarak değiştirilmiştir. Erkek ve kızlar aynı anda oynadığı gibi ayrı ayrı oynandığı da görülmüştür. Şavşat Barı: adından da belli olacağı gibi Şavşat ilçesinde oynanmaya başlamıştır. Erzurum dolaylarından esinlenerek ortaya çıkan bu oyun Şavşat’a özgü türküler eşliğinde oynanır. Mertlik ve yiğitlik bu oyunda tatlı sert figürler ile gösterilir. Erkekler ve bayanlar aynı anda oynarlar. Oyunun bulgusu ise, çok eski tarihlere dayalı bir aşk öyküsüdür. İki genç arasında büyük bir aşk başlar. Bu karasevdayı bilmeyen kalmaz. Birçok insan, bu gençler için nağmeler yapıp türküler söylerler. Artık kızı istemenin zamanı gelmiştir. Genç oğlan, kızı istetir; ancak, kız babasının kesin razılığı olmaz. Herşeye rağmen geri çevirir. Kızını bir başkasına (Beşik kertmesi) sözlemiştir. Bahar ayları gelince köylerden, yaylalardan göç başlar. Bu göçler halk arasında büyük eğlencelerle tertiplenir, bunlarda yer yer isimlendirilir. Bu mevkideki ismi ise (Vargoda) yayık yaylamak, yayla zamanı eğlenceleri olarak bilinir. İşte bu tarihlerde, genç oğlan, sevdiği kızın verileceği genci vurur ve köyden kaçar. Köy halkının yaylaya çıkmasını bekler ve o gün gelir. Köy halkı, binbir eğlence masallarıyla göçe koyulur. Uzunca bir yol aldıktan sonra, ilk konaklıyacakları mevkiye gelirler. O düzlüğün, yani mevkinin ismi (Vaket)’tir. Vaket’e gelirler. Genç oğlan, sevdiği kızında orada olacağını bildiğinden, bunu takip eder. Köy halkı burada eğlenmeye başlar. Davul, zurnalar çalınır, türküler söylenir, oynanır, koçlar kesilir, kebaplar vurulur, yiyilip içilir. Genç oğlan, halkın arasına gelir, uzaktan sevdiği kızı gözler, kızda sevdiğini görür ama, bir türlü yaklaşamazlar. Bakışıp hasret giderirler. O arada genç kız, birde ne görsün, karşıdan iki jandarma geliyor, sevdiğini götürecekleri genç kızın içine doğuyor. Genç kız, acılar ve üzüntüler içerisinde ağlayarak jandarmanın görünmesiyle ağıt yakarak bu türküyü söylüyor ve ağlıyor
Deli Horom: Artvin’in her yerinde oynanan bu oyun Kurtuluş mücadelesini simgeler. Bir rivayete göre oynandığı yerde yedi yıl ot bitmediği söylenir. Oynandığı yörelere göre farklılıklar gösterebilir. Hızlı ve yavaş hareketlerin bir arada bulunduğu bu oyun da kızlar ve erkekler ayrı ayrı oynar. Kız horonu , Hemşin horonu , Coşkun Çoruh , Adi horon oyunun farklılıklarına göre aldığı diğer isimlerdir. Oynandığı yer ve oyun farklılıklarına göre bu değişik isimleri alır. Deli horon, halka yapısı içinde oynanan, Artvin’in temel oyunlarından biridir. Horona "Deli" ön adının takılması, oyunun "deli dolu" diye tabir edilen biçimde oynanmasından kaynaklanmaktadır. Figürlerin birçok bölümü gerginlik, sertlik ve gerilim içerisinde canlı olarak yapılması, oyuna bu niteliği kazandırmaktadır. Oyunda coşkuyu sağlamak için, atılan uzun nağaralar (Kıcına) esastır. Komut, veren tarafından her figürü belirleyen yöresel tabirlerle (Yöresel sözlerle) anında verilir.Örneğin : Başla, başla-işle, işle kollar üste, Kollar siya-kındır oyna, Dura dura-Kollar çabuk-Gel oguna diza-Vuur orta topuk gibi belli komutlarla oyun yönetilir. Oyunu oynayanlar, belli bir sayı ile sınırlanamaz; genellikle açık hava ve harman gibi yerlerde oynanır. Oyunun kaynakçası hakkında ve hazırlanışı, oynanışı, hareketliliği yörede birlik, beraberlik ve dayanışma sembolü olduğuna, kararlılık ve güçlük ifadesini belirttiği yolunda ortak düşünceye varılmıştır.
Kapani: Kadınlar tarafından oturak havası olarak adlandırılan bu oyun , kapani köyüne gelen mahalli sanatçıların türküsünü ve oyununu yaptıkları oyun olarak hatırlanır.
Cilvelo: bir nanay türü olmakla beraber genelde tarlada çalışan kadınların iş esnasında yaptığı hareketlerden esinlenmiştir. Artvin , Borçka , Murgul , Şavşat ve Yusufeli civarlarında oynandığı gözlemlenir. Kız ve erkek arasındaki sevgiyi ve aşkı konu alır. Sadece kızlar tarafından oynanır .Ama genç çiftler arasında atışma biçiminde oynadığı görülmektedir.
Kobak: Yusufeli yöresine aittir. Kobak köyünden çıktığına inanıldığı için bu isim verilmiştir. Yörede saatlerce oynanan oyunlardan birisidir. Tüm köy halkı düğün veya kutlama esnasında oynar. Figürleri değişik ve ilginç olup bazı figürlerde erkeklerin kızlara caka satmak için yaptığı hareketler görülür. Türkünün gidişine bağlı olarak hızlı ve yavaş figürleri sıra ile oynanır. Kobak oyunu, belli başlı komutlarla, Topal, topa-İşle, işle-üç vur sağa, üçte sola çek kürek çekha vurdu kobak gibi terimlerle kendine özgü bir oyundur. Oyun, halk arasında sıkça olarak genelde erkekler tarafından oynanır; kız-erkek karmada oynanabilir. Daha çok düğünlerde harmanda oynanır Coşkun Çoruh: yörede, bahar aylarında kar sularının erimesi, yağmurun yağması ile çeşitli dere ve ırmakların Çoruh nehrine dökülmesi sonucu azgın bir hale gelen nehir, bölge halkımıza çoğu zaman mal ve can kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle oyun, Çoruh’u konu alarak, yaz ayları durgunluğu ile bahar aylarındaki azgın anlarını sergilemektedir. Oyun kapalı halka içerisinde ağır olarak başlar; hareketler anında hızlanarak devam ettirilir. Oldukça sert oynanan bir oyundur. Ağır bölümleri ezgi ile oynanır. Hızlı bölümleri ise sadece ritim eşliğinde oynanır. Oyun, yalnız erkekler tarafında oynanır. Oyun anonim olup ilk kuran kişi hakkında kesin bulgu yoktur. Oyunun başlangıç ve bitişi, düz çizgi olup, halka yapısı içinde oynanır. Belli sayı sınırı yok; ancak, çok kalabalık sayılarla,oyun, hızlı olması yüzünden oynanmaz. Oyun, herhangi bir düzenlemeyle şekillendirilmemiş, geleneksel formu içerisinde oynanır.(bilindiği üzere Çoruh nehri suları hiç bir zaman berrak değildir bunun sebebi Çoruh nehrinin dünyanın en hızlı akan ikinci nehri olmasıdır.)Figürlerinde çoruh nehri sularının çalkalanmasını ve akışını sembolize eder. Çok hızlı ve sert oynandığı görülür.
Döney: düz oyun türlerinden birisidir. Döne isminde bir kızın yavuklusuna karşı olan duygularını sembolize eder. Genelde horon ve bar türü figürlerden oluşur. Döne oyunu, bir genç kızın elinde aynası ile yüzüne bakarak kaşlını, gözünü, saçlarını düzeltmesi ile ve oyun içerisinde de görüldüğü gibi her yöne dönüşü ile, genç kızın kendi kendini süslemesi ile, haz duyarak kuruntu içerisinde oynanan bir oyundur.
Oyun, tek sıra bağımlı sağ yöne çizilen yay üzerinde oynanır. Oyunun içerisinde yer alan döne "Dönüş" figürlerinde döne ismini alır. Öne çift sol,çift sağ ayak çıkararak sola ve sağa çift sağ ayak çekerek yine öne ve yana el çırparak, dört yönlü dönerek, öne çöküş yaparak belli sırayla oynanır. Oyun komutları "hop" diye verilir. Oyun, beğenme,beğenilme temalarını işleyip sadece kadınlar , genç kızlar tarafından oynanır. Belli bir sayı sınırı olmayıp oyunu ilk kuran kişi kesin belli olmayıp anonimleşmiş bir oyundur.
Ondört (Dosni çorç):Ayrı ayrı oynandığı gibi karışık oynandığı da görülmektedir. Bir horon türüdür. Adının oyunun 14 figürden oluştuğundan dolayı geldiği söylenir.
Daldalan: adı iki kelimeden oluşmaktadır. Dal omuz anlamına gelmektedir Dalan ise dönmek fiili ile aynı anlama gelmektedir. Adından da anlaşılacağı gibi Daldalan omuzlardan tutarak oynanan bir oyundur.
Kız Horonu: horonların içinde en yumuşak ve az figürlü olanı olduğu için kızlar tarafından oynanır. Bilinen bir çok türküsü vardır.
Atom (Hemşin) Horonu: esas ismi Sık saray olan bu oyun en seri horonlardan birisidir. Adının bu şekilde anılması ise Manisa festivalinde oynayan bir Artvin mahalli ekibinin bu oyunu oynarken çok hızlı ve sert oynamalarından dolayı en belirgin figürü olan zıplayıp düşme figürü esnasında sahnenin çökmesi ile meydana gelen konuşmalardan dolayıdır. Oyunu izleyenler "oyun değil sanki atom bombası" şeklinde konuşmuşlardır. Bunun üzerine oyunun ismi atom diye anılmaya başlamıştır. Genelde Hopa ve Borçka yörelerinde oynanmaktadır.
Teşi(Kedi Oyunu): Bir orta oyunudur. Yüz ve mimik hareketleri ile figürler birleştirilerek yapılır. Artvin ve civarında, genelde iç kesimlerde, toplu iş gücüne dayalı birlikte yapılan çalışmalara "Meci-İmece" adıyla toplanırlar. Yöre halkı kış gecelerinin boş geçmesi, gece eğlenceleri yapılması amacıyla, yün eğirme, mısır ayıklama, tütün doğrama gibi bazı işlerini kış gecelerinde, komşuları davet ederek hem çalışır; hem de gece eğlenceleri düzenlerler. Bunlar maniler, bilmeceler,karşılıklı atma türküler ve orta oyunları gibi eğlencelerden oluşur.
Teşi ise yün eğirmeye yarayan aracın ismidir. Teşi, ağarşak ve iğden oluşan, ağaç bir araçtır. Bu araçla, yünden iplik yapılmasını canlandıran yün eğirmeyi temsil eden bir oyundur. Oyun oynanırken ayak, el figürleri ile adeta yün eğiriyormuş gibi gerçek figürlerle gösterilir.Oyun figürleri, estetik yönden ağırlık taşır.; ayak üzerinde esneyerek yürünür ve elde teşi ile yün eğrilir. Teşi oyunu, kadınlar tarafından oynanır. Belli bir sayı sınırlaması olmayı genellikle bağımsız ferdi olarak oynanır.
Mendo Barı: Evlenen bir kızın evinden ayrılırken erkekler tarafından birlik beraberlik ve sevgi için oynadığı oyundur. Araştırmalara göre "Mendo", bir erkek ismidir. Aynı kişinin, oyunu, kendisinin uyarladığı bilinmektedir. Kişinin, haz duyarak oynadığı söylenmektedir. Oyun ağır hareketlerle başlar; birden hızlanan bir tempo ile devam eder. Oyun içerisinde çok yönlü dönüşler olup, tek sıra bağımlı ve sağ yöne çizilen yay üzerinde oynanır. Oyunun içindeki üçleme figürleri, diğer oyunların bir çoğunda görülen tipik figürlerinden biridir. Yürüyerek ayak çekme, üçleme, çöküş gibi figürlerin belli bir sırayı takip ederek, yavaş ve hızlı bir şekilde oynanmasından oluşur. Oyun, kişinin adını konu alan bir oyundur. Oyun, kızlı-erkekli veya yalnız erkekler tarafından da oynanır. Oyun kişinin kendini gösterme amacı ile daha çok düğünlerde oynanır.
Acara(Acem)Horunu: Artvin ve çevresinde Acara horonu çeşitli isimler altında oynansa bile, oyunun Gürcü Türkleri tarafından ilk olarak oynandığı köyün ismi, Acara köyüdür.
Bölgede yaşayan gürcüler tarafından, Artvin halk oyunlarıyla pekiştirerek, değişik figürlerle çok eskiye dayanan, Gürcistan Türkleriyle ortak yaşam biçimini, kültürleriyle birleştirerek daha çok çete savaşlarını konu alan bir oyundur.
Oyuna, Orta Batum denilmesinin sebebi, Acara köyü ve yakınlarındaki mevkilere o zamanlar Batum, Orta Batum, Hopa, Orta Hopa gibi sınıflandırılmalardan kaynaklanmıştır. Acara Horonu, yöremizde yaşayan halk çetelerinin zaferlerini simgeleyen ve günün şartlarını dile getiren, figürlere döken kesin bulgularla oynanan oyundur. Acara oyunu, yaklaşık ellisekiz değişik figürden meydana gelir. Ancak, oyunun teması, otuzaltı veya yirmiüç figürüylede sergilenir. Kendine özgü çalgısı, davul, garmodur. Oyunun içindeki komutlarsa Gürcice olarak (Erti, Ori, Sami) gibi yani bir, iki, üç anlamında verilir. Oyunu kuran kişi bilinmemekte olup, oyun bir savaş oyunudur. Belli bir sayı sınırı yoktur. Oyunun ağırlık bölümü, erkekler tarafından oynanır. Kızların belli bölümlerde katılımıyla yardımlaşma örneği sergilenir. Oyunda ağırlık olarak, vurgulu çalgılar kullanılır. Ezgi bölümleri,ayrıca yer alır. Oyun 136 çizgi, daire, forumları içerisinde oynanır.
Ahçik Barı: Ahçik barı, atabarı oyununu andırır. Farklı olarak figürlerin sağa ve sola yapılarak vuruşları vardır. Tek sıra bağımlı, sağ yönden çizilen yay üzerinde oynanır.
Ahçik barı, bir çok oyunda olduğu gibi yine düğün, bayram ve eğlencelerde yalnız kadınlar tarafından oynanan bir oyundur. Oyunun geleneksel tavrı yarım daire biçiminde sağ yay üzerinde oynanan düzenlemeler, oyunun geleneksel tavrı içerisinde yapılmıştır. içerisinde yapılmış olup değişiklikler söz konusu değildir.
Koçeri: Kars ve Erzurum yöresinden esinlenen bir oyundur. Kızlar ve erkekler tarafından ayrı ayrı oynanır. Aşk ve hasret konularını sembolize eder. Koçeri, adını bir erkek isminden almıştır. Bu kişi , çok gezen, çok dolanan, yerinde durmayan bir kişidir. Hâlende günümüzde çok gezenlere derler ki tabiri caize "Koçeri misin, ne gezip duruyorsun?" Bölgede, genç kızların bir kahramana olan duygu ve çağrısını dile getirir bir oyundur. Genç kızların bir koçeriye vurulmasıyla onun gördükleri zaman beğenilmek maksadıyla oynadıkları bir oyundur. Oyun oynanırken bu kahramanı da şöyle davet ederler. "Oy ninni koçeri, sallanda gel içeri" diye oynanıp söylenerek, mısralarla kahramanı davet ederler.
Düz Horon,Vazriya,Varagela: Üç isim altında toplanan bu oyun, yörede değişik isimlerle oynanmasına rağmen, aynı karakteri taşıyan bir oyundur.Düz horon, genellikle düğünlerde kız ve erkek tarafından birleşerek, dostluklarının sembolü olarak, çoğunlukla yüz açımı törenlerinde oynanan bir tür oyundur.
Düz horon, halka yapısı biçiminde oynanan temel oyunlardan olup, hareketli, estetik, oldukça canlı bir oyundur. Oyuna düz horon denmesinin (Bazı yerlerde adi horonda) iki neden olabileceği kanısındayız. Birincisi, genellikle düz horon , düz bir alanda (Harman) da oynanmasından benzetilmiştir. İkincisi ise, Çoruh nehrinin durgun anlarını sembolize etmiş olması, oyuna, zaman zamanda durgun Çoruh’ta söylenir. Oyunun başlangıcından bitişine kadar, belli bir tempo ve coşku ile oynanması, uzun nağraları ile oldukça estetik bir yapıya sahiptir. Oyun, belli bir sayı ile sınırlanamaz. Yörede en çok oynanan bir oyundur ve en kalabalık kitlenin katılımıyla, büyük bir coşkuyla oynanır. Oyun, çeşitli isimler altında tek karakterde oynanan oyundur.
Uzundere: Uzundere, yörede, gelinin (Puhaça) yoğururken genç kız ve kadınlar tarafından oynanan bir oyundur. Uzun dere "İnce dere" , yörede bir yer ismidir. Oyun. İçerisinde anlatımı bu yörede daha çok yapıldığı için, ismini bu bölgeden almıştır. Uzun dere oyununu oynayan oyuncuların ellerinde buğday, arpa daneleri, oyunla birlikte gelinin başına serpiştirilir. İnanışa göre gelinin rızıklı, bereketli olması inancı ile temsil edilir.
Gelin, hamur yoğururken teknenin içine lira veya bozuk para atılır. Bu da aynı anlam içerisinde, gelinin, bolluk bereketlilik getirme inancını simgeler. Hamur pişirildikten sonra etrafındakilerce yenmesi için parça parça kırılıp dağıtılır. Ekmeğin içindeki para kime çıkarsa, uğurlu sayıldığından saklanır. Ekmeğin içinde para çıkan kişi genç kız veya erkekse, bu parayı gece yastığının altına koyup yattığı zaman, kendi kısmetini görürmüş diye inanılır. Oyun, düğünlerde yüz açımı töreninden sonra damat evinde, puğaça yoğrulup, gelinin bereketli olması dileğiyle oynanan , belli sayı sınırı olmayıp genç kız ve kadınlar tarafından oynanır. Oyun ferdi hareketlerle oynanır. Oyunu kuran kişi çok eski bulgulara dayalı olup gerçek kaynağı bilinmektedir.
Murgul Basması: Pek ortaya çıkmamış yeni oyunlardandır.İsmini Murğul’ dan almıştır. Fakat Murgul köylerinden ziyade yine Yusufeli nin köylerinde bu oyun daha çok oynanır. Başlangıcı ve figürleri ile düz horonu andırır. Fakat müzik tamamen değişiktir. Enstrüman tulumdur. Hareketli ve daire şeklinde oynanır. Hem kızlar hem de erkekler oynar. Karışık oynanmaz. Erkeklerin oynadığı Murgul basması daha hareketli ve figürleri biraz daha değişiktir. Komutlar gel başla, vur çık.
NOT:ALINTIDIR
livanem08@gmail.com

Sener Emi

Arkadaslar Bugun

Emeği geçenlere çok teşşekkür
02.07.2006 tarihinde kocaeli/derince livaneliler derrneğinin düzenlediği pancarcıda emeği geçenlere çok teşşekkür ediyorum ve bu organizasyonun devamını diliyorum..gelemeyenler çatlasın çok güzeldi kırıldık oynamağtan davul zurna ile coştu gönüller...eş dost hep bi arada ..daha nice pancarcılara...beni çağırmamazlık etmeyin emi... :)

Sen Bizim
SEN BİZİM DAĞLARI BİLMEZSİN GÜLÜM HELE MOR ÇİÇEKLER AÇILSIN DA GÖR HER YANI BAYRAM HER YANI DÜĞÜN HELE YAYLALARA ÇIKILSINDA GÖR. AHMET YILDIZ-COLOTTAN

Verhunal özlemi

Ben Simdi Cocukken
Çocukken olmak istediğim yerdeyim, çocukken sahip olmak istediklerime sahibim. Ama şimdi çocukken sahip olmak istediklerime sahip olmak istiyorum.
Şu an şu satırları yazarken, çarşıdan gelen traktörün römorkundan atlayan yada Atanur Abiye Yüksel Abiye para vermemek için arabanın arkasından sıvışan öğrenci olmak isterdim.
Derede göl yapıp pijamayı şorta dönüştüren kıvrak zekâlı yüzücü, kuru soğanı peynirle soğuk punğar başında parkesini minder edip kavi puğaçaynan yiyen çoban olmak isterdim.
Yada gugul taşdan ince yollara bakıp allı pullu giyinmiş gelenlerden birinin sevgilim olup olamayacağı umudu ile dalıp giden hayal kuran bekar delikanlı, yada pancarcı güzellerinin izlediği ağgöl ortasındaki yüzücü olmak isterdim.
Olmadı en gogol yığını yapanların tapullarıyla yükselen ot yığınının üstünde olan, ya da düğünde barbaşını çeken zulal punğarın suyunu taştan taşa atlayıp geçen olmak isterdim.
Yok yine yetmez, cinciroplarda iyhu çeken yaylada top koşturan gügümlerle egri göle suya giden... Şimdi isterdim Neco eminin yumurta karşılığı verdiği damla sakızını Yılmaz ağabeyle Nahitin çalıştırdığı kooperatifte sığtarmasına terazi gramına üflemeyi, colotta top oynamayı gece ava gitmeyi.
Saydıkça özlemim artıyor yazdıkça gözümün ıslaklığı.
Ben çok özledim Rahmetli Eliyasa Öğretmenle tavla oynamayı, Tacettin Öğretmende okumayı, Temel Emiynen su içmeyi, Selçukla kuznarada çayır biçmeyi, Dilaver Emiynen sohbeti, Atanur ağabeyle Şavşat, Yüksel ağabeyle Borçka yolculuğunu Mustafa Hocayla teravi namazını, Kemal Özen ağabeyin yanık sesini, kirvem Telat ağabeyin çayını rahmetli İzmullah eminin muhtarlığını özledim. Nizamettin eminin mogdamlığını Cemil eminin ustalığını Zulo Eminin müdür beg demesini Vahidin Eminin bekçiliğini Ferhan Kamacının hademeliğini rahmetli Münir Eminin azalığını Halis Nahit Erbay ve Ensarla birlikte okulda yediğim dayağı bile özledim.
Ben herkesi özledim. Köyde görev yaptığım sürede girmediğim ev yemeğini yemediğim aile kalmadı ve hepsini özledim. Şimdi o günlerde olmak o anları yaşamak isterdim.
Ama nafile maçın ilk yarısı çoktaaan bitti.

Bütün köy özlemi çekenlere
Bütün köy özlemi çekenlere selam olsun. Ben Körbüdeli rahmetli Nuri dedenin torunu ve rahmetli Tahsin Özenin kızı Aysel Özen Bingöl ayrıcada Rasim Dülgerde dedem olur.Sanırım tanıdınız bende tanıdık isimler görünce dayanamayıp üye oldum tekrar herkese selamlar...
Yasemin hanım evet sen dülger kızı sözde dayı hala çocuğuyuz köye gelince bile görüşemiyoruz artık kaderde sanal ortamdan haberleşmek varmış böyle dağılıyoruz işte artık burdayım en kısa zamanda mesajını bekliyorum bacım herkese ayrı ayrı selam.
Bizleri burada buluşturan herkese çok teşekkürler.
AYSEL ÖZEN

Merhaba Verhunalli büyüklerim, kardeşlerim
Merhaba verhunallı büyüklerim, kardeşlerim.
İzmitte çok bunaltıcı bir hava var. Şu an köyde olmak vardı, soğuk sularından içip serinlemek vardı, ağaçlarının altında gölgelenmek vardı. Dağlarında, bayırlarında gezmek çok isterdim. Yaylaya çıkmak en güzeli aslında, ağ gölde yüzmek çok güzel olurdu.
Ancak hayal ediyoz işte :). Olsun hayali de güzel, gerçeğini de yakında yaşarız inşallah.
Sevgi ve hürmetlerle..

Merhabalar Sevgili

Hayatta En

Şener Abim
Şener abim merhaba köyle anılarımız senin kadar olmadığı için bizde kendi kararımızca bağlılığımızı devam ettirmeye çalışıyoruz insanlarımızdan kopmamaya çalışıyoruz...Senden bi ricam var seneler önce pancarcı düzenlenmişti kışlaların üst tarafında orda bi şiir okumuştun onu siteye koyma şansın var mı?şimdiden teşekkürler..tüm gönül dostlarına selamlar...

Merhaba Sevgili Dostlar
Merhaba Sevgili Dostlar
Öncelikle Sevgili Şener Abi eleştirilerinde haklısın,bie hevesti geldi geçti gibi hızlı oldu bu siteye sarılışımız ve bir o kadarda hızlı oldu kopmuş gibi gözükmemiz.Oysa inanın keşke herşey yolunda gitsede bütün gün bilgisayarın başında oturup siteye yazı yazsak ama klasik cevap olan hayat şartları bunu bile ertelettirebiliyor.Aslında birazda haklısınız.5 dakika bilemi ayıramıyoruz.Ama gerçek olan birşey varki oda ne şavşata ne köyümüze olan özlemim asla bitmedi.Çünkü bu özlem yeni bişey değil.Bu nedenle eğer üzerimize düşen en küçük görev olan bir merhabayı yerine getirememiş olmanın üzüntüsü içerisindeyim.
DOSTLAR MERHABA!
Bundan sonra daha sık görüşmek ümidiyle....
selamlar
SELDA ÖZSOY

Kaptan Ağagile
Bir anıda benden bilmeyen azdır sanırım.. yasım 6 var yok 2 tane öküzü takmışım önüme dedemlere gidiyorum(ali gümüş). Suat emileri geçtim biri bağırdı ola Uğur öküzleri nere götüriyersın ben ne desem beğenirsiniz "KAPTAN AĞA GİLE" demişim o gün bugündür unutmadığım anılarımdan biridir.
Köyümün güzel insanlarına selam eder büyüklerimin ellerinden öperim.
barinetbilisimugur@hotmail.com

Merhaba gençler
Merhaba gençler. Köyümüze olan sevgi ve bağlılığınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum.
Birçoğunuzun köyle ilgili anıları olmasada,köye olan özlem ve hasretiniz ,sevginizden dolayı kutluyorum.Umarım bizim gibi yaşlı kesimde sizin kadar duyarlı olurda köye yeniden canlılık kazan-
dırırız.Siteye anı,fıkra,fotoğraf yollayarak katkıda bulunan siz gençlere teşekkür ediyor,başarı ve mutluluklar diliyorum.
KEMAL YILDIZ

Werxunal Sevdasi
O toprağın kokusuni bir alan bir daha kopamaz...
Araduğun üç satır yaziysa vardur herkesın bir bahanesi elbet ama ey bil ki (zaten biliyersındur) bu adıni sayduğların anasıni babasıni nasıl seviyersa ela seviyerlar memleketıni... Bazen werhunaldan da sitedan da uzak kalabilurux hayat bu ama ruhumuz hep burmanın sırtında, kuleda, kesuk taşata, sadğubelada, çivikta, sayirmeda...
kalbımız her attuğunda bir şavşet diyer bir verxunal...
öptum ellarından...
’’livanem@hotmail.com’’

Tukurzene
*Tukurzene=Alçak dağ üzümü
*Tump=tarlanın sınırı
*Şina şina=Tavukları kovmak:)
*Şaşarot=yaylada hayvanları sağan kimse
*Şırat=sütün yağı peyniri alındıktan sonra geri kalan sarısı
*Soki=Ağacçtan alcak karyola
*Sanashal=Ahırda pisliğin dolduğu kanal
*Pepela=kelebek
*Purşuk=peynirli çorba
*Puçi=ufak dana
*Nahır=sığır sürüsü
*Mimolo=Horozon ibiği
*Moşola=Kertenkele
*Mana=Yere çakılan ağaç kazık
*Kokit=manda yavrusu
*Kuruğ=civciv çıkarmak için yumurta üzerine oturan tavuk
*Kıvranka=yaylı el kantarı
*Kolilanma=Yuvarlanma
*İlişil=bir yıl önceki geçmiş yıl
*Hopo=Subirikintisi
*Ğozağemi=insanlarca türlü şekilde yiyilen ot
*Dilhuna=ilkbaharda kökü, yazın özeği yiyilen geniş yapraklı ot
*Çinçar=Isırgan oto
*Çoç=çok fazla sulu olan çemenlik
*Boçoça=örümcek ağı

Yasemincigim Mesajini

Korugda Mal
Önerin Erdemin Erenin daha nicelerinin gönderdiği resimlere tekrar tekrar bakmaktan bıkmadım. Ellerine sağlık çocukların.
Ama benim merakım diğerleri Bu kadarmıydı köye köylülere özlemleri. Salim Selda Serap Serpil Erhan Süleyman Baki nerdesiniz? Bitti mi yuğa yüregizdeki kocaman verğunal özlemi. NE MUTLU SİZE ve diğerlerine...
Bu gün bu satırları okuyan herkese kucak dolusu sevgi selam.